-“Yargıtay 19. HD., 18.09.2018 K.T., 2017/3266 E., 2018/4228 K.”-

 

ÖZ:

Ticari işletmelerin aralarındaki mal ve/veya hizmet tedarikinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin temerrüt ve temerrüde bağlanan hukuki sonuçlar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1530. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, ticari işletme alacaklısı, mal ve/veya hizmet tedariki sözleşmesi kapsamında edim yükümlülüğünü kanuna veya sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmiş olmasına karşın borçlu, para borcunu sözleşmede öngörülen ödeme gününde veya ödeme günü belirlenmemişse kanunda öngörülen süreler sonunda ödememişse o durumda borçlu kanun gereği ihtarsız bir şekilde temerrüde düşmektedir. Borçlu ticari işletme, sözleşmede belirtilen ödeme gününde veya kanunda öngörülen sürelerin sonunda ihtarsız bir şekilde mütemerrit sayılması kapsamında ticari işletme alacaklısı sözleşmede faiz öngörülmemiş olsa bile faize hak kazanmaktadır. Uygulanacak olan temerrüt faizi ise sözleşmede kararlaştırılmamış veya kararlaştırılmış olmakla birlikte geçersiz olması halinde bu işlerde temerrüt faizi 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak temerrüt faiz oranından en az yüzde sekiz fazla olarak uygulanır. Kanun koyucu, böylelikle, ticari hayatta ekonomik anlamda önem arz eden ticari işletmelerin, mal veya hizmet tedariki kapsamındaki para alacaklarının korunmasını sağlamak, değer kaybetmesini önlemek ve işletmenin likide problemi yaşayarak ekonomik anlamda dar boğaza girmesi gibi birtakım olumsuz durumların önüne geçilmesini amaçlamıştır. İş bu çalışmamızda, TTK m. 1530 f.2’de yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem” kavramı ve bu kavramın kapsamına hangi tür sözleşmelerin dahil olduğu hususunda Yargıtay’ın 19. HD., 18.09.2018 K.T., 2017/3266 E., 2018/4228 K ilamını incelemiş bulunmaktayız.

ABSTRACT:

Article 1530 of the Turkish Commercial Code No. 6102 (TCC) regulates default and the legal consequences of default with respect to money receivables arising from the supply of goods and/or services between commercial enterprises. According to this provision, if the creditor of the commercial enterprise has fulfilled its performance obligation in accordance with the law or the contract within the scope of the goods and/or service supply contract, but the debtor has not paid the money debt on the payment day stipulated in the contract or at the end of the periods stipulated in the law if the payment day is not determined, then the debtor is in default without notice in accordance with the law. Within the scope of the debtor commercial enterprise being deemed default without notice on the payment day specified in the contract or at the end of the periods stipulated in the law, the commercial enterprise creditor is entitled to interest even if interest is not stipulated in the contract. In the event that the default interest to be applied is not agreed in the contract or is agreed but invalid, the default interest shall be applied at least eight per cent more than the default interest rate to be applied to commercial business as stipulated in the Law No. 3095 on Legal Interest and Default Interest. In this way, the legislator aims to protect the money receivables of commercial enterprises, which are economically important in commercial life, within the scope of the supply of goods or services, to prevent them from losing value and to prevent certain negative situations such as the enterprise's liquidity problem and economic bottleneck. In this study, we have examined the decision of the Court of Cassation, 19th HD., 18.09.2018 K.T., 2017/3266 E., 2018/4228 K, in terms of the concept of ‘transaction for the supply of goods and services’ under Art. 1530 TCC.

1. GİRİŞ

Ticari işletmeler, sosyal, ekonomik ve ticari hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Ticari işletmeler ticari yaşamlarında diğer ticari işletmeler ile sıklıkla hukuki işlemlerde bulunabilmektedir. Bu anlamda, ticari işletmeler faaliyet konuları kapsamında diğer ticari işletmelerle mal ve/veya hizmet tedariki amacıyla birtakım hukuki işlemler veya diğer bir ifade ile sözleşmeler yapmaktadır. Yapılan bu sözleşmeye istinaden alacaklı ticari işletme, sözleşme kapsamında mal veya hizmet tedariki borcunu yerine getirmiş olmasına karşın sözleşmenin diğer tarafı olan borçlu ticari işletme para borcunu çeşitli nedenlerden dolayı yerine getirmemektedir. İşte tam da bu noktada mal ve hizmet tedariki sözleşmesi kapsamında borçlunun para borcunun ödenmemesine bağlanan hukuki sonuçlar özel olarak TTK m. 1530 hükmünde düzenlenmiştir.

TTK m. 1530 hükmü ile kanun koyucu mal ve hizmet tedarikine ilişkin para borcunun ödenmemesine bağlanan hukuki sonuçlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 117 vd. hükümlerinden ayrılmıştır. Diğer bir ifade tarzı ile ticari işletmelerin mal ve hizmet tedariki sözleşmesinden kaynaklan para alacaklarının borçlusu tarafından ödenmemesine ilişkin hükümler genel borçlar hukuku kurallarından farklı olarak TTK m. 1530 hükmü ile özel özellikte düzenlenmiştir.

Kanun koyucu, TTK m. 1530 hükmü ile market, süper market, hiper market gibi büyük işletmelere karşı, üretici, küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ), fatura veya eş değer belge ile mal veya hizmet tedarik eden ticari işletmeler ile kişileri korumak istemiştir[1]. Zira, mal veya hizmet tedarikinde bulunan ticari işletmeler, sözleşme gereği edim yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasına rağmen sözleşmenin diğer tarafı para borcunu yerine getirmemiş olabilir. Böyle bir durumda para alacaklısı konumunda bulunan ticari işletme, sözleşmenin diğer tarafı olan ticari işletme aleyhine ihtar çekmek suretiyle onu temerrüde düşürerek, temerrüdün hukuki sonuçlarından faydalanabilir. Ancak, ticari işletme, karşı taraf ile olan ticari ilişkilerinin bozulmaması için veya parasının ödenememesi halinde büyük ticari işletmeler ile baş edememe düşüncesi ile çoğu kere ihtar çekmekten veya dava açmaktan kaçınabilmektedir[2]. Para alacaklısının ihtar çekmediği bir ihtimalde kesin vade hali hariç olmak üzere karşı taraftan geçmişe dönük olarak faiz istemesi mümkün olmayacaktır[3]. Bu sebeple de bu gibi olumsuzluklar sebebiyle kanun koyucu, TTK m. 1530 f. 2-8 hükümleri ile mal ve hizmet tedariki sözleşmesinde para borcunu yerine getirmeyen borçluyu sözleşmede belirtilen vade sonunda veya vade belirlenmemişse kanunda belirtilen süre ve şartlar dahilinden yine kanun gereği (ipso iure) mütemerrit olarak addetmesini öngörmüştür.

Bahsi geçen kanun hükmünde yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemler” kapsamına nelerin ya da hangi sözleşmelerinin dahil olduğu meselesi ise öğreti ve Yargıtay tarafından farklılık arz etmektedir. Başka bir ifade ile TTK m. 1530 f.2 vd. yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemler” ibaresine yüklenen anlam öğreti ve Yargıtay kararları paralellik göstermemektedir.

İşte bu yüzden adı geçen çalışmamızda Yargıtay’ın 19. HD., 18.09.2018 K.T., 2017/3266 E., 2018/4228 K ilamını[4] TTK m. 1530 f.2 vd. yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemler” ibaresinin kapsamı bakımından inceleyip ve akabinde görüş ve değerlendirilmelerde bulunacağız.

2. YARGITAY’IN 19. HD., 18.09.2018 K.T., 2017/3266 E., 2018/4228 K. İLAMININ İNCELENEMESİ

2.1.   Maddi Olay

Taraflar arasında mal alıverişi yapıldığı, alacaklının malları teslim etmesine karşılık borçlunun satılan ve teslim edilen malların bedellerini tam olarak ödenmediği, bunun üzerine alacaklının bakiye alacağın tahsili amacıyla borçlu hakkında icra takibi yapmış olduğu, borçlunun icra takibine itirazına sonucunda takibin durduğunu, alacaklının icra takibine borçlu tarafından yapılan itirazın iptalini, takibin devamını ve icra inkar tazminatı ödenmesini talep ve dava etmiştir.

2.2.   Merci Görüşleri

2.2.1.     Yerel mahkemenin görüşü

Yerel mahkeme yapmış olduğu yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında sözlü yapılan anlaşma uyarınca davacı-alacaklının, davalı-borçlu tarafa 3 adet fatura ile toplam KDV dahil 341.390,10 TL tutarında havuç tedarik edip teslim ettiği, davalı-borçlu tarafından alınan mal karşılığı davacı-alacaklı tarafa toplam 162.702,98 TL ödeme yapıldığı, bu konularda tarafların defterlerinin örtüştüğünün belirlendiği, davalı-borçlu tarafın havuçların ayıplı olduğu konusunda usulüne uygun ihbar bulunmadığından ayıp savunmasının yerinde görülmediği, TTK’nın 1530. maddesine göre davacı-alacaklının fatura tarihlerine göre davalı-borçlunun temerrüdüne göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 199.914,76 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermiştir. Yerel mahkeme tarafından verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

2.2.2.     Yargıtay’ın görüşü

Yargıtay, eldeki davanın mal alım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsiline ilişkin alacaklı tarafından borçlu hakkında yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğunu nitelendirmiştir. Devamında, TTK m. 1530’da yer alan düzenlemenin mal tedarik sözleşmesine uygulanabileceğini, ancak, somut uyuşmazlıkta yer alan sözleşmenin bu kapsamda bir sözleşme olmadığını, icra takibi öncesi için temerrüt faizinin istenebilmesi için TBK m. 117 vd. anlamında alacaklının borçluya temerrüt ihtarı çekmesi gerektiğini, böyle bir ihtar çekilmediğinden ötürü alacaklının takip öncesi için temerrüt faizi isteyemeyeceğini belirtmiştir. Akabinde yerel mahkemece bu konuda yani takip öncesi için temerrüt faizi hakkında ek bilirkişi raporu alarak sonuca göre karar vermesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.

2.3.   Değerlendirme ve Görüşlerimiz

Yargıtay 19. HD’ nin 18.09.2018 karar tarihli kararını değerlendirilmesine geçmeden önce kısaca TTK m. 1530 hükmü, hükmün ihdas amacı, hükümde yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem” kavramının kapsamı hakkında öğretideki görüşler ışığında değerlendirmelerde bulunacağız.

Daha öncede ifade ettiğimiz gibi, TTK m. 1530 hükmü, market, süper market, hiper market gibi büyük ticari işletmelere karşı, üretici, küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ), fatura veya eş değer belge ile mal veya hizmet tedarik eden ticari işletmeler ile kişileri korunması amacıyla ihdas edilmiştir[5]. Söz konusu maddenin önerge gerekçesi[6] şu şekildedir: “Bu Maddenin ikinci ilâ ile yedinci fıkraları Avrupa Parlamentosu ile Konseyin 19 Haziran 2000 tarihli ve 2000/35/EC sayılı, geç ödemelerle mücadele yönergesini değiştiren ve 2011 yılında AB Gazetesinde yayımlanacak olan yönergesinin esasları çerçevesinde kaleme alınmıştır. Yönergenin kamu kurumlarının ödemeleriyle AB çer­çevesinde şeffaflık sağlayan mekanizmaları hakkındaki hükümleri ve konumuzla doğ­rudan ilgili bulunmayan düzenlemeleri değişik metne yansıtılmamıştır.

Hüküm üreticileri, KOBİ'leri ve fatura ya da eşdeğer ödeme talepleri karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma konumları güçlü ticari işlet­meler, özellikle market, süper market, hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında korumaktadır. Pazarlık güçleri ile konumları aynı olmayan kişi ve işletmeler arasında sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olmayacağı modern hukukun kabul ettiği bir diğer ilkedir. Tüketicinin, sigortalının, işçinin, küçük paysahibi ile yatırımcının ve rekabetin korunması alanlarında ikinci ilke geçerlidir. Üretici firmalar ile KOBİ'ler de söz konusu ilkenin kapsamındadır. Çoğunlukla finansal açıdan pek de güçlü olmayan üretici, KOBİ ve benzeri işletmelerin teslim ettikleri malların ve hizmetlerin bedellerini zama­nında alarak ekonomik yapılarını güçlendirmelerine yardımcı olmak, pazar ekonomi­sine hakim yeni bir yaklaşımdır. AT yönergesi ve değişikliği bu yaklaşımın somut örneğidir.

Yönergenin giriş kısmında da belirtildiği gibi birçok büyük ve güçlü ticari iş­letme geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanmaktadır. Ancak bu araç market­lere, süper marketlere, hiper marketlere ve benzeri güçlü ticari işletmelere mal ve hiz­met verenleri çok güç durumda bırakmakta, finansal durumlarını sarsmakta, hatta iflâsa da sürüklemektedir. Hüküm bu kötü uygulamanın önüne geçmek için öngörülmüştür.”

TTK m. 1530 hükmüne, Avrupa Birliği’nin Ticari İşlemlerde Geç Ödemeyle Mücadeleye İlişkin (mülga) 2000/35 sayılı ve 2011/7 sayılı yönergeleri mehaz teşkil etmektedir[7]. Bu yüzden öğretiye göre, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın bahsi geçen yönergelere ilişkin kararları TTK m. 1530 hükmünün uygulanmasına kaynak teşkil edebilecektir[8]

Bununla birlikte, TTK m. 1530 f.2-8 hükümlerinde yer alan mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemden ne anlaşılması gerektiği veya diğer bir ifade ile bu ibarenin kapsamına hangi sözleşmelerin girdiği konusunda kanunda açıklık yoktur[9]. Aynı şekilde TTK m. 1530 hükmünde geçen “mal”, “hizmet” ve “tedarik” kavramlarının ne anlama geldiği de belirli değildir.

Öğretide bir görüş, bahsi geçen hükümde yer alan “mal” kavramına taşınmaz malların da girmiş olduğunu, buna gerekçe olarakda gerek mehaz yönergelerde gerekse kanunda taşınır veya taşınmaz mal bakımından herhangi bir ayrım yapmamış olduğunu belirtmiştir[10]. Buna karşılık öğretide aksi görüş ise taşınmazların hükmün uygulanması bakımından mal kavramına dahil olmadığını belirtmiştir[11].

Öğretide mal tedariki amacıyla yapılan satış sözleşmesi, taksitli sözleşme, satım için bırakma sözleşmesi (konsiye satım), mülkiyeti saklı tutma kaydı ile satım sözleşmesi, bayilik sözleşmesi, kira sözleşmesi gibi sözleşmeleri bakımından TTK m. 1530 f.2-8 hükümlerinin uygulama alanı bulabileceğini belirtilmektedir[12].

Hizmet tedariki kavramı açısından Türk hukuku bakımından anlaşılması gereken ise iş görme sözleşmeleridir[13]. Hatta öyle ki, Türk hukuku öğretisinde TTK m. 1530 hükmünde “hizmet tedariki” yerine “iş görme” kavramının kullanılmasının daha uygun olacağı belirtilmektedir[14]. Buradan hareketle, mevcut kanuni düzenleme ışığında hizmet tedariki kavramına, eser, hizmet, yayım, simsarlık, saklama komisyonculuk sözleşmesi gibi sözleşmelerin dahil olduğu öğretide belirtilmektedir[15].

Yargıtay 19. HD ise incelemeye konu 18.09.2018 tarihli kararında TTK m. 1530 f.2-8 hükmünde yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem” kavramının kapsamına hangi tür sözleşmelerin girdiği hususunda dar yorum yapmaktadır[16]. Yargıtay bu kararında TTK m. 1530 f.2-8 hükümlerinin uygulanabilmesi için tarafların aralarında yapmış olduğu sözleşmenin “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan sözleşme” olması gerektiği hususunda salt lafzi yorum yapmaktadır. Diğer bir ifade ile öğretide de haklı olarak eleştirildiği üzere, Yargıtay söz konusu bu kararında TTK m. 1530 f.2-8 hükümlerinin sözleşmeye uygulanabilmesi için tarafların sözleşmeye “mal tedariki sözleşmesi” veya “hizmet tedariki sözleşmesi” adını vermesi gerektiğini aramaktadır[17]. Öğretide bu durum haliyle eleştirilmektedir. Öğreti, Yargıtay söz konusu bu kararında somut uyuşmazlıkta davanın tarafları arasındaki sözleşmenin mal veya hizmet tedariki amacıyla yapıldığını dikkate almaksızın sırf tarafların sözleşmelerine vermiş olduğu isimden hareketle eldeki uyuşmazlık bakımından TTK m. 1530 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağını takdir etmiş ve bu surette dar ve katı bir yorum yapmış olduğuna dikkat çekmiştir[18]. Aynı şekilde öğretide, Türk hukukunda mal tedariki veya hizmet tedariki sözleşmesi adı altında tipik bir sözleşme türünün olmadığına dikkat çekilerek Yargıtay’ın bu kararındaki değerlendirilmelerinin TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün lafzı ve amacı ile bağdaşmadığı da haklı olarak ifade edilmektedir[19]. Kanaatimizce de Yargıtay’ın incelememize konu kararında TTK m. 1530 hükmünün uygulanması bakımından ortaya koymuş olduğu yorum şekli yerinde değildir. Her ne kadar Yargıtay söz konusu kararında dolaylı olarak adeta TTK m. 1530 hükmünün uygulanması için tarafların aralarındaki sözleşmenin mal tedariki veya hizmet tedariki sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerektiği yönünden dar kapsamlı yorum yapmış ise de bu yorum şekline katılmamız mümkün değildir. Zira, Yargıtay TTK m. 1530 f.2’de yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem” kavramını salt lafzı olarak yorumlamış olup; hükmün getiriliş amacını göz ardı etmiştir. Kanun hükümleri yorumlanırken hükmün sadece lafzına takılıp bunun üzerinden yorum yapılması kanunun hükmünün uygulama alanını daraltabilir. Bu itibarla yapılacak yorum faaliyetinde hükmün lafzının yanında hükmün getiriliş amacı yani ratio legis’i de dikkate alınması gerekir. Bu sebeple de mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem kavramı öğretideki görüşler, mehaz Yönerge ve bu yönergeye istinaden verilen ABAD kararları da ve TTK m. 1530 hükmünün amacı dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.

Öte yandan Yargıtay’ın TTK m. 1530 hükmünün uygulanması bakımından tarafları aralarındaki sözleşmeyi, mal tedariki veya hizmet tedariki sözleşmesi olarak adlandırılması gerektiği yönündeki dolaylı çıkarımları sözleşme hukuku kuralları ile bağdaşmamaktadır. Zira, bir sözleşmenin türünün veya içeriğinin belirlenmesi tarafları kullandıkları sözcükler veya nitelendirilmeleri dikkate alınmaz. Asıl olan tarafların gerçek ve ortak iradeleridir. Bu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinin 1. Fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir: “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” Buradan hareketle ifade etmek gerekirse, TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tespitinde tarafların aralarındaki sözleşmedeki gerçek ve ortak iradelerinin dikkate alınması gerekir. Taraflar bu sözleşme ile mal tedarik etme veya hizmet tedarik etme amacında iseler o durumda TTK m. 1530 f.2-8 hükmü şartlarını taşınması halinde söz konusu sözleşmeye uygulama alanı bulabilecektir. Ancak, taraflar, aralarındaki sözleşmeye gerçek amaçları bu olmasa bile mal veya hizmet tedariki sözleşmesi adını koymuş olsa bile TTK m. 1530 f.2-8 hükmü uygulama alanı bulamayacaktır. Tam tersine, taraflar aralarındaki sözleşme ile mal veya hizmet tedariki amacı taşıyor olmasına karşın sözleşmenin adını mal veya hizmet tedariki sözleşmesi olarak adlandırmamış olsa bile TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulanması gerekmektedir. Aksinin kabulü, yani taraflar sırf sözleşmelerini mal veya hizmet tedariki sözleşmesi olarak adlandırmadığı için TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulanmaması hükmün ratio legis’i ile bağdaşmayacaktır. Bu yüzden Yargıtay’ın söz konusu kararında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem kavramına yüklemiş olduğu anlama ve net olmayan gerekçelerine katılmamız mümkün değildir.

3. SONUÇ

Ticari işletmelerin aralarındaki mal ve/veya hizmet tedarikinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin temerrüt ve temerrüde bağlanan hukuki sonuçlar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1530. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, ticari işletme alacaklısı, mal ve/veya hizmet tedariki sözleşmesi kapsamında edim yükümlülüğünü kanuna veya sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmiş olmasına karşın borçlu, para borcunu sözleşmede öngörülen ödeme gününde veya ödeme günü belirlenmemişse kanunda öngörülen süreler sonunda ödememişse o durumda borçlu kanun gereği ihtarsız bir şekilde temerrüde düşmektedir. Borçlu ticari işletme, sözleşmede belirtilen ödeme gününde veya kanunda öngörülen sürelerin sonunda ihtarsız bir şekilde mütemerrit sayılması kapsamında ticari işletme alacaklısı sözleşmede faiz öngörülmemiş olsa bile faize hak kazanmaktadır. Uygulanacak olan temerrüt faizi ise sözleşmede kararlaştırılmamış veya kararlaştırılmış olmakla birlikte geçersiz olması halinde bu işlerde temerrüt faizi 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak temerrüt faiz oranından en az yüzde sekiz fazla olarak uygulanır. Kanun koyucu, böylelikle, ticari hayatta ekonomik anlamda önem arz eden üretici, küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ), fatura veya eş değer belge ile mal veya hizmet tedarik eden ticari işletmelerin, mal veya hizmet tedariki kapsamındaki para alacaklarının korunmasını sağlamak, değer kaybetmesini önlemek ve işletmenin likide problemi yaşayarak ekonomik anlamda dar boğaza girmesi gibi birtakım olumsuz durumların önüne geçilmesini amaçlamıştır.

Bununla birlikte TTK m. 1530 hükmünde yer alan “mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlem” kavramına hangi tür sözleşmelerin dahil olduğu hususunda kanunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Öğretide, mal tedariki amacıyla yapılan satış sözleşmesi, taksitli sözleşme, satım için bırakma sözleşmesi (konsiye satım), mülkiyeti saklı tutma kaydı ile satım sözleşmesi, bayilik sözleşmesi, kira sözleşmesi gibi sözleşmeler ve hizmet tedariki amacıyla yapılan eser, hizmet, yayım, simsarlık, saklama, komisyonculuk sözleşmesi gibi sözleşmelerin TTK m. 1530 f.2-8 hükümleri arasında değerlendirilebileceği belirtilmektedir. Ancak, öğretide görüşlere karşılık, Yargıtay incelemeye konu kararlarında ve benzer şekildeki diğer kararlarında TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulama alanı bulması için tarafların aralarındaki sözleşemeye lafzi olarak mal veya hizmet tedariki sözleşmesi olarak adlandırılması gerektiği yönünde dar kapsamlı ve salt lafzi yorum yapmış olduğu görülmektedir. Diğer bir ifade ile Yargıtay TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulanması bakımından tarafların aralarındaki yapmış olduğu sözleşmedeki gerçek ve ortak iradelerini esas almak yerine salt lafzi yorum yapmaktadır.

Bu sebeple de, taraflar arasındaki sözleşmenin mal veya hizmet tedariki sözleşmesi kapsamında olup olmadığı; dolasıyla da sözleşmeye TTK m. 1530 f.2-8 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağını tespit ederken, Yargıtay’ın incelememize konu ve diğer benzer yöndeki kararlarının aksine tarafların sözleşmelerine vermiş olduğu adlandırma yerine gerçek ve ortak iradeleri ile kanunda yer alan sair şartların dikkate alınması gerekir. Yine, yapılacak yorum faaliyetinde mehaz yönergeler ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları ile öğretide görüşler de dikkate alınması gerekmektedir. Aksinin kabulü, kanunun amacı ihlal edileceği gibi, mahkemeler eliyle para borçlusu konumundaki mal veya hizmet tedariki sözleşmesinin tarafı olan büyük ticari işletmelere finansal kredi sağlanmış olur. Bu durumda haliyle, büyük ticari işletmeler karşısında mal veya hizmet tedariki yapan üreticilerin, KOBİ’lerin, ticari işletmelerin, gerçek kişilerin ticari hayattan silinmesi, ekonomik dar boğaza girmesi, iflâsın eşiğine gelmesi, aciz haline düşmesi veya borca batık hale gelmesi, mali durumun kötüleşmesi gibi rizikolarla karşı karşıya gelmesine neden olacaktır.

------------------------

[1] Yıldız, M. G. (2018), “TBK.m.117 ile Karşılaştırmalı Olarak TTK.m.1530 Uyarınca Borçlu Temerrüdünün İhtarsız Gerçekleşmesi”, İstanbul Hukuk Mecmuası, Cilt: 76,  Sayı: 1, s. 362.

[2] Yıldız, s. 362.

[3] Bkz. Yıldız, s. 362.

[4] Yıldız, B. (2022), “Ticari İşletmeler Arasında Mal ve/veya Hizmet Tedarikinde Geç Ödemeye İlişkin Hükümlerin (TTK m. 1530/2-8) Satış, Eser ve Kira Sözleşmelerine Uygulanabilirliği Hususunda”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt: 38, Sayı:1, s. 33 (Anılış: Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki).

[5] Bkz. Yuk. 1.; ayrıca bu konuda bilgi için bkz. Nilsson Okutan, G; Atamer, Y. M. (2013), “Para Alacaklısının Geç Ödemelere Karşı Korunasına İlişkin Yeni TK M. 1530 Düzenlemesi ve Uygulama Alanı”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt: 29, Sayı: 3, s. 33 vd.

[6] Bkz. https://legalbank.net/belge/madde-1530/1416786, erişim tarihi: 01.09.2024.

[7] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 23.

[8] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 23-24.

[9] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 24.

[10] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 30-31; Dural, H. A. (2012), Ticari İşletmeler Arasındaki Mal ve Hizmet Tedariki Sözleşmelerine İlişkin Yeni Ticaret Kanunu’nun Ticari İşletme Hukuku Alanında Getirdiği Yenilikler, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Sempozyum, 25-26 Kasım 2011, İstanbul, s. 121 vd. (Naklen, Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 31’den)

[11] Atamer/Nilsson-Okutan, s. 67 vd.

[12] Atamer/Nilsson-Okutan, s. 68-75.

[13] Atamer/Nilsson-Okutan, s. 75.

[14] Bkz. Atamer/Nilsson-Okutan, s. 75.

[15] Atamer/Nilsson-Okutan, s. 75-76; Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 31-32.

[16] Benzer yönde Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kararları için bkz. İstanbul BAM 12. HD., 11.02.2021 K.T., 2021/221 E., 2021/174 K.; İstanbul BAM 14. HD., 11.02.2021 K.T., 2019/418 E., 2021/152 K., Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 35 dn.

[17] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 35 vd. 

[18] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 35-37.

[19] Yıldız, Mal ve Hizmet Tedariki, s. 36-37.

Anahtar Kelimeler: TTK m. 1530, Mal ve Hizmet Tedariki, Ticari İşletme, Temerrüt, Faiz.

Keywords: Art. 1530 TCC, Supply of Goods and Services, Commercial Enterprise, Default, Interest.