Kamu görevlisinin ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun  ‘’Millete ve Devlete Karşı Suçlar’’ bölümünde kısmının ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında 259. maddede yer almaktadır. TCK 259. maddede: ‘’(1) Yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak, bir başkasına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ [1]Şeklinde hükme bağlanmıştır.

765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nun 208.maddesi:  ‘‘devlet memurlarından her kim idaresine ve nezaretine memur oldukları işlerde devlet için az veya çok eşya ve malzeme alım satımında gizli ve aşikar gerek doğrudan doğruya kendisi gerek başkası vasıtasiyle veya ortaklık suretiyle kendi kazancı için ticaret eder veya imalat ve inşaatı götürü şeklinde deruhte edenlere ortak olursa iki seneye kadar sürgün cezasiyle birlikte altı aydan iki seneye kadar memuriyetten mahrumiyet cezası hükmolunur.‘‘ denilmek suretiyle kamu görevlisinin ticareti suçu düzenlenmiş olup 5237 sayılı kanundan farklı olarak kamu görevlisi demek yerine devlet memuru terimi kulanılarak kapsamı daraltılmıştır.[2]

Kamu görevlisinin ticareti suçu, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 259. maddesinde düzenlenen ve kamu görevlilerinin görevleriyle bağdaşmayan ticari faaliyetlerde bulunmalarını yasaklayan bir suçtur. Bu suç, bir kamu görevlisinin nüfuzunu kullanarak görev alanıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili ticari bir faaliyete girmesi durumunda işlenmiş sayılmaktadır. Bu durum, kamu hizmetinin tarafsızlığına, güvenilirliğine ve şeffaflığına zarar vermektedir.

SUÇLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunda korunmak istenen hukuksal değer, kamu hizmetinin dürüst, tarafsız ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Bu suçun işlenmesi, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak özel ticari çıkarlar elde etmesi durumunu önlemeye yöneliktir. Suçun ‘’Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ arasında düzenlenmiş olması da söz konusu suçla, ilk sırada idarenin güvenilirliğinin korunmasının amaçlandığı ortaya koymaktadır.[3]

Kamu görevlisinin ticareti suçuyla yasa koyucu, kamu idaresinin yanı sıra kamu idaresiyle -kamu görevlisiyle- ilişki içinde olan veya olacak olan bireyi de korumayı amaçlamaktadır. [4]

SUÇUN MADDİ UNSURLARI

SUÇUN KONUSU

Suçun önkoşulu satışa uygun bir mal veya hizmetin bulunmasıdır. Kamu görevlisinin satmaya çalıştığı mal veya hizmetin kendisine ait olması zorunlu değildir, kamu görevlisinin başkasına ait bir mal veya hizmeti satışına aracılık etmesi de bu suçu oluşturur.[5]

Mal kavramı Medeni Kanun hükümlerinde taşınır veya taşınmaz olması arasında bir ayrım yapmamıştır. Bu nedenle taşınmaz mallar da suçun konusunu oluşturabilir.[6] Malın katılması gerekmez sıvı veya gaz şeklinde olması da mümkündür ancak malın ekonomik değere sahip olması gerekmektedir.[7] Yazılı hale getirilerek maddi yapıya kavuşturulmamış düşünce açıklamaları, mal olarak kabul edilmez. Başka birisine ait düşünce ürünlerinin kullanılarak çıkar sağlanması ve böylece düşünce ürünü sahibinin çıkarlarının ihlal edilmesi söz konusu olduğunda, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uygulanır.[8]

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun konusu, kamu görevlisinin, görev alanıyla bağlantılı veya görevini kullanarak ticari bir faaliyete girişmesidir. Bu suçun işlenmesinde dikkat edilen temel unsur, kamu görevlisinin devlet tarafından kendisine verilen görev ve yetkilerini kötüye kullanarak ticaret yapması veya ticari faaliyette bulunmasıdır. Bu ticari faaliyetler şunları içerebilir: Kamu görevlisinin kendi görev yetkisini kullanarak ticari çıkarlar elde etmesi, Görevle bağlantılı olarak doğrudan veya dolaylı bir şekilde ticaret yapması, Kamu hizmeti ile özel ticari çıkarların karıştırılmasıdır. Bu suç, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanmasını ve kamusal görevini şahsi kazanç amacıyla yürütmesini engellemek amacıyla düzenlenmiştir.

SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU

Kamu görevlisinin ticareti suçu özgü bir suçtur. Bu bakımdan yalnızca belirli özelliklere sahip failler tarafından işlenebilen suçlardır. Yani, suçu işleyebilmek için failin özel bir statüde veya konumda olması gerekir. TCK m. 259’da bu suçun yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebileceği belirtilmiştir. Failin kamu görevlisi olması aynı zamanda suçun ön şartıdır. [9] Kamu görevlisinin ticaret suçu, suçun kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından işlenebilen bir hali bulunmadığı için gerçek görev suçlarındandır.[10]

Kamu görevlisinin ticareti suçuyla; kamu idaresindeki disiplinin, idarenin saygınlığının ve güvenilirliğinin korunması amaçlanmıştır.[11] Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun mağduru, bireyler değil, doğrudan kamudur. Bu suçta kamu düzeni ve kamu hizmetlerinin tarafsızlığı, güvenilirliği zedelenmektedir. Kamu görevlisinin görev alanıyla ilgili ticari faaliyetlerde bulunması, kamusal hizmetlerin kişisel çıkarlar uğruna kötüye kullanıldığı anlamına gelmektedir. Bu durum, kamu yararını tehlikeye atar ve kamu hizmetinin etkin, tarafsız ve adil bir şekilde yürütülmesini engeller. Dolayısıyla, mağdur olan taraf, toplumun genel çıkarlarını temsil eden kamu otoritesidir. Bu suçun işlenmesi, kamu hizmetine olan güveni sarsar ve devlet ile vatandaşlar arasındaki güven ilişkisini zedeler.

FİİL NETİCE VE NEDENSELLİK BAĞI

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun fiil unsuru, kamu görevlisinin, görevi ile bağdaşmayan ve görev alanıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili ticari bir faaliyette nüfuzunu kullanmak suretiyle bulunmasıdır. Bu ticari faaliyet, kamu görevlisinin görevini kişisel çıkarları için kullanmasını veya kamu hizmetini kötüye kullanarak ticari kazanç elde etmesini içermektedir. Kamu görevlisinin kendisine veya başkasına ait mal ve hizmetin el değiştirmesi için görüşme yapması, ilan veya reklam vermesi, pazarlık yapması veya malın nakline yardımcı olması, mal veya hizmeti satmaya çalışma kapsamındadır.[12]

Fiil unsuru, kamu görevlisinin ticarete doğrudan katılması, ticari faaliyeti bizzat yapması ya da ticari bir kuruluşun ortağı veya yöneticisi olması gibi eylemleri kapsamaktadır. Örneğin, bir kamu görevlisinin yetkisini kullanarak ihaleye katılması, kendi görev alanında ticari iş yapması veya kamu hizmetini sağlarken özel çıkarlar elde etmesi fiil unsurunu oluşturmaktadır. Bu unsur, kamu görevlisinin sadece görevini değil, aynı zamanda kamusal güveni de kötüye kullanması anlamına gelmektedir.

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun netice unsuru, kamu görevlisinin ticari faaliyetlerde bulunması sonucunda kamu hizmetinin tarafsızlığına ve güvenilirliğine zarar verilmesidir. Ancak suçun tamamlanması için kamu görevlisinin teklifinin kabul edilmesi, sözleşme yapılması veya malın teslim edilmiş olması ya da hizmetin verilmiş olması ya da verilmeye başlanması gerekli ve zorunlu değildir.[13] Bu suçun işlenmesiyle birlikte kamusal hizmetlerin etkin ve adil bir şekilde yürütülmesi engellenmekte ve kamu yararı ihlal edilmektedir. Kamu görevlisinin ticarete girmesi, kamunun çıkarlarını ikinci plana iterek kişisel çıkarların öne çıkmasına neden olur. Bu durum, toplumda devlet kurumlarına ve kamu hizmetlerine duyulan güveni zedeler ve kamusal düzeni olumsuz etkiler. Dolayısıyla, netice unsuru olarak, kamu görevlisinin ticari faaliyeti kamusal hizmetin güvenilirliğini sarsar ve toplumsal güvenin azalmasına yol açmaktadır.

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun nedensellik bağı, kamu görevlisinin yaptığı ticari faaliyetin kamu hizmetinin tarafsızlığına, güvenilirliğine ve etkinliğine zarar vermesi ile kurulmuş olur. Yani, kamu görevlisinin görevi ile bağdaşmayan ticari faaliyete girmesi ile kamusal hizmetlerin aksaması veya kamu yararının zedelenmesi arasında bir neden-sonuç ilişkisi olmalıdır.

Bu nedensellik bağı, kamu görevlisinin ticaret yaparak kamu hizmetini kişisel çıkarları doğrultusunda kötüye kullanmasıyla ortaya çıkar. Eğer kamu görevlisinin ticari faaliyeti, kamu hizmetinin tarafsız ve adil bir şekilde yürütülmesini engelliyor ve kamu düzenine zarar veriyorsa, bu suçta nedensellik bağı gerçekleşmiştir. Sonuç olarak, kamu görevlisinin ticari faaliyeti ile kamu hizmetine olan güvenin sarsılması veya kamu yararının ihlal edilmesi arasındaki bağlantı, bu suçun temel nedensellik bağıdır.

MANEVİ UNSURLAR

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun manevi unsuru, bu suçun kasten işlenmesidir. Yani, kamu görevlisinin, görevi ile bağdaşmayan ticari faaliyete bilerek ve isteyerek girmesi gerekmektedir. Suçun oluşabilmesi için failin, ticari faaliyete girerken, bu faaliyetin kamu hizmetine zarar vereceğini ve bu davranışın yasak olduğunu bilmesi gerekmektedir.

Bu suça ilişkin manevi unsurda, failin doğrudan kast ile hareket etmesi esastır. Kamu görevlisi, görevini kötüye kullanarak ticaret yaparken, bu durumun kamu hizmetinin tarafsızlığına zarar vereceğini ve kamunun çıkarlarını ihlal edeceğini bilerek bu fiili gerçekleştirir. Özetle, kamu görevlisinin ticareti suçunun manevi unsuru, failin bu suçu bilerek ve isteyerek, yani kastıyla işlemesidir. Taksirle, yani ihmal veya dikkatsizlik sonucu bu suç işlenememektedir.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun hukuka aykırılık unsuru, bu suçun işlenmesinde hukuka aykırı bir durumun oluşmasını ifade etmektedir. Bu suçun hukuka aykırılık unsuru, aşağıdaki durumlar çerçevesinde değerlendirilebilmektedir:

Kanunun Hükmü: Kamu görevlisinin ticareti suçu, Türk Ceza Kanunu'nun 259. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu madde, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak ticari faaliyetlerde bulunmasını yasaklar. Dolayısıyla, bu suçun işlenmesi hukuka aykırıdır, çünkü kanun açıkça bu tür davranışları suç olarak tanımlamaktadır.

Amirin Emri: Kamu görevlisinin ticaret yapma konusunda bir amir tarafından verilen bir emir olması durumunda, bu suçun hukuka aykırılığı yine geçerli olur. Çünkü amirin emri, hukuka uygunluk nedenini oluşturmaz; amir, kanuna aykırı bir emir veremez ve bu tür bir emirle hareket etmek de suçun işlenmesini engellemez. Amirin emri ile hukuka aykırı bir eylem gerçekleştirilir ise Anayasa m.137 hükmünce “Kamu görevlileri, yetkili amirlerinden aldıkları emirlerin kanuna aykırı olduğunu anladıkları takdirde bu emirleri yerine getirmemekle yükümlüdürler.”

Meşru Savunma: Kamu görevlisinin ticareti suçu, meşru savunma kapsamında değerlendirilmez. Meşru savunma, kişisel bir tehdit veya saldırıya karşı korunma amacı güder. Kamu görevlisinin ticari faaliyetleri, kişisel savunma ihtiyacı ile ilgili değildir.

Zorunluluk Hali: Zorunluluk hali doktrinde tartışmalıdır.  Birinci görüşe göre: Kamu görevlisinin ticaret yapması, zorunluluk hali kapsamında değerlendirilmez.[14] Zorunluluk hali, suç oluşturan fiilin, kişinin yaşamsal bir tehdit karşısında yapılmasını gerektirir; bu durumda kamu görevlisinin ticaret yapması böyle bir zorunluluk hali yaratmamaktadır. İkinci görüşe göreyse: zorda kalmanın bu suç bakımından hukuka uygunluk nedeni olduğunu belirtmektedir. Örneğin kamu görevlisinin ölümcül hastalığa yakalana çocuğunu tedavi ettirmek için gerekli olan parayı kazanabilmek maksadıyla hareket etmesi durumunda hukuka uygunluk nedeni geçerlidir.[15]

Hakkın Kullanılması: Kamu görevlisinin ticari faaliyetleri, hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilmez. Hakkın kullanılması, yasal sınırlar içinde ve kamu düzenine zarar vermeden yapılan eylemleri ifade ederken, kamu görevlisinin ticareti hukuka aykırıdır çünkü bu eylem kamu hizmetinin tarafsızlığını bozmaktadır.

Rıza: Kamu görevlisinin ticaret yapma konusunda rıza gösterilmesi, bu suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Rıza, suçun işlenmesini meşru kılmaz; çünkü kamu görevlisinin görevi kötüye kullanarak ticaret yapması, kamu hizmetine zarar verir ve kamu yararına aykırıdır.

Özetle, kamu görevlisinin ticareti suçu, hukuka aykırıdır zira bu suç, açık bir kanun hükmüne aykırıdır ve diğer hukuka uygunluk nedenlerinden hiçbirine dayanamaz.

NİTELİKLİ HALLER

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunun nitelikli halleri, suçun daha ağır koşullar altında işlendiği durumları ifade eder. Türk Ceza Kanunu'nun 259. maddesi, kamu görevlisinin ticaret suçunu düzenlerken, suçun nitelikli halleri ile ilgili özel düzenlemelere de yer vermektedir. Ancak, TCK 259'da nitelikli hallere ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmamakta; bu suçun niteliği, işleniş şekline ve failin durumuna göre değişkenlik gösterebilir.

Görevdeki Ağırlığına Göre: Suçun işleniş şekli, kamu görevlisinin görevdeki konumuna ve yetkilerine bağlı olarak nitelikli hale gelebilir. Örneğin, yüksek rütbeli bir kamu görevlisinin ticari faaliyetlerde bulunması, daha ağır sonuçlar doğurabilir.

Kamu Görevinin Kötüye Kullanılması: Kamu görevlisinin, suçun işlenmesi sırasında görev yetkisini veya etkisini kullanarak ticari kazanç sağlaması, suçun nitelikli hali olarak değerlendirilebilir. Özellikle, kamu görevlisinin ticaret yaparken, kendi görev yetkisini kullanarak avantaj sağlaması suçun ağırlığını artırabilir.

Suçun Toplum Üzerindeki Etkisi: Kamu görevlisinin ticaret suçu, büyük ölçekli bir kamu zararına neden oluyorsa veya kamu hizmetlerinin geniş çapta aksamasına yol açıyorsa, suçun nitelikli hali olarak değerlendirilebilir.

Tekerrür: Kamu görevlisinin bu suçu tekrar işlemesi, nitelikli halleri oluşturabilir. Suçun tekerrürü, cezanın arttırılmasına neden olabilir.

Suçun Faaliyet Alanının Genişliği: Kamu görevlisinin, geniş çapta ticari faaliyetlerde bulunması veya birden fazla ticari iş yapmak suretiyle suç işlemesi, suçun nitelikli hale gelmesine neden olabilir.

Özetle, nitelikli halleri belirleyen unsurlar, suçun işleniş şekli, failin kamu hizmetindeki rolü ve suçun toplum üzerindeki etkileriyle ilişkilidir. Nitelikli halleri belirlemek, ilgili yasaların ve yargı kararlarının incelenmesiyle netleştirilir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

Teşebbüs kurumu, Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Genel Hükümler’’ kısmında 35. madde hükmünde ‘’Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.’’ Şeklinde düzenleme altına alınmış olup, yapısal olarak ceza hükmü içeren tüm suç tiplerine  eğer ki suç elverişli ise uygulanabilecektir. Suça teşebbüste; fail suçu işlemek amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu tamamlayamamaktadır. Bu durumda tamamlanmış suça oranla daha az ceza verilmektedir.

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu sırf hareket suçu olarak tanımlanmıştır. Teşebbüs, suçun tam olarak işlenmediği ancak işlenme aşamasına gelindiği durumları ifade eder. Ancak bu suçta teşebbüs mümkün değildir. Teşebbüs, kamu görevlisinin ticari faaliyetlerde bulunmak için gerekli adımları atması fakat bu faaliyetleri tamamlamadan durması durumunda söz konusu olmaz. Zira kanun koyucu bu suçun oluşabilmesi için suçun tamamlanmasını öngörmemiştir. Ancak hareket suçlarında hareketlerin bölünme imkânının söz konusu olmadığı hallerde teşebbüs hükümleri uygulanabilmesi mümkün olabilmektedir.[16]

İŞTİRAK

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu, özgü suç olduğundan ancak özel faillik niteliği taşıyan  kamu görevlisi fail olabilir. Bu bakımdan kamu görevlisi olmayan kişilerin fail olması mümkün değildir. TCK m.259’da da suçun özgü bir suç olduğu ve fail ya da faillerin kamu görevlisi sıfatını taşıyan kişilerin olabileceği hükmü bulunmaktadır. Kamu görevlisi olmayan kişiler, fiilin kasten ve hukuka aykırı işlenmesi durumunda ancak yardım eden veya azmettiren sıfatında olabilmektedirler.  TCK 40/2 madde hükmü uygulanır: ‘’ Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.’’ Azmettirenin veya yardım edenin sorumluluğu için, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına gelmiş olması gerekmektedir.[17]

İÇTİMA

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunda içtima, bir kimseye karşı aynı zaman diliminde birden fazla mal veya hizmetin satılmaya çalışılması halinde tek suç oluşur.[18] İçtima, aynı türden birden fazla suçun işlenmesi durumunda uygulanır ve suçların toplam cezasını belirler. Örneğin, bir kamu görevlisi, görevini kötüye kullanarak birden fazla ticari faaliyet gerçekleştirmişse ve bu faaliyetler ayrı ayrı suç teşkil ediyorsa, bu suçların içtima yoluyla toplam cezası belirlenir. İçtima, suçların bir arada değerlendirilmesiyle suçun ağırlığı artırılır ve cezanın belirlenmesinde toplu bir değerlendirme yapılır. Bu durumda, kamu görevlisinin her bir suçtan aldığı ceza, içtima hükümleri çerçevesinde toplanır veya en ağır ceza uygulanır, böylece suçların toplam etkisi göz önüne alınmış olur. Bir görüşe göre, suça konu hizmetin ne olduğu önemsiz ise de kamu görevlisinin satmaya çalıştığı veya sattığı hizmetin görevi kapsamında verdiği hizmetten veya sattığı maldan farklı olması gerekir.[19]

YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunda yaptırım, bu suçun işlenmesi durumunda uygulanan cezai yaptırımları ifade etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 259. maddesi uyarınca, kamu görevlisinin ticaret yapması suçunu işlediğinde, fail genellikle hapis cezasıyla karşılaşmaktadır. Suçun işlenme şekline ve ağırlığına bağlı olarak, cezalar değişiklik gösterebilir. Ayrıca, kamu görevlisinin bu suçu işlemesi durumunda, mahkeme tarafından belirli bir süre için kamu görevinden men edilme gibi ek yaptırımlar da uygulanabilmektedir. Bu yaptırımlar, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak kişisel çıkar sağladığı ve kamu hizmetinin güvenilirliğine zarar verdiği durumları göz önünde bulundurarak belirlenir. Yaptırımlar, suçun ciddiyetini ve faillerin kamu hizmetine verdiği zararı dengelemeyi amaçlamaktadır.

Kamu görevlisinin ticareti suçunun dava zamanaşımı, suçun işlendiği günden itibaren (o gün dâhil) sekiz yıldır (TCK m66/1-e). Dava zamanaşımını kesen sebeplerin varlığı halinde, zamanaşımı süresi en fazla oniki yıl olabilir (TCK m.67/4).[20]

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçunda muhakeme usulü, bu suçun yargılama sürecinde izlenen özel prosedürleri kapsamaktadır. Suçun işlendiğine dair şüpheler ortaya çıktığında, savcılık tarafından bir soruşturma başlatılır ve deliller toplanır. Kamu görevlisinin ticaret suçu ile ilgili olarak yargılama süreci, genellikle genel ceza muhakemesi kuralları çerçevesinde yürütülür, ancak kamu görevlisinin pozisyonu ve suçun niteliği nedeniyle bazı ek düzenlemeler uygulanabilir. Yargılama sırasında, kamu görevlisinin görevdeki durumu, suçun ağırlığı ve kişisel sorumluluk gibi faktörler dikkate alınmaktadır. Ayrıca, kamu görevlisinin suç işlemesi durumunda, görevden uzaklaştırma veya men etme gibi idari tedbirler de uygulanabilir. Bu süreç, suçun niteliğini ve kamu hizmetine verdiği zararı göz önünde bulundurarak adil bir yargılama sağlamayı amaçlamaktadır. Suç karşılığında altı aya kadar hapis veya adli para cezası öngörüldüğünden bu suçu yargılamak asliye ceza mahkemelerinin görevindedir.[21]

SONUÇ

Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 259. maddesi kapsamında düzenlenmiş bir suçtur. Bu suçun faili, kamu görevlisidir ve suçun konusunu, kamu görevlisinin görev alanıyla doğrudan ilgili olmayan ticari faaliyetlerde bulunması oluşturur. Hukuka aykırılık unsuru, bu suçun açıkça kanunla yasaklanmış olmasıdır. Netice unsuru, kamu hizmetinin tarafsızlığı ve güvenilirliğinin zarar görmesidir. Manevi unsur, failin suçu kasten işlemesidir. Nedensellik bağı, ticari faaliyetlerin kamu hizmetine zarar vermesiyle suçun meydana gelmesidir. İştirak, suçun birden fazla kişi tarafından ortaklaşa işlenmesini ifade eder ve her iştirakçi suçun işlenmesine katkıda bulunmaktadır. İçtima, birden fazla suçun bir arada değerlendirilmesini ve toplam ceza ile sonuçlanmasını ifade eder. Yaptırım, suçun işlenmesi durumunda uygulanan hapis cezası ve kamu görevinden men edilme gibi cezaları içerir. Muhakeme usulü, genel ceza muhakemesi kuralları çerçevesinde yürütülür, ancak kamu görevlisinin pozisyonu ve suçun niteliği nedeniyle özel düzenlemeler uygulanabilmektedir.

Bu inceleme, kamu görevlisinin ticaret suçunun yasal çerçevesini ve yargılama sürecini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Örnek Yargıtay karaına baktığımızda;

 “…Dosya kapsamına göre, müşteki şüpheli …‘ın diğer müşteki şüpheli …‘ın emniyet amiri sıfatını kullanarak Seydişehir İlçe Emniyet Müdürlüğünde çalışan memurlara patates sattığı iddialarını, tanık olarak ifadelerine başvurulan… ve…‘un doğrulamaları karşısında, müşteki şüpheli… hakkında kamu görevlisinin ticareti suçundan toplanan delillerin kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu ve bu delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, merciince yapılan itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Şeklinde uygulama olduğunu görmekteyiz. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2017/5144 K.)

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ERMAN Sahir Özek/ ÇETİN, Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçla(TCK 202-281), İstanbul 1992.

ZAFER Hamide, Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu (TCK m.259), Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008.

PARLAR Ali /HATİPOĞLU Muzaffer, Açıklamalı-Yeni İçtihatlarla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu(141-345.madde) II, Ankara 2007.

 MERAN Necati, Yeni Türk Ceza Kanununda Kamu Görevlisine ve Adliyeye İlişkin Suçlar, Ankara 2006.

DÖNMEZLER Sulhi./ERMAN Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım II, İstanbul, 1997.

ÖNDER Ayhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, 1991.

MALKOÇ İsmail, ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’, http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr, (Erişim tarihi 21.12.2007).

ÇAKMUT Özlem Y., Türk Ceza Kanununda Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu(TCK m.259), Maltepe Üniversitesi HFD 2, Aralık 2006,19-26.

TURABİ Selami, İrtikap Suçları, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2009.

---------------

[1] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 259.

[2] 765 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 208.

[3]  Öğretide 765 sayılı TCK m238’de tanımlanan ticaret yapma suçu ile korunan hukuki değerin kamu idaresindeki (kamu görevlisinin dairesindeki) disiplinin korunması olarak belirtilmiştir. ERMAN/ÖZEK, 204:Bu tespit bugün geçerli değildir. Çünkü bu suçun unsurları 5237 sayılı Yasa’da tanımlanan kamu görevlisinin ticareti suçundan farklıdır. Yeni düzenlemede suçun failin ‘’memuriyetinin dairesi dâhilinde’’ işlenmesi öngörülmemiştir.

[4] ZAFER Hamide, Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu (TCK m.259), Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008, s.105.

[5] ZAFER, s.110.

 [6]PARLAR Ali /HATİPOĞLU Muzaffer, Açıklamalı-Yeni İçtihatlarla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu(141-345.madde) II, Ankara 2007; MERAN Necati, Yeni Türk Ceza Kanununda Kamu Görevlisine ve Adliyeye İlişkin Suçlar, Ankara 2006 s.165.

[7] ZAFER, s.110.

[8] ZAFER, s.110.

[9] DÖNMEZLER S./ERMAN S. Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım II, İstanbul, s.423. Öğretide önşartların suçun unsuru olduğu, ön şartların gerçekleşmediği hallerde suçun oluşmayacağı ileri sürülmektedir.

[10] ÖNDER Ayhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.68.

[11] ZAFER, s.109.

[12] MALKOÇ İsmail, ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’, http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr, (Erişim tarihi 21.12.2007).

[13] ZAFER, s.113.

[14] ÇAKMUT Y. Özlem, Türk Ceza Kanununda Kamu Görevlisinin Ticareti Suçu(TCK m.259), Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2006, s.24.

[15] ZAFER, s.116.

[16] ZAFER, s.117.

[17] TURABİ Selami, İrtikap Suçları, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2009,s.117.

[18] MERAN, s.167.

[19] MERAN, s.165.

[20] ZAFER, s.119

[21] Bak.26.09.2004 gün ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun m.10.14, RG 7.10.2004 No.25606, ZAFER, s.120.