Bütün gece kar yağdı. Ne kadar da özlemiştik. Pencereye koştuk. Bir binanın 13. katından bulvarı eşimle birlikte seyretmeye başladık. İri iri kar taneleri, sokak lambasının etrafında pervaneler gibi döne döne uçuşuyordu. Rüzgar hızlanınca da seyrine doyum olmuyordu kar taneciklerinin. Bir an için bu beyaz taneciklerinin büyülü dansı, bana sığırcıkların gökyüzünde uçuşarak yaptıkları o görkemli dansı anımsattı.
Bütün gece kar taneciklerini izledim, fırtınanın sesini dinledim. Sonra 1965 yıllarında Ankara’da ki kış günlerini anımsadım. Lapa lapa kar yağarken Salvador Adamo’nun “her yerde kar var” şarkısını dinlerdik.
Ajda Pekkan’ın 1965 yılında seslendirdiği ilk solo 45'liğinin bir yüzünde orijinali Salvatore Adamo'ya ait "Her Yerde Kar Var", diğer yüzünde orijinali Del Preto tarafından seslendirilmiş "Onyedi Yaşında" adlı şarkı bulunuyordu.
Sabah oldu yine pencereye koştum. Artık biz yaşlarda olanlar için “günün minesi soldu”ğundan mı bilemem sabahları ilk işim güneşim doğuşunu izlemem, akşamları da batışını. O anlarda gökyüzünde oluşan renkleri, ışıkları izleyerek yaşıyorum fakat anlatmam olanaksız.
Sabah güneşi bu kez “boyalı konaklara” değil, bembeyaz çatılara, sokaklara, dağlara, ovalara doğdu.
Çalışmaya-okumaya-yazmaya başlamak için oturdum. Her zaman olduğu gibi anılarımda benimle birlikte masaya geldi, karşımda oturdu.
Birkaç yıl önce okuduğum ESKİDEN KAR YAĞARDI ADAM BOYU.. şiirinin bestesini You Tube’de bulup Erol Evginden dinledim.
İsterseniz bu güzel ve anlamlı şiiri bu kez hep birlikte okuyalım:
“Eskiden kar yağardı Erzurum’a
Toprak damlarda sırt sırta yaşardık
(.............)
Henüz ayrılmamıştık, henuz bölünmemiştik
Ayni mahledeydik, zengini, fakiri, esnafı,
yoksulu, birarada birliktik, toprak damlarda omuz omuza sım sıcak
ve kar yagardi Erzurum’a, bembeyaz, lapa lapa
Henüz bölünmemiştik, henüz ayrılmamıştık. Henüz icat olmamıştı, koperatifler, siteler
Dubleksler, tripleksler,
olmaz olası kartonpiyerler.
Gariban sıkışınca kime gidebileceğin bilir
Zengin kimi gözetecegini bilir,
esnafnan memur gül gibi geçinip giderdi
ve kar yağardı Erzurum’a, bembeyaz lapa lapa
henüz ayrılmamıştık henüz bölünmemiştik…
memurlar bir koperatife esnaflar bir siteye,
zenginler dubkeslere triplesklere
garibanlar geber olan gece kondular kalmamisti
(.............)
eskiden kar yağardı Erzurum’a
yoktu, çeşit çeşit makinelerimiz
dev ,ekran televiziyonlarımız
no frost buzdolablarımız
ama kilerlerimiz gırtliğine kadar doluydu
yüreklerimiz gibi
çünkü kar yağardı Erzurum’a
çünkü kar rahmetti
çünkü kar bereketi
(...........)
çünkü senin namusun benim benimkisi senindi
biridik bizidik
ve kar yağardı Erzurum’a
adam boyu ve adamlar adamdılar o zamanlar
kar sendin, kar bendim, kar bizdik
eridik, eridik, eridik, eridik…!”
Bu şiiri ilk kez Rizeliler Derneği Face sayfasında Murat Balkuş adıyla yayınlanmış olduğunu, ancak Sebahattin Ali'nindir diye itiraza uğramış oyduğunu gördüm ve sayfamda paylaştım. Kendi görüşüm olarak da şiirin içinde kooperatifler, siteler
Dubleksler, tripleksler,olmaz olası kartonpiyerler, çeşit çeşit makinelerimiz
dev ,ekran televiziyonlarımız no frost buzdolablarımız ...gibi sözcükler geçtiğini, Sabahattin Ali’nin yaşadığı dönemle ilgili olamayacağını tahminen 1980’li yıllarda yazılmış olacağını face sayfamda belirtmiştim. Bu şiirin kime ait olduğu sayfamdaki yorumlarda tartışma konusu olmuştu. Bir gün sayfamda ki bir yorumda:
“ ben Sabahattin Ali’nin kız kardeşi Filiz Ali ile tanışıyorum. O’nu arayıp sordum. Sabahattin Ali’nin böyle bir şiiri yokmuş “ açıklamasını gördüm.
Bu gün yine google’de araştırdığımda şu açıklamayı buldum:
“1948 yılında yaşamını yitiren yazar ve şair Sabahattin Ali’ye ait olması beklenemeyecek (no frost buzdolabı, dev ekran televizyon, kooperatif site, tripleks ev gibi) sözcükleri barındıran şiir aslında Murat Balkuş’a ait.
Şiirin “Söz ve müzik: Aşık Reyhani – Şiir: Murat Balkuş” notuyla seslendirildiğine şahit oluyoruz.”
Şiirde tartışılacak birçok kavram var. Özellikle son yıllarda sosyal, siyasal ve ekonomik her alanda geçmiş yıllarda ki koşullar neredeyse mumla aranıyor. Ancak ben şiirde önce:
“adamlar adamdılar o zamanlar” dizelerinin altını çizdim. Ve sonra da:
“ama kilerlerimiz gırtliğine kadar doluydu” dizelerinin altını çizerken kendi kendime sordum:
-sahi biz de artık kiler kaldı mı ? Kaldıysa içi dolumu?