A) GİRİŞ
24.02.2024 tarihinde Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan müsabakanın ardından Fenerbahçe Teknik Direktörü José Mourinho’nun yaptığı açıklamalar nedeniyle Galatasaray Spor Kulübü, Mourinho’nun ırkçı ve aşağılayıcı ifadeler kullandığını ileri sürerek savcılığa ve ayrıca UEFA ile FIFA nezdinde şikâyette bulunacağını duyurmuştur. Buna karşılık Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yapılan açıklamada ise, Mourinho’nun ifadelerinin “bağlamından koparılarak kasıtlı biçimde çarpıtıldığı” ve bunun ırkçılıkla ilişkilendirilemeyeceği belirtilmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü, José Mourinho’nun kişisel haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle Galatasaray aleyhine manevi tazminat davası açmış, konu hakkında hukuki bir değerlendirme yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Kişisel Hak Kavramı ve Yasal Dayanak
Kişisel hak, bireyin maddi, manevi ve iktisadi varlığı üzerinde sahip olduğu ve herkese karşı ileri sürebileceği mutlak bir haktır. Bu hak, kişinin toplum içindeki itibarını korumasını, kişiliğini geliştirmesini ve zarar görmemesini amaçlar. Ekonomik değer taşımayan, vazgeçilmez ve devredilemez nitelikteki şahsi haklar kapsamında yer alır.
Anayasa’nın 12. maddesinde “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”, 17. maddesinde ise “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” denilerek kişisel hakların önemi vurgulanmıştır. Ayrıca Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m. 24/1’de “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir…” hükmüyle hukuka aykırı her türlü müdahaleye karşı kişilik haklarının korunacağı düzenlenmiştir. TMK m. 23 ise, “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.” hükmünü içermekte ve kişilik haklarının mutlak şekilde korunması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
B) KİŞİSEL HAKKA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Manevi Tazminat Kavramı ve Hukuki Dayanak
TMK m. 25’te; kişilik haklarına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen saldırılar nedeniyle mağdurun maddi veya manevi tazminat isteme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Benzer şekilde Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 58’de de “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir…” düzenlemesi bulunmaktadır.
Manevi zarar, haksız fiil sonucunda kişinin maddi olmayan (manevi) değerlerinde — örneğin şeref, itibar, saygınlık gibi şahsi değerlerinde — meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Manevi tazminat davasının amacı, saldırıya uğrayan kişinin yaşadığı üzüntü, elem ve kederin hafifletilmesi ve mağdurun manevi dengesinin yeniden sağlanmasıdır.
Yargıtay kararlarında da manevi tazminatın amacı açıkça şu şekilde belirtilmektedir:
“Manevi tazminatın amacı, çekilen acıları yeterince dindirmek, yaşama yeniden bağlamak yolu ile ruhsal dengeyi sağlamaktır.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 24.12.1975 T., E. 4356, K. 5124)
“Manevi tazminatta temel olan düşünce, bozulmuş olan ruhi ve bedeni huzurun kısmen ve imkân dairesinde elde edilmesini sağlamaktır.” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 06.03.1975 T., E. 13928, K. 2877)
“Manevi tazminat, mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır.” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 05.02.1979 T., E. 4268, K. 1307)
“…kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymaktadır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 23.06.2004 T., E. 2004/13-291, K. 370)
“Manevî zarar, kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevî acı, ızdırap, elem ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 03.05.1999 T., E. 3968, K. 4509)
“Esasen manevî tazminat ne bir ceza ne de gerçek manasında bir tazminattır… mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu tevlit etmelidir.” (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu, 22.06.1966 T., E. 1966/7, K. 1966/7)
“Manevî tazminatın takdirinde amaç, kişisel değerleri saldırıya uğrayan kimsede bir huzur duygusu doğurmak ve onun ruhi ızdırabının dindirilmesini sağlamaktır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.02.1990 T., E. 1990/4-615, K. 1990/62)
Görüldüğü üzere, manevi tazminat bir cezalandırma aracı olmaktan ziyade mağdurun manevi dengesinin onarılması ve tatmin edilmesi amacına hizmet eder. Ayrıca TBK m. 58 uyarınca, hâkim dilerse manevi tazminat ödenmesi yerine ya da buna ek olarak başka bir giderim yöntemine (örneğin saldırıyı kınayan bir karar verilmesi ve bu kararın yayımlanması gibi) de hükmedebilir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da manevi tazminat talebinin amacını, “Kişinin hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski hâline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması” şeklinde tanımlamıştır. (Yargıtay HGK, 27.06.2012 T., E. 2012/4-179, K. 2012/412)
Manevi Tazminatın Tespiti ve İspatı
Manevi zarar her ne kadar doğrudan doğruya kişinin iç dünyasında oluşan üzüntü, keder ve elem şeklinde tezahür etse de bu zararın varlığına dair hâkimde bir kanaat uyandırmak gerekir. HMK m. 190 uyarınca, iddia ettiği vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf, bu vakıaları ispatla yükümlüdür. Manevi zararın ispatı, somut olayda kişinin toplum önündeki itibarının olumsuz etkilendiği, kişilik haklarının zedelendiği ve bu durumun “hayatın normal akışına göre” manevi zarara yol açmaya elverişli olduğunun ortaya konulması ile sağlanır.
Yargıtay, manevi tazminat miktarı belirlenirken “saldırı oluşturan eylemin özelliklerinin yanı sıra tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal-ekonomik durumlarını da dikkate almak gerektiğini” belirtmektedir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 07.06.2012 T., E. 2012/11299, K. 2012/14561)
Somut olayda José Mourinho’nun dünya çapında tanınan bir teknik direktör olması, kendi markası altında ticari faaliyetlerinin bulunması ve “ırkçılığa hayır” kavramının evrensel düzeyde benimsenmesi karşısında, söz konusu ithamların onun kişilik değerlerinde objektif bir zarara neden olduğu iddia edilebilir. Dolayısıyla, bu nitelikleri göz önünde bulunduracak olan mahkeme, manevi tazminatın takdirinde davacının sosyal konumunu ve yaşadığı olası itibar kaybının derecesini dikkate alacaktır.
C) KONUNUN TÜRK CEZA KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: İFTİRA SUÇU
İftira suçu, Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 267’de düzenlenmiştir. Buna göre:
f.1 “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
f.9 “Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.”
Bu suçun oluşması için, failin mağdura isnat ettiği hukuka aykırı fiilin gerçekte işlenmediğini bilmesi ve amacının mağdur hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak olması gerekir. İsnadın, yetkili makamlara ihbar veya şikâyetle yahut basın-yayın yoluyla yapılması da iftira suçunun unsurlarındandır.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kamuoyuyla paylaştığı açıklamada yer alan ifadeler, “bağlamından koparılarak çarpıtılmış söylemlerle Mourinho’nun ırkçılıkla itham edildiği” ve bunun “art niyetli bir yaklaşım” olduğu yönündedir. Eğer Galatasaray Spor Kulübü, José Mourinho’nun gerçekte ırkçı bir ifadede bulunmadığını bildiği hâlde, kendisi hakkında hem ceza soruşturması hem de UEFA/FIFA nezdinde disiplin yaptırımı amacı güden bu isnadı kasıtlı biçimde yapmışsa, iftira suçu bakımından şartların oluştuğu ileri sürülebilir.
Yargıtay da benzer şekilde “Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiillerin isnadı da iftira suçunun konusunu oluşturabilir.” şeklindeki kararlarıyla bu hususu doğrulamaktadır. Somut olayda şikâyetin hem savcılığa hem de uluslararası spor kuruluşlarına (UEFA/FIFA) yapılacağı beyan edildiğinden, iftira suçunun ceza yargılaması boyutu da gündeme gelebilecektir.
D) MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA ZAMANAŞIMI, GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Zamanaşımı
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davaları, genel olarak haksız fiil zamanaşımı hükümlerine tabidir. TBK m. 72 (mülga BK m. 60) uyarınca, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her hâlde fiilin gerçekleşmesinden itibaren on yıl sonra dava zamanaşımına uğrar. Eğer haksız fiil aynı zamanda ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımına tâbi tuttuğu bir suçu oluşturuyorsa, tazminat istemi de ceza zamanaşımına tabi olur.
İftira suçunun (TCK m. 267) zamanaşımı ise, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlayarak işler. Suçun temel şekli bakımından zamanaşımı sekiz yıldır; nitelikli hâllerde cezaya bağlı olarak bu süre uzayabilir. (TCK m. 66)
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılacak manevi tazminat davalarında, genel kural olarak asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. HMK m. 16’ya göre, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi veya zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
İftira suçunun yargılanmasında ise TCK m. 267/5. fıkra dışında kalan hâller, asliye ceza mahkemelerinin görev alanına girmektedir. TCK m. 267/5. fıkrasının ilk cümlesinde yer alan ağırlaştırılmış iftira hâlinde (20 ila 30 yıl hapis cezasını gerektiren durumlar) görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.
E) MANEVİ TAZMİNAT DAVASINI KİM AÇABİLİR?
Burada temel sorun, Mourinho’nun kişilik hakları saldırıya uğramışsa, manevi tazminat davasını bizzat Mourinho’nun mu açacağı, yoksa Mourinho’nun bağlı bulunduğu Fenerbahçe Spor Kulübü’nün de Mourinho lehine davacı sıfatıyla yer alıp alamayacağıdır.
Tüzel Kişilerin Manevi Tazminat Talebi ve “Yansıma Yolu ile Zarar” İlkesi
Tüzel kişilerin de şeref ve itibarlarının korunmasında, TMK m. 24 ve TBK m. 49 (eski BK m. 49) hükümlerinden yararlanabileceği, yargısal içtihatlarda kabul edilmektedir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 08.07.1977 T., E. 3518, K. 7947)
Ancak mesele, bir tüzel kişinin çalışanının (burada Mourinho’nun) uğradığı manevi zarardan dolayı onun adına dava açıp açamayacağına gelince, ağırlıklı görüş, manevi zarar talebinin “kişiye sıkı sıkıya bağlı” bir hak olması sebebiyle bizzat zarar gören tarafından kullanılabileceğini kabul etmektedir. Manevi tazminat, mağdurun kendi iç dünyasında yaşadığı elem, keder ve ızdırabın giderilmesine yönelik olduğundan, bu hakkın devri veya üçüncü kişilerce kullanımı söz konusu olamaz.
Yargıtay da bu konuda, “Manevi tazminatı ancak cismanî zarara uğrayan kimse isteyebilir. Yansıma suretiyle bir zarardan söz edilerek başkaları yararına manevi tazminata hükmedilemez.” şeklinde görüş bildirmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 17.09.2001 T., E. 2001/4012, K. 2001/8028)
Öte yandan bir kimsenin cismanî veya manevi zararına yol açan bir olay, çok yakınlarının da ağır derecede ruhsal veya sinirsel bütünlüğünü bozuyorsa, bu yakınların da kendi adlarına ayrı bir manevi tazminat talebinde bulunabileceği kabul edilmektedir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 12.06.2003 T., E. 2003/4754, K. 2003/5612)
Somut olayda, José Mourinho’nun kişilik hakları saldırıya uğramışsa, manevi zarar talebinde bulunması gereken kişi bizzat Mourinho’dur. Fenerbahçe Spor Kulübü, Mourinho adına veya lehine manevi tazminat talebinde bulunamaz. Ancak Fenerbahçe, yapılan açıklamalardan dolayı “kendi tüzel kişiliğinin” şeref ve itibarının da zedelendiğini ileri sürerse, bu takdirde kendi tüzel kişiliği adına manevi tazminat davası açma hakkını kullanabilir.
SONUÇ
Galatasaray Spor Kulübü tarafından José Mourinho’ya yönelik “ırkçılık” isnadı, Mourinho’nun dünya çapındaki şöhreti ve “ırkçılığa hayır (Say No to Racism)” prensibinin evrensel düzeyde önem taşıması bakımından ciddi bir itibarsızlaştırma niteliği taşıyabilir. Dolayısıyla ortada bir kişilik hakkı ihlali bulunduğu iddia edilebilir.
Manevi tazminat davasının amacı, saldırıya uğrayanın manevi dengesini yeniden sağlamak ve mağdurda bir tatmin duygusu uyandırmaktır.
İsnadın gerçeğe aykırı yapıldığı sabit olursa, Galatasaray’ın bu beyanlarının iftira suçunu (TCK m. 267) oluşturup oluşturmayacağı ceza yargılamasında ayrıca değerlendirme konusu olacaktır.
Manevi tazminat davasının bizzat Mourinho tarafından açılması gerekmekte olup Fenerbahçe Spor Kulübü, Mourinho’nun şahsi manevi zararını talep edemez. Bununla birlikte Fenerbahçe, tüzel kişilik olarak kendi itibarı zedelendiği gerekçesiyle (kendi adına) ayrı bir manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.
Bu tür davalarda, hem ceza hem de tazminat boyutunda zamanaşımı süreleri önem arz eder. Haksız fiilden doğan davalarda genel zamanaşımı süreleri işlemeye başlamış olup; eğer suça ilişkin daha uzun ceza zamanaşımı söz konusuysa tazminat talebi de bu süreye tabi olabilecektir.
Sonuç itibariyle, Galatasaray’ın açıklamalarının José Mourinho’ya yönelik iftira ve kişilik hakkı ihlali içerdiği mahkemece tespit edilirse, Mourinho’nun manevi tazminat talep etmesi mümkündür. Ayrıca ceza hukuku bakımından da iftira suçunun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, bağımsız bir yargısal değerlendirme konusudur.
Av. Enes EKİCİ