Gelecek için düşler kurup gerçekleşmesini beklemek güzel şey, umutlu şey.

İyi ama doğrusu  düşlerin gerçekleşmesini beklemek yerine idam edilmeyi beklemek nasıl bir şey?

Victor Hugo’nun henüz 27 yaşındayken yazdığı romanın adı da: Bir İdam Mahkumunun Son Günü (Ölümü Beklemek)

O son gece yarısı öncesi, ne yemek istediğini soracaklar. Sonra gün doğmadan önce seni almaya gelecekler. Seni ölüme hazırlayacaklar, istersen son duanı yapacaksın ve yerine getirilmeyeceek son isteğini soracaklar. Ellerin ayakların bağlı yürüyeceksin. Ailen, dostların, anıların, korkun, kalp atışların gölgen gibi seninle yürüyecek. yüzünü göremeyeceğin celladın seni bekleyecek.

26 Eylül 2024 günü okuduğum bir haberde Japonya’da dünyanın en uzun süre yani 56 yıldır ölüm cezasının infaz edilmesini bekleyen mahkumu olan 88 yaşındaki Iwao Hakamada, aleyhindeki kanıtların uydurma olduğunun belirlenmesinden sonra aklandığını yazılmıştı. Iwao Hakamada, 1968’de patronunu, patronunun eşini ve iki çocuğunu öldürmekten hüküm giymişti.

Ve elbette ki bu uzun süreli bekleme gerek fiziki ve gerekse akıl sağlığını bozmuştu.

17 Kasım 2015 günlü başka bir haberde de : ABD' de tecavüz ve cinayetle suçlanan Nick Yarris’in idam edilmeyi 22 yıl bekledikten sonra DNA testleri sayesinde serbest kaldığını okumuştum.

Nick Yarris: "İdam edilmeyi 22 yıl beklemek sonunda hayatımı kurtardı. Hayatımın en büyük macerasıydı ve sağ kurtuldum" diyor.

BBC'ye konuşan Yarris "Size zarar veren insanlara karşı düzgün davranmaya çalışmak çok zor bir şey" diye konuşuyor.

DNA testinde kurbanın giysilerinde iki ayrı adamın DNA izlerine rastlanınca Yarris 2003 yılında aklanmış.

Öldürülen kadının katili asla bulunamamış ve Yarris hatalı mahkumiyet nedeniyle tazminat almış.

14.05.2022 günlü Milliyet Gazetesinde Fazilet Şenol’un yazısında ise  Meksika asıllı ABD vatandaşı  Melissa Lucio'nun 15 yıl boyunca idam edileceği günü beklediğini okuduk. 2007  yılında Lucio'nun 2 yaşındaki kızı Mariah'ın merdivenlerden düşmüş ve 2 gün sonra bilincini kaybetmiş sonra da ölmüştü.

Poliste belki yüz kez çocuğuna zarar vermediğini söyleyen Anne Lucio bir kez de  "Bu benim suçum olabilir, sanırım Mariah'ı ben öldürdüm" dedi. Aslında kast ettiği şey kızının merdivenden düşmesine engel olamamasıydı. Ancak "Sanırım yaptım" sözü bir itiraf gibi algılandı. Lucio, kızının ölümünden ötürü jüri tarafından suçlu bulundu ve mahkeme idam edilmesine karar verdi.

 Melissa Lucio tam 15 yıl idamı beklendi.

Melissa'nın avukatları infazına günler kala mahkemeye bir itiraz dilekçesi daha verdiler. Teksas Temyiz Mahkemesi idamına sadece 1 gün kala anne Melissa Lucio'nun infazını erteledi. 

Bir yazımda; İdama adım adım giden insanların son anlarında yaşadıkları o yaşamla ölüm arasındaki dakikalara kimleri, hangi anıları sığdırırlar, ölümün soğuk eli canlarına dokunduğunda en son kimi görür, kimi düşünürler kim bilir ! Öldürdükleri, mağdur ettikleri insanları mı, yoksa kendi yakınlarını mı, anılarını mı  ? diye sormuştum.

Amerika’da bir yargılamada öldürülen kadının ailesi suçlunun idam edilmesini değil yaşam boyu hapiste kalmasının idam edilmesinden daha büyük bir ceza olduğunu savunarak, suçlunun idamına engel olmak istemişti.

Aydınlanma döneminde "insan ne için yaşar?" sorusuna  "özgürlüğü için" yanıtı verilirdi. .Bu görüşe göre "bir insana verilecek en büyük ceza, özgür yaşamasını engellemektir", o halde hapis cezası idam cezasından daha etkindir tezini savunanlar olduğu gibi, idam cezasının insan yaşamına son verilmesi nedeni ile daha etkin bir ceza olduğu ileri sürenlerde var.

Bir de bilimsel tartışmalara girmeden, “idam etmeyelim de, besleyelim mi” diyen yani bir başka deyişle beslemektense idam edelim diyenler var.

Azılı, psikopat, şiddetten yana insanlarla küçük alanları paylaşarak, tecavüz edilme, şişlenme, bıçaklanma, boğulma kuşku ve tehdidi altında yaşamak ve öte yandan kamu gücünü elinde tutan görevlilerin işkenceye varan eziyetlerine katlanmaktansa, bir başka deyişle her gün ölmektense, bir kez ölümü düşünmekte bir  tercih nedeni olabilir.

Anımsarsanız eşi Alime Demirdağ'ı 17 yerinden bıçaklayarak öldüren Kenan Demirdağ’ın duruşmasında  tanık olarak dinlenen Alime Demirdağ'ın teyzesi "Alime'nin 'Her gün ölmektense bir kez ölmek daha iyidir' sözlerini unutamıyorum" demişti..