Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere gerek bedeli karşılığı iş sahibi adına yapılacak inşaata ait sözleşmeler, gerekse kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde müteahhittin inşaata başlayabilmesi için, öncelikle iş sahibi tarafından üzerine inşaat yapılacak arsanın, inşaata elverişli ve ayıpsız şekilde müteahhide teslimi gerekmektedir. Böylece karşılıklı taahhütleri içeren inşaat sözleşmelerinde, yer teslimi iş sahibinin öncelikli edim borcudur (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Cengiz KOSTAKOĞLU, İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, İstanbul 2015, s.261). Konu ile ilgili olarak TBK’nın “İfada Sıra” başlıklı 97.maddesinde de; “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu nedenle eser sözleşmelerinde, yüklenicinin meydana getirme ve teslim borcunu ifa edebilmesi için, öncelikle iş sahibinin ifaya katılması; örneğin, arsayı inşaat için yüklenicinin kullanımına engelsiz sunması ve sonra da, ifayı kabul etmesi, örneğin arsa sahibinin yapılan bağımsız bölümleri teslim alması gerekir. Bu yükümlülüğe aykırılık iş sahibinin temerrüdü sonucunu doğurur. Bu noktada haklı neden olmaksızın kabulden kaçınma halinde de, alacaklı durumdaki iş sahibinin temerrüdü gündeme gelir. Temerrüt için ise iş sahibi yönünden kusur aranmaz (İlker Hasan DUMAN, İnşaat Hukuku, Ankara 2021, s.512 ; Yargıtay Üyesi Mahmut COŞKUN, İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, Ankara 2017, s.352). Dolayısıyla eser sözleşmesi niteliğindeki inşaat sözleşmelerinde üzerine inşaat yapılacak arsanın, yükleniciye teslimi iş sahibinin öncelikli edim borcudur (Prof. Dr. Köksal KOCAĞA, İnşaat Sözleşmesi, Ankara 2023, s. 489). Burada arsanın inşaat yapmaya elverişli ve ayıpsız şekilde teslimi de gerekir. Aksi halde yine iş sahibinin, temerrüdü ve sorumluluğu söz konusu olur (Yargıtay Üyesi Mahmut COŞKUN, İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, Ankara 2017, s.443).

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki inşaat sözleşmeleri, türü bakımından karşılıklı taahhütleri içeren bir akit olup ifa, borcun muacceliyeti yönünden TBK’nın “İfada Sıra” başlıklı 97.maddesinde düzenlenen hükme tabidir. Yasanın bu hükmü ile taraflardan birinin, karşı taraftan olan talebinde haklı sayılabilmesi için sözleşmedeki öncelik sırasına göre edim borçlusu bulunmaması gerekir. Sözleşmeye ve işin mahiyetine göre öncelikli edim borçlusu olan iş sahibi, arsayı inşaata elverişli şekilde teslim edimini ifa etmedikçe, müteahhitten işe başlama yükümlülüğünü yerine getirmesi talebinde haklı görülemez. Ayrıca inşaat yapılmak üzere teslim edilecek arsanı üzerinde inşaat yapılmasına engel bulunmaması ve ayıpsız olması gerekir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Cengiz KOSTAKOĞLU, İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, s.261). Örneğin sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, inşaata ilişkin plan ve projelerin hazırlanması ile tasdik ettirilmesi, yapı ruhsatının alınması ve eski bina içindeki kiracının tahliyesi, elektrik ve su aboneliklerinin iptal edilip var ise arsa üzerindeki gecekondunun yıkılması ya da yıkıma hazır hale getirilmesi gibi yükümlülükler arsa sahibine aittir (Yargıtay Üyesi Mahmut COŞKUN, İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, s.443-447). Yapılan sözleşmede binanın yıkımı ve enkazın kaldırılmasını yüklenici üstlenmiş olsa dahi arsa sahibinin, üzerine inşaat yapılacak arsayı yükleniciye boş olarak teslim yükümlülüğü devam eder (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Cengiz KOSTAKOĞLU, İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, s.262). Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 01.04.1992 Tarihli 91/4788- 92/1698 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır. Burada inşaat sözleşmesinde konu olan taşınmazın üzerinde inşaat yapmaya yasal bir mani de bulunmamalıdır. Diğer bir ifade ile arsanın inşaat yapılmasını engelleyen bir ayıbı olmamalıdır. Örneğin, komşu parselden yapılan tecavüzün arsada bina yapılmasını engellediği hallerde bu tecavüz arsanın ayıbı olup, iş sahibi tarafından bu ayıp giderilip, arsanın ayıpsız ve inşaata elverişli şekilde teslimine kadar müteahhitten inşaata başlanması istenemez (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Cengiz KOSTAKOĞLU, İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, s.262). Bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, inşaatın projelerini ve ruhsatını müteahhide vermekle yükümlü olan iş sahibinin, bu yükümlülüğünü uzun sayılabilecek bir süre yerine getirmemesi ve temerrüde düşmesi, hafif kusur olarak kabul edilemeyeceği gibi, süre uzatımı ile telafisi de düşünülemez. Dolayısıyla da iş sahibi bu yükümlülüğünü yerine getirmeden, müteahhitten işe başlamasını veya ruhsatsız projesiz işe devam etmesini isteyemez (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Cengiz KOSTAKOĞLU, İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, s.262-263). Nitekim Yargıtay bu durumu ağır kusur kabul edip, temerrüdün gerçekleşmesi ile müteahhidin akdi feshedebileceğini kabul etmiştir. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 10.04.1990 T. 1989/2697 E. 1990/1730 K. sayılı kararı şu şekildedir; “…Davalı iş sahibinin gerek yer tesliminde gerekse projenin ikmal ve tesliminde sözleşme süresini aşan gecikmesi ağır kusuru olup, sorumsuzluk iddiasında bulunamayacağı…”  Sonuç olarak karşılıklı olan bu ilişkiler, birbirleriyle sıkı sıkıya bağlı olduklarından, kendi öncelikli edimini yerine getirmeyen taraf, karşısındakinin edimini yerine getirmesini isteyemez. Dolayısıyla da taraflardan birinin, ifası mümkün öncelikli edimini yerine getirmemesi halinde de, onun yönünden temerrüt söz konusu olur (Prof. Dr. Fahrettin ARAL – Prof. Dr. Hasan AYRANCI, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 14.Baskı, Ankara 2023, s.426 ; Yargıtay Üyesi Mahmut COŞKUN, İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, s.351). Yargıtay uygulamasında da benzer yönde görüş mevcuttur (Yargıtay 15.Hd. 09.04.1990 T. 1989/3976 E. 1990/1715 K. ; Yargıtay 23.Hd. 05.12.2012 T. 2012/5820 E. 2012/7174 K. ; Yargıtay 15.Hd. 05.05.2004 T. 2003/5372 E. 2004/2508 K. ; Yargıtay 15.Hd. 05.05.2004 Tarihli 2003/5372 Esas 2004/2508 Karar ; Yargıtay 15.Hd. 14.04.2016 Tarihli 2014/10798 E. 2016/2394 K. ; Yargıtay 15.Hd. 22.04.2008 T. 2007/3118 E. 2008/2682 K. ; Yargıtay 23.Hd. 09.04.2015 T. 2014/11070 E. 2015/2405 K. ; Yargıtay 15.Hd. 14.02.1991 T. 1990/3491 E. 1991/644 K. ; Yargıtay 15.Hd. 10.04.1990 T. 1989/2597 E. 1990/1730 K. ; Yargıtay 15.Hd. 18.12.1990 T. 1990/4609 E. 1990/5577 K. ; Yargıtay 15.Hd. 03.03.1989 T. 1989/434 E. 1989/983 K.).

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 09.04.1990 Tarihli 1989/3976 Esas 1990/1715 Karar sayılı kararında; Özet: İnşaat sözleşmelerinde yer teslimi iş sahibi iş sahibinin öncelikli edim olup, arsa ayıpsız teslim edilmedikçe müteahhitten inşaata başlaması istenemez. “…Taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi Borçlar Kanunu’nun 81.maddesi hükmünce karşılıklı taahhütleri içeren bir akit olup, davacı arsa sahibinin öncelikle arsayı inşaata elverişli şekilde teslim etmesini öngörmektedir. Oysa, olayda üzerinde inşat yapılacak taşınmazda bina mevcut olup binada oturan kiracının tahliyesi de davacının yükümlülüğünde olan bir borçtur. Yüklenicinin kendisine sözleşmeyle inşaat yapılacak arsa, yukarıda açıklanan şekilde salim ve ayıpsız teslim edilmedikçe edimin ifaya icbar edilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü yanlıştır.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 05.12.2012 Tarihli 2012/5820 Esas 2012/7174 Karar sayılı kararında; “…arsa sahibi olan davacıların arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca öncelikle arsalarını inşaata elverişli şekilde davalı yükleniciye teslim etmedikleri, ihbar olunan kişi ile yaptıkları sözlü anlaşma doğrultusunda bu kişiye vekalet verdikleri ve daha sonra bu kişi tarafından inşaat yapı ruhsatı alınarak, inşaatın tamamlandığı ve sözleşmeye göre davalının payına düşen bağımsız bölümlerin tapusunun davalıya verilmediği anlaşılmıştır. BK'nun 81. maddesi uyarınca, öncelikli olarak kendi edimlerini yerine getirmeyen davacıların karşı taraftan ediminin ifasını istemeye hakları bulunmamaktadır.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 05.05.2004 Tarihli 2003/5372 Esas 2004/2508 Karar sayılı kararında; “…Çünkü, karşılıklı edimleri içeren inşaat sözleşmelerinde, yer teslimi iş sahibinin öncelikli edim borcudur ( BK.md.81,90 ). Bu yasal nedenle, arsanın ayıpsız ve inşaata elverişli şekilde teslimine kadar yükleniciden inşaata başlaması istenemez.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 05.05.2004 Tarihli 2003/5372 Esas 2004/2508 Karar sayılı kararında; “…Çünkü, karşılıklı edimleri içeren inşaat sözleşmelerinde, yer teslimi iş sahibinin öncelikli edim borcudur (BK.md.81,90). Bu yasal nedenle, arsanın ayıpsız ve inşaata elverişli şekilde teslimine kadar yükleniciden inşaata başlaması istenemez. Somut olayda, yüklenici davacı, Ü 2.Noterliği aracılığıyla davalı arsa sahibine gönderip tebliğ ettirdiği 16.8.1994 gün ve 49201 Yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşme konusu arsa üzerindeki binayı tahliye edip boş olarak teslimini istemiş olmasına karşın, arsa sahibi davalı arsayı ona teslim etmemiştir. Arsanın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 30 gün içinde kendisine teslimini, Ü 1.Noterliği aracılığıyla gönderdiği 17.5.2000 tarih ve 11549 Yevmiye numaralı ihtarname ile davacı istediği halde, arsa sahibi davalı yine davete uymamış ve öncelikli edimini ifadan kaçınmıştır. Ayrıca, yüklenicinin ediminin ifasında temerrüdünün gerçekleştiği iddiasıyla arsa sahibi tarafından yüklenici hakkında 26.7.1994 tarihinde açılan dava, arsa sahibinin öncelikli edimi olan arsanın yükleniciye teslim edilmesine ilişkin edimini ifa etmemesi sonucu yüklenicinin temerrüdünün gerçekleşmediği gerekçesiyle, Ü 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20.3.1995 tarih, 1994/538 Esas ve 1995/156 sayılı hüküm ile reddolunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da arsa sahibi davalının belirtilen öncelikli ediminin ifasında temerrüde düşmüş olduğunun kabulü gerekir (BK.md.90). Sözleşmenin taraflarından birinin ediminin ifasında temerrüde düşmesi halinde, diğer taraf Borçlar Yasası'nın 106.maddesinde öngörülen seçimlik haklardan birini kullanabilir. Somut olayda da, yüklenici davacı sözleşmenin aynen ifasını istemiştir. Başka bir anlatımla, davacı BK.nun 106/II.maddesinde öngörülen gecikmiş ifanın aynen yerine getirilmesi yönünde hakkını kullanmış ve inşaat yapılacak arsanın boş ve sorunsuz olarak teslimini, davalı arsa sahibinden istemiştir. Mahkemece, davacının bu yöndeki isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 14.04.2016 Tarihli 2014/10798 Esas 2016/2394 Karar sayılı kararında; “…Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre arsa sahiplerinin arsayı boş teslim edecekleri ve inşaatın başlama süresinin de, arsanın boş olarak yükleniciye tesliminden itibaren başlayacağı kararlaştırılmıştır. Somut olayda ise, halen dahi arsa üzerinde iki ayrı gecekondu bulunduğu ve bir tanesinin kullanılmaya devam edildiği tespit edilmiştir. Şu halde, imalatın başlamasında öncelikli edim yükümlülüğü arsa sahiplerine ait olup, halen bu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek temerrüde düştükleri anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının fesih talebinin kabulüyle diğer talepleri de incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 22.04.2008 Tarihli 2007/3118 Esas 2008/2682 Karar sayılı kararında; “…Bu durumda, davalı yüklenici plan ve projeleri tasdik ettirmesi ne ve noterden keşide ettiği ihtarnamesi ile talep etmesine rağmen, elektrik ve su aboneliklerini iptal ettirip gecekonduyu yıkmayarak ya da yıkıma hazır hale getirmeyerek davacı arsa sahibi arsayı inşaata elverişli ve boş olarak teslim şeklindeki öncelikli edimini yerine getirmediğinden, BK'nın 90. maddesi uyarınca temerrüde düştüğü ve bu suretle ruhsat alınıp inşaata başlanamamasında arsa sahibi kusurlu olduğundan birleşen fesih davasının reddi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 09.04.2015 Tarihli 2014/11070 Esas 2015/2405 Karar sayılı kararında;  “…Davacı yüklenici ile davalılardan 2 numaralı parsel maliki K. ve 4 numaralı parsel maliki N. arasında 16.2.2007 tarihli resmi şekle uygun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmış olup, bilahare bu iki parsel, 3 numaralı parsel maliki M.'nın da katılımıyla tevhit edilmiş olup, özellikle davalılardan M.'nın tevhide muvafakat vermesi sonucu sözleşmeye katıldığı ve bu itibarla sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun kabulü gerekir. Dosya kapsamına göre, davacı yüklenicinin tevhit sonucu oluşan 7 parsel üzerinde yapı ruhsatı olmaksızın inşaata başlandığı, işi belli bir aşamaya getirdikten sonra davalıların tümüyle dava dışı E... Ltd. Şti. arasında yeni bir arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı ve son durum itibariyle binada ikamet edildiği anlaşılmaktadır. Yine dosya içindeki yapı tatil tutanaklarına göre, davalıların dava dışı yüklenici ile sözleşme yapıldığı tarih itibariyle inşaatın kaçak şekilde bodrum+zemin ve üç kattan ibaret olduğu, daha sonraki tarihlerde ise 4. kat ile çekme katın da yapıldığı belirlenmiştir. Mevcut durumda, taraflar arasındaki sözleşmenin en geç dava tarihinde iradi şekilde dönme ile sona erdirildiği sabittir. Davacı yüklenici, yapılan imalatın bedelini ve kar kaybını istemektedir. Mahkemece, yargılama sırasında inşaatın yasal hale getirilip getirilemeyeceği hususunun tespiti için davalı arsa sahiplerine süre verilmiş ancak bu husus açıklığa kavuşturulmadığından bahisle red kararı verilmiştir. Oysa ki, sözleşme gereği inşaatı yasal hale getirme yükümlülüğü davacı yana aittir. Öncelikle, ilgili belediyesinden inşaatın yapılacağı arsanın imar durumuna göre gerek taban alanı, gerek inşaat alanı, gerekse yükseklik itibariyle mevcut inşaatın yasal hale getirilip getirilemeyeceği, getirilebilecekse ne suretle inşaata yasallık kazandırabileceği ayrıntısıyla sorulmalı ve gerektiğinde bu konuda mahallinde inşaat mühendisi bilirkişilerle keşif yapılarak görüş alınmalı, ileri sürüldüğü takdirde taraf itirazları karşılanmalı, yasal hale getirme imkanı bulunması halinde temin için davacı yükleniciye yetki ve uygun süre verilmeli aksi takdirde imar düzenine aykırı, yasal hale getirilemeyecek bir yapının ekonomik bir değerinin bulunduğundan söz edilemeyeceğinden şimdiki gibi davanın reddine karar vermek gerekir. Yasal hale getirme imkanının bulunduğunun anlaşıldığı ve bu hususun yüklenici tarafından temin edildiğinin anlaşılması halinde yüklenicinin projesiz, ruhsatsız kaçak yapı inşa ederek ağır kusurlu olması karşısında kar kaybı talebinin her halükarda reddine karar verilmelidir. Değinilen hususlar dikkate alınmaksızın davacı yerine davalılara süre verilerek yasallık şartlarının araştırılması ve ilgili belediyesinden alınan yetersiz cevabi yazılarla eksik incelemeyle sonuca varılması yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 01.04.1992 Tarihli 1991/4788 Esas 1992/1693 Karar sayılı kararında; “…Sözleşmede üzerinde inşaat yapılacak taşınmazdaki mevcut binaların müteahhide boş ve pürüzsüz olarak teslimi öngörülmüştür. Bu durumda işe başlama süresinin binaların tahliyesinden sonra başlayacağı tabii bulunmaktadır. Her ne kadar açılan tahliye davaları ilgili mahkemece reddedilmiş ise de, bu husus geçici bir imkansızlık olup, yeniden tahliye davası açılıp, arsanın yükleniciye boş teslimi mümkün bulunmaktadır. Nitekim, mevcut binaları tahliyesi sağlanmış; davalı arsa sahiplerince başka bir yüklenici ile anlaşma yapılmıştır. O halde; olayda akdi haksız fesheden ARSA SAHİPLERİ KUSURLUDUR. Bu itibarla davacı yüklenicinin olumlu zararlarını ödemek zorundadırlar.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.03.1989 Tarihli 1988/2644 Esas 1989/1243 Karar sayılı kararında; “…Taraflar arasındaki sözleşmede, PROJELERİN YAPILMASININ VE BUNLARIN ONAYLATTIRILARAK İNŞAAT RUHSATININ ALINMASININ HANGİ TARAFA AİT BULUNDUĞU HUSUSUNDA HERHANGİ BİR HÜKÜM BULUNMAMAKTADIR. BU DURUMDA, SÖZ KONUSU İŞLERİN ARSA SAHİBİ TARAFINDAN YAPTIRILMIŞ OLDUĞUNUN KABULÜ ZORUNLUDUR. Yükleniciler de iş sahibi tarafından yaptırılmış olan projeye uygun olarak inşaatı yapmışlardır. Bunun aksi de, davacı iş sahibi tarafından kanıtlanmamıştır. Öyleyse, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıda yazılı hususlar göz ardı edilerek ve noksan incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 07.10.1993 Tarihli 1992/5664 Esas 1993/3888 Karar sayılı karar özeti; “Özü: Davacını arsası üzerinde yaptıracağı inşaatla ilgili olarak müteahhitle akdedilen sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça inşaat projesini yaptırmak ve inşaat ruhsatını almakla arsa sahibi yükümlüdür. İnşaatın devamı aşamasında yapılan ek sözleşme ile inşaata çatı katı ilavesi kararlaştırılmış olup, bu katın RUHSATSIZ YAPIMI NEDENİYLE BELEDİYECE MÜHÜRLENMESİ, İŞ SAHİBİNİN KUSURU OLUP, gerek proje tadili ve ek ruhsat alınması için süresine ilave iş olan çatı katı için gereken sürenin eklenmesi sonucunda bulunacak inşaat süresi göz önünde tutularak, inşaatın tesliminde gecikme olup olmadığı ve buna göre gecikme cezasının hesaplanması gerekir.”

Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 07.06.2005 Tarihli 2005/1805 Esas 2005/5303 Karar sayılı kararı; “...Eser sözleşmesinin yapım ve arsanın teslimi yeni yapılacak inşaat için arsanın eski yapılardan ve var olan diğer eklentilerden arındırılması yetkisini de yükleniciye sağlar.”

SONUÇ OLARAK ; Gerek bedeli karşılığı iş sahibi adına yapılacak inşaata ait sözleşmeler, gerekse kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde müteahhittin inşaata başlayabilmesi için, öncelikle iş sahibi tarafından üzerine inşaat yapılacak arsanın, inşaata elverişli ve ayıpsız şekilde müteahhide teslimi gerekmektedir. Böylece karşılıklı taahhütleri içeren inşaat sözleşmelerinde, yer teslimi iş sahibinin öncelikli edim borcudur. Bu nedenle eser sözleşmelerinde, yüklenicinin meydana getirme ve teslim borcunu ifa edebilmesi için, öncelikle iş sahibinin ifaya katılması; örneğin, arsayı inşaat için yüklenicinin kullanımına engelsiz sunması ve sonra da, ifayı kabul etmesi, örneğin arsa sahibinin yapılan bağımsız bölümleri teslim alması gerekir. Bu noktada haklı neden olmaksızın kabulden kaçınma halinde de, alacaklının temerrüdü söz konusu olur. Temerrüt için ise iş sahibi yönünden kusur aranmaz.