Doğuştan gelen yapısal farklılıklar, hastalık kaynaklı deformasyonlar veya bireylerin fiziksel görünümlerinden memnuniyetsizlikleri, estetik operasyonlara olan ilgiyi artırmıştır. Günümüzde, bireylerin "daha estetik" bir görünüme ulaşma isteği, estetik cerrahinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır.
Estetik operasyonlara ilişkin sözleşmelerin hukuki niteliği konusundaki tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Yargıtay, estetik amaç taşıyan müdahaleleri eser sözleşmesi kapsamında değerlendirmekte ve bu doğrultuda içtihatlar oluşturmaktadır. Ancak, teşhis ve tedaviye yönelik olup estetik kaygı taşımayan ve belirli bir sonucu taahhüt etmeyen sözleşmeler, vekâlet sözleşmesi niteliğinde kabul edilmektedir.
Hekimin estetik operasyonlara ilişkin sözleşmesel sorumlulukları incelendiğinde, hastanın muayene edilmesi ve anamnez alınması, hastalığın teşhis edilerek en uygun tedavi yönteminin belirlenmesi, müdahaleye zamanında başlanması ve yürütülmesi, hastanın aydınlatılması, özen yükümlülüğüne riayet edilmesi, sadakat ve sır saklama yükümlülüğünün yerine getirilmesi, müdahalenin şahsen gerçekleştirilmesi, gerekli araç, gereç ve malzemenin temin edilmesi, ortaya çıkabilecek ayıplara karşı sorumluluk üstlenilmesi ve yapılan işlemlerin kayıt altına alınması gibi yükümlülüklerin bulunduğu görülmektedir.
Estetik operasyon amacıyla yapılan sözleşmenin, hekim tarafından ayıplı ifa edilmesi durumunda, sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde kabul edilmesi halinde hastanın ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanma imkânı doğacaktır. Ayrıca, hasta bu hakların yanı sıra genel hükümler çerçevesinde tazminat talebinde de bulunabilir.
Sorumsuzluk anlaşmaları açısından değerlendirildiğinde, Türk Borçlar Kanunu m.115 uyarınca, uzmanlık gerektiren bir meslek veya sanat icra eden ve yalnızca kanun ya da yetkili makamların izniyle faaliyet gösterebilen hekimlerin, hafif kusurlarından sorumlu olmayacaklarına ilişkin önceden yapılan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Ayrıca, hekimin ağır kusurundan sorumlu tutulmayacağını öngören anlaşmalar da geçersizdir. Bununla birlikte, hekimin yardımcı kişilerin fiillerinden doğan sorumluluğu, sorumsuzluk anlaşmasıyla ortadan kaldırılamaz.
Hekim ve hasta arasında estetik operasyonu konu alan sözleşme, çeşitli nedenlerle sona erebilir. Sözleşmenin eser sözleşmesi olarak nitelendirildiği durumlarda, hekimin faaliyeti hastanın çıkarlarına hizmet ettiğinden, hasta dilerse hekimin uğradığı tüm zararları tazmin ederek sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşme, hekimin estetik operasyonu gerçekleştirmesi ve hastanın operasyon ücretini ödemesiyle de sona erer. Bunun yanı sıra, hastanın vefatı veya kişisel sebepleri nedeniyle operasyonun imkânsız hale gelmesi sözleşmeyi ortadan kaldırır. Benzer şekilde, hekimin kişisel yetkinliği ve deneyimi eser sözleşmesi kapsamında önem arz ettiğinden, hekimin ölümü ya da borcunu ifa edemeyecek duruma gelmesi halinde de sözleşme sona erer. Ayrıca, taraflardan birinin ifada gecikmesi sözleşmenin sonlandırılmasına sebep olabilir. Bu kapsamda, hekimin borçlu temerrüdüne düşmesi durumunda hasta; aynen ifa talep ederek gecikme tazminatı isteyebilir, ek süre tanıdıktan sonra ifadan vazgeçtiğini bildirerek müspet zararının tazminini talep edebilir veya sözleşmeden dönerek menfi zararının giderilmesini isteyebilir.
Hekimin sorumluluğu, yalnızca sözleşme ilişkisinden doğmakla sınırlı olmayıp, vekâletsiz iş görme veya haksız fiil hükümlerine de dayanabilir. Vekâletsiz iş görme, gerçek ve gerçek olmayan vekâletsiz iş görme olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir. Gerçek vekâletsiz iş görmede, iş gören, bilinçli olarak başkasının işini üstlenmekte ve onun menfaatine yönelik hareket etmektedir. Buna karşın, yapılan işin iş sahibinin menfaatine uygun olmaması veya iş sahibinin açıkça yasakladığı bir işlemin gerçekleştirilmesi durumunda, gerçek olmayan vekâletsiz iş görme söz konusu olmaktadır.
Vekâletsiz iş görme, özellikle acil müdahaleler veya hekimin hasta ile arasındaki sözleşme kapsamını aşan tıbbi uygulamalar gerçekleştirmesi gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Estetik operasyon bağlamında vekâletsiz iş görme halleri değerlendirildiğinde, öğretide verilen örnekler doğrultusunda; hekimin, hastanın rızası olmaksızın estetik bir müdahalede bulunması, hastanın yalnızca belirli bir estetik operasyona izin vermesine rağmen hekimin ek bir estetik müdahale gerçekleştirmesi veya operasyon sırasında hastanın hayatını tehdit eden bir durumu fark ederek bu durumu gidermeye yönelik bir müdahalede bulunması, vekâletsiz iş görme kapsamına girebilecek durumlardan bazılarıdır.
Hekimin haksız fiil sorumluluğunda, tıpkı vekâletsiz iş görme durumunda olduğu gibi, hasta ile hekim arasında önceden kurulmuş bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için dört unsurun bir arada bulunması gerekmektedir: hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı. Hekimin hukuka aykırı bir fiili sonucunda hastada zarar meydana gelmesi ve bu zarar ile hukuka aykırı fiil arasında illiyet bağının kurulabilmesi durumunda, hekimin haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilir.
Hekimin haksız fiil sorumluluğu, hastanın hekime karşı tazminat talebinde bulunma hakkını da beraberinde getirmektedir. Hastanın vefatı halinde, Türk Borçlar Kanunu m.53 uyarınca; cenaze giderleri, tedavi masrafları, çalışma gücünün azalması veya kaybı nedeniyle doğan zararlar ile vefat edenin desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları kayıplar talep edilebilir. Öte yandan, hastanın bedensel zarara uğraması durumunda, Türk Borçlar Kanunu m.54 kapsamında; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalması veya kaybı nedeniyle oluşan zararlar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar için tazminat talebinde bulunulabilir.
Tazminat taleplerinde belirli durumlarda indirime gidilebilmektedir. Eğer zarar, zarar görenin rızasıyla meydana gelmişse, zararın oluşumunda veya artmasında zarar görenin de katkısı bulunuyorsa ya da tazminat yükümlüsünün durumu ağırlaşmışsa, Türk Borçlar Kanunu m.52 uyarınca hâkim, tazminat miktarında indirim yapabilir veya tazminat yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırabilir.
Haksız bir saldırı sonucu hastanın kişilik değerlerinde iradesi dışında bir kayıp meydana gelirse, hasta hekime karşı manevi tazminat talep edebilir. Bu tür bir saldırı, hastada manevi zarar yaratmakta olup, hasta kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle üzüntü, acı ve elem gibi duygular yaşayabilir. Maddi tazminat taleplerinde olduğu gibi, manevi tazminat talebinde de kişilik haklarına yapılan hukuka aykırı saldırı ile meydana gelen manevi zarar arasında uygun bir nedensellik bağı aranır.
Konuya İlişkin Yargıtay Kararları
Yargıtay, hekimin hastayı tedavi etmeyi üstlendiği sözleşmeleri vekâlet sözleşmesi olarak kabul etmektedir. (1)
Hekim ve hasta arasında estetik operasyonu konu alan sözleşmelerde, Yargıtay’ın estetik amaçlı ameliyatlar için vekâlet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiğini kabul ettiği görülmektedir. (2)Bu doğrultuda, eser sözleşmesi hükümleri estetik operasyonlarda geçerli olacaktır. Bir Yargıtay kararında. (3), burnu güzelleştirme amacı taşıyan operasyonun vekâlet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi olduğu belirtilmiştir. Çünkü, vekâlet sözleşmesinin unsurlarından farklı olarak, bu tür operasyonlarda istenilen belirli bir sonucun mutlaka elde edilmesi amacı bulunmaktadır.
Yargıtay, tedavi amaçlı operasyonlar ile hekimin belirli bir sonuç vaadinde bulunduğu estetik amaçlı operasyonları ayırmaktadır. (4)
Nitekim bir Yargıtay kararında, davacıya estetik müdahale yapılacaksa, davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin tedaviye ilişkin bir sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, davacının karın bölgesindeki yağları aldırmak için estetik amaçla hekime başvurmasının, güzel bir görünüm elde etme amacını taşıdığı vurgulanarak, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, eser sözleşmesinin niteliği gereği hekimin sonucun garanti edilmesinden sorumlu olduğu ifade edilmiştir.(5)Başka bir Yargıtay kararında, yüz gerdirme estetik operasyonunun amacının, yüze arzu edilen şekilde hoş bir görüntü kazandırmak olduğu belirtilmiş ve bu nedenle hasta ile hekim arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ifade edilmiştir. Yargıtay, taraflar arasındaki ilişkinin vekâlet sözleşmesi olarak değerlendirilmesini doğru bulmamıştır.(6)Bir Yargıtay kararında, davacı hastanın estetik amaçla burun estetiği yaptırdığı belirtilerek, estetik ameliyatla istenilen güzel görünümün sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu vurgulanmış ve estetik operasyonların eser sözleşmesi kapsamında değerlendirileceğine hükmedilmiştir. Benzer şekilde, başka bir kararda Yargıtay, davacı hastanın meme küçültme ve meme başı taşıma amacıyla yapılan estetik operasyonun, estetik cerrah tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğunu kabul etmiştir. (7)Yargıtay, bir kararında hasta ile hekimin görüşmesi sonucu oluşturulan not formunun sonuç vaat etmesi nedeniyle hastaya uygulanan estetik operasyonu eser sözleşmesi olarak nitelendirmiştir. Kararda, hekim tarafından hazırlanan plan bölümünde rinoplasti yapılacağı, burnun küçültülüp yüze uygun hale getirileceği ve burnun ucunun hafifçe kaldırılacağı belirtilmiş, estetik cerrahın operasyonunun estetik amaç taşıdığı ifade edilmiştir. Ayrıca, hastaya estetik açıdan garanti verilmiş ancak bu garantinin yerine getirilmemesi nedeniyle, kusur hastaya atfedilmeden karar davacı hasta lehine bozulmuştur.(8)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir kararında diş hekimi tarafından yapılan işlemin tedavi amacı gütmeyip estetik amaçla veya tamamen dışarıdan elde edilen malzeme ile gerçekleştirilmesi durumunda eser sözleşmesinin oluştuğunu belirtmiş ve diş hekimlerinin estetik operasyon yapabileceğini, bu tür operasyonların da eser sözleşmesi kapsamında değerlendirileceğini açıklamıştır. (9)
Hekim ve hasta arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi olup olmadığı konusunda Yargıtay, bu sözleşmenin hizmet sözleşmesi olmadığını belirlemiştir. Bir kararında, estetik amaçla kepçe kulak ameliyatı geçiren hastanın, hekimin sözleşmeye aykırı hareket ederek maddi ve manevi zarar gördüğünü iddia ettiği görülmüştür. Yargıtay, operasyonun kulağın normal dışı büyüklüğünü giderip, kulak ve yüze estetik bir görünüm kazandırmayı amaçladığını ve tedavi değil güzelleşme amacını taşıdığını belirterek, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi olduğuna hükmetmiştir.(10)
Yargıtay, uygulamada hekim tarafından hastanın öyküsünün alınmasında yeterli özenin gösterilip gösterilmediğini incelemektedir. Estetik operasyon öncesi hastanın tıbbi öyküsünün (anamnez) alınmaması, hekimin hatalı tıbbi uygulama yaptığına delalet eder.(11)
Yargıtay, aydınlatma yükümlülüğünün hastanın anlayabileceği şekilde yapılması gerektiğini kabul etmektedir. Bir kararında, aydınlatmanın hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna uygun olarak verilmesi ve bilgilerin hastanın anlayabileceği biçimde sunulması gerektiğine hükmetmiş, böylece hastanın bilgiye algılama kapasitesinin de önemli olduğunu vurgulamıştır.(12) Yargıtay’a göre, hekim hastayı komplikasyonlar hakkında bilgilendirmeli ve komplikasyon yönetimini doğru bir şekilde yapmalıdır.(13) Bir kararda, hastanın yalnızca operasyona değil, tüm süreçlere ilişkin bilgilendirilmesi gerektiği belirtilmiş; sadece ameliyata rıza göstermek yeterli olmayıp, komplikasyonların da açıklanması gerektiği ve bu rızanın aydınlatılmış rıza olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, hastanın komplikasyonları bilmesi ve bunlara rıza göstermesi gerektiği ifade edilmiştir.(14)
Bir Yargıtay kararında, davacı hastaya hekim tarafından bilgilendirme yapılıp yapılmadığı belirlenemediği için, sadece hastanın kız kardeşinin aynı estetik operasyonu geçirdiği ve bu nedenle riskler hakkında bilgi sahibi olduğu savunması yeterli bulunmamış, hekimin aydınlatma yükümlülüğü olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.(15) Bu anlamda Yargıtay’ın, hastanın bir yakınının aynı operasyonu geçirmesinin, hekimin aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığına hükmettiği görülmektedir.
İspat yükünün kimin üzerinde olduğu konusunda Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, aydınlatılmış onamın ispat yükünün "hekimin veya hastanenin" üzerinde olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede, estetik operasyonu gerçekleştiren hekimin aydınlatılmış onama ilişkin ispat yükümlülüğü bulunmaktadır.(16)
Yargıtay, estetik operasyonu içeren eser sözleşmelerinde hekimin özen yükümlülüğü taşıdığını vurgulamaktadır. Özellikle ikinci kez burun ameliyatı geçiren hastalarda istenilen sonucun her zaman elde edilemeyeceğini açıklayarak, hekimin hastayı ikinci ameliyat öncesinde bu konuda uyarmasının önemini belirtmiş ve eser sözleşmesi kapsamında cerrahların bu yükümlülüğe sahip olduğunu ifade etmiştir.(17) Hekimler, ikinci kez burun ameliyatı geçirecek hastalara, beklenen sonucun her zaman elde edilemeyeceğini açıkça belirtmelidir. Aksi takdirde, risk paylaşılmadığı için özen borcu yerine getirilmemiş olur. Başka bir kararda ise, hastanın burun estetiği sonrası oluşan sorunlar nedeniyle defalarca ameliyat yapılmış ve beşinci ameliyat önerilmiştir. Bu durumda, hekimin hastayı yeterince bilgilendirmediği ve özen borcunu yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.(18)
Yargıtay, estetik amaçlı tıbbi operasyonlarda zorunluluk olmadığından, hekimin özen yükümlülüğünün daha sıkı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, estetik operasyonda belirli bir sonucun vaat edilmesi, taraflar açısından özen yükümlülüğünün daha güçlü bir kriter olarak dikkate alındığını göstermektedir.(19)
Yargıtay, eserin sözleşmeye uygun olmaması veya hastanın beklentilerini karşılamaması, ya da gerekli özelliklerden bir veya birkaçının eksik olması durumunda ayıplı ifanın gerçekleştiğini kabul etmektedir. Bu durumda, eserin hastanın beklediği özelliklere sahip olmaması halinde ayıplı olduğu değerlendirilir.(20)
Bir Yargıtay kararında, estetik operasyon sonrası hastanın burnunda çökme, sola deviye olma ve eşitsiz burun delikleri gibi sorunların devam ettiği görülmüştür. Ayrıca, hekimin ikinci operasyon yapma taahhüdünde bulunmuş olması da göz önünde bulundurularak, yapılan estetik operasyonun beklenen sonuca ulaşmadığı kabul edilmiştir. Bu durumda, hekimin kararlaştırılan sonucu gerçekleştirememesi nedeniyle ayıplı bir eser ortaya çıkmıştır.(21)
Yargıtay, hekimlerin hafif kusurlarından da sorumlu olduğunu ve ihmalin derecesine bakılmaksızın sorumluluk taşıdıklarını belirtmektedir.(22)
Yargı kararlarında, hastanın hayati tehlikesinin bulunduğu acil durumlarda, tıbbi müdahale için hastanın rızasının alınmasının gerekmediği belirtilmektedir.(23)
Yargıtay kararlarına göre, hekim komplikasyonlar hakkında hastayı aydınlatma yükümlülüğüne sahiptir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda, hekimin kusurlu olduğu kabul edilecektir.
Yargıtay, tedaviyi hastanın sağlığını geri kazandırmak amacıyla yapılan gerekli tüm işlemler olarak tanımlamıştır. Tedavi giderleri ise hastane, klinik, sağlık merkezleri gibi yerlerde yapılan harcamalar, tedavi eden ve yardımcı personellere ödenen ücretler, ilaç, serum, tahliller gibi harcamalar, görüntüleme cihazları ve diyaliz makinelerine ödenen ücretler, ameliyat, yoğun bakım, ambulans giderleri, ortopedik aygıtlar, protezler, tıbbi malzemeler ve benzer masrafları kapsayacaktır.(24)Bu nedenle, bu harcamalar maddi tazminatın kapsamında değerlendirilebilir.(25)
Yargıtay, estetik ameliyat sonrası hastanın burnundaki şekil bozukluğunun komplikasyon olarak değerlendirilebileceğini ve eser sözleşmesinin bir sonucu olarak sonuç vaat edildiğini belirlemiştir. Hastanın burnundaki şekil bozukluğunun ikinci bir operasyonla düzeltilmesi gerektiğini dikkate alarak, ilk derece mahkemesinin maddi tazminat talebini reddetmesini doğru bulmamıştır. Bu karar, bedensel zararın göz önünde bulundurularak maddi tazminat talebinin reddedilmemesi gerektiğini ifade etmektedir.(26)
Yargıtay, burun estetiği amacıyla yapılan bir operasyon sonrası hastanın, hekimin nefes alma probleminin zamanla düzeleceğini söylemesine rağmen, estetik müdahalenin burun kanatlarında çökme ve burun kemiklerinin fazla daralmasına yol açtığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep etmesini değerlendirmiştir. İlk derece mahkemesinin tüm talepleri reddetmesini doğru bulmayan Yargıtay, maddi tazminatın belirlenmesi ve hastanın yaşadığı ızdırap dikkate alınarak uygun bir manevi tazminatın da verilmesi gerektiğine karar vermiştir.(27)
Başka bir kararda, davacı hasta, kulağındaki şekil bozukluğu nedeniyle estetik ameliyat olmuştur. Ancak ameliyat sonrası kulaklarındaki şekil bozukluğunun daha da arttığı ve ağrılar başladığı için durumu hekime bildirmiştir. Hekim, ikinci ameliyatın gerekli olduğunu söylemiş ve ikinci ameliyat sonrası da durumun kötüleştiğini ifade eden hasta, maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Yerel mahkeme, hekime kusur atfetmeyerek davayı reddetmiş, ancak Yargıtay dosya içeriğini inceleyerek raporların yetersiz olduğunu belirleyip kararı davacı lehine bozmuştur.(28)
Av. Ece ERTUĞ ÖZKARA
KAYNAKÇA
1 Yargıtay 13. HD., 2016/10766 E., 2019/10896 K., 06.11.2019 T.; 2015/40709 E., 2018/4392 K., 11.04.2018 T.; 2016/14935 E., 2019/5649 K., 02.05.2019 T.
2 Yargıtay 15.HD., 1999/4007 E., 1999/3868 K., 03.11.1999 T.
3 Yargıtay 13. HD., 1993/131 E., 1993/2741 K., 05.04.1993 T. kararında, davada dayanılan maddi olgunun burnun estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçim ve şekle uygun güzel bir görünüm kazandırılması olduğunu ifade ederek bu olgudan hareket edildiğinde, böyle bir sözleşmede sonucun ortaya çıkması yönünde teminat verilerek borç altına girildiğinin açıkça görüldüğünü ifade etmiştir. Bu nedenle Yargıtay, bu tip sözleşmenin eser sözleşmesi olarak kabul edilmesi halin icaplarına ve tarafların iradesine uygun düşeceğinin kabul edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Gerçekte de bu sözleşmedeki yükümlülük vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturan bir iş görme niteliğinde değildir. Eser sözleşmesinde, vekâlet sözleşmesindeki unsurların aksine çalışma sonunda; istenilen belli bir sonucun mutlaka elde edilmesi amacı güdülmektedir. Eser sözleşmesinde yüklenici eseri meydana getirmekle ve onu teslim etmekle yükümlüdür diyerek sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunun altını çizmiştir.
4 Yargıtay 3. HD.,. 2015/2547 E., 2016/160 K., 18.1.2016 T.
5 Yargıtay 15. HD., 2019/3257 E., 2020/1565 K., 15.06.2020 T.
6 Yargıtay 3. HD., 2015/12079 E., 2015/19759 K., 07.12.2015 T.
7 Yargıtay 3. HD., 2012/177 E., 2012/6939 K., 15.03.2012 T.
8 Yargıtay 15. HD., 2018/4953 E., 2018/4526 K., 19.11.2018 T.
9 Yargıtay HGK., 2017/680 E., 2021/449 K., 08.04.2021 T.
10 Yargıtay 15. HD., 2017/2286 E., 2017/3847 K., 07.11.2017 T., Aynı yönde bkz. Yargıtay 15 HD., 2018/415 E., 2018/2123 K., 23.05.2018 T.: “Yapılan operasyon davacının göğüslerine güzel bir görünüm kazandırılması işlemi olup estetik bir işlem olduğu ve sonuç olarak tedavi değil güzelleşme amaçlandığından tarafların arasındaki ilişki hizmet ilişkisi değil 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir. Eser sözleşmesinin varlığı halinde uyuşmazlığın da eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.”
11 Yargıtay 13. HD., 2013/12211 E., 2014/12631 K., 21.04.2014 T. kararında Yargıtay, hastanın rahatsızlığına dair incelemelerin mevcut hali ile yeterli sürede yerine getirilip getirilmediği, bunların yerine getirilmesi durumunda neticenin farklı olup olamayacağı konularının değerlendirilmemiş olmasından bahisle dava dosyasının bilirkişi kuruluna gönderilerek tıbbın gerek ve kurallarına göre ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren açıklayıcı bir rapor alınmadığından bahisle ilk derece mahkemesince verilen kararı bozmuştur.
12 Yargıtay 13. HD., 2016/7094 E., 2019/3740 K., 21.03.2019 T.
13 Yargıtay 15. HD., 2019/2716 E., 2019/3692 K., 30.9.2019 T.; Yargıtay 3. HD., 2016/455 E., 2017/7134 K., 15.5.2017 T.
14 Yargıtay 13. HD., 2012/26593 E., 2013/21129 K., 11.09.2013 T.
15 Yargıtay 3. HD., 2013/16398 E., 2013/16634 K., 26.11.2013 T.: “…operasyonun muhtemel risklerinin anlatıldığı ve davacının kabul ettiğine dair davalı tarafından bir bilgi ve belge sunulmamış, dinlenen davalı tanıkları da bu hususta açık bir beyanda bulunmamışlardır. Davacının kız kardeşinin de aynı operasyonu yaşadığı ve davacının bu konuda bilgi sahibi olduğu iddia edilmiş ise de; bu beyanlar, davacının oluşabilecek risklerle ve gelişecek komplikasyonlarla ilgili bilgilendirildiği anlamına gelmemektedir. Kaldı ki, bu operasyon sonucu davacının yüzünde alerjik reaksiyon sonucu şişlikler ve iltihaplı yaralar oluştuğu, estetik amaçlı güzelleşme beklentisinin karşılanmadığı, eserin ayıplı hale geldiği anlaşılmaktadır…”
16 Yargıtay 13. HD., 2013/17487 E., 2014/794 K., 16.01.2014 T.; 2016/25663 E., 2018/7615 K., 04.07.2018 T.
17 Metin Sürer/Bahadır Demir, Türk Borçlar Kanunu Kapsamında Eser Sözleşmesinde Ayıp Sebebiyle Sorumluluk, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.14, Sa.1, s.242.
18 (Zevkliler/Gökyayla, s.564, Gümüş, s.69.)Zevkliler, Aydın/Gökyayla, Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 21. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2021.
19 Atiye B. Uygur, Hekimin Kusurunun Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sa.144, 2019, s.360. 20 Yargıtay 3. HD., 2017/1223 E., 2017/1224 K., 13.02.2017 T.
21 Yargıtay 3. HD., 2015/7414 E., 2016/4865 K., 30.03.2016 T.
22 Yargıtay 13. HD., 2014/328 E., 2014/14669 K., 06.05.2014 T.
23 Yargıtay 13. HD., 2016/28450 E., 2018/9152 K., 09.10.2018 T.: “Hastanın rızasının alınamadığı hayati tehlikesinin bulunduğu ve bilincinin kapalı olduğu acil durumlar ile hastanın bir organının kaybına veya fonksiyonunu ifa edemez hale gelmesine yol açacak durumun varlığı halinde, hastaya tıbbi müdahalede bulunmak rızaya bağlı değildir. Bu durumda hastaya gerekli tıbbi operasyon yapılarak durum kayıt altına alınır.”
24 Yargıtay 17. HD., 2020/376 E., 2020/5317 K., 08.10.2020 T.
25 Yargıtay 17. HD., 2016/10701 E., 2019/4984 K., 18.04.2019 T.
26 Yargıtay 15. HD., 2018/479 E., 2018/1458 K., 10.04.2018 T.
27 Yargıtay 3. HD., 2015/1851 E., 2016/489 K., 21.06.2016 T.
28 Yargıtay 3. HD., 2016/5806 E., 2017/7762 K., 23.5.2017 T.