2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 27.maddesinin 2 fıkrasında yapılan düzenlemede iki ayrı suç tanımından söz edilmektedir. Maddenin 2014 değişikliği öncesinde suçun tanımında “MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, herhangi bir yolla ifşa edenler" hükmü yer almaktayken, 2014 tarihli 6532 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda kanun maddesine makam, görev ve faaliyetlerini” ibaresi eklenmiş, yeni düzenlemede MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmüne yer verilmiştir.

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Bu suçta korunan hukuksal yarar, MİT’in istihbarat faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesinin sağlanması, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli güvenlik ve savunmasına ilişkin yararları olduğu söylenebilir.

SUÇUN FAİLİ

Bu suçun faili suçun kanuni tanımında faillik bakımından özel bir düzenlemeye yer verilmediğinden herkes olabilir. Ancak bir MİT mensubunun kendisinin, ailesinin kendisinin veya başka bir MİT mensubunun ailesinden birisinin kimliğini ifşa etmesi durumunda suçun faili, söz konusu kimliği ifşa eden MİT mensubu veya aile üyelerinden birisi olacaktır. Çünkü burada temel olarak korunan değer devletin güvenliğine ve milli savunmaya ilişkin her türlü bilgi ve belgenin korunmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise, eğer MİT mensubu kendi kimliğini ifşa etmişse suçun hem mağduru hem faili olamayacağından korunan değer de Devlet olduğundan sadece kendisi suçun faili olabilecektir.

SUÇUN MAĞDURU

Kural olarak bu suçun mağduru milli güvenlik tehlikeye düşeceğinden herkes olabilir. Ancak MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesi halinde kimliği ifşa edilenler örgütlerin hedefi haline geleceğinden bu kişiler de bu suçun mağduru olabileceklerdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise, eğer MİT mensubu kendi kimliğini ifşa etmişse suçun hem mağduru hem faili olamayacağından sadece suçun faili olabilecektir. Bununla birlikte tüzel kişiler suçtan zarar gören durumunda olduğundan burada MİT suçtan zarar gören sıfatına haiz olacaktır.

SUÇUN MADDİ UNSURU

Suç sırf hareket suçu niteliğinde olduğundan herhangi bir şekilde MİT mensuplarının ve ailelerinin kimlik bilgilerinin ifşa edilmesi veya sahte olarak düzenlenmesi ya da değiştirilmesi veyahut da sahte belgenin kullanılması hareketleri ile birlikte suç tamamlanır. Çünkü suçun oluşması bakımından herhangi bir netice aranmamaktadır. Diğer bir ifade ile tipiklik unsuru ifşa etmektir.

İfşa fiili sözlü, yazılı, açık veya üstü kapalı olarak icra edilebileceği gibi resim, fotoğraf benzeri materyaller gösterilerek de gerçekleştirilebilir. Önemli olan iletilen bilgiye muhatap olan tarafın, bunları öğrenebilmesidir. Bilginin kısmen veya tamamen ifşa edilmesi de önemli değildir, mühim olan karşı tarafın bu bilgiye sahip olmasıdır.[1]

SUÇUN MANEVİ UNSURU

Bu suç bakımından herhangi bir saik ve maksat aranmadığından suç genel kastla işlenir. Kanunda suçun taksirle işlenmesi hali düzenlenmediği için taksirli olarak bu fiillerin icra edilmesi durumunda suç oluşmayacaktır. Ayrıca hata ile MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesi halinde de bu suç bakımından failin taksirli sorumluluğu doğmayacaktır.

HUKUKA UYGUNLUK NEDENİ

Bu suç bakımından herhangi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır. Ancak en fazla uygulama alanı bulma ihtimali olan hukuka uygunluk nedenleri; TCK’nın 24/1 maddesinde düzenlenmiş “kanun hükmünü görevi yerine getirme” ve TCK’nın 24/2,3 maddelerinde yer alan “hukuka uygun emrin ifası” hususlarıdır. Bu bağlamda eğer MİT mensubuna tanıklık yapılması için bir izin verildiği takdirde kanun hükmünün icrası, görevin ifası bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilecektir. [2]

SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Bu suçun MİT mensubu bir kişi tarafından işlenmesi halinde MİT K. madde 27/5 fıkrası gereği daha ağır bir ceza öngörüldüğünden, bu durumda faile verilecek ceza üçte bir oranında arttırılacaktır. Demek ki, suçun nitelikli şeklini ancak belirli, özel faillik niteliği taşıyan kişiler tarafından işlenebileceğine dikkat çekilirken görünüşte özgü suçtan bahsetmek gerekmektedir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

Teşebbüs, fail, işlemeyi kastettiği fiili elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise işlenen suça teşebbüsten dolayı sorumlu tutulacaktır.[3] Yani fail elinde olmayan sebeplerle maksadına ulaşmamışsa dahi, icra hareketlerine başlamış olduğundan, teşebbüsten dolayı sorumlu tutulacaktır. Bu suç bakımından teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için icra hareketlerinin bölünebilir olması gerekmektedir. Örneğin; MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa etme hareketi posta aracılığıyla yapılırken, postanın planlanan yere ulaşamadan MİT mensuplarınca ele geçirilmesi halinde suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.

İştirak, bu suça suçun işlenmesi sırasında iştirak edenler, fiili birlikte gerçekleştirenler ile suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullananlar TCK 37’inci madde, azmettirici TCK 38’inci madde ve suça yardım şeklinde iştirak durumunda ise TCK 39’uncu madde hükümleri uygulanacaktır.[4]

Örneğin, MİT personelinin kimliğini ifşa etmeyi planlayan kişiye açıklanacak MİT personelinin kimliğini ileten kişi bu suça müşterek fail olarak iştirak etmiş olacaktır.[5]

İçtima, bir MİT mensubunun diğer MİT mensubunun kimlik bilgilerini bilmesi olağan hayata uygun olduğundan bu kişilerin, diğer MİT mensuplarının kimlik bilgilerini açıklaması durumunda TCK’nın 258. maddesinde bulunan göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu da vücut bulacağından içtima hükümleri kapsamında daha ağır cezayı gerektiren hükmün uygulanması gerekmektedir. Bu sebeple her ne kadar eylem TCK 258. maddesinde bulunan suçun gerçekleşmesine de sebebiyet verse MİT K. madde 27/2 fıkrasında belirtilen hapis cezası daha ağır olduğundan MİT K. madde 27/2’nin uygulanması gerekmektedir.

HATIRLATMA: Unutulmamalıdır ki, TCK hükmündeki cezanın alt yılı 1 yıl olup üst sınırı ise 4 yıldır. MİT Kanunu’nda ise 3 yıldan 7 yıla kadar bir cezalandırma öngörülmektedir. MİT Kanunu’ndaki hükmüne “fiil daha ağır cezayı gerektirmezse” ibaresinin getirilerek suçun tali norm haline getirilmesi ve ön görülen hapis cezası miktarının artırılması gerekmektedir. Aksi takdirde hüküm uygulama alanı bulamamaktadır.

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda Aynı nev’iden fikri içtima kuralı gereği faile verilecek ceza artırılarak uygulanacaktır.

Örneğin, birden fazla MİT mensubunun kimliğinin ifşa edilmesi veya bir hareketle hem MİT mensubunun hem ailesinin ifşa edilmesi halinde tek suç oluşacak ancak faile verilecek ceza TCK madde 43/2 gereği arttırılacaktır.[6]

Zincirleme suç hükmü bakımından ise örneğin farklı zamanlarda birden fazla kez MİT mensuplarının kimliklerinin ifşa edilmesi durumunda tek suç oluşur ancak hükmedilecek ceza miktarında artırım olabilecektir.

SORUŞTURMA USULÜ, MÜEYYİDE VE ZAMANAŞIMI

Suçun soruşturulması ve kovuşturulması re’sen yapılır. TCK’ nun 13.maddesi gereğince evrensellik ilkesi kabul edildiğinden, bu suçun yurt dışında işlenmesi halinde, vatandaş veya yabancı tarafından işlenmiş olmasına bakılmaksızın, failin Türkiye’de bulunması da gerekmeksizin Cumhuriyet Savcısı tarafından suç işleyen kişi veya kişiler hakkında re’sen kovuşturma açılarak yargılama yapılır.

MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini ifşa etme suçu bakımından kanun koyucu faile verilecek cezayı 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası olarak öngörmüştür. MİT K. madde 27/5 gereği nitelikli hal söz konusu ise, yani bu suçun icra hareketlerinin MİT mensuplarınca gerçekleştirilmesi halinde bu ceza üçte bir oranında arttırılacaktır.

Bu suç bakımından dava zamanaşımı süresi cezanın beş yıldan az olması durumunda TCK madde 66/1-e bendi uyarınca sekiz yıl iken, cezanın beş yıldan fazla olduğu durumda TCK madde 66/1-d bendi uyarınca dava zamanaşımı süresi on beş yıl olacaktır.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

1-Artuk Mehmet Emin, Gökcen Ahmet, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, 11.Baskı, s.306, AKTARAN, Baştürk Ömer Özmen, Milli İstihbarat Teşkilatına Ait Bilgi, Belge ve Kimliklere Karşı Suçlar (YL TEZİ), İstanbul, 2018.

2-Gürocak İsmail, “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçları” (YL Tezi), 2012.

3-Sarıgüzel Hacı, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s.354.

------------------------------------

[1] Gürocak İsmail, “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçları” (YL Tezi), 2012, s.82.

[2] Artuk Mehmet Emin, Gökcen Ahmet, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, 11.Baskı, s.306, AKTARAN, Baştürk Ömer Özmen, Milli İstihbarat Teşkilatına Ait Bilgi, Belge ve Kimliklere Karşı Suçlar (YL TEZİ), İstanbul, 2018, s.95.

[3] Sarıgüzel Hacı, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s.354.

[4] Sarıgüzel, a.g.e., s.356.

[5] Baştürk Ömer Özmen, a.g.e., s.96

[6] Baştürk Ömer Özmen, a.g.e., s.98.