AVUKATA YÖNELİK POLİS ŞİDDETİNE KARŞI SUÇ DUYURUSU
AHG Ankara'dan yapılan açıklamada "Vezneciler metro durağında, gösteri alanı dışındaki bir bölgede meslektaşımız Av. Bilge Ocakcıoğlu’na yönelik gerçekleşen hukuka aykırı ve orantısız polis müdahalesi hakkında suç duyurusunda bulunduk.
Olay günü metro girişinde dahi polisler yoğun şekilde konuşlanmış, alana gitmeyen yurttaşlara dahi müdahalede bulunulmuştur. *Kıyafet ve ekipmanlarında numaraları gizlenmiş ya da numarasız teçhizat kullanan polislerce* birçok kişiye sebepsiz yere kanunsuz şekilde güç kullanılmıştır. Meslektaşımız, yalnızca metroya ulaşmak amacıyla bulunduğu alanda maruz kaldığı biber gazı ve sprey nedeniyle yürüyemeyeceğini ifade etmesine karşın polis tarafından copla fiziksel şiddete uğramıştır.
Bu saldırı yalnızca bireyin bedensel bütünlüğüne değil, ifade özgürlüğüne, toplanma hakkına ve insan onuruna yönelmiş açık bir ihlaldir.
Avukat Hakları Grubu Ankara olarak bu hukuksuzluğun takipçisi olduğumuzu, sorumluların yargı önünde hesap vermesi için süreci başlattığımızı ve sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz." denildi.
Suç duyurusu dilekçe şöyle;
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞİKAYETÇİ : Bilge OCAKCIOĞLU
VEKİLLERİ : Av. Emrah ALTUNOĞLU
Av. Sevde ATA KARATAŞ
Av. Süleyman Ferdi YILMAZ
ŞÜPHELİLER :1) Sayın Savcılığınızca tespit edilecek 23.03.2025saat 19.00- 24.03.2025 03.00 arasında Saraçhane mitinginde görev alan ve şiddet
uygulayan polis memurları
2) Sayın Savcılığınızca tespit edilecek 23.03.2025 saat 19.00-24.03.2025 03.00 arasında Saraçhane mitinginde görev alan ve şiddet uygulayan polis memurlarına ilgili kanunsuz emri veren emniyet müdürü
3) Sayın Savcılığınızca tespit edilecek 23.03.2025 saat 19.00-24.03.2025 03.00 arasında Saraçhane mitinginde şiddet uygulayan polis üniformalı kişiler
4) İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü
5) İstanbul Valiliği
SUÇ : Kasten yaralama (TCK md. 86) Görevi kötüye kullanma(TCK md.257), Savcılığınızca re'sen tespit edilecek diğer tüm suçlar
SUÇ YERİ VE ZAMANI : İstanbul - 23.03.2025/24.03.2025
KONU : Şüpheliler hakkında eylemlerine uyan suçlardan dolayı tecziyesi amacıyla kamu davası açılmasına ilişkin taleplerimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Müvekkil, 23.03.2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birçok kişinin toplu bir şekilde gözaltına alınması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 34. Maddesinde güvence altında olan Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi' nin önünde bulunan Saraçhane meydanındaki mitinge katılmıştır. İlgili miting sonrası yaşanan hukuka aykırılıklar ve kimliği tarafımızca bilinemeyen kişilerce işlenen suçlar sonrası işbu suç duyurusunu yapma zorunluluğumuz hasıl olmuştur.
23.03.3035 TARİHİNDE, KOLLUK GÖREVLİSİ OLDUĞUNU TAHMİN ETTİĞİMİZ, ANCAK HUKUKA AYKIRI BİÇİMDE KASK VE SİCİL NUMARALARI BULUNMADIĞINDAN SAVCILIKTAN KİMLİK TESPİTİNİ TALEP ETTİĞİMİZ KİŞİLERCE MÜVEKKİL VE DİĞER YURTTAŞLARA ORANTISIZ MÜDAHALELERDE BULUNULMUŞTUR.
Mitingte Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel' in Saat 23:00' da konuşmasını bitirmesine müteakip kalabalık dağılmaya başlamışsa da, binlerce kişinin uzaklaşması zaman almıştır. Bazı insanlar meydanda ve toplu taşımada kalabalığın azalmasını beklerken ve henüz meydanda şarkılar çalarken hiçbir provakatif eylem olmamasına rağmen saat 23:10 civarında Bozdoğan Kemerinden başlayarak polis ve sicil numarası yazmayan polis kıyafetli kişiler tarafından hiçbir uyarıda bulunulmadan biber gazı, plastik mermi, cop, biber spreyi kullanılarak mitinge katılan kişilere hukuka aykırı ve orantısız şiddet eyleminde bulunulmuştur.
Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır:
T.C. ANAYASASI - Madde 34
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı
"Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."
Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle düzenin değiştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkanı sunulmalıdır. Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse hukuka aykırılık teşkil etmekle birlikte; demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
Kamu gücünü kullanan organların kanunları -toplantı hakkının kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak derecede- katı yorumlayarak mevzuatta öngörülen usullere tam olarak uyulmadığını ileri sürmeleri tek başına toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz. Bu durumun varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir.
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları uyarınca, kolluk kuvvetlerince yapılan müdahalelerin kötü muamele yasağının asgari eşiğine ulaşmaması durumunda da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlal edilmiş olabilir.
AİHM, 08/02/2011 tarihli 12903/02 Başvuru sayılı Tuncer/Türkiye kararı
“AİHM, .. Devletlerin yalnızca barışçı yöntemlerle toplanma özgürlüğünü güvence altına almakla yükümlü olmadığını, aynı zamanda bu hakka dolaylı yoldan getirilecek aşırı kısıtlamalardan da kaçınmaları gerektiğini hatırlatmaktadır.
Ayrıca 11. madde esasen kamu erkinin, bireyin güvence altına alınan haklarına keyfi müdahalesine karsı korumayı amaçlamakla birlikte, ayrıca bu hakların etkili bir şekilde kullanılması için pozitif yükümlülük de getirmektedir. AİHM (Djavit An, ilgili bölüm, prg. 57). Son olarak, halka açık bir alanda gerçekleştirilen her türlü gösteri günlük yasamın akışını belirli bir ölçüde bozacak bir karışıklığa ve hasmane tepkilere yol açabilir. Ancak, AİHM,durumun kurallara aykırı olmasının, tek başına, toplanma özgürlüğüne müdahaleyi haklı çıkarmayacağı kanaatindedir. (Karatepe ve diğerleri, ilgili bölüm, prg. 47).
AİHM’nin kanaatine göre, göstericilerin en azından polisin kendilerine karsı güç kullanmasından önce şiddete başvurmadıkları durumlarda, AİHS’nin 11. maddesi ile güvence altına alınan toplantı özgürlüğü kavramının içeriğinin boşaltılmaması bakımından kamu erkinin barışçıl gösterilere belli ölçüde hoşgörü göstermesi önem arz etmektedir.
Bu nedenle AİHM, mevcut davada polisin başvuranın da aralarında bulunduğu göstericilere karşı kaba kuvvet uygulayarak müdahale etmesini orantısız güç kullanımı olarak kabul etmektedir. AİHM, böylesi bir müdahalenin AİHS’nin 11. maddesinin ikinci paragrafı anlamında kamu düzeninin korunması için gereklilik arz etmediği kanaatine varmaktadır.
Bu itibarla AİHM, AİHS’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmektedir.”
ORANTISIZ MÜDAHALE SONUCU KALABALIĞIN DAĞILMASINA İZİN VERİLMEMİŞ, POLİS ÜNİFORMASI OLAN, KASK VE SİCİL NUMARASI BULUNMAYAN KİŞİLERCE KALABALIK ABLUKAYA ALINMIŞ, COP, PLASTİK MERMİ, BİBER GAZI VE TÜREVİ SPREYLERLE HUKUKA AYKIRI ORANTISIZ GÜÇ KULLANIMI DEVAM ETMİŞTİR.
Polis tarafından uyarısız bir şekilde uygulanan kontrolsüz ve kanuna aykırı güç nedeniyle gösteride bulunan insanlar kaçmaya çalışmış bu esnada izdiham yaşanmış, bazı insanlar yere düşmüş, ezilme tehlikesi atlatmıştır. (Ek:1 izdihamda kaybedilen ayakkabılara ilişkin görüntüler) İnsanlar kaçarken gösteri alanı polis tarafından ablukaya alınmış, kaçış yolları plastik mermi, cop, biber gazı, biber spreyi uygulayan polisler tarafından kapatılmış olup yol boyunca gösteri alanından uzaklaşmaya çalışan insanlara, gözüne hedef alacak şekilde biber spreyi uygulanmış, biber gazı ve biber spreyi etkisindeki insanlar çelme takılarak düşürülmüş, tekmelenmiş, coplarla vurulmuştur. (Ek:2 Polisin şiddet uyguladığı ana ilişkin görüntüler)
Yukarıda da olayın genel akışında bahsedildiği üzere müvekkilimiz miting bittikten sonra evine gitmek üzereyken polis tarafından uyarısız ve orantısız şiddet başlamış olup aniden eve gitmek üzere olan kişiler arasında izdiham yaşanmıştır. Müvekilimiz bu esnada yaşanan izdiham sebebiyle yere düşmüş olup çok yoğun biber gazına maruz kalmıştır. Çevredeki kişilerin yardımı ile ayağa kalkabilen müvekkil metroya doğru yürüdüğü esnada şikayetçi olduğumuz kimliği belirsiz polis ve polis üniformalı kişilerin cop ve plastik mermilerinden kaçarak ilerlemeye çalışmıştır. Bu esnada MÜVEKKİLE ÖZELLİKLE GÖZ BÖLGESİ HEDEF ALINARAK ÇOK YAKIN MESAFEDEN TÜRK TABİPLER BİRLİĞİNCE KİMYASAL SİLAH SAYILAN BİBER GAZI SPREYİ SIKILMIŞTIR.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Açıklaması
"1996 yılında 90 ülke biber gazının yasaklanması için Birleşmiş Milletler’de imza vermiştir. 1997’de Türkiye’nin imzaladığı “Kimyasal Silahlar Konvansiyonu”na göre; bu tür ajanların, kapalı yerlerde kullanılması, yakın mesafeden kullanılması veya bir topluluğa çok yoğun olarak kullanılması halinde bu ajanların kimyasal silah olacağı bildirilmektedir."
Müvekkil izdiham sırasında yere düşmüş, uzun süre yerde biber gazına maruz bir şekilde hareketsiz kaldıktan sonra çevredeki yurttaşların yardımı ile ayağa kalkabilmiştir. Ayağa kalkıp yoluna devam ederken yine yakın mesafeden yoğun bir biçimde özellikle göz bölgesi hedef alınarak biber gazı spreyi sıkılmıştır. Hala kendisine uygulanan kimyasal maddenin etkisinde polis ve polis üniformalı kişilerin cop saldırısından kaçarak metroya ulaşmaya çalışmıştır.
Bu esnada gösteri alanı dışında, metro girişinde dahi polisler konuşlanmış olup metroya geçmek isteyen insanlar sebepsiz yere coplanmıştır. (Ek- metroya giden insanlara yönelik şiddet uygulandığına ilişkin video kaydı) Müvekkilimiz vezneciler metro durağına geldiği esnada ekte sunduğumuz video kaydından da görüleceği üzere polis tarafından hızlı yürümesi söylenmişse de Polise maruz kaldığı biber gazı ve biber spreyi nedeniyle yürüyemediğini açıklamıştır. Ancak müvekkilimiz sadece metro yürüyor olmasına, hiçbir mukavemet göstermemesine ve yürüyemeyecek kadar zor durumda olmasına rağmen polis tarafından şiddet uygulanmıştır. Ekte sunduğumuz videodaki polis tarafından yere düşürülmek amacıyla bacaklarının arka kısmı hedef alınarak yürüyememesine neden olacak sertlikte ve şekilde copla vurulmuştur. Yere düşmeyince gövdesi hedef alınarak copla vurulmaya çalışılmıştır.
MÜVEKKİLİMİZCE ŞİDDET UYGULAYAN POLİS VEYA POLİS ÜNİFORMALI KİŞİNİN ÜZERİNDEKİ KIYAFET VE EKİPMANLARIN NUMARASI TESPİT EDİLMEK ÜZERE GERİ DÖNÜLMÜŞSE DE NUMARASI GÖRÜLEMEMİŞTİR. ŞİDDET FAİLLİNE SİCİL NUMARASI SORULDUĞUNDA İSE MÜVEKKİLİMİZİN GÖZÜNE DOĞRUDAN HEDEF ALINMAK SURETİYLE TEKRAR YAKIN MESAFEDEN BİBER GAZI SIKILMIŞTIR. (EK- ŞİDDET ANINA İLİŞKİN GÖRÜNTÜLER)
Polis tarafından uygulanan şiddeti raporlamak amacıyla müvekkilimiz tarafından İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 24.03.2025 tarihinde 3221 rapor numaralı darp raporu alınmıştır. (Ek:4 İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin 24.03.2025 tarihli 3221 rapor numaralı raporu)
Polis ve polis üniformalı kişilerce uygulanan orantısız güç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilmelidir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Kasten yaralama başlıklı 86. Maddesi ".. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır."
Sunduğumuz kayıtlardan da açıkça görüleceği üzere; somut olayda kasten yaralama suçu kimliği savcılığınızca tespit edilecek kişilerce, müvekkilin kendisine uygulanan biber gazının etkisi ile kendisini müdafaa edemeyecek, polise mukavemet edemeyecek halde olmasından faydalanarak görevi kötüye kullanmak suretiyle kadına karşı canavarca hislerle işlenmiştir.
ŞİDDETİ UYGULAYAN POLİS YA DA KİŞİLERİN ÇOĞUNUN ÜZERİNDEKİ KIYAFET VE EKİPMANLARIN NUMARASI GİZLENMİŞ YA DA NUMARA OLMAYAN EKİPMAN VE KIYAFET KULLANILMIŞ, ORGANİZE BİR ŞEKİLDE FAİLLER GİZLENMEYE ÇALIŞILMIŞTIR.
Olay örgüsünde de açıkladığımız üzere müvekkilce kendisine orantısız güç uygulayan polis üniformalı kişinin kaskında numara bulunmaması sebebiyle sicil numarası sorulmuş, akabinde kendisine yakın mesafeden biber gazı spreyi sıkılmıştır.
Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Kıyafet Yönetmeliğinde de açıkça belirtildiği üzere polislerin üniformalarında sicil numaralarının yazması bir zorunluluktur.
Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Kıyafet Yönetmeliği Madde 21
"...1) Polis Memurlarında: Dokuz santimetre eninde ve altı santimetre boyunda kenarları üç milimetre mavi biyeli olup, içerisinde personelin görev yaptığı kadroyu belirten beyaz yazı ile bunu çevreleyen iki milimetre eninde beyaz biyeden kurdele bulunur. Görev yeri kol armasının alt ucundan bir santimetre yukarıya gelecek şekilde dört santimetre eninde ve bir santimetre boyunda personelin sicil numarasını gösterir siyah zemin üzerine beyaz rakam bulunan plaka tam ortalanarak takılır."
Bu kapsamda mevzuata aykırı olarak şiddet faili polis memuru üniformalı kişilerin üniformalarında ve kasklarında sicil numarası bulunmaması organize bir şekilde faillerin gizlenmeye, yargılanmalarının engellenmesine ve yurttaşın Anayasamız ve ilgili tüm mevzuatla korunan temel hak ve hürriyetlerinin ihlaline neden olmaktadır. Bu durum yine ilgili emri veren ve uygulayan kamu görevlileri bakımından TCK 257 kapsamında Görevi Kötüye Kullanma suçunu oluşturmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Görevi kötüye kullanma başlıklı 257. Maddesi
"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında meydana gelen olaylara ilişkin olarak adli makamların soruşturmayı özenle yürütme yükümlülükleri vardır. Bu kapsamda Sayın Savcılıkça ilgili kanunsuz emre ilişkin emir komuta zincirinin açığa çıkarılıp gerekli yargılamaların yapılabilmesi adına İstanbul Valiliği'ne ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak müdahalelere ilişkin emrin ne olduğunun, ilgili bölgede sorumluluğun hangi Emniyet Müdürü ve görevlilerinde olduğunun sorulmasını talep ediyoruz. Bu müzekkerenin yanıtı gelmeden verilecek bir kararın adil yargılanma hakkı başta olmak üzere müvekkilin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile koruma altına alınan temel hak ve hürriyetlerinin ihlali sonucu doğuracağını önemle vurguluyoruz.
HUKUKİ NEDENLER : 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK ve sair ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : İlgili kanunsuz emre ilişkin emir komuta zincirinin açığa çıkarılıp gerekli yargılamaların yapılabilmesi adına İstanbul Valiliği'ne yazılacak müzekkere, İlgili kanunsuz emre ilişkin emir komuta zincirinin açığa çıkarılıp gerekli yargılamaların yapılabilmesi adına İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'ne yazılacak müzekkere, Alandaki polislere hangi mühimmatların sağlandığı, gerekçesinin ne olduğu, verilen mühimmatı kullanmış olanların ne gerekçeyle kullanmak zorunda kaldığı yönünde müzekkere yazılması, 23.03.2025 saat 19.00-24.03.2025 03.00 arasında görevli polislerin yaka kamera kayıtları, görevli polis memurlarının tespiti için 23.03.2025 saat 19.00-24.03.2025 03.00 arasındaki HTS kayıtları, şiddet failinin tespiti için ilgili memurların teşhisi, 23/03/2025 tarihli video kayıtları, İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin 24.03.2025 tarihli 3221 rapor numaralı raporu
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda belirttiğimiz ve Sayın Savcılığınızca re' sen gözetilecek hususlar ışığında öncelikle şüphelilerin tespit edilmesini akabinde şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımızla. 11.04.2025.
ŞİKAYETÇİ VEKİLLERİ
Av. Emrah ALTUNOĞLU
Av. Sevde ATA KARATAŞ
Av. Süleyman Ferdi YILMAZ