Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, sermaye şirketlerine kayyım atanmasına dair ayrı hükümlere yer vermeyi gerek görmemiş, mükerrerlik ile karmaşa oluşturmamak için, genel bir yollama ile Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin ticaret şirketlerine, dolayısıyla bir ticaret şirketi türü olan limited ve anonim şirketlere de uygulanmasına imkan tanımıştır. Nitekim, pratikte de anonim ve limited şirketlere kayyım atanması ağırlıklı olarak Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde talep edilmekte ve karara bağlanmaktadır (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirkete Hangi Hallerde Kayyım Atanır, trdizin.gov.tr, s.140). Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir (Yargıtay 11.Hd. 26.06.2003 T. 2003/5621 E. 2003/6912 K. ; Yargıtay 11.Hd. 06.02.2014 T. 2014/818 E. 2014/2043 K. ; Yargıtay 11.Hd. 27.02.2015 T. 2014/15320 E. 2015/2749 K. ; Yargıtay 2.Hd. 30.06.2005 T. 7673-10290 ; Yargıtay 2.Hd. 11.04.2005 T. 3044-5770 ; Yargıtay 2.Hd. 19.03.2007 T. 3564-4346). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.10.2012 tarihli 2011/7398 Esas 2012/14892 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmış olup kararda ayrıca ticaret mahkemelerince devam etmekte olan bir davada davalı şirkete tedbiren temsil kayyımı atanmış olmasının, hükmün peşinen verildiği anlamını taşımayacağı ifade edilmiştir; “…Dosya içinde karar örneği bulunan Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/… E. sayılı ilamı uyarınca davalı şirkete ihtiyati tedbir mahiyetinde, temsil kayyımı atandığı anlaşılmaktadır. Buna karşın eldeki davada davacı tarafça istem, davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına dair olup, adı geçen mahkemece verilen kararın geçici mahiyette olduğu ve eldeki davaya dair uyuşmazlığı giderici vasıfta bulunmadığı açıktır.”
Bu kapsamda TMK’nın 426.maddesine göre azil ya da yetki sınırlandırılması talepli bir davanın ikame edilmesi ile davalı şirket müdürleri ile şirket tüzel kişiliği arasında menfaat çatışması oluşabilir. Bu ihtimalde şirket tüzel kişiliğine temsil kayyımı atanması gündeme gelebilir (ÇEPİÇ Helin, Limited Şirket Yöneticilerinin Yönetim ve Temsil Yetkilerinin Kaldırılması ve Sınırlandırılması, Ankara 2025, s.142). Gerçekten de sermaye şirketlerinde şirketin faaliyet alanına giren bir iş veya işlem veya yöneltilen bir husumet sebebiyle, şirketi temsil eden yönetim organı ile organı oluşturan kişi veya kişilerin menfaat çatışması söz konusu olabilir. Bu halde menfaat çatışması bulunan yönetim kurulu üyesi veya üyelerinin katılımı olmadan şirketin temsili mümkün olmadığı takdirde şirkete yeni bir yönetim organının tayini mümkün olmadığı hallerde şirkete temsil kayyımı atanabilmesi mümkündür (Bakırköy Hakimi Ekrem YILDIZ – Bakırköy Hakimi Serhan GÜRSOY, Kayyımlık ve Kayyım Katılımıyla Görülmesi Gereken İşler ve Davalar, İstanbul 2007, s.378). Yine sermaye şirketlerinde şirketin yönetim organı mevcut olmasına rağmen, şirketin faaliyet konusuna giren bir işin yapılmasında ya da şirket malvarlığının korunmasında mevcut yönetim engel sebep nedeniyle görevini yerine getiremiyorsa talep üzerine ivedi olan iş veya işlemle sınırlı kalmak kaydıyla şirkete temsil kayyımı atanabilir. Burada TTK.m.1’in atfıyla TMK.m.426/2 gereği, temsil kayyımı hükümlerinin sermaye şirketlerinden anonim ve limited şirketlere uygulanmasında bir sakınca bulunmamaktadır (Bakırköy Hakimi Ekrem YILDIZ – Bakırköy Hakimi Serhan GÜRSOY, Kayyımlık ve Kayyım Katılımıyla Görülmesi Gereken İşler ve Davalar, s.377). Tüm bu hususlarla birlikte anonim ortaklık ve limited ortaklık genel kurul kararlarının iptali davalarında kural olarak davalı taraf şirket tüzel kişiliği olduğundan ve bu davaları şirket tüzel kişiliğini temsilen yönetim kurulu temsil ettiğinden, bu davalarda davacı taraf yönetim kurulu üyesi olduğunda, geri kalan yönetim kurulu üyelerinin şirketi temsil ve ilzama yetkili sayı ve sıfatta olan kişilerden oluşması gerekir. Aksi takdirde açılan davada davacı ve davalı sıfatı tek bir kişide birleşeceğinden taraf birleşmesi söz konusu olur. İşte bu ihtimalde de davaya bakan mahkeme tarafından şirketin bu davada temsil edilmesi için kayyım tayin edilmesi gerekir. Burada adı geçen kayyım türü de, TTK.m.1’in atfıyla TMK.m.426/2’de yer alan temsil kayyımıdır (Bakırköy Hakimi Ekrem YILDIZ – Bakırköy Hakimi Serhan GÜRSOY, Kayyımlık ve Kayyım Katılımıyla Görülmesi Gereken İşler ve Davalar, s.378). Yargıtay uygulamasında yukarıdaki açıklamalarımızla ile de aynı yönde görüş hakimdir.
Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 05.03.2015 Tarihli 2014/17667 Esas 2015/3000 Karar sayılı kararında şirket temsilcisi olan davacı ile şirket arasında menfaat çatışması bulunması halinde temsil kayyımı atanması yoluna gidilmesi gerektiği vurgulanmıştır; “…Dava, 6102 Sayılı TTK'nun 479. maddesi uyarınca haklı sebeple şirket ortağı davacının oyda imtiyazının istisnaen korunması istemine ilişkindir. Davacı davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili ortağı olup, davalı şirket adına davaya cevap verdiği gibi sonradan davalı şirketi temsil etmek üzere tayin edilen vekile de şirketi temsilen vekaletnamenin davacı tarafından verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, aynı zamanda şirket temsilcisi olan davacı ile şirket arasında menfaat çatışması bulunduğundan, mahkemece davalı şirketin bu davada temsil edilmesi için temsil kayyımı atanması konusunda süre verilmesi ve eksikliğin giderilmemesi halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.2.2021 Tarihli 2020/1406 Esas 2021/1065 Karar sayılı kararında da aynı hususlara değinilmiştir; “…Böylece davacı şirketi tek başına temsile yetkili müdürler arasında davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda görüş ayrılığı oluşmuş bulunmaktadır. Mahkemece, davalının, davacı şirketin yönetim kurulu başkanının oğlu olduğu ve her iki müdür arasında bu dava nedeniyle görüş ayrılığı bulunduğu ayrıca davalının da davacı şirketi münferiden imza ile temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olduğu ve bu nedenle taraflar arasında menfaat çatışması olduğu nazara alınarak DAVACI ŞİRKETİ MÜNHASIRAN BU DAVADA TEMSİL ETMEK ÜZERE BİR TEMSİL KAYYUMU ATANMASI ve kayyumun davadan feragata dair verilen dilekçeye karşı beyanına göre bir değerlendirme ile karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 23.5.2018 Tarihli 2016/11604 Esas 2018/3853 Karar; “…Dava, davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi ile diğer davalının müdürlükten azli talebini içermektedir. Ancak, davacılar ve davalı ...'in davalı şirkette birlikte müdür sıfatını taşıdıkları, tasfiye davasının şirkete yöneltilmesi gerektiği, zorunlu hasım olarak gösterilmesi gereken şirketin davanın tarafı olan ve müdür sıfatı bulunan üç gerçek kişiden ikisinin imzası ile temsil edilebileceği anlaşılmaktadır. Temsil yetkisi bulunan iki ortağın (müdürün) davacı, diğer ortağın (müdürün) ise davalı tarafta yer aldığı işbu davada şirketin temsili konusunda taraflar arasında menfaat çatışması bulunduğu, davalı müdürün azlinin de talep edildiği ve bu talebin reddi ile kararın kesinleştiği de göz önünde bulundurulduğunda işbu davada ŞİRKETİN TEMSİLİ BAKIMINDAN ŞİRKETE TEMSİL KAYYIMI TAYİNİ GEREKİRKEN bu eksiklik giderilmeden yanılgılı değerlendirme ile yargılamaya devam olunması doğru olmamış kararın bu sebeple re'sen bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.5.2017 Tarihli 2015/13070 Esas 2017/2813 Karar; “…Bir şirket müdürü iradesiyle şirket adına, şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla dava açılırken diğer bir şirket müdürü tarafından bu davadan feragat edilmiştir. Böylece davacı şirketi tek başına temsile yetkili müdürler arasında davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda görüş ayrılığı oluşmuş bulunmaktadır. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 2.maddesi gereği, dava dışı müdür ...'ın azil ve feragat beyanları geçerli kabul edilmemiş ise de, şirketin temsili konusunda menfaat çatışması doğduğu gözardı edilmiştir. Davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda davacı şirketin ortak ve müdürleri arasında menfaat çatışması doğduğuna göre, ŞİRKETİ MÜNHASIRAN BU DAVADA TEMSİL ETMEK ÜZERE BİR TEMSİL KAYYUMU ATANMASI VE KAYYUMUN BEYANINA GÖRE BİR DEĞERLENDİRME YAPILMASI GEREKİRKEN yazılı şekilde davadışı müdür ...'ın azil ve feragat beyanı geçersiz kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 23.2.2016 Tarihli 2014/28934 Esas 2016/3682 Karar; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerden dava dilekçesi ve gerekçeli kararın Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre tebliğinden...'nin tasfiyeye girdiği, tasfiye memurunun ise bizzat davanın davacısı olduğu, tasfiye memuru olan davacının Şirketin tasfiye halinde olup kendisinin de tasfiye memuru olduğunu bile bile tebligatların bu şekilde yapıldığı ve usulsüz olduğu, ayrıca davacının tasfiye memuru olarak görev yaptığı Şirkete karşı açtığı davada menfaat çatışması olup davacı sıfatı ile tasfiye memuru olarak şirketi temsil yetkisinin birleştiği anlaşılmakla; Mahkemece yapılacak iş, davalı...'ne BU DAVAYA ÖZGÜ OLARAK KAYYUM ATATIP dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra ...'nin ve buna bağlı olarak...'nin sorumluluğunun belirlenmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesi hatalıdır.”
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 01.10.2014 Tarihli 2014/9838 Esas 2014/14981 Karar sayılı kararında temsil kayyımı atanması hususunda görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu vurgulanmıştır; “…Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında davacının aynı zamanda davalı şirketin temsilcisi olması nedeniyle davalı şirket ile menfaat çatışması bulunduğundan bahisle … Limited Şirketi'ne kayyım atanmasına ilişkin mahkemenin ara kararı ve ihbarı üzerine, Sulh Hukuk Mahkemesi'nce kayyım atanmasına karar verilmiş ise de, limited şirkete kayyım tayinine ilişkin davalar TTK'nın 4. ve 5. maddeleri uyarınca mutlak ticari dava niteliğinde olup, Ticaret Mahkemesi'nde görülmesi gerekirken, vesayet makamı olarak Sulh Hukuk Mahkemesi'nde kayyım tayinine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
SONUÇ OLARAK; Türk Ticaret Kanunu, sermaye şirketlerine kayyım atanmasına dair ayrı hükümlere yer vermeyi gerek görmemiş, mükerrerlik ile karmaşa oluşturmamak için, genel bir yollama ile Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin ticaret şirketlerine, dolayısıyla bir ticaret şirketi türü olan limited ve anonim şirketlere de uygulanmasına imkan tanımıştır. Nitekim, pratikte de anonim ve limited şirketlere kayyım atanması ağırlıklı olarak Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde talep edilmekte ve karara bağlanmaktadır Bu kapsamda sermaye şirketlerinde şirketin faaliyet alanına giren bir iş veya işlem veya yöneltilen bir husumet sebebiyle, şirketi temsil eden yönetim organı ile organı oluşturan kişi veya kişilerin menfaat çatışması söz konusu olduğunda menfaat çatışması bulunan yönetim kurulu üyesi veya üyelerinin katılımı olmadan şirketin temsili mümkün olmadığı takdirde temsil kayyımı atanabilmesi mümkündür. Yargıtay uygulamasında da aynı yönde görüş mevcuttur.