Delil, yargılamanın taraflarının iddia ve/veya savunmalarını doğruluğu hakkında uyuşmazlığı karara bağlayacak olan mahkeme nezdinde kanaat oluşturmak amacıyla kullanılan ispat vasıtalarında birisidir. Deliller kesin delil (senet, mahkeme ilamı, yemin, ticari defterler vs.) Ve takdiri delil (tanık, bilirkişi incelemesi, keşif, vs.) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre, yazılı yargılama usulünde davacı cevaba cevap dilekçesinin verilmesi anına kadar, davalı ikinci cevap dilekçesinin verilmesi anına kadar, basit yargılama usulünde davacı dava dilekçesinin verilmesi anına kadar, davalı cevap dilekçesinin verilmesi anına kadar iddiasını ve/veya savunmasını karşı tarafın veya mahkemenin muvafakati olmadan ve de ıslah yoluna başvurmadan dilediği gibi genişletebilir ya da kısmen veya tamamen değiştirebilir. (HMK m.141/1-2)[1].Demek ki davacı veya davalı dilekçeler aşamasında yargılama usulünün türüne göre, iddiasını veya savunmasını dilediği gibi genişletebilir ya da değiştirebilir. Davacı veya davalı dilekçesinde bahsetmiş olduğu ancak mahkemeye sunmamış olduğu belgeleri mahkemece kendilerine ön inceleme duruşmasına davet tutanağının tebliğ edildiği tarihten itibaren iki haftalık kesin süre içinde mahkeme ibraz edilmesi veya başkaca yerden getirilecek olan deliller hakkında açıklama da bulunulması gerekmektedir. Aksi halde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılır (HMK m139/1-ç)[2]. Ancak bu durum taraflara yeni delil sunma imkânı getirmemektedir. Sadece tarafların dilekçesinde bahsetmiş olduğu ancak mahkemeye ibraz etmemiş olduğu delillerin ön inceleme duruşmasına davet tutanağının tarafa tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkemeye sunulması ve başkaca yerden getirilecek olan deliller hakkında açıklama yapmak ile sınırlı bir imkandır. Yargılamanın tarafları, dilekçeler aşaması dışında kanun belirtmiş olduğu istisnalar haricinde ancak ıslah veya karşı tarafın açık muvafakati ile iddiasını ve/ veya savunmasını genişletebilir ya da değiştirebilir. Yeri gelmiş iken şu hususu ifade etmekte yarar vardır ki; 7251 sayılı yasa ile 6100 sayılı HMK da değişiklik yapılmadan önce ön inceleme duruşmasına katılan taraflardan biri ön inceleme duruşmasına mazeretsiz olarak katılmayan tarafın yokluğunda iddiasını veya savunmasını dilediği değiştirebilir veya genişletebilirdi. Ancak adı geçen yasa ile yapılan değişiklik ile bu husus kaldırılmıştır. Yani, ön inceleme duruşmasına mazeretsiz olarak katılmayan tarafın yokluğunda duruşmaya katılan diğer taraf iddiasını veya savunmasını değiştiremez ya da genişlemez.

Yukarıda yer vermiş olduğumuz usul kesiti dışında (dilekçeler aşaması, ıslah veya karşı tarafın açık muvafakati) bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir (HMK m.145)[3]. Aynı şekilde ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak ileri sürüldüğü halde ilk derece mahkemesinde dikkate alınmayan deliller ile mücbir sebepler ile gösterilemeyen deliller istinaf mahkemelerince dikkate alınır (HMK m. 357/3)[4].

Uygulama da hukuk mahkemeleri dava açıldıktan sonra tensip tutanağı ile yargılamanın taraflarından iki haftalık kesin süre içerisinde tanık ve delil listesi sunmak üzere ara kararlar kurmakta ve bu nitelikteki ara kararı içeren tensip tutanağını davanın taraflarına tebliği amacıyla tebligat çıkarmaktadır. Bu konuda değerlendirme yapmadan önce hukuki dinlenilme hakkı bakımdan birkaç açıklamada bulunacağız. Akabinde bu hususu hukuki dinlenilme hakkı kapsamında delil listesi ile tanık listesi sunulması bakımından ikili bir ayrım yapmak suretiyle değerlendireceğiz.

Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasamızın 36. Maddesi ve yine Anayasamızın 90/5 maddesi gereğince tarafı bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi uyarınca koruma altına alınmış “adil yargılanma hakkı” kapsamı ve alt ilkesi anlamında güvence altına alınmış bir haktır. Hukuki dinlenilme hakkı, yargılamanın taraflarına, müdahillerine ve ilgililerine yargılama hakkında bilgi sahibi olma, yargılamanın kendileri ile ilintili hallerde açıklama ve ispat hakkına sahip olma (bu kapsamda iddia veya savunmada bulunma ya da bu hususta delil ikame edilmesi vs.) Ve mahkemelerin tarafların ileri sürmüş olduğu açıklamaları, iddiaları veya savunmaları dikkate alması ve son olarak mahkemenin kararlarının somut ve açık şekilde gerekçelendirilmesini isteme hakkına sahip olması imkânı sağlamaktadır.

A-) Delil listesinin sunulması bakımından; Az yukarıda yazımızın başında da izah ettiğimiz üzere, yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda davacı taraf, dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi ile karşı tarafın veya mahkemenin rızasına bağlı kalmadan dileği gibi iddiasını veya savunmadığı genişletebilir veya değiştirebilir ya da delillerini ikame edebilir. Davalı taraf ise, cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile iddiasını veya savunmasını davacının veya mahkemenin rızasına bağlı kalmaksızın dilediği gibi genişletebilir ya da değiştirebilir ve de bu hususta delillerini mahkemeye ibraz edebilir. Basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda davacı dava dilekçesinin verilmesi anına kadar davalı ise cevap dilekçesinin verilmesi anına kadar iddiasını veya savunmasını dilediği gibi genişletebilir ya da değiştirebilir ve de bu hususta delillerini ikame edebilir. Normalde yargılamanın tarafları dilekçelerini (dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap) yasal süre içerisinde mahkemeye ibraz ederken dilekçelerinde delil olarak dayanmış olduğu tanık delili dışındaki bilgi veya belgeleri dilekçelerinin ekinde mahkemeye ibraz etmesi ya da başkaca yerden getirilecek bilgi veya belge var ise mahkemeden bu bilgi ve/veya belgelerin getirilmesi, toplanması amacıyla dilekçelerinde açıklamalarda ve taleplerinde bulunması gerekmektedir. Eğer yargılamanın tarafları yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda dilekçelerinde delil olarak dayandığı bilgi veya belgeleri dilekçelerinin ekinde mahkemeye ibraz etmez veya başkaca yerden getirilecek delilleri varsa bu hususta herhangi bir açıklamada bulunmadığı takdirde mahkeme ön inceleme duruşmasına davetiye tutanağında taraflara, dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi ve/veya belgeleri sunmak ya da dilekçelerinde delil olarak dayandıkları ve fakat başka bir yerden getirilecek delilleri var ise buna dair açıklamalarda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre vermektedir(HMK m. 139/1-ç). Dikkat edilecek olursa burada taraflara yeni delil sunma imkânı tanımamaktadır. Tam tersine tarafların süresinde mahkemeye ibraz etmiş olduğu dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi veya belgelerin mahkemeye sunulması için taraflara süre vermektedir. 7251 sayılı yasanın 13. Maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunun 139. Maddesinde değişiklik yapılmadan önce mahkeme ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi ve/veya belgeleri sunmak ya da dilekçelerinde delil olarak dayandıkları ve fakat başka bir yerden getirilecek delilleri var ise buna dair açıklamalarda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre vermekteydi. Adı geçen yasa ile değişiklik yapılarak ön inceleme duruşmasında herhangi eksik olmadan diğer bir ifade ile tüm delillerin toplanmış olarak ön inceleme duruşmasının yapılması amacıyla tarafların dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi ve/veya belgeleri sunmak ya da dilekçelerinde delil olarak dayandıkları ve fakat başka bir yerden getirilecek delilleri var ise buna dair açıklamalarda bulunmak üzere ön inceleme duruşmasına davet tutanağının taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre verilmektedir. Bunun haricinde basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda, davacı taraf dava dilekçesinde, davalı taraf ise cevap dilekçesinde bütün delillerini bildirmek ve bu dilekçelerin ekine ekleyerek mahkeme ibraz etme ve ayrıca başkaca yerden getirilecek deliller var ise dilekçelerinde bu hususa dair açıklamalarda bulunmak zorundadır (HMK m. 318)[5]. Yazılı yargılama usulünden farklı olarak basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda mahkemenin taraflara, dilekçelerinde bahsetmiş olduğu ve fakat mahkemeye sunmamış olduğu delilleri mahkemeye sunmak ya da başkaca yerden getirilecek delil varsa buna dair açıklamalarda bulunması için ön inceleme duruşmasında davet tutanağı ile iki haftalık kesin süre verilmesini içeren herhangi bir kanuni düzenleme yoktur. Fakat, “Bu Kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır” şeklindeki HMK m. 322/1 gereğince, yazılı yargılama usulünde uygulanacak olan “Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği” şeklindeki HMK m. 139/1-ç hükmünün kıyasen basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda mahkeme tarafından uygulanarak, taraflara ön inceleme duruşma gün ve saatini bildirir davetiyede yine tarafların dilekçelerinde delil olarak dayanmış oldukları( tanık delili dışında) ve fakat mahkemeye ibraz etmemiş olduğu bilge veya belgeleri mahkemeye ibraz etmesi ya da başkaca yerden getirilecek deliller var ise bu hususta açıklamada bulunmak amacıyla iki haftalık kesin süre vermesi gerekmektedir. Nitekim yargıtay hukuk genel kuruluda kararlarında bu görüştedir; Y. HGK. 24.06.2021, 2017/2241 E.- 2021/847 K, Y. HGK. 09.03.2021, 2017/ (7)9-1564 E., 2021/235 K[6] Ancak aksi görüşlerde mevcuttur.

Hukuk mahkemeleri davacının açmış olduğu dava üzerine, tanzim etmiş olduğu tensip tutanağında ön inceleme duruşma günü ve saatini içermesi veya içermemesi halinde ve yine tensip tutanağının ara kararı uyarınca yargılamanın her iki tarafından veya sadece davacıdan dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi ve/veya belgeleri sunmak ya da dilekçelerinde delil olarak dayandıkları ve fakat başka bir yerden getirilecek delilleri var ise buna dair açıklamalarda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre vermesi hiçbir hukuki sonuç doğurmadığı gibi usul kurallarında ters düşmektedir. Zira, henüz dilekçeler aşaması tamamlanmamıştır. Hatta o kadar ki mahkemeler tensip tutanağını düzenlemeden önce davalı taraf henüz davadan haberdar olmamış (dava dilekçesi tebliğ edilmemiş) ve henüz cevap dilekçesini bile mahkemeye ibraz etmemiş, davacı ise sadece dava dilekçesini mahkemeye ibraz etmiştir. Mahkemelerin bu surette kurmuş olduğu ara kararları ile yargılamanın taraflarının hukuki dinlenilme hakkını, açıklama ve ispat hakkını, delil gösterme hakkını, savunma hakkını elinden almaktadır. Aynı şekilde kanunun taraflara tanımış olduğu usuli imkânı mahkeme kararları ile kısaltmakta ya da kısıtlamaktadır. Nitekim bazı davalarda özellikle ticari nitelikteki davalarda ya da kadastro davalarında delillerin toplanması mahkemenin vermiş olduğu bu süre içerisinde pekte mümkün görünmemektedir. Ve yine bu nitelikteki ara karar ile yargılamanın tarafları arasında silahların eşitliği ilkesi anlamında açık bir eşitliksizlikte yaratmaktadır. Mahkemelerin tensip tutanaklarındaki ara kararları taraflardan iki haftalık kesin süre içerisinde delil listesi sunmak istemesi, az yukarıda da belirttiğimiz üzere usule aykırılık teşkil etmektedir. Zira, hukuk mahkemeleri dilekçeler aşaması bittikten sonra ön inceleme duruşmasının yapılabilmesi için taraflara ön inceleme duruşma gün ve saatini bildirmek amacıyla davetiye tebliğe çıkartır. Bu davetiyede ayrıca tarafların dilekçelerinde delil olarak dayandıkları bilgi ve/veya belgeleri sunmamış iseler sunmak ya da dilekçelerinde delil olarak dayandıkları ve fakat başka bir yerden getirilecek delilleri var ise buna dair açıklamalarda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre vermesi gerekmektedir (HMK m. 137,138,139). Böylelikle mahkemelerin daha tensip tutanağındaki ara kararı uyarınca yargılamanın taraflarından delil listesi sunmasını istemesi açıkça usul hukukuna aykırı teşkil etmekle birlikte adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan hukuki dinlenilme hakkının açık ihlali niteliğindedir. Yargılamanın tarafları mahkemelerin tensip tutanağındaki ara kararı uyarınca iki haftalık kesin süre içerisinde delil listesi vermemesi halinde bu durum yargılamanın tarafları aleyhine yorumlanamaz. Yargılamanın tarafları buna rağmen ön inceleme duruşmasına davetiye tutanağı için çıkartılacak olan tebligatın tebliği üzerine iki haftalık kesin süre içerisinde delil listesini sunabilme imkanına sahiptir. Mahkeme buna rağmen bu delilleri süresinde sunulmadı diye kabul etmemesi usul kurallarına ters olduğu için kanun yolu açık olması halinde yüksek mahkemeler tarafından bozma sebebidir. Eğer kanun yolu kapalı ise o durumda bu husus yargılamanın taraflarının hukuki dinlenilme hakkı daha üst bir ifade ile adil yargılanma hakkının kamu gücü (mahkeme) tarafından ihlali niteliğinde olup; anayasa mahkemesinde bireysel başvuru sebebidir.

B-) Tanık listesinin sunulması bakımından; Tanık, dava konusu uyuşmazlığı, uyuşmazlığa konu edilen maddi vakıaya beş duyu organı ile gören veya algılayan yargılamanın taraflarından başkaca üçüncü şahıslardır. Tanık beyanı ise, tanık olan üçüncü şahsın dava konusu uyuşmazlığı, uyuşmazlık konusu edilen maddi vakıayı kutsal saymış olduğu bütün inanç ve doğrular üzerine yemin etmek ya da duruma göre yemin etmeden mahkeme huzurunda sözlü olarak dile getirilmesidir. Tanık beyanı takdiri bir delildir. Yani hâkim tanık beyanlarına mutlaka uymak zorunda ya da dikkate almak zorunda değildir. Tabi ki bu durum, yargılama yapan mahkemeye mutlak bir takdir yetkisi ya da açık bir keyfilik sağlamış olduğu anlamına gelmez. Mahkeme hukuki dinlenilme hakkı, gerekçeli karar hakkı kapsamında taraf tanıklarının mahkeme huzurunda vermiş olduğu beyanlara somut ve yeterli gerekçeler sunmak kaydı ile kısmen ya da tamamen itibar edebilir veya etmeyebilir.

Hukuk yargılamalarında mahkemeler tensip tutanağında ilgili ara kararı uyarınca taraflara tanık listesi sunmak üzere, iki haftalık süre vermektedir. Mahkemelerin bu nitelikte ki ara kararları hukuki açıdan sakat olup; yargılama usulüne aykırılık teşkil etmektedir. Zira, tanık delili sözlü takdiri bir delil niteliğindedir. Tanık delili yazılı bir belge veya delil niteliğinde değildir. Gerek doktrinde[7] gerekse yüksek mahkeme[8] kararlarında da tarafların tanık deliline dayanmaları yeterli olup; dilekçelerinde tanık isim ve tebligata yarar adreslerinin bildirilmesi gerekmemektedir. Tanık listesi tanıkların dinlenilme aşamasında verilebilir. Ön inceleme duruşması yapılmadan, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları veya anlaşamadıkları hususlar tespit edilmeden (zira, delil ancak tarafların anlaşamadıkları, çekişme konusu olan hususlarda gösterilir) mahkemeler tarafından daha baştan tensip tutanağı ile tanık listesi istenilmesi usule aykırılık teşkil etmekte olup; hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Yargılamanın tarafları, mahkemenin bu ara kararına rağmen dilekçelerinde tanık deliline dayanmış olması halinde tanıkların dinlenilme aşamasında tanık listesi verebilecektir. Aksine durum yani mahkeme tarafından tensip tutanağında ki ara karar uyarınca iki haftalık kesin süre geçtikten sonra tanık listesi sunulması sebebiyle tanıkların dinlememesi tarafların hukuki dinlenilme hakkı, delil ileri sürme veya ispat hakkının ihlali niteliğinde olup; duruma göre, kanun yolu (zira, bir hukuk kuralının yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması bir bozma nedenidir) veya bireysel başvuru sebebi olarak kabul edilir. “Nitekim Anayasa Mahkemesi, genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanmasının şart olduğunu; taraflara, tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerektiğini; bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli hususun, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil ortaya koydukları delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır” (Emine Yıldız, B. No: 2014/12324, Karar Tarihi: 01.02.2017, § 34). Son olarak şu hususu belirtmekte fayda vardır ki; tanık listesi süresinde verilmemiş olsa bile yargılamanın tarafları dilekçelerinde tanık deliline dayanılmış olması halinde, söz konusu taraf tanıklarını duruşmada hazır etmesi halinde o tarafın tanıklarının mahkemece dinlenilmesi gerekmektedir (HMK m. 243/1)[9]

--------------------

[1] HMK m.141; (1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.

[2] HMK m.139/1-ç; Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği.

[3] HMK m.145; Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.

[4] HMK m. 357/3; İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.

[5] HMK m. 318/1; Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.

[6] https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/

[7]PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s. 1146.Tanık deliline dayanılmışsa sadece bunun belirtilmesi yeterli olup tanık listesi daha sonra, tanıkların dinlenmesi aşaması geldiğinde verilebilir.

[8] Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137 ve 140. maddesi hükümleri dikkate alındığında mahkemenin ön inceleme duruşması yaparak öncelikle uyuşmazlık konularını belirlemesi ve ondan sonra ihtilaflı konularla ilgili delillerini bildirmeleri için süre vermesi gerekmektedir. Buna karşın mahkeme, davalıya tensip ile iki hafta kesin süre içerisinde delillerini bildirmesi ve masraf yatırması için süre vermiş, yine aşamalarda da yapılan celselerde davalıya tanık bildirmesi ve masraf yatırması yönünde karar verilmiş ise de mahkemece tensiple verdiği kesin süreye istinaden davalının savunma hakkını kısıtlar biçimde tanıklarının dinlenmesi talebini reddetmesi hatalı olmuştur. Davalı tanıklarının usulünce celbi ile beyanlarının alınarak tüm deliller ile birlikte değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiğinden kararın bu yönden bozulması gerekmiştir (Y. 22. HD. 23.01.2018, 2015/20384 E.- 2018/1043 K.- İçtihat Bülteni.)

[9] HMK m. 243/1; Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir.