4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Babalık Hükmü” başlığı altında düzenlenen 301.maddesinde; “ Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Aynı yasanın “Hak Düşürücü Süreler” başlıklı 303.maddesinde ise; Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda babalık davalarında ispat yükü, çocuk ile baba arasındaki soybağının babalık hükmü ile mahkemece belirlenmesini isteyen davacıdadır. Burada babalık davası gibi soybağı hukukunu ilgilendiren davalarda doğru sicil oluşturulması için başka bir anlatımla davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip doğru kimliklendirme ancak DNA testi yapılmasıyla mümkündür (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Tetkik Hakimi Müjde YASAN, Babalık Maddi ve Usul Hukuku, 2.Bası, Ankara 2025, s.299-305). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.10.2023 Tarihli 2022/2-762 Esas 2023/883 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alınarak, davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip, doğru kimliklendirme için DNA testi yapılarak karar verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.” Bu nedenle günümüzde gen teknolojisi sayesinde babalık davalarında uyuşmazlık konusu maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hale geldiğinden babalık karinesini ispata dair ileri sürülen tanık beyanları, belge gibi hususlar genetik babalığın ispatını sağlamayan delil özelliği taşımaktadır (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Tetkik Hakimi Müjde YASAN, Babalık Maddi ve Usul Hukuku, s.306). Bu kapsamda babalık davalarında DNA testi karşısında takdiri delillere itibar edilemez. Nitekim Yargıtay da bir kararında DNA testinde davalıların murisinin davacıların babası olmadığının belirtilmesi karşısında takdiri diğer delillere itibar edilemeyeceğini ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir (Yargıtay 2.Hd. 05.11.2001 T. 13155/15228). Yine Yargıtay, DNA testi karşısında davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceğini (Yargıtay 2.Hd. 27.12.2021 T. 2021/8767 E. 2021/10066 K), babalık davalarında doğru sicil oluşturulabilmesi için DNA testi yapılmadan karar verilemeyeceğini (Yargıtay 18.Hd. 10.05.2012 T. 2012/3509 E. 2012/5335 K. ; Yargıtay 18.Hd. 18.04.2013 T. 2013/1898 E. 2013/6844 K. ; Yargıtay Hgk. 04.10.2023 T. 2022/2-762 E. 2023/883 K.), hazırlanan DNA testine ilişkin bilirkişi raporunda davalının baba olma oranının belirtilmesinin şart olduğunu (Yargıtay 2.Hd. 07.05.2009 T. 3008/9014), DNA örneğinin ilgilisinden değil de başkasından alındığı iddia edildiği takdirde anne, soybağı düzenlenecek olan çocuk ve baba olduğu iddia edilen kişinin aynı anda birlikte DNA örneği vermek üzere adli tıp kurumuna sevk edilerek yeniden rapor alınması gerektiğini (Yargıtay 2.Hd. 29.04.2024 T. 2024/1263 E. 2024/2926 K. ; Yargıtay 2.Hd. 06.11.2024 T. 2024/3610 E.  2024/8359 K.) kararlarında sıklıkla vurgulamaktadır. Yine Yargıtay yapılacak DNA testi neticesinde davacının babasının davalı olmadığının tespiti halinde takdiri diğer delillere bakılmaksızın babalık davasının reddi gerektiği görüşündedir (Yargıtay 2.Hd. 06.02.2024 T. 2022/6369 E. 2024/543 K.).

Tüm bu hususlarla birlikte açılan bir babalık davasında DNA testi yapılabilmesi için hakimde, çocuğun babasının davalı olabileceğine dair kanaat oluşmuş olmalıdır. Başka bir ifadeyle babalık davalarında davacı tarafın her soyut ve mesnetsiz iddiası üzerine derhal soybağı incelemesine girişilmemeli, mahkeme biyolojik babalığa dair somut verilerin sunulması üzerine ciddi emarelerin varlığına kanaat getirdiği takdirde ancak DNA analizi yapılmasına karar vermelidir. Nitekim her talepte tıbbi yöntemlerin uygulanmasına karar verilmesi, baba olduğu iddia edilen kişinin kişilik haklarını olumsuz yönde etkileyebilecek bir durumdur (Dr.Hikmet BİLGİN, Medeni Usul Hukuku Açısından Babalık Davası, Ankara 2022, s.426 ; Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Tetkik Hakimi Müjde YASAN, Babalık Maddi ve Usul Hukuku, s.315).

Bu açıklamalar ışığında Yargıtay, babalık davalarında genetik soybağı incelemesinde uygulanacak tıbbi yöntemleri tek tek belirleyerek anaya, çocuğa ve davalıya uygulanacak tıbbi testlerin türlerini sayma yoluna gitmiştir. Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.03.1995 Tarihli 1994/2-671 Esas 1995/162 Karar sayılı kararında; “…babalık davası, irs ve nesep ilişkisinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açığa çıkarılması halinde kabul edilebilir. Yapılan rutin kan tahlili babalık hususunda ancak olumsuz bir delil sağlayarak çocuğun davalı babadan olmadığını belirleyebilir. Yoksa çocuğun babasının davalı olduğunu kesin olarak saptayamaz. Ne varki, babanın kim olduğunu tayin ve tesbitte tıbda büyük bilimsel gelişmeler gerçekleşmiştir. Bilimin sağladığı olanaklardan yararlanılması gerektiği kuşkusuzdur. Bu çerçevede davalının kurtuluş beyyinesi olan her türlü benzemezlik testlerinin yapılmasının icap ettiği de aşikardır. Olayda, davacı, çocuk ve baba olduğu iddia olunan davalının kan grupları belirlenerek Adli Tıp Kurumunca bir inceleme yapılmamışsa da bu yeterli değildir. O itibarla davada sağlıklı ve hukuksal bir çözüme ulaşabilmesi için öncelikle davacı, çocuk ve davalının Alyuvar ( Eritrosit ) ANTİJENLERİ ( ABO, Rh ( CDE, c de ) UNSS, Dff ( Fya Fyb ) Kidd ( jka, jkb ) Keli ( Kk ); LOKOSİT ANTİJENLERİ ( HA-A ), ( HLA-B ), ( HLA-C ), ( HLA-DR ), ( HLA-DQ ); ALYUVAR ( ERİTROSİT ) ENZİMLERİ ( Adenozin Dezaminaz, Esteraz D. Fosforoğlu Komutaz, gliyok salaz ( I ), Adanilat Kinaz, Glukoz 6 fsfat dehidrogenaz, Alanin Transaminaz, Eritrosit asit Fosfataz ( LAP ); SERİM PROTEİNLERİ ( Heptoglobin, Hemaglobin ve Tarnsiferin ) testleri mutlaka yapılmalı, baba olduğu iddia olunan kişinin % 99,73 oranından daha az ihtimalle baba olabileceği belirlenmiş ise, karbonik Anhidraz ( Ca II ) Peptidoz A, Gm. levis araştırması ve karşılaştırılması ile sonuca gidilmelidir. Yine de aynı oranda bir sonuç elde edilemiyor ise bu kez ( DNA ) tiplemesi yapılması imkanı araştırılmalı, davalının baba olamayacağı ihtimali tamamen kaldırılıp deliller hep birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yine Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 17.1.1994 Tarihli 1993/12172 Esas 1994/307 Karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan, babalık olgusu irs ve nesep ilişkisinin kuşkuya yer bırakmayacak nispette açığa çıkarılması halinde kabul edilebilir. Bu konuda, tekniğin tüm imkanlarından yararlanılmalıdır. Bu cümleden olarak her türlü benzemezlik testleri yapılmalıdır. Davacı, çocuk ve davalının kan grupları belirlenerek Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi’nde bir inceleme yapılmışsa da, bu yeterli değildir. Davacı, çocuk ve davalının ALYUVAR (ERİTROSİT) ANTİJENLERİ (ABO, Rh (CDE, cde), MNSs, Duffy (Fya Fyb) Kidd (Jka, Jkb), KeM (Kk); LOKOSlT ANTlJENLERl (HLA-A), (HLA-B), (HLA-C), (HLA-DR), (HLA-DO); ALYUVAR (ERlTROSlT) ENZlMLERl (Adenozin Dezaminaz, Esteraz D, Fosfoglukomuta, gliyoksalaz (1), Adanilat Kinaz, Glukoz 6 fosfat dehiderogenaz, Alanin Transaminaz, Eritrosit asit fosfotaz (LAP); SERUM PROTElNLERl (Heptoglobin, Hemaglobin ve Transferrin) testleri mutlaka yapılmalı, baba olduğu iddia olunan kişinin % 99.73 oranından daha az ihtimalle baba olabileceği belirlenmiş ise, Karbonik Anhidraz (Ga II), Peptidaz A. Gm. levis araştırması ve karşılaştırılması ile sonuca gidilmelidir. Yinede aynı oranda bir sonuç elde edilemiyor ise DNA tiplemesi yapılması imkanı araştırılmalı, davacının baba olmayacağı ihtimali tamamen kaldırılıp delillerin hep birlikte takdiri gerekir. Üniversitelerin Tıp Fakültelerinden özellikle Adli Tıp, Tıbbi Biyokimya ana bilim dalları ile enstitülerinden herhangisinde açıklanan araştırma yapılabildiği belirlendikten sonra; davacı, çocuk ve davalı o kurumlara birlikte sevk edilip davacının savı araştırılmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması ve davanın reddi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 20.03.1995 Tarihli 2363/3155 sayılı kararı da benzer yöndedir. Yargıtay bu yaklaşımıyla genetik incelemelerde tıbbi yöntemlere tek tek işaret etmiş ve davayı inceleyen mahkemelerin bu sıralamaya uygun hareket etmesi gerektiğini önemle vurgulamıştır. Bu çerçevede babalığı araştırmada, inceleme materyali kanlar, grup ve faktörler kuşku uyandırmayacak biçimde dikkatli belirlenmeli, genotipik karşılaştırmalar yapılmalıdır (Dr.Hikmet BİLGİN, Medeni Usul Hukuku Açısından Babalık Davası, Ankara 2022, s.335-337). Burada Yargıtay, Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’ni gerekçe göstererek rapordan 6 ay önce alınmış kan örneğine dayanarak hazırlanan DNA raporunun hükme esas alınamayacağı görüşündedir. Nitekim Yargıtay, kan örneği alma ve inceleme prosedüründe Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’ne uygun davranılması gerektiğini kararlarında sıklıkla vurgulamaktadır. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin bu konudaki 06.03.2012 Tarihli 2011/576 Esas 2012/4827 Karar sayılı kararı şu şekildedir; “…Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığının 30.7.2010 tarihli (851) sayılı raporunda; incelemeye esas alınan materyalin "…'e" ait olduğu ve incelemenin bu şahsa ait materyal üzerinde yapıldığı belirtilmiş, sonuç bölümünde ise "davalının biyolojik babalığının reddedildiği" yönünde görüş bildirilmiştir. İncelemeye esas alınan materyalin sahibi "..." davanın tarafları arasında bulunmamaktadır. Rapor bu haliyle kendi içinde çelişkilidir. Adli Tıp Grup Başkanlığınca daha sonra verilen 8.9.2010 tarihli Grup Başkanvekili uzman Dr. …'nın imzasını ihtiva eden cevap, rapordaki açıklanan çelişkiyi giderici nitelikte değildir. Öte yandan raporda DNA izolasyonu için ana ve çocuktan yeni bir materyal alınmayıp, … aleyhinde açılan ve "tanımanın iptaliyle" sonuçlanmış bulunan davadaki 17.6.2009 tarihli rapor için alınmış olan materyalin kullanıldığı ifade edilmiştir. Soybağının tayini için şahıslardan alınan kan veya kimliklendirmeye uygun materyalın geliş tarihinden itibaren altı ay sonra imha edilmesi Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin gereği iken (Yönetmelik m.13/son) aynı materyalin dokuz ay sonra hangi sebeple incelemeye alındığına ilişin kabul edilebilir yasal bir sebep de gösterilmemiştir. Bu haliyle rapor soybağı ilişkisini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta ve yeterlikte değildir. Mahkemece yapılacak iş; soybağının belirlenmesi için, çocuk ve ana ile davalının Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesine son altı ay içinde çekilmiş ve mahkemece onaylanmış ikişer adet vesikalık fotoğraflarıyla birlikte sevk edilerek, gerekli tıbbi materyallerinin alınıp, DNA tiplemelerinin ve genetik incelemenin yapılarak davalının baba olup olamayacağı konusunda yeniden rapor alınıp, sonucuna göre hüküm kurulmasından ibarettir. Bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.”

SONUÇ OLARAK; Babalık davalarında ispat yükü, çocuk ile baba arasındaki soybağının babalık hükmü ile mahkemece belirlenmesini isteyen davacıdadır. Burada babalık davası gibi soybağı hukukunu ilgilendiren davalarda doğru sicil oluşturulması için başka bir anlatımla davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip doğru kimliklendirme ancak DNA testi yapılmasıyla mümkündür. Bu nedenle günümüzde gen teknolojisi sayesinde babalık davalarında uyuşmazlık konusu maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hale geldiğinden babalık karinesini ispata dair ileri sürülen tanık beyanları, belge gibi hususlar genetik babalığın ispatını sağlamayan delil özelliği taşımaktadır. Bu kapsamda babalık davalarında DNA testi karşısında takdiri delillere itibar edilemez. Tüm bu hususlarla birlikte açılan bir babalık davasında DNA testi yapılabilmesi için hakimde, çocuğun babasının davalı olabileceğine dair kanaat oluşmuş olmalıdır. Başka bir ifadeyle babalık davalarında davacı tarafın her soyut ve mesnetsiz iddiası üzerine derhal soybağı incelemesine girişilmemeli, mahkeme biyolojik babalığa dair somut verilerin sunulması üzerine ciddi emarelerin varlığına kanaat getirdiği takdirde ancak DNA analizi yapılmasına karar vermelidir.