Vekalet görevi hiç şüphesiz güven ilişkisine dayanmaktadır. Ancak uygulamada bu hassas ilişkinin sınırları aşılmakta, vekalet ilişkisinin vekile bahşettiği irade yetkisi kötüye kullanılmakta ve neticeten vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle çeşitli hukuki uyuşmazlıklar meydana gelmektedir. İşbu yazımız; Yargıtay içtihatlarına dayalı bir inceleme ile  vekalet ilişkisi, vekalet görevinin kötüye kullanılması kavramları ve özellikle tapu iptali ve tescili davalarına yansımaları hususlarında toplanmaktadır.

1) Vekilin Görevi Ve Görevin Kötüye Kullanılması Kavramları

Vekalet ilişkisi en yalın hali ile TBK’nun 502. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir” tanım bu olmakla birlikte vekalet ilişkisi karşılıklı güvene dayanır. Vekilin vekil edene karşı borçları bu güven ilişkisinden doğmaktadır. Vekilin temel görevlerinden olan; vekil edenin iradesine ve yararına davranma görevi de bu güven ilişkisinden doğmaktadır.

Vekilin vekil edenin talimatlarına uyma yükümlülüğü bulunmakla birlikte; vekalet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir.

Tüm bunların yanında vekilin en temel sorumlulukları sadakat ve özen gösterme borcunun yerine getirilmesidir. TBK’nun 506. Maddesine göre; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekil yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.”

Kanundan açıkça anlaşılacağı güven ilişkisinin doğurduğu zorunlu bir sonuç olarak vekil görevini vekil edenin menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özen borcu ile yerine getirmelidir. Vekilin özen borcunun sınırları basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışlar esas alınarak belirlenmektedir. Yargıtay içtihatları da bu yönde toplanmakta ve bu kurallar birçok kararda özellikle dile getirilmektedir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin; 2021/1744 E, 2021/7101 K sayılı ilamında vekilin borçları sayılmıştır; “Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.\" hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.”[1]

Vekilin vekalet görevini kötüye kullanması tanımlanırken yine belli başlı kriterlere yer verilecektir. Yargıtay içtihatlarına göre belirlenen işbu kriterler  yine vekilin güven ve sadakat yükümlülüğünü ihlalinden doğmaktadır. Şüphesiz ki; vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranmak, vekil edenin zararına sebep olacak davranışlardan kaçınma, güven ve sadakat ilişkisine uygun olarak davranma yükümlülüğü altındadır. Vekilin işbu yükümlülüklerine aykırı davranması, vekaleti kasten vekil edenin zararına ve kendisi veya bir başkası yararına kullanması durumunda vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilecektir. Yargıtay içtihatlarındaki tanım da bu çerçevede toplanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2023/292 E, 2024/531 K sayılı ilamına göre; “Yukarıdaki hükümler uyarınca vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olacağı açıktır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse 6098 sayılı Kanun'un 504 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Vekil bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, özellikle vekâleti kasten vekil edenin zararına, kendisinin veya başka birinin yararına kullandığı takdirde vekâlet görevinin kötüye kullanılması söz konusu olabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda vekil eden zararlandırılırken, vekil çok zaman kendisine veya başka bir kimseye çıkar sağlamaktadır. Oysa ki, sadakat ve özen borcunun temel amacı başkası adına iş gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekâlet sözleşmesi, güven esasına dayalı bir iş görme edimi ihtiva ettiğinden bu güvenin korunması her şeyden önce 6098 sayılı Kanun'un 506 ncı maddesinin bir gereği olduğu gibi 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir gereğidir.Uygulamada vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumlarının, özellikle vekilin satmakla yetkili kılındığı bir taşınmazı rayiç değerine nazaran çok düşük bir bedelle satarak devrettiği hâllerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-1272 Esas, 2019/1399 Karar sayılı kararında da vurgulandığı gibi malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekilin, vekâlet sözleşmesinde belirtilen yetkilerin dışına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve onun yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapması durumunda değinilen maddeler uyarınca sorumlu olacağı açıktır.” [2]

2) Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Hukuki Sebebine Dayalı Tapu İptali Ve Tescili Davaları Ve İspat Yükü

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tescili davaları;  taşınmaz devrine yönelik verilmiş bir vekaletnamenin vekil tarafından kötüye kullanılması sebebiyle tapu kaydının iptaline ve zarara uğrayan vekil edenler veya mirasçıları adına tescili taleplerine ilişkindir. Özetle; vekilin taşınmaz devrine yönelik verilmiş vekaletname ile vekil edenin zararına ve kendisi veya bir başkasının yararına olacak şekilde ve sadakat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmasıdır. Bu örneğin taşınmaz devrine yönelik vekaletname ile satış yapılması ancak satış bedelinin vekil edene verilmemesi şeklinde ortaya çıkabilir. Bu durumda tapu iptali ve tescili davasında davalı taraf vekilden taşınmazı devralan üçüncü kişidir. Tabii ki aşağıda ayrıca açıklandığı üzere üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı hususu önem arz etmektedir. Şayet iyiniyetli kişilerdense tapu iptali ve tescili davasından sonuç alınmayacaktır ve vekilin şahsi sorumluluğuna gitmek gerekecektir. Üçüncü kişinin iyiniyetli mi kötüniyetli mi olduğunun belirlenemediği durumlarla karşılaşmak mümkündür. Ancak; işbu davalar terditli olarak açılabildiğinden vekil de davalı olarak gösterilerek vekilin şahsi sorumluluğuna dayanmak da mümkündür. 

TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır. Ancak bununla birlikte ispat yükünün tersine çevrildiği durumlar da mevcuttur. Yargıtay içtihatlarına göre; vekilin hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde hareket ettiğini ispat yükü vekile aittir. Yine satış bedelinin vekil edene ödendiğini ispat yükü de vekile aittir.

Taşınmazı vekilden satın alan üçüncü. kişi; vekilin kötüniyetli olduğunu biliyorsa ya da bilebilecek durumda ise; vekilin eylemlerinden taşınmazı satın alan üçüncü kişi de sorumludur. Örneğin; vekil ile üçüncü kişi arasında yakın akrabalık ilişkisi bulunması halinde, üçüncü kişi vekilin kötüniyetini bilebilecek durumda sayılır ve onun eylemlerinden sorumlu tutulur. Bu durumda tapu iptali ve tescil davası; üçüncü kişiye karşı da ileri sürülebilir. Yine bu durumda vekilin kötüniyetli olduğunu ya da öze borcuna aykırı hareket ettiğini bilebilecek durumda kabul edilen üçüncü kişi; aynı vekil gibi, özen borcuna aykırı hareket edilmediğini ispatlamak zorundadır ve ispat yükü 3. Kişi üzerine geçmektedir.

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin, 2021/ 6910 E, 2023 / 3013 K sayılı ilamına göre; ”Dairenin 30.11.2020 tarihli ve 2019/3113 Esas, 2020/6337 Karar sayılı kararı ile “… Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davalarda kural olarak ispat külfeti davacıya düşmektedir. Vekilden taşınmazı satan alan ...’in vekil ile el ve ... birliği içerisinde vekil edeni zararlandırma kastıyla hareket ettiğini ve ...’ten satın alan ...’nin de ediniminde kötüniyetli olduğunu ispat yükü davacı taraftadır. Vekilin, vekalet verene karşı sorumluluğu çerçevesinde bedeli ödediğini ispat külfeti ise vekildedir” [3]

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin, 2021/ 2088 E, 2021 / 4358 K sayılı ilamına göre; “Somut olaya gelince, davacının soruşturma dosyasındaki beyanları ve tüm dosya kapsamına göre vekaletin davalı ...'a satış iradesiyle verildiği ve bu iradeye uygun olarak kullanıldığı, başka bir ifadeyle vekilin taşınmazları vekil edenin iradesine uygun olarak sattığı, ne var ki taşınmazların satış bedellerinin vekil edene ödendiğinin ispat edilemediği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde vekilin, vekil edeni zararlandırdığı sonucuna varıldığından, taşınmaz bedelinden sorumlu tutulması doğrudur. Bu nedenle davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.” [4]

Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/ 1739 E, 2021 / 11572 K sayılı ilamına göre; “Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; tapuda, davacının hissesine düşen bedel toplamı 812.500 TL olup, bu bedelden 503.600 TL ödeme yapıldığı bakiye 308.900 TL kaldığı davacının kabulündedir. Vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, bu bedeli ödediğini ispat yükü, vekil olan davalıdadır.” [5]

3) Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Ve Üçüncü Kişinin Durumu

Vekaletname ile kazanılan yetkilerin kötüye kullanılması ile gerçekleştirilen işlemlerin vekil edeni bağlayıp bağlamayacağı hususu üçüncü Kişinin durumuna göre değerlendirilmektedir. Şayet vekil ile sözleşme yapan üçüncü kişi TMK’nun 2. 3. Ve 1023. Maddesine göre iyiniyetli ise bu kişinin kazanımı korunur. Yani üçüncü kişi vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Bu durumda artık vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle vekil edenin zararları vekalet ilişkisine dayanılarak tazmin edilebilir. Bunun yanında üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise; kötü niyetli ise ve vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise yapılan sözleşme vekil edeni bağlamaz. Ayrıca vekaletname ile kazanılan yetkinin kötü niyetle kullanılması ve bu niyetle üçüncü kişilere yönelik tasarrufta bulunulması mahkemenin resen gözeteceği hususlardandır. Yargıtay kararları da bu çerçevede toplanmakta vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılan işlemlerin vekil edeni bağlayıp bağlamadığı hususu üçüncü kişinin kötü niyetli veyahut vekilin kötüniyetli olduğunu biliyor ya da bilebilecek durumda olup olmadığına göre belirlenmektedir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin; 2019/4508 E, 2020/6780 K; ”Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştı”[6]

4) Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Hukuki Sebebine Dayalı Tapu İptali Ve Tescili Davalarında Hak Düşürücü Süre Ve Zamanaşımı

Vekalet sözleşmesinden kaynaklı alacak davaları 5 yıllık zamanaşımına tabi ise de; vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açılan davalar herhangi bir zamanaşımı yada hak düşürücü süreye tabi değildir. Keza; Anayasal mülkiyet hakkında kaynaklı bu davalarda zamanaşımı olmadığı Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarıyla sabittir. O halde; vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle açılan tapu iptali ve tescili davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süre bulunmamaktadır. Aynı şekilde; vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle vekilin şahsi sorumluluğuna gidilmesi durumunda da herhangi bir hak düşürücü süre ve zamanaşımı bulunmamaktadır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin; 2021/6752 E, 2021/5259 K; “Kabule göre de; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat istekleri herhangi bir hak düşürücü ve zamanaşımı süresine tabi olmamasına rağmen, tazminat isteği yönünden zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle ret kararı verilmesi de hatalıdır”[7]

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin, 2016/ 18465 E, 2020 / 1954 K; “Hâl böyle olunca; vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanan davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmadığı gözetilerek, yukarıda belirtilen ilkeler de göz önüne alınmak sureti ile gerekli araştırmaların yapılması, delillerin toplanması, işin esasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve gerekçeyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir” [8]

Sonuç ve Değerlendirme; vekil, vekalet görevinin gerektirdiği güven ve sadakat ilişkisine uygun davranmak, vekil edilenin zararına olacak işlemlerden kaçınmak zorundadır. Ancak vekilin işbu görevlerine aykırı davranması, vekaletin verdiği yetkiyi kasten vekil edenin zararına ve kendisi veya bir başkası yararına olacak şekilde kullanması durumunda vekalet görevinin kötüye kullanılmasından bahsedilecektir. Vekalet yetkisine dayanılarak üçüncü kişiye yapılan taşınmaz devrinin vekil edeni bağlamaması için üçüncü kişinin kötüniyetli olması gerekmektedir. Şayet üçüncü kişi iyiniyetli kişilerdense vekil eden zararlarını karşılamak için vekilin şahsi sorumluluğuna gidilebilecektir. Üçüncü kişinin kötü niyetli veyahut vekilin kötüniyetli olduğunu biliyor ya da bilebilecek durumda olması halinde; vekilin neden olduğu zararlardan onunla birlikte sorumlu olduğu ve tapu iptali davasının üçüncü kişiye de yöneltilebileceği açıktır. Sonuç itibariyle; vekil vekillik görevinin getirdiği özen, sadakat ve güven ilişkisine uygun davranmakla yükümlüdür. Vekil; görevlerine aykırı davranarak ve kasten vekil edeni zarara soktuğu takdirde sorumluluktan kaçamayacaktır. Zira; vekaletnameye dayalı taşınmaz devri gerçekleşen üçüncü kişinin iyiniyetli olması durumunda dahi vekil eden vekalet ilişkisine dayanarak zararlarının tazminini vekilden talep edebilecektir. Üstelik işbu talepler ve vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebine dayalı tapu iptali ve tescili davaları herhangi bir zaman aşımı ve hak düşürücü süreye de tabi değildir.

Av. Rabiya TAÇYILDIZ

Av. Musa TAÇYILDIZ

-------------

[1] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi,23/11/2021 T,  2021/1744 E, 2021/7101 K (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20211744-e-20217101-k-sayili-karari) s.e.t:08/04/2025

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 23/10/2024 T,  2023/292 E, 2024/531 K (https://www.hukukihaber.net/yargitay-hukuk-genel-kurulunun-2023292-e-2024531-k-sayili-karari) s.e.t:09/04/2025

[3] Yargıtay 1.Hukuk Dairesi, 30/05/2023 T, 2021/ 6910 E, 2023 / 3013 K  (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20216910-e-20233013-k-sayili-karari) s.e.t:09/04/2025

[4] Yargıtay 1.Hukuk Dairesi, 20/09/2021 T, 2021/ 2088 E, 2021 / 4358 K (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20212088-e-20214358-k-sayili-karari) s.e.t:09/04/2025

[5] Yargıtay 3.Hukuk Dairesi,  17/11/2021 T, 2021/ 1739 E, 2021 / 11572 K (https://www.hukukihaber.net/yargitay-3-hukuk-dairesinin-20211739-e-202111572-k-sayili-karari) s.e.t:09/04/2025

[6] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 16/12/2020 T, 2019/4508 E, 2020/6780 K, (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20194508-e-20206780-k-sayili-karari) s.e.t:12/04/2025

[7] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 07/10/2021 T, 2021/6752 E, 2021/5259 K, (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20216752-e-20215259-k-sayili-karari) s.e.t:12/04/2025

[8] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 01/06/2020 T,  2016/ 18465 E, 2020 / 1954 K, (https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-201618465-e-20201954-k-sayili-karari) s.e.t:12/04/2025