TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
C. Ö. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/37364) |
|
Karar Tarihi: 28/11/2024 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Hasan SARAÇ |
Başvurucu |
: |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetim serbestlik tedbirlerinde faydalanma taleplerinin reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, mahkûm olduğu 6 yıl 3 ay hapis cezasının infazı içinİzmir 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunduğu sırada 27/4/2020 ve 7/5/2020 tarihlerinde açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinde bulunmuştur.İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (İdare ve Gözlem Kurulu) 11/5/2020 tarihinde başvurucunun örgütten ayrıldığına dair beyanının samimi olmadığını, beyanının denetimli serbestlik tedbirlerinden faydalanmaya yönelik olduğunu, hükümlünün örgütten ayrıldığına dair beyanı, açık ceza infaz kuruma ayrılma ve denetimli serbestlik tedbirlerinden faydalanma tarihine denk getirdiğini, dolayısıyla hükümlünün bu tavrının samimi olmadığını değerlendirmiş ve talebin reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı itirazları yargısal mercilerin denetimlerden geçerek kesinleşmiştir.
3. Başvurucunun açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebini 29/9/2020 tarihinde yenilemesi üzerine İdare ve Gözlem Kurulu 30/9/2020 tarihinde başvurucunun, terör suçundan hükümlü olduğunu, mensup olduğu örgütten ayrıldığına dair tespitin bulunmadığını, açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkından vedenetimli serbetlik tedbirlerinden yararlanamayacağını değerlendirmiş ve başvurucunun bakiye kalan cezasına kapalı ceza infaz kurumunda devam etmesine karar vermiştir.
4. Bu karara karşı yapılan şikâyet başvurusu üzerine İzmir 1. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 1/10/2020 tarihinde başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Denetimli serbestlik tedbiri kararının verilmesinin, yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğunu, 5275 sayılı Kanun'un 105/A maddesi ile öngörülenin, infaz hâkiminin takdir yetkisi ve belirlenecek yükümlülükler çerçevesinde hükümlülerin infaz rejiminin şeklini belirleyip cezalarının bir kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak ceza infaz kurumu dışında geçirmelerini sağlamak olup anılan kural uyarınca hükümlünün talebi ve kanuni şartlar oluşmuş olsa dahi infaz hâkiminin tedbirin uygulanması talebini reddedebileceğini belirten Anayasa Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli 2015/17595 başvuru numaralı Halis Yurtsever kararı da nazara alınarak, her ne kadar infaz dosyasının incelenmesinde hükümlünün disiplin cezasının bulunmaması ve süre yönünden kanunun 105/A maddesinde öngörülen şartlara haiz olduğu belirtilmiş ise de;
Kanun koyucunun 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun 3. maddesi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacı belirlerken hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmasının yanında genel ve özel önlemeyi sağlamak ve bu anlamda hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirerek toplumu suça karşı korumak olduğunu açıkça düzenleme altına aldığı, bu kapsamda yapılan değerlendirmede;
Hükümlünün mevcut durumu ve hakkında kurum tarafından alınan kararda denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanmasının uygun olmadığının bildirildiğinden talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. "
5. İtiraz üzerine İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi 28/10/2020 tarihinde kararda usul ve kanuna aykırılık görülmediği gerekçesi ile itirazın reddine karar vermiştir.
6. Kararın 10/11/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 2/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra, İzmir 2. İnfaz Hâkimliğinin koşullu salıverilmesine dair kararına istinaden başvurucu 13/4/2021 tarihinde tahliye edilmiştir.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası
10. Başvurucu, kendisinin denetimli serbestlik kararı verilerek topluma kazandırılmasının önündeki engellerin açıklanmadığını, kanunun özel hükümlerinin uygulanmadığını, belge gösterilmeksizin örgüt üyeliğinin devam ettiğine dair karar verildiğini belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Anayasa Mahkemesi Halis Yurtsever ([1.B], B. No: 2015/17595, 29/11/2018) ve Ercan Tunç ([1.B], B. No: 2018/15196, 3/12/2020) kararlarında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması için hapis cezasının süresi ve açığa ayrılmış olma koşulu yerine getirildikten sonra ceza infaz kurumu idaresinin iyi hâl raporu üzerine başvurulan infaz hâkiminin tedbirin uygulanması yönünde karar vermesi gerektiğini belirtmiştir. Kararlarda ayrıca denetimli serbestlik tedbiri kararı, yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğundan Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmadığı vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi sonuç olarak açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma talebiyle ilgili uyuşmazlık çerçevesinde dile getirilen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına dair şikâyetlerinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal olmadığı kararı vermiştir (Halis Yurtsever, §§ 35, 36; Ercan Tunç,§§ 31, 32). Somut olayda başvuruya konu kararlar, açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebiyle ilgilidir. Başvurucu hakkında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması ceza infaz kurumunun iyi hâl raporu ve infaz hâkimliğinin karar vermesiyle söz konusu olabilir. Başka bir ifadeyle denetimli serbestlik tedbiri yetkili mercilerin takdiri dışında mahkemeler için doğrudan uygulanan bir tedbir niteliğinde değildir. Dolayısıyla yetkili mercilerin takdirine bağlı olarak uygulanabilen tedbirin reddedilmesi nedeniyle infazın şekline yönelik öne sürülen şikâyetler kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında değerlendirilemez. Bu nedenle başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
12. Açıklanan gerekçelerle açık ve görünür bir ihlal olmadığı anlaşılmakla başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiği İddiası
13. Başvurucu, denetimli serbestlik hakkından mahrum edilmesi nedeniyle ailesine kavuşamadığını ve aile bütünlüğünün temin edilemediğini belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
14. Somut olayda, İdare ve Gözlem Kurulu ile yargısal mercilerin süreç içerisindeki gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun denetimli serbestlik tedbirinden yararlandırılmamasına ilişkin kabulün keyfî olduğuna ilişkin bir verinin bulunmadığı, yargısal mercilerin yetkileri dâhilinde kullanıkları takdirleri neticesinde başvurucunun ailesi ile bütünlüğünün tüm sonuçları ile ortadan kalktığına dair başvurucunun bir iddiasının da mevcut olmadığı, mahkûmiyetin neticesi olarak cezanın infaz edildiği kapalı ceza infaz kurumunda da çeşitli iletişim araçları ile ailesiyle irtibatın devam ettirilmesine olanak sağlayan araçların varlığı ve başvurucunun açık veya kapalı görüş yapamadığı, ailesiyle telefonla görüşemediğine ilişkin bir iddiasının var olmadığı da gözetildiğinde mahpusun ailesiyle ilişkilerini devam ettirme olanaklarının mevcut olduğu, infaz şekli ve şartlarının mahpus olmanın getirdiği katlanılması gereken külfetten öte olduğunun ortaya konulamadığı, netice olarak somut olayın kendine özgü koşulları içerisinde aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yaşam Hakkının İhlal Edildiği İddiası
16. Başvurucu, pandemi şartlarında kalabalık koşullarda kalınması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
17. Somut olayda başvurucunun anılan ihlal iddialarına ilişkin olarak İnfaz Kurumu idaresine öncelikle taleplerini ilettiğine ve taleplerinin reddi hâlinde ise yargısal mercilere başvurduğuna böylece etkili yargısal yolları tükettiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmaksızın bu iddialarını ilk kez bireysel başvuruda öne sürdüğü anlaşılmıştır.
18. Başvuruya konu olay ve şikâyetler dikkate alındığında mevcut başvuruda ileri sürülen iddialar ile tüketilmesi gereken yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep de bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (Didem Tütenk [1.B],B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41).
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
D. Ayrımcılık Yasağının İhlal Edildiği İddiası
20. Başvurucu, ilgili mevzuatın herkese eşit bir şekilde uygulanmadığını, hükümlüler arasında farklı usullerle denetim serbestlik kararı verildiğini belirterek ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
21. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz [1.B], B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
22. Somut olayda başvurucu kendisine ayrımcılık yapıldığını iddia etmiş ise de bu iddiasını somutlaştırmamış, diğer bir ifadeyle bu iddiasını temellendirmemiştir. Bu nedenle bu konudaki iddiaların temellendirilmemiş şikâyet mahiyetinde olduğu değerlendirilmiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
24. Başvurucu, açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin reddedilmesi nedeniyle aynı suçtan iki kez cezalandırıldığını, İdare ve Gözlem Kurulu kararının alınması sürecinde kendisinin beyanlarının veya savunmasının alınmadığını, İnfaz Kurumunun gerekçe göstermediğini ve kendisi hakkında yapılan değerlendirmelerde kullanılan ifadelerin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
25. Adalet Bakanlığı görüşünde, konuya ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer verdikten sonra mevcut başvuruda bu içtihatların gözönünde bulundurulması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı özetle, kullanılan ifadeler nedeniyle tekrar suçlandığını, niyet okunarak ve gözlem yapılmaksızın karar verildiğini iddia etmiştir.
26. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
27. Anayasa Mahkemesi Mustafa Takyan kararında mahkûmiyet kararı kesinleştikten sonra açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma şartlarının taşınıp taşınmadığı meselesinin doğrudan doğruya cezanın infaz edilme şekline ilişkin olduğunu,suçun esası ya da cezanın miktarı ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, dolayısıyla suç isnadı altında bulunulmadığı bir dönemi ilgilendiren bu uyuşmazlığın adil yargılanma hakkının cezai boyutu kapsamında kalmadığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi sonuç olarak açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma talebiyle ilgili uyuşmazlık çerçevesinde dile getirilen adil yargılanma hakkına dair şikâyetlerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı ve bireysel başvuruya konu yapılamayacağı sonucuna varmış ve konu bakımından yetkisizlik kararı vermiştir (Mustafa Takyan [GK], B. No: 2020/27974, 15/12/2021, §§ 40-52; benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Mustafa Çabuk [1.B.], B. No: 2020/31607, 21/6/2023, § 20).
28. Somut başvuruda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.