Bireysel silahlanmanın yaygınlaşması yalnızca kastla işlenen suç oranları açısından değil, aynı zamanda bireylerin ve toplumun güvenliği açısından da önemli riskler barındırmaktadır. Silah ruhsatı sahiplerinin eğitim düzeyi yetersizliği, dikkat eksikliği ve duygusal kontrol sorunları; güvenli kullanım kurallarına ilişkin bilgi eksikliği veya ihmalkâr silah saklama yöntemleri; bireysel silahlanmanın telafisi olmayan sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Çalışmamızda bireysel silahlanma ve hukuki düzenlemelerine kısaca değindikten sonra yargı kararlarıyla birlikte ateşli silah kazalarına ve silah ruhsatı verilmesi şartları arasında eğitim düzenlemesi bulunan ülkelerdeki örnekleri ele alacağız.
Bireysel Silahlanma Nedir?
Bireysel silahlanmanın geçerli bir tanımı bulunmamakla birlikte en basit haliyle, sivillerin silah sahibi olması olarak tanımlanabilir. Kalaycı tarafından “… sivil insanların ideolojik olmayan, başkasına karşı güvenlik ve sosyoekonomik gibi güdülerle kendini silahla donatması …”[1] şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım doğrultusunda da bireysel silahlanmadan bahsedebilmek için aranan şart sivil insanların silahlanmasıdır. Ayrıca bu silahlanmanın ideolojik sebepler ayrı tutularak güvenlik ve sosyoekonomik gibi güdüler sebebiyle olması gerektiği değerlendirilmektedir.[2]
Hukukumuzda silah sahibi olmak bir hak olmayıp belirli şartlara sahip olan kişilere verilen bir yetkidir. Kanun koyucu, kamu düzenini korumak adına silahlara sınırsız bir erişim imkânı vermemektedir. Kimlerin, hangi şartlar altında hangi silahları satın alabileceği, bulundurabileceği veya taşıyabileceği özel kanunlarla düzenlenmiştir.[3]
Konuyla ilgili olarak Danıştay 15. Dairesi 16.03.2017 tarih, 2016/9947 E. ve 2017/1239 K. sayılı kararında;
“Kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının korunması amacıyla temel hak ve hürriyetlerin, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak Kanunla sınırlanabileceği Anayasa kuralıyla benimsenmiş olmakla birlikte, silah taşıma ya da bulundurma ruhsatı almanın herkese tanınmış temel bir hak ve özgürlük olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Belirlenen çerçevede, silah taşıma ve bulundurmaya ilişkin yapılan düzenlemelerde konuya özgü kurallara yer verilmesinin ve dayanağı Kanun hükümlerini aşmamak üzere sınırlamalar yapılabileceğinin kabulü gerekmektedir.” şeklinde tespitlerde bulunmuştur.
Bireysel silahlanma birçok ülkede katı hukuki kurallarla sınırlandırılmıştır. En başından beri sınırlayıcı tutum sergileyen ülkelerin yanında, Kanada, Avustralya ve İsviçre gibi özgürlükçü düzenlemelerini sınırlayıcı düzenlemelerle değiştiren ülkelerde mevcuttur.[4] Bu konuda en özgürlükçü düzenleme Amerika Birleşik Devletleri’nde görülmektedir. A.B.D.’de Yüce Mahkeme’nin Heller Kararı[5] ile bireysel silahlanma Anayasal bir hak olarak kabul görmüştür. Bahse konu karar Yüce Mahkemenin lafzi yorumuna dayanmakta olup kararı destekleyen görüşler yanında hükmün kabul edilmesinden yaklaşık 200 yıl sonra daha önce tanınmamış yeni bir hak türetildiği, Mahkemenin aktivist bir tavır sergilediği ve muhafazakâr yargısal felsefeyi zedelediği yönünde eleştiriler de bulunmaktadır.[6] Eleştirilere katılmakla birlikte, hak kavramının niteliği gereği bireysel silahlanmanın Anayasal bir hak olarak kabul edilmesi kanaatimizce de pek mümkün değildir.[7]
Bireysel silahlanma konusunda hukuki sınırlamalar getirilmesinin temel sebepleri arasında, silahların suç işlemede kullanılması ve suç işlemeyi kolaylaştırması, kişinin suç işleme kastı olmasa bile tecrübesizlik, dikkatsizlik ve bilgi eksikliği nedeniyle tehlikeli durumlara yol açması ve bir anlık öfkenin telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilmesi yer almaktadır.[8]
Diğer taraftan özellikle Türk kültüründe silahın sembolik anlamlar taşıyan özel bir yere sahip olduğu da göz önüne alındığında; [9] geleneksel eğilimlerin yanı sıra merak, örf ve adetler, toplumsal cinsiyet algısı ve suç korkusu gibi sebepler de bireysel silahlanma nedenleri arasında sayılabilir.
Ateşli Silahlarda Güvenlik Kuralları ve Cezai Sorumluluk
Ateşli silahlar, nitelikleri gereği basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ufak yaralanmalarla isabet ettiği bölgeye göre kalıcı hasar ya da can kaybına neden olabilecek tehlikeli aletlerdir. Bu nedenle sadece 6136 sayılı kanuna uygun olarak bulundurma ya da taşıma ruhsatı almak yeterli değildir. Tüm silah sahipleri, kendilerinin ve çevresindekilerin zarar görmesini engellemek adına silahın kullanım ve muhafaza kuralarını bilmelidir.[10] Her şeyden önce;
1. Tüm silahların her zaman dolu olduğu kabul edilmelidir.
2. Silahın namlusu – silah boş olsa dahi – hiçbir zaman hedef dışında bir canlıya ya da yöne doğrultulmamalıdır. Silahın boş olup olmadığı kontrol edilirken namlunun ucu her zaman ölü noktaya doğru tutulmalıdır.
3. Kullanımı bilinmeyen hiçbir silaha dokunulmamalı ya da kurcalanmamalıdır.
4. Silah ele alındığında, incelenirken ya da hedefe yöneltilmiş olsa dahi ateş etme kararı verilene kadar tetik parmağı tetik korkuluğuna götürülmemelidir.
5. Alkol ya da zihinsel ve bedensel refleksleri etkileyecek her türlü madde ve ilaç kullanıldığı durumlarla uykulu ve bitkin haldeyken silaha asla yaklaşılmamalıdır.
6. Silah eğlence ya da şaka aleti değildir.
Yukarıda belirttiğimiz kurallar ateşli silahların kullanımına yönelik kuralların sadece bir kısmıdır. Üstte taşıma, devir ve teslim, nakil, eğitim ve poligonlarda uyulması gereken başkaca güvenlik kuralları da mevcuttur. Bu kurallar silahların kullanımı sırasında meydana gelen olaylar neticesinde belirlenerek uygulanmaya başlanmış ve hala geliştirilmeye devam edilmektedir. Örneğin eski Polis Mektebi Dâhiliye Müdürü Nurettin GÖKMEN tarafından hazırlanan 1935 bası yıllı “Tabanca Atışı” kitabında; “… tabanca yalnız hedef bakılarak atılmalıdır.” ve “Tabancayı yoklamadan başkasına teslim etmek ve başkasından alırken yoklamadan almamak şarttır.” uyarılarına yer verilmektedir. Günümüzde de silahın teslimi teslim eden tarafından şarjör yuvası ve fişek yatağının boş olduğu kontrol edildikten sonra verilir, teslim alanda her ihtimale karşı aynı şekilde fişek yatağının boş olup olmadığını kontrol eder. Teslim sırasında tetiğe hiçbir suretle dokunulmaz.
İster taşıma isterse bulundurma ruhsatı bulunsun tüm silah sahipleri tarafından Güvenlik Tedbirlerinin bilinmesi ve uygulanması hukuki olduğu kadar vicdani de bir sorumluluktur. Konuyla ilgili Yargıtay kararları incelendiğinde trajik birçok olay yaşandığı görülmektedir. Çok fazla karar olması sebebiyle aralarından seçtiğimiz bazı kararlara yer verirsek:
“… olay tarihinde saat:11.10 sularında ölen ...'ın, tanık ... ile birlikte tarlada nohut destesi topladıkları sırada yemek molası verdikleri, sanık ...'un da aynı bölgede çobanlık yaptığı, ... ve tanık ...'in, sanık ...'u yemeğe davet ettiği, ...'un davete uyarak yanlarına geldiği, hep birlikte yemek yedikleri, yemek sonrası ...'ın kalktığı ve ...'a ait olan yerde bulunan av tüfeğini alarak oynamaya başladığı, tanık ... ve ölen ...'ın sanık ...'ı silahla şaka yapılmayacağı yönünde uyardıkları, ...'un uyarılara aldırmayarak tüfekle oynamaya başladığı, sanık ...'un elinde bulunan tüfeğin bir anda ateş alması üzerine tüfekten çıkan merminin 3-4 metre mesafede bulunan ...'ın sağ koltuk altı ile meme başı arasında kalan bölgeye isabet ederek ölümüne sebebiyet verdiği olayda sanığın TCK'nın 85/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmiştir.
… Oluşa ve dosya kapsamına göre ölen ile arasında öncesine dayalı herhangi bir husumet bulunduğu tespit edilemeyen sanığın, tanıklar tarafından yapılan uyarılara rağmen, ısrarla tüfeği kurcalamaya devam ettiği, olayın meydana geldiği yer, taraflar arasındaki mesafe nazara alındığında, sanığın eyleminin TCK'nın 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği …” Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 12.12.2024 tarih, 2021/640 E. ve 2024/7536 K.
**
“… sanığın olay günü üzerinde taşıdığı ruhsatsız toplu tabancayı ölene verdiği, ölenin silahla oynamaya başladığı, silahın mermilerini çıkarıp taktığı, elinde çevirmeye başladığı, daha sonra sanığın odadan çıktığı, bir süre sonra odaya geri döndüğünde ölen ... ve tanık ...'nın alkol almaya başladıklarını gördüğü, daha önce alkol almamaları için öleni ve tanığı uyardığı, şaka amaçlı orada bulunan biber gazını odaya sıktığı, bu sırada gazdan korunmak amacıyla odadakilerin kaçışmaya başladığı, bu sırada ...'ın elindeki silahın ateş aldığı ve ...'in öldüğü, ruhsatsız, herhangi emniyeti bulunmayan toplu tabancasını dolu olarak içki masasında oturan birden fazla kişinin bulunduğu bir ortamda ölen ...'a veren ve daha sonra ölen silahla oynarken ortama biber gazı sıkarak panik ortamı oluşmasına ve kaçışma sırasında da silahın patlaması ile kendisini vuran ...'ın ölümüne sebebiyet veren sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle taksirle ölüme sebep olma suçunu işlediği ayrıca sanığın 6136 Sayılı yasa kapsamında yasak niteliği haiz tabanca ve fişekleri olay günü ruhsatsız olarak taşımak suretiyle de 6136 Sayılı yasaya muhalefet suçunu işlediği anlaşıldığından sanığın eylemlerine uyan TCK'nın 85/1. maddesi ve Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un 13/1. maddeleri gereğince mahkûmiyet kararı verilmiştir.” Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 27.11.2024 tarih, 2020/12141 E. ve 2024/6834 K.
**
“… sanık ile maktulün olaydan yaklaşık 6 yıl öncesinden bu yana yakın arkadaş oldukları ve aralarında husumet bulunmadığı, olay günü tarafların şaka amaçlı video çekmek için sanığın babasına ait dükkanda bulunan av tüfeğinin sanık tarafından getirilmesi üzerine tanıklar ... ve …'nin beyanları ile de sabit olduğu üzere maktulün sanığın elinden tüfeği alarak dükkanın tavanına doğrultup bir kez tetiğe bastığı, tüfeğin patlamaması üzerine boş olduğu düşüncesi ile sanıktan video çekmesini isteyerek tüfeği sanığa doğrultarak ateş eder gibi yaptığı ancak tetiğe basmadığı, bu kez sanığın tüfeği maktule doğrultarak tüfeğin kurma kolunu çekerek şaka amaçlı tetiğe bastığı ve tüfekten çıkan merminin isabeti sonucu maktulün ölümüne sebebiyet verdiği olayda; sanık ile maktul arasında öldürme ya da yaralamayı gerektirir bir nedenin bulunmadığı, sanığın çok kısa süre önce maktulün tetiği düşürmesine rağmen tüfeğin ateş almadığını görmesi ve yakın bir zamanda tüfekle deneme atışları yapması nedeniyle boş olduğuna inanarak içini kontrol etmeden tüfeğin kurma kolunu çekerek tetiğe bastığı sırada tüfeğin boş olduğuna ilişkin hukuka aykırı inancı ile öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceği düşüncesi ile hareket ederek neticeyi istemediği gibi eylemi ile doğabilecek her türlü kanuni sonucu da kabullenmediği, ancak gerçekleştirdiği hareketin ölüm sonucunu doğurabileceğini öngörmesine rağmen kendisinden beklenen dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı davranarak tüfeğin içini kontrol etmeden tetiğe bastığı anlaşıldığından, sanığın eyleminin 5237 Sayılı Kanun'un 85. maddesinin birinci ve 22. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturduğu … ” Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 13.03.2024 tarih, 2022/3078 E. ve 2024/1684 K.
**
“Suça sürüklenen çocuk ... ile maktul ...'in arkadaş oldukları, suç tarihinden birkaç gün önce maktul ...'in sahibi bulunduğu 6136 Sayılı Kanun kapsamında yasak olan ve suçta kullanılan silahı arkadaşı suça sürüklenen çocuk ...'e geçici bir süre saklaması için teslim ettiği, silah nedeniyle babası ile sorunlar yaşayan suça sürüklenen çocuk ...'in silahı maktul ...'e iade etmek için beraberinde diğer suça sürüklenen çocuk ... ... olduğu halde buluştukları, suça sürüklenen çocuk ... ..., maktul ile suça sürüklenen çocuk ... arkada ara sokakta yürüdükleri sırada suça sürüklenen çocuk ...'in silahı eline alarak maktule doğru uzatarak iade edeceği sırada, şaka yollu "sıkayım mı" şeklinde söyleyerek silahı maktule doğrulttuğu, maktulün de "sık sık" şeklinde cevap verdiği bu sırada suça sürüklenen çocuk ...'in elindeki silahın ateş alması sonucu maktulün otopsi raporuna göre ateşli silah yaralanmasına bağlı kafa kemikleri kırıklarıyla birlikte beyin zarları arasına kanama ve beyincik harabiyeti sonucu öldüğü olayda, maktul ... ile suça sürüklenen çocuk ...'in arkadaş oldukları ve aralarında öldürmeyi gerektirecek bir husumetin bulunmadığı, olay günü ödünç aldığı tabancayı maktule teslim edeceği esnada yaşanan şakalaşma sırasında suça sürüklenen çocuğun muhtemel sonucu bilip istememekle birlikte tetiğe dokunduğu anda tabancanın ateş alabileceğini ve bu durumun maktulün ölümüne neden olabileceğini öngörmesine rağmen bu hale kayıtsız kalıp eylemini sürdürdüğü …” Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 08.01.2024 tarih, 2023/5960 E. ve 2024/5 K.
**
“… sanık ... ile ölen ...'nın arkadaş oldukları, aralarında geçmişe dayalı bir husumetin olmadığı, köylerinde yapılan düğün eğlencesi sırasında sanığın alkol aldığı, bir süre sonra oturduğu masadan kalkarak kuruluk diye tabir edilen üstü kapalı yerin dışına çıkarak kalabalığın içerisinde havaya doğru bir elinde tabanca diğer elinde kuru sıkı tabanca ile ateş ettiği, sanığın daha sonra eylemini tamamlayıp masada oturan arkadaşlarının yanına döndüğü sırada elindeki tabancanın patlamasıyla masada oturan ...'nın ölümüne sebep olduğu anlaşılmakla sanık hakkında sübut bulan ve unsurları oluşan taksirle ölüme neden olma suçundan eylemine uyan TCK nun 85/1 maddesi gereği cezalandırılmasına ve sanığın öngördüğü neticeyi istememesine karşın, netice meydana geldiğinden taksir derecesindeki kusurunun bilinçli olduğu anlaşıldığından, sanığın düğün yeri olan kalabalık ortamda her iki eline de silah alarak fütursuzca ateş etmesi, meydana gelen neticenin ağırlığı olayın vehameti, toplum üzerindeki etkisi dikkate alınarak TCK'nun 22/3 maddesi gereğince, cezasında üst sınırdan 1/2 oranında arttırım yapılmasına …” Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 23.10.2024 tarih, 2021/247 E. ve 2024/5707 K.
**
“… Polis Özel Harekât Şube Müdürlüğünde görevli olan ve yaklaşık 8 yıllık polis memuru olan sanık ...'nün, ... sanığın tabancasını üvey annesi...'in yattığı odadaki gardırobun üzerine koyduktan sonra bir süre uyuyup dinlendiği, saat 15.30 sıralarında ...'nün, oğlu ...'a yemek yedirmek için salonda yer sofrası hazırladığı, 08.10.2002 doğumlu ...'da kalp rahatsızlığı bulunduğu, yemek yerken sorun çıkardığı, bu nedenle sanık ile eşi ...'nin bazen ...'a yemek yedirebilmek için sanığın tabancasını boş bir şekilde verip oynamasına izin verdikleri, olay günü de ...'ın yemek yememesi üzerine annesi ...'nin, eşi sanık ...'ten tabancasını istediği, ...'in tabancayı vermek istememesi üzerine ...'nin bu sefer de kayınbiraderi ...'den tabancayı getirmesini istediği, ...'in, gardırobun üzerindeki tabancayı alıp şarjörünü çıkardıktan sonra kontrol etmesi için sanığa verdiği, sanığın da tabancanın fişek yatağını kontrol edip boş olduğunu gördükten sonra tabancayla dolu şarjörü ayrı ayrı oğlu ...'ın önüne oynaması için koyduğu, ...'nin salonda kurduğu yer sofrasında oğlu ...'a yemek yedirdiği, sanık ...'in ise tabancayı oğluna verdikten sonra salondaki kanepeye sırtı eşi ve çocuğuna dönük olacak şekilde uyumak için uzandığı, bu sırada tabancanın patlaması üzerine çıkan mermi çekirdeğinin ...'nin sol göğüs üst bölgesine isabet edip sırtından çıktığı, silah sesini duyan sanık ...'in hemen yerinden kalkarak önce yerde duran tabancayı eline alıp beline soktuğu, sonra da eşi ...'yi kucaklayarak kendi aracıyla hastaneye götürdüğü, ...'nin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı olarak iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu öldüğü olayda … 08.10.2002 doğumlu olup suç tarihi itibarıyla 3 yaşında olan ...'ın daha önce de yemek yemediği zamanlarda sanığa ait boş haldeki tabancayla oynaması, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 30.11.2005 tarihinde yapılan uygulamalı keşif tutanağına göre ...'ın sehpa üzerine bırakılan sanığa ait tabancayı iki eliyle rahatlıkla kaldırıp göğüs hizasında doğrultabildiği ve mekanizması çekilmiş tabancanın tetiğine basabildiğinin anlaşılması, yine Adli Tıp Kurumu Başkanlığının ilgili İhtisas Kurullarınca düzenlenen raporlara göre, ...'ın fiziki gelişimi göz önüne alındığında kurulmuş ve horozu kaldırılmış haldeyken tetiğin düşürülebilmesi için uygulanması gereken 2 kg'lık basınçla tetiğe basabilecek durumda olması, daha önce de 3 yaşındaki oğluna yemek yedirebilmek için boş haldeki tabancasını oynaması için veren ve oğlunun tetik düşürebildiğini de bilen, 8 yıllık polis memuru olan ve suç tarihi itibarıyla da Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli bulunan sanık ...'nün, tabancalarla ilgili önemli derecede bilgi ve tecrübeye sahip olduğu da göz önüne alındığında, tabancanın boş olmasına rağmen eşi veya oğlu tarafından şarjörün takılabileceğini öngörebilecek durumda olduğu halde içinde mermi bulunan dolu şarjörü de tabancanın yanında oğluna vermesi karşısında; istemediği neticenin meydana gelmesini öngörebilecek durumda olduğu anlaşılan sanığın, bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 03.12.2020 tarih, 2017/1-330 E. ve 2020/503K.
**
“… sanık ...'ın A...Rent a Car isimli iş yerini işlettiği, sabah saatlerinde kimliği dosya kapsamında belli olmayan bir kişi tarafından iş yeri önündeki dubaların yıkılarak aracın park edildiği, ... ile şahıs arasında tartışma çıktığı, tartışma sonrasında ...'ın iş yeri asma katında bulunan av tüfeğini alt katta bulunan mutfak tezgâhına dayadığı, birkaç saat sonra öğle sıralarında ölen ..., çocukları ... ve suç tarihinde 4 yaşında olan ...'ın iş yerine geldikleri, ölen ...'ın tuvalete girdiği, hemen arkasında mutfak tezgâhının yanında bulunan tüfeği ...'ın alarak tuvalet kapısına doğrulttuğu, sanık ...'ın bu durumu görmesi üzerine ...'ın elinde bulunan tüfeğe hamle yaptığı ve sonrasında tüfeğin ateş aldığı, ateş neticesinde kapı arkasında tuvalette ayakta bulunan ölen ...'ın göğsünden yaralandığı ve av tüfeği saçma tanesi yaralanmasına bağlı akciğer ve büyük damar harabiyeti neticesinde iç ve dış kanama sonucu hayatını kaybettiği olayda;
Sanık ...'ın dolu ve atışa hazır hâlde bulunan av tüfeğini iş yeri içerisinde açık ve herkesin görebileceği bir yere bırakması sonucu, 4 yaşındaki ...'ın tüfekle oynamak suretiyle ateş etmesine fırsat vererek ölenün ölümüne neden olduğu eylemi, neticeyi öngördüğü ancak gerçekleşmesini istemediği anlaşıldığından, sanığın eyleminin bilinçli taksirle adam öldürme suçunu oluşturduğu …” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 28.02.2024 tarih, 2022/1-198 E. ve 2024/100 K.
**
“… sanık müdafinin, tek maksadı müteveffayı kurtarmak olan sanığın cezalandırılmasının yerinde olmadığına, fazla ceza verildiğine, takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasının yerinde olmadığına, mahalli Cumhuriyet savcısının ise sanığın mesleği gereği silahları iyi tanımasına rağmen olay günü birlikte maktül ile alkol aldıktan sonra belindeki tabancasını hiçbir tedbir almadan intihara meyilli maktülün ulaşabileceği şekilde sehpanın üzerine bıraktığına, maktülün bu silahı kullanacağını ön görmesine rağmen hiç bir tedbir almadığına, böylece bilinçli taksirli olduğu kabul edilmesi gerekirken sanığın taksirle ölüme neden olduğu gerekçesi ile eksik ceza tayin edilmiş olduğuna, eksik inceleme ile karar verildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, …” Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 14.01.2019 tarih, 2016/1611 E. ve 2019/482 K.
--
Bu tür olaylara günlük konuşma dilinde kaza desek de Ceza Hukuku açısından kaza olarak kabul edilmezler. Türk Dil Kurumu, kaza kavramını “istem dışı veya ihmal, tedbirsizlik ve dikkatsizlik dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması.” olarak tanımlamaktadır. Sonucun istenmemesi rağmen öngörülebilir olması veya ihmal, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sebebiyle olayın gerçekleşmesi hali Ceza Hukukunda “taksir” olarak yer almaktadır ve cezai yaptırım söz konusudur.
Ceza Hukuku açısından kaza olarak kabul gören tanım ise hiç kimse tarafından öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan sonucun gerçekleşmesidir. Öngörülmesi ve önlenebilmesi mümkün olmayan bir durumda kusurdan ve sorumluluktan söz edilemeyeceği için Türk Ceza Kanununda düzenlenmemiştir. Örnekle açıklamak gerekirse, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 11.02.1985 tarihli kararında “… sanığın kuş vurmak üzere ayağa kalkarak, tüfeğin horozunu kaldırıp, 1- 1,5 metre kadar gerilediği anda, bölgede 50 cm kalınlıkta kar bulunması ve olay yerinin % 30 meyilli bir yamaç olması nedeniyle ayağının kayıp düşmesi sonucunda, horozu kaldırılmış durumda av tüfeğinin ateşlenip karşıda duran kişinin göğsünden vurulmasına yol açtığı olayda …” kaza ve tesadüfün varlığı kabul edilmiştir.[11] Uygulamada kaza ve tesadüf kararlarıyla çok sık karşılaşılmamaktadır.
Diğer bir değişle, yaralama ya da öldürme kastınız bulunmasa bile aileniz ya da sevdiğiniz insanlara ya da hiç tanımasanız da bir insana/canlıya zarar vermenin getireceği vicdani yükü ömür boyu taşımanıza sebep olacaktır. Ayrıca hareketiniz Ceza Kanunu hükümleri doğrultusunda (somut olaya göre değişiklik göstermek üzere) bilinçli/bilinçsiz taksir ya da olası kastla işlenmiş suç olarak kabul görecektir.
Silah Ruhsatı Verilmesine Yönelik Uluslararası Uygulamalar
Silah ruhsat türleri ve silah ruhsatlarının hangi şartlarda kimlere verilebileceğine ilişkin düzenlemeler her ülkenin kendi hukuk kuralları doğrultusunda belirlenmiştir. Bizim ülkemizde silah ruhsatı almak için engel hali bulunmayan, 21 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı meskeninde ya da işyerinde bulundurmak amacıyla silah satın alabilir. Taşıma ruhsatı alabilecek olan kişiler ise 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanununda sayılmaktadır.[12] Ruhsat başvurularında da sadece kanunda sayılı şartların var olup olmadığı değerlendirilmektedir.
Bazı ülkelerdeyse ruhsat verme sürecine eğitim ve sınav şartları da dâhil edilmiştir. Örneğin,
Alman Silah Yasasında, ruhsat başvurusu yapacak kişilerden “gerekli bilgi ve beceriyi belgelemesi” ve silah taşıma ruhsatı başvurusunda bulunan kişilerden “yaralanma ve mali zararlar için 1 milyon Euro tutarında sorumluluk sigortası yaptırıldığının belgelenmesi” şart koşulmaktadır. Gerekli bilgi ve beceriyi sergilemekten kasıt yetkili kuruluş önünde sınava girerek veya mesleki faaliyet ya da eğitim yoluyla silah bilgisine sahip olduğunu gösterir uzmanlık belgesinin alınmasıdır.[13] Uzmanlık Kapsamı Silah Yasası Yönetmeliğinde, silah ve mühimmatlarla ilgili işlemlerde dikkate alınması gereken meşru müdafaa, zorunluluk hali, silah hukuku vb. yasal düzenlemeler hakkında eğitim; silahlar hakkında teknik eğitim ile güvenli kullanım ve atış beceresi olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda, bir teorik ve bir pratik bölümden oluşan sınav düzenlenerek başarılı olan kişilere uzmanlık belgesi verilmektedir.[14]
Silah ve mühimmat bulunduran kişiler ayrıca bunların kaybolması ya da başka kişilerce ele geçirilmesini önlemek için tüm önlemleri de almakla yükümlü tutulmuşlardır. Ruhsat başvurusunda güvenli saklama için alınmış önlemlerin belgelerini de yetkili makama sunmak zorundadırlar.[15]
Rusya Federasyonundaysa yine aynı doğrultuda silah ruhsatı alacak kişilerin öncelikle eğitimleri tamamlamaları, bir teorik ve bir pratik bölümden oluşan sınavda başarılı olmaları şartı aranmaktadır. Eğitim içeriğinin %35’i Silahlar hakkındaki 13 Aralık 1996 tarihli ve 150-FZ sayılı Federal Kanun, ateşli silahlara ilişkin ceza hukuku ve idari mevzuat ile ihlal hallerinde sorumluluk oluşturmaktadır. %65 eğitim hacminde ise sivil silahlar hakkında teknik bilgi, silahların taşınması, depolanması, kullanılması ve nakledilmesi de dâhil olmak üzere silahları güvenli bir şekilde kullanma becerileri yer almaktadır.[16] Ayrıca silah ve mühimmatların saklanması için silah kasası alarak belgesini yetkili makamlara sunma zorunluluğu da mevcuttur.
Avustralya, İspanya, İsviçre, Kanada, Çin, Japonya, Yeni Zelanda, Singapur ve başka birçok ülkede de ruhsat başvurusu için eğitim/sınav düzenlemeleri ve güvenli saklamaya yönelik şartlar olduğu görülmektedir.[17] Hatta ateşli silah sahibi olmayı bir hak olarak kabul eden Amerika Birleşik Devletlerinin bazı eyaletlerinde de eğitim ve sınav şartı ya da güvenlik sertifikası alma şartları uygulanmaktadır.[18]
Sonuç ve Değerlendirme
Ülkemizde ateşli silah ruhsatı alma sürecinde belirlenen mevcut şartların yetersiz kaldığı açıktır. Bu eksiklikleri gidermek ve silah kullanımını bilinçli hale getirmek için, silah ruhsatı almak isteyen kişilerin kapsamlı bir eğitimden geçmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çerçevede, ruhsat başvurusunda bulunmak isteyen kişilerin;
a) 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun başta olmak üzere ilgili mevzuat,
b) Meşru müdafaa, zorunluluk hali ve suçun manevi unsurları gibi temel Ceza Hukuku kavramları,
c) Ateşli silahların güvenli kullanımı, bakımı ve saklanmasına ilişkin temel kurallar,
d) Ateşli silah yaralanmaları durumunda ilkyardım yöntemlerini kapsayan zorunlu bir eğitim programına katılmaları zorunlu hale getirilmelidir.
Bu eğitimi başarıyla tamamlayan kişiler önce teorik sınava tabi tutulmalı, uygulamalı sınav aşamasına teorik sınavı başarılı şekilde tamamlayanlar kabul edilmelidir. Uygulamalı sınavda, kişilerin silah kullanımıyla ilgili güvenlik kurallarına uyumu ve teknik becerileri değerlendirilmelidir. Her iki sınavı da başarıyla geçen kişilere, ateşli silah ruhsatı başvurularında kullanılmak üzere “Yeterlilik Belgesi” verilmesi kamu güvenliğinin korunmasına katkı sağlayacaktır.
Bu sayede silah ruhsatı başvurusu yapacak kişilerde bir farkındalık oluştururken tedbirsizlik veya bilgi eksikliği, tecrübesizlik vb. nedenlerle yaşanan olaylarında önüne geçilebileceği gibi uygulamalı sınav esnasında başvurucunun ateşli silah almaya uygun olup olmadığı da sınavı gerçekleştiren uzmanlar tarafından teyit edilebilecektir.
Bir diğer önlem ise ateşli silah ve mühimmatların saklanmasında silah kasası, kilit kutusu, kablo veya tetik kilidi gibi güvenlik ekipmanlarının kullanımının zorunlu hale getirilmesidir. Bu uygulama, silah sahibinden başkalarının silaha erişimini engelleyerek yetkisiz, bilinçsiz ya da kötü niyetli kullanımları önleyeceği gibi kasti olmayan yaralanma ve ölüm vakalarının da azalmasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Uluslararası alanda birçok ülkede başarıyla uygulanan bu sistemin ülkemizde de hayata geçirilmesi, ateşli silahların yanlış kullanımından kaynaklanan olumsuz sonuçları azaltacak, toplumsal güvenliği artıracak ve silah sahiplerinin daha bilinçli davranmasını sağlayacaktır.
Son olarak, ateşli silahlar konusunda ne kadar deneyimli ve bilgili olursak olalım, en ufak bir ihmalin bile geri dönüşü olmayan üzücü sonuçlar doğurabileceğini unutmamalıyız. Özellikle silahların güvenli muhafazası için gerekli ekipmanları edinmek zorunlu olmasa dahi büyük önem taşımaktadır. Unutmayalım ki, tedbirli olmak üzgün olmaktan daha iyidir.
Av. Arb. Y. Elif ÖZÇİÇEKCİ
--------------
[1] İrfan KALAYCI, “Türkiye ve Dünya Bağlamında Bireysel Silah(lanma) Sorunu ve Psiko-ekonomik Çözümlemesi: Sürdürülebilir Silahsızlanma İçin Bir Manifesto”, s.4
[2] Özgür AYDIN, Özgürlük ve Güvenlik Ekseninde Bireysel Silahlanma, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, s.27 - Aydın’a göre ideolojik sebeplerle silahlanmayı dışarıda tutan ve sivillerin güvenlik gibi gerekçelerle silahlanmasını bireysel silahlanma olarak kabul eden bu yaklaşım isabetli değildir. Bkz. AYDIN, sf.28
[3] Uğur ERSOY, Silah Hukuku, 1. Baskı, Ankara 2023, s.38. Ersoy, Alman Hukukunda bu durumun “Vatandaşın elinde silah olmaz. – keine Waffen in Bürgerhand” ilkesiyle de ifade edildiğini aktarmaktadır. Bkz. s.38
[4] Özgür AYDIN, Amerika Birleşik Devletlerinde Bireysel Silahlanma ve Sonuçları, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019, 6. sayı, s. 26
[5] Supreme Court of the United States, District of Columbia v. Heller, 554 U.S. 570 (2008)
[6] Ümit GÜVEYİ, Heller Kararı Üzerine Düşünceler: Silahlanma (Anayasal) Bir Hak Mıdır? BÜHF Dergisi, Mart – Nisan 2019, s.609, s.616
[7] Hak kavramı ve aynı yönde görüş bkz. GÜVEYİ, a.g.e, s.616 – s.621.
[8] Timur DEMİRBAŞ, Kriminoloji, 7. Bası, Ankara 2020, s.341. ERSOY, s. 37.
[9] Ahmet Emin ŞAHİNER, Türk Kültüründe Silah ve Hegemonik Erkeklik Sembolü Olarak Silahın Kullanımı, Asia Minor Studies, Cilt 11 Sayı 2, s. 165.
[10] Ufuk AYKAN/İbrahim DENİZ/Nihat DUYGU/Mevlüt KAYNAK/Ayşegül ILGAZ, Silah ve Taktik Atış, 1. Bası, Ankara 2020, s.2 – s.8
[11] DEMİRBAŞ, s.494
[12] Ayrıntılı bilgi için bkz. “Türk Hukukunda Silah Kavramı” - https://www.hukukihaber.net/turk-hukukunda-silah-kavrami-elif-ozcicekci
[13] Waffengesetz (WaffG) – § 4 Voraussetzungen für eine Erlaubnis, § 7 Sachkunde. - https://www.gesetze-im-internet.de/waffg_2002/BJNR397010002.html
[14] Allgemeine Waffengesetz-Verordnung (AWaffV) - § 1 Umfang der Sachkunde, § 2 Prüfung. Ayrıca diğer uzmanlığın sınav harici yollarla belgelendirilmesi için bkz. § 3 Anderweitiger Nachweis der Sachkunde. https://www.gesetze-im-internet.de/awaffv/BJNR212300003.html#BJNR212300003BJNG000100000
[15] WaffG – § 36 Aufbewahrung von Waffen oder Munition
[16] 13 Aralık 1996 tarihli ve 150-FZ sayılı “Silahlar Hakkında” Federal Kanunun 13. Maddesi, Rusya Eğitim Bakanlığı'nın 14 Aralık 2018 tarihli ve 298 sayılı “Silahların Güvenli Kullanım Kurallarını Öğrenecek ve Silahların Güvenli Kullanımına Yönelik Beceriler Edinecek Kişilere Yönelik Eğitim Programlarının İçeriğine İlişkin Şartların Onaylanması ve Silahların Güvenli Kullanım Kurallarını Öğrenecek ve Silahların Güvenli Kullanımına Yönelik Beceriler Edinecek Kişilere Yönelik Eğitim Programlarının Onaylanması Prosedürü” konulu Emri (Rusya Adalet Bakanlığı tarafından 24 Aralık 2018 tarihinde tescil edilmiştir, kayıt No. 53131). (Çevirisi tercüman tarafından yapılmıştır.)
[17] Firearms-Control Legislation & Policy, Australia, Brazil, Canada, China, Egypt, Germany, Great Britain, Israel, Japan, Lebanon, Mexico, New Zealand, Norway, Russia, Singapore, South Africa, Spain, Switzerland, European Union. Law Library – Library of Congress, Şubat 2013, s.4 – s.12.
https://www.loc.gov/item/2013417226/
[18] Panel Code of California – Article 2. Firearm Safety Certificate, 31610 – 31670. Illinois Compiled Statutes - Public Safety, 430 ILCS 66/75. Westchester (NY – Penal Law Article 400.). vb.