Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun üçüncü kısmının, birinci bölümünde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 ve 308/A’da düzenlenmiştir. CMK m.308; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini düzenlerken, CMK m.308/A bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisini düzenlemektedir. Başsavcı ve başsavcılık itirazları, olağanüstü kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı henüz kesinleşmemiş kararlara, yani bozma kararlarına karşı da itiraz kanun yoluna başvurabilir.
CMK m.308’de düzenlenen itiraz yetkisi, CMK m.267’de düzenlenen ve hakim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı gidilen olağan itiraz kanun yolundan farklıdır. Bu olağanüstü kanun yoluna yalnızca Yargıtay ceza dairelerinin temyiz veya kanun yararına bozma kararlarına karşı gidilebilmektedir[1].
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca bu kanun yoluna, Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı, yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından re’sen veya talep üzerine gidilebilir.
Dosya temyiz kanun yoluna başvurulması ile Yargıtay’a gönderildiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnağmesi onama veya bozma yönünde olabilir, ancak daha sonra tebliğnamenin aksi istikametinde Başsavcı itirazı yoluna başvurulabilmesi mümkündür. Elbette tebliğname yönünde Yargıtay ilgili ceza dairesinin karar vermemesi halinde, buna karşı Başsavcı itiraz yoluna gitmek daha kolay iken, tebliğname yönünde çıkan bir ceza dairesi kararına karşı da sonradan re’sen veya talepte gösterilen sebeple Başsavcı itiraz yoluna başvurulabilir.
Tebliğnamenin aksi yönünde Başsavcı itirazına gidilebilir, yani tebliğnamede yer alan düşünce Başsavcı itirazı için mutlak belirleyici nitelik taşımaz, ancak tebliğnamede gösterilen sebeplerin ceza dairesi tarafından kabul görmemesi, Başsavcı itirazı yoluna gidilmesini güçlendirir. Kararın tebliğname yönünde çıkmaması, mutlaka Başsavcı itirazı yoluna gidileceği anlamı da taşımaz, çünkü CMK m.308’de bu yönde zorlayıcı bir hükme yer verilmemiştir.
Bununla beraber; Kanun başvuru sebeplerini sınırlamadığından, bu kanun yoluna başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, hem maddi hukuka aykırılıkları ve hem de usul hukukuna aykırılıkları ileri sürebilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz ettiğinde; bu itirazı inceleyecek Ceza Dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itirazda gösterilen sebeplerle sınırlı inceleme yapmak zorunda olmayıp, dosyayı bir bütün olarak inceleyerek, itiraz sebepleri arasında yer almayan sebeple de bozma kararı verebilir.
Belirtmeliyiz ki Başsavcı itirazı; olağanüstü bir kanun yolu olduğundan, bu niteliği başvuru sebeplerine de yansımaktadır[2]. Hukuka aykırılıkların, yalnızca eleştiri amacıyla ileri sürülmesi halinde, olağanüstü itiraz başvurusu kabul edilmemelidir. Daire kararına karşı olağanüstü itiraz yoluna gidilebilmesi için, kararda sonucu etkileyebilecek bir hukuka aykırılığın tespit edilmesi gerekir.
Maddede; Yargıtay ceza dairelerinin hangi kararlarına karşı bu kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmediğinden, Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen her türlü karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz yetkisinin bulunduğunu kabul etmek gerekir. Buna rağmen Yargıtay, özel dairelerin göreve ilişkin verdiği kararlara karşı olağanüstü itiraz yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir[3]. Ceza özel dairelerinin esas mahkeme olarak gördüğü davalarda da olağan bir kanun yolu olan temyiz kanun yolu mevcut olduğundan, olağanüstü itiraz yoluna başvurulamayacaktır[4].
Yargıtay Ceza Dairelerinin onama ve bozma kararları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir. Yargıtay’ın bozma kararı verdiği hallerde de dosya doğrudan kararı veren mahkemeye gönderilmediğinden, Yargıtay Başsavcısının bozma kararına karşı da itiraz etme olanağı bulunmaktadır. Bozma kararına karşı olağanüstü itiraz yoluna başvurulabilmesinin nedeni; kararda yer alan bir hatadan dolayı muhakeme sürecinin uzamaması, yorumlarda ve içtihatlarda birliğin sağlanmaya çalışılması amacını taşımasıdır[5]. Bu uygulama, adalete daha hızlı ulaşılmasını sağlamakla birlikte usul ekonomisi ile de uyumludur.
2. Başvuru Süresi ve Sınırı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz yoluna gidebilmesi için Kanunda 30 günlük bir süre öngörülmüş, ancak bu kanun yoluna sanığın lehine gidildiği takdirde bu sürenin aranmayacağı düzenlenmiştir. Bu 30 günlük süre, Yargıtay ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmesi ile başlar.
Bu aşamada belirtmeliyiz ki; CMK m.308’in metninde yalnızca sanık ifadesinin kullanılması hatalıdır. Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinin onama veya düzelterek onama kararı ile hüküm artık kesinleştiğinden, kanun koyucunun sanık yerine sanık ve fail ifadelerini birlikte kullanması isabetli olurdu. Örneğin; bozma kararlarında sanığın, onama kararlarında ise failin lehine veya aleyhine bu kanun yoluna gidilebilmektedir.
Cumhuriyet Başsavcısı, hem aleyhe ve hem de lehe hukuka aykırılıkların düzeltilmesini birlikte isteyebilir. Bu durumda; aleyhe olan nedenler bakımından 30 günlük süre dikkate alınacak, lehe olan nedenler bakımından ise süre şartı dikkate alınmayacak, yani başvuru tümü ile reddedilmeyecektir[6].
Cumhuriyet Başsavcısının re’sen veya talep üzerine sanık/hükümlü lehine itiraz kanun yoluna başvurusuna süre ve sayı sınırı getirilmemiştir. Cumhuriyet Başsavcısının daha önce başvurduğu itiraz yolunda gösterdiği aynı sebeple itiraz yoluna gitmemek kaydıyla, sanık/hükümlü lehine başka sebeplerden itiraz edebilmesi mümkündür. Birden fazla talepte aynı veya farklı sebepler gösterilir, bunlar daha önce reddedilebilir, fakat daha sonra örneğin üçüncü veya beşinci başvuruda dikkate alınarak, Başsavcının itiraz kanun yoluna başvurması mümkün olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz kanun yoluna başvurması için verilen dilekçenin ve gösterilen sebebin reddedilmesi, aynı ve ek gösterilen sebeplerle yapılacak bir başka incelemede itiraz kanun yoluna başvurulmasını engellemez. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz kanun yoluna başvurması için yapılan talepte gösterilen sebep, bir başka gözle inceleme ilkesi uyarınca, tebliğnameyi hazırlayan veya ilk incelemeyi yapan cumhuriyet savcısı tarafından değil de, bir başka cumhuriyet savcısının yapacağı inceleme ile hazırlanacak raporda gösterilen sebeplerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz kanun yoluna başvurabilmesi mümkündür. Çünkü itiraz kanun yolunda amaç, maddi hakikate ve adalete ulaşılmasıdır.
Bununla birlikte; Yargıtay ceza dairesinin verdiği bozma kararı sonrasında BAM ceza dairesinin veya ilk derece mahkemesinin uyma kararı ile başlayan yeni süreç sırasında Yargıtay Başsavcısı itiraz kanun yoluna başvurabilir mi? İlkesel olarak onama kararlarına karşı lehe başvuruda süre ve başvuru sayısı sınırı olmasa da, dairece verilen bozma kararı ile başlayan yeni süreçte bir süre sınırının olması gerektiği ileri sürülebilir. Bozma sonrasında dosya aşama kaydetmişken, re’sen veya talep üzerine sanık lehine Yargıtay Başsavcısı tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmasına mani bir yasal sebep bulunmamaktadır. Her ne kadar bozma kararı sonrasında başlayan yeni süreçte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava dosyasının ilgili mahkemeden talep edilmesinin isabetli olmayacağı ve yargılama sürecine müdahale içereceği ileri sürülse de, bu düşünceye Kanunun lafzı nedeniyle katılmadığımızı, başlayan yeni süreçte Başsavcı itirazı için bir engelin bulunmadığını, bu halde ilgili mahkemece durma kararı verilip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz kanun yoluna başvurulup başvurulmayacağının sonucunun beklenmesi gerektiği, itiraz kanun yoluna başvurulduğunda da, bu başvuru ile birlikte kendiliğinden olmayıp, ilgili mahkeme kararı ile tutukluluk sürecinin durdurulabileceği, yerine adli kontrol tedbirinin tatbikinin düşünülmesi gerektiği sonucuna varılabilir. Bozma sonrasında tensip zaptının düzenlenmesi, henüz bozma kararına karşı taraflara diyeceklerinin sorulmaması veya sorulup uyma, hatta direnme kararı verilmesinin bir öneminin olmadığı savunulabilir. Burada yalnızca bozma kararı ile ilgili ilgili mahkemenin uyma ve direnme kararı vermesinin yeni bir aşama olduğu, bu arar karar ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz kanun yoluna başvurmasının da anlamını yitireceği ileri sürülebilir. Gerçekten de ilgili mahkemece bozma kararına karşı verilen uyma veya direnme kararı ile birlikte, özellikle de direnme kararı sonrasında başlayan süreçte Yargıtay Başsavcısının itiraz kanun yoluna başvurmaması gerektiği, Başsavcı itiraz yetkisinin bu derece genişletilmesinin sakıncalı olabileceği söylenebilir.
Dosya yerel mahkemeye geldiği zaman Başsavcı itiraz yoluna başvurulursa, dosya talep edilinceye kadar yerel mahkemede yapılan işlemler geçerli kabul edilmelidir. Esasen Başsavcılık dosyayı istemeden evvel yine de başvurunun yapılması ile durma kararı verilmesi gerektiği söylenebilir, fakat bu görüş yerinde değildir, çünkü Başsavcılık dosyayı talep edinceye kadar mahkemece yapılan celselerin ve işlemlerin geçersizliğine dair Kanunda “durma” prosedürü öngören hiçbir hüküm bulunmamaktadır.
Diğer bir görüşe göre ise, yapılan celse işlemler geçersiz kabul edilmelidir. Varsayalım ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazı kabul ederek, ilgili Yargıtay ceza dairesine başvuru yaptı. Yargıtay dairesi veya Ceza Genel Kurulu da daha önce verdiği bozma kararını kaldırarak, mahkemenin beraat kararını onayladı. Bu durumda yerel mahkemenin yaptığı işlemler ne olur? Bu düşünce ilk bakışta doğru olsa bile, Başsavcı itirazının kabul gördüğü durumda bu kabule göre hareket edilir ve geçmiş işlemler geçersiz hale gelir, ancak tersi durumda celse ve işlemler kaldığı yerden devam eder. Mevcut yasal düzenleme bu görüşü desteklemektedir.
Başsavcı, daha önce Ceza Genel Kurulu tarafından reddedilen aynı sebepten dolayı tekrar itiraz yoluna başvuramaz. İtiraz kanun yoluna başvuru sayısı Başsavcı için bozma kararlarında bir, onama kararlarında en çok üç ve lehe başvuru için Başsavcıdan talep sayısı da en fazla üç olarak sınırlandırılabilir ki, bunun için Kanun değişikliğine gidilmesi gerekir. Bunun sebebi de, yargı kararlarında istikrarın korunması ve kesinleşmiş kararlarda sürekli bir değişiklik ihtimalinin gündemde tutulmaması olarak gösterilebilir. Bu görüş; maddi hakikate ve adalete ulaşmayı engelleyeceği gerekçesiyle eleştiriye açık olsa bile, Yüksek Mahkeme kararlarının değiştirilme ihtimalinin hep gündemde kalmasının yol açacağı sakıncası sebebiyle de savunulabilir.
3. Kanun Yoluna Başvurabilecekler
Yukarıda da açıkladığımız üzere, olağanüstü itiraz kanun yoluna yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı başvurabilir. Madde; Cumhuriyet Başsavcısının re’sen veya istem üzerine bu itirazda bulunabileceğini belirtmiş, ancak kimlerin istemde bulunabileceğini açıklamamıştır. Bu nedenle; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260. ve devamı maddeleri uygulanmalı ve bu kişilerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının harekete geçmesini isteyebileceği kabul edilmelidir[7]. Bu kişiler olağanüstü itirazda bulunulmasını talep ettiklerinde, Başsavcı bu talep ile bağlı olmadığından başvuru ile ilgili takdir hakkı yine kendisindedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerinde olağanüstü itiraz yoluna başvurduktan sonra bu başvurusunu geri çekebilir. Ancak CMK m.266/1 uyarınca; itiraz sanığın lehine yapılmışsa, artık sanığın onayı olmadan yapılan başvuru geri alınamaz.
4. İnceleme
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmasını gerektiren hukuka aykırılıkları “itirazname” adlı bir belgede gerekçelerini göstermek suretiyle açıklar. Bu itirazname; kararını değiştirmesi için öncelikle kararı veren ilgili ceza dairesine, daire itiraz yerinde görülmediği takdirde ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilecektir.
Yargıtay özel dairesinin karar vermesi ile hüküm kesinleştiğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu itirazı, hükmün infazını engellemeyecektir.
Daire bu itirazı, dosya üzerinden mümkün olan “en kısa sürede” inceleyecektir. Madde; en kısa sürenin ne olacağını tanımlamadığından, en kısa süre her somut olay bakımından farklı hesaplanmalıdır[8]. Uygulamada; daire incelemelerinin hızlı, fakat iş yoğunluğundan dolayı YCGK incelemelerinin geciktiği bilinmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, olağanüstü itiraz incelemesini dosya üzerinden gerçekleştirmektedir. Dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne geldiğinde, öncelikle itirazın süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı, süresi içerisinde yapılmışsa, esasa girilerek dairenin kararının yerinde olup olmadığı incelenecektir. Aleyhe itiraz süresi içinde yapılmadı ise veya Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dairenin kararını uygun bulmuşsa itirazı reddedecek, itiraz yerinde ise kararı veren dairenin yerine geçerek karar verecektir[9]. İtiraz üzerine Ceza Genel Kurulu’ndaki incelemeye, kararlarına itiraz edilen daire üyeleri de katılır, bu şekilde kararlarını savunabilir ve kararın yerinde olup olmadığı konusunda oy kullanabilirler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcıyı temsilen bir cumhuriyet savcısı, itirazın incelenmesi amacıyla yapılan toplantıya katılmamaktadır. Yine bu süreçte, Başsavcının itiraz yoluna başvurması için talepte bulunan tarafta yer almamaktadır. Başsavcı itirazı sonrasında dosyanın tarafları dosyaya dilekçe sunabilirlerse de, bu dilekçeler Ceza Genel Kurulunun itiraz sebebiyle bağlı olmayıp, geniş inceleme yetkisi dikkate alınabilir, fakat itirazın incelenmesinde temelde dikkate alınan Başsavcı tarafından gösterilen sebeplerdir. CMK m.308/A’da bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin nihai kararları ile ilgili düzenlenen olağanüstü itirazda “Başsavcı” denilmemiş, “Başsavcılık” denilerek, itiraz yetkisinin BAM cumhuriyet savcıları tarafından kullanılabileceği belirtilmişse de, uygulamada olağanüstü itiraz yoluna başvurulmasında son yetkinin BAM başsavcıları tarafından kullanıldığı bilinmektedir.
Tekrar belirtmeliyiz ki; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazında hukuka aykırılıkları gerekçeleriyle beraber açıklamak zorundadır, ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu ileri sürülen bu nedenlerle bağlı olmayıp, dosyada mevcut tüm hukuka aykırılıkları inceleyip hukuka aykırılıklar yönünden bozma kararları oluşturabilir. Bu husus CMK m.308’in gerekçesinde de açıklanmış, Yargıtay da kararlarında incelemenin geniş kapsamda yapılacağını ifade etmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.10.2013 tarihli, 2012/16-1298 E. ve 2013/418 K. sayılı kararında; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz nedeniyle bağlı olunup olunmadığı hususunda gerek 1412 sayılı CMUK'da, gerekse 5271 sayılı CMK'da herhangi bir açıklık bulunmamakla birlikte, Ceza Genel Kurulunun 24.03.2009 gün ve 212-67, 11.04.2006 gün ve 55-115 ile 22.2.1988 gün ve 18 sayılı kararlarında vurgulandığı gibi, bu güne kadar istikrarlı olarak sürdürülen uygulamaya göre Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz nedenleri ile bağlı olmadan, itiraza gelinen sanık ve suç ile ilgili olarak inceleme yapmakta ve tespit ettiği tüm hukuka aykırılıkları bozma nedeni yapabileceğini” açıklamıştır.
Bunun aksi kabul edildiğinde, olağanüstü itirazda bulunma yetkisi yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanındığından, “silahların eşitliği” ilkesine aykırı bir sonuç doğabilecektir. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, talep üzerine bu kanun yoluna başvurmuş olsa dahi, istediği nedenleri göstermekte serbesttir. Diğer süjelerin bu kanun yoluna başvurma imkanının bulunmaması, bu ilkenin ihlaline yol açabileceğinden, en azından incelemenin geniş kapsamda yapılması yerindedir.
Uygulamada; itiraz nedenlerini içeren itirazname, sanığa ve varsa müdafiine tebliğ edilmekte ve itiraza karşı yazılı beyanda bulunma olanağı verilmektedir.
5. Bölge Adliye Cumhuriyet Başsavcılığının İtiraz Yetkisi
CMK m.308/A, istinaf kanun yolunun getirilmesiyle birlikte Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenmiştir. Bu madde; CMK m.308 ile aynı doğrultuda düzenlendiğinden, yukarıda yer verilen açıklamalar genel olarak bu kanun yolu bakımından da geçerlidir. İki kanun yolu arasında farklılıklar aşağıda açıklanmıştır.
Öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, özel daire tarafından verilen ret, onama, düzelterek onama kararlarının tümüne karşı olağanüstü itiraz yoluna başvurabilirken; Bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığı, yalnızca bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen ve CMK m.286/2 uyarınca kesin nitelikte olan kararlara karşı bu kanun yoluna başvurabilir.
Madde başlıkları ve içeriklerinden de anlaşılacağı üzere, CMK m.308/A olağanüstü itirazda bulunma yetkisini, CMK m.308’den farklı olarak bir kişiye değil, başsavcılık makamına tanımıştır.
CMK m.308/A uyarınca itiraz, hukuka aykırı karar verdiğine kanaat getirilen ceza dairesine yapılır. İlgili bölge adliye mahkemesi de, CMK m.308’de belirtilen usulle aynı şekilde, itirazı en kısa sürede itirazı inceleyecek ve kendi kararını yerinde gördüğü takdirde, hazırlanacak bir rapor ve kararla başsavcılık itirazının incelenmesi için dosyayı ceza daireleri başkanlar kuruluna gönderecektir. Kurula gönderilen itiraz hakkında, kararına itiraz edilen dairenin başkanı veya görevlendireceği üye tarafından kurula sunulmak üzere bir rapor hazırlanır.
Ceza daireleri başkanlar kurulu, itirazda belirtilen nedenleri yerinde gördüğü takdirde, hukuka aykırılığın giderilmesi için kararı dairesine geri gönderir. Kurulun verdiği karar kesindir.
Ceza daireleri başkanlar kurulu, dörtten fazla ceza dairesi olan bölge adliye mahkemelerinde Hakimler ve Savcılık Kurulu tarafından daire başkanları arasından belirlenir ve dört üyeden oluşur. Ceza dairesi sayısı dört ve dörtten az olduğunda, başkanları kurulu tüm daire başkanlarından oluşur.
Başkanlar kurulunun bu maddeye ilişkin çalışma usul ve esasları, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenir. Ceza dairesinin önceki kararını düzeltmesi sonucunda verdiği karara karşı bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığı, aynı konu ile ilgili olarak tekrar olağanüstü itiraz yoluna başvuramaz[10].
Prof. Dr. Ersan Şen
Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan
İlişkili yazı; >> Başsavcı ve Başsavcılık İtirazında Sınır Var mı?
İlişkili yazı; >> Cumhuriyet Başsavcılarına Ek Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
İlişkili yazı; >> Cumhuriyet Başsavcısının Soruşturmaya Müdahale ve İade Yetkisi
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------
[1] Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 3606.
[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.03.1998 tarihli, 1998/6-18 E. ve 1998/91 K. sayılı kararı; “Tam bir uyum yoksa da, öğretideki ağırlıklı görüş Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, ölçüt olarak ‘kesinleşme’ alındığında olağanüstü bir yasa yolu bulunduğuna ilişkindir. Yine bu konuda getirilen diğer bir ölçüt, eğer bir karar aleyhine, ilgili herkes tarafından, gerek maddi gerekse hukuka aykırılık iddiası ile bir yasal çareye başvurulabiliyorsa, bu olağan bir yasa yoludur. Olağanüstü yasa yolu ise ancak olağan yasal çareler tükenince gidilebilen ve yalnızca sonuca etkili bir hukuki sorunun incelenebileceği yasal son çaredir. Bu ölçüte göre de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı olağanüstü bir yasa yoludur. Bir yasa yolunun olağanüstü olarak değerlendirilmesinin, itiraz nedenleri yönünden de bazı sınırlamaları beraberinde getirmesi kaçınılmazdır”.
[3] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.02.2007 tarihli, 2007/1-38 E. ve 2007/44 K. sayılı kararı; “Yargıtay’ın iç çalışma düzeniyle ilgili olan, kamu davasının taraflarını ilgilendirmeyen ve iç idari kurullardan birisi durumundaki Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu'nun müdahalesi ile çözümlenmesi öngörülen böyle bir meselenin, kamu davasının taraflarıyla ilişkili son karar mercii olan ve yargılama görevi dışında bir ödev üstlenmeyen Ceza Genel Kurulunca çözüme bağlanması, Yasa Koyucunun gerek Yargıtay Yasasıyla gerekse Ceza Yargılaması Yasasıyla güttüğü amaçla bağdaşmamaktadır”.
[4] Erhan Günay, Ceza Muhakemesi Hukukunda Olağanüstü Kanun Yolları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s.274.
[5] Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 831.
[6] Günay, a.g.e., s. 278.
[7] Günay, a.g.e., s. 275.
[8] Centel/Zafer, a.g.e., s. 833.
[9] Yaşar, a.g.e., s.3608; Centel/Zafer, a.g.e., s. 834.
[10] Cengiz Apaydın, Ceza Muhakemesine Egemen İlkeler Işığında Olağan ve Olağanüstü Kanun Yolları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 224.