Bu yazımızda; geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devleti’nin Florida eyaletinde görülen bir davada, avukatın sanal gerçeklik gözlüğü teknolojisi kullanmasının ve hakimin de savunmayı takip edip anlayabilmek için, sanal gerçeklik gözlüğü (VR headset) takmasının, Ülkemizde mümkün olup olmadığı değerlendirilecektir.
1- Ceza Yargılaması Uygulamasındaki Görüntü veya Seslerin Duruşmada Doğrudan İzlenmemesi ve Dinlenmemesi Sorunu
Uygulamada sanal gerçeklik gözlüğü teknolojisinden yararlanılıp yararlanılamayacağını değerlendirmeden önce, dosyada bulunan görüntü ve seslerin izlenmesi veya dinlenmesi konusunda dahi sorunların yaşanması, maalesef teknolojik gelişmelerin kullanılmasından yeterince yararlanılmadığını, şu veya bu sebeple fazlaca muhafazakar davranıldığını görmekteyiz.
Bu konu ile ilgili 20.12.2024 tarihinde yayınlanan, “Görüntü ve Ses Kayıtlarının Duruşmada İzlenip Dinlenmemesi Sorunu” başlıklı yazımızda açıklamalarda bulunmuştuk[1].
Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 11.02.2020 tarihli, 2019/5960 E. ve 2020/1043 K. sayılı kararında; “İlk derece mahkemesince olay anına ilişkin görüntüleri içeren güvenlik kamerasından alınan CD ile olay yeri inceleme ekibi tarafından mahallinde çekilen görüntü CD’sinin taraflar huzurunda duruşmada izlenmesi suretiyle sanık ve müdafilerinin iddialarının değerlendirilip, bu kapsamda özellikle merdivenlerdeki otomat ışığının hangi aralıklarla yanıp söndüğünün tespit edilmesi ve mağdurenin soruşturma evresinde ÇİM’de alınan görüntülü ifadesinin çözümü yapılıp, yazılı metin haline getirilerek duruşmada izlenmesinden sonra mağdurenin de mahkemece yeniden ayrıntılı ifadesi alınarak çelişki halinde giderildikten sonra tüm deliller değerlendirmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tek başına mağdurenin beyanına itibar edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” hukuka aykırı bulunmuştur[2]. Yargıtay, görüntünün duruşmada izlenmesi gerektiğini belirterek bozma kararı vermiştir.
Dolayısıyla; görüntü ve/veya ses içeren kayıtların Ceza Muhakemesi Kanunu m.206’ya, m.216’ya ve m.217’ye uygun düşecek şekilde duruşmada ve herkesin huzurunda ortaya koyulup izlenmediği, dinlenmediği, tartışmaya açılmadığı, sonuçta da mahkemece CMK m.217/1’e uygun şekilde değerlendirilmediği, bunun yerine delil, o görüntüyü ve/veya sesi kaydeden cihaz ve bilhassa o cihazda yer alan içerik olduğu halde, bunların soruşturma veya kovuşturma aşamalarında kağıda yapılan dökümü ile yetinilerek, orijinal delilden vazgeçilip, yani duruşmada doğrudan orijinal delille temas etmek yerine, kayıtta yer alan görüntülerden veya seslerden döküm yapılmak suretiyle kağıda alınmış fotoğrafların ve ses dökümünün delil olarak görüldüğü ve kabul edildiği, buna göre delil ortaya koymanın, tartışmanın ve değerlendirmenin yapıldığı, böylece duruşmada delillerin ortaya koyulmasının ve delillere erişim hakkının kısıtlandığı, iddianın ve savunmanın tam olarak ve herkesin huzurunda ortaya koyulup tartışılamadığı,
Sonuçta; maddi hakikate ve adalete ulaşmayı güçleştirecek şekilde tartışma ve değerlendirmelerin yapılabildiği, sonuçta adaletin akamete uğrayabildiği, günümüzün ortaya koyduğu teknik imkanlarla ve delilin ortaya koyulması kapsamında delile erişim sağlanarak tarafların iddia ve savunmalarının tespiti suretiyle sonuca varılması gerekirken, iş yoğunluğu, zaman yokluğu, zaman kısıtlılığı, teknik imkan yetersizliği gibi gerekçelerle huzurda ortaya koyulup, açılıp tartışılmamış ve değerlendirilmemiş teknik delillerin dökümü üzerinden karara varıldığı anlaşılmaktadır. Bu hatalı uygulamadan vazgeçilerek, görüntünün ve seslerin doğrudan dinlenerek, duruşmada tartışılarak yargılamaların yürütülmesi gerekmektedir.
2- Sanal Gerçeklik Gözlüğünün Duruşmada Kullanılabilirliği
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan silahla tehdit olayına ilişkin olarak yapılan bir yargılamada hakim, savunmanın argümanlarını anlamak ve değerlendirebilmek için sanal gerçeklik gözlüğünü kullanması gündem olmuştur[3]. Maddi hakikate ve adalete ulaşmada bilim ve tekniğin gelişmelerinden faydalanılması gerektiği izahtan varestedir. Nitekim geçmişte; verileri bilgisayarda toplamanın, DNA profili oluşturup faile ulaşmanın ve mağdurun kimliğini tespit etmenin, parmak izinin, ayak izinin, vücut izinin, ses ve görüntü kayıtlarının, bunların incelemeleri ile analizlerinin, ses analizlerinin ve eşleştirilmelerinin, vücut bulgularının, dijital materyal incelemelerinin, sesli ve görsel iletişimin denetlenmesinin, teknik araçlarla izlemenin, teknik takip sonucu elde edilenlerin delil olarak kullanılması konuları İspat Hukukuna yabancı iken, yakın zamanlardan itibaren bu delil elde etme ve değerlendirme yöntemlerinin çok önem kazandığı, bu yöntemler kullanılmak suretiyle maddi hakikate ve adalete ulaşılabildiği, ancak bunlarda da hata payı olabildiği gibi, elde edilen deliller ve bunların değerlendirilmesinde tahrifatın, sahteciliklerin, örneğin ses ve görüntü benzetmelerinin veya yanlış değerlendirmelerinin de olabildiği, dolayısıyla yeni nesil delil ve delil değerlendirme yöntemlerinde ve bu yöntemlerin kullanılmasında son derece dikkatli olunması gerektiği, maddi hakikatin karartılmasına izin verilmeyip, şüphe yenilmeden de mahkumiyete gidilemeyeceği esasının gözardı edilemeyeceği izahtan varestedir.
Yine bilim ve teknik alanında gelişmeler o kadar önemlidir ki; yazılı ve sözlü iddialar ile savunmalarda, maddi hakikatin üstünü örtmeyen, adaleti geciktirmeyen, insanların can güvenliği bakımından tehdit ve tehlike oluşturmayan yöntemlerin kullanılmasına izin verilmelidir.
Ancak uygulamada; kovuşturma aşamasının sözlülük özelliğine uygun şekilde duruşmanın tam manası ile kayda alınmasında birçok güçlükle karşılaşıldığı, bu konuda CMK m.219/1’in yetersiz kaldığı, tüm duruşmalarda yeknesak uygulamaya geçilemediği, en önemlisi de makine steno tekniğinin kullanılmasına geçilemediği,
Benzer sorunların ses ve görüntü kayıtlarının duruşmada, yani huzurda ortaya koyulup dinlenmesi ve izlenmesinde de yaşandığı, daha ziyade soruşturma ve kovuşturma aşamalarında duruşma dışı döküm yapılmak suretiyle ses ve görüntü kayıtlarının akıcı olmayan, sadece ses kaydının veya görüntünün fotoğraf olarak kağıda dökümünün yapılması ile sınırlı kalındığı,
Özellikle savunma makamında olanların, gerek dosyada yer alan ve gerekse yanlarında getirip dinletmek veya izletmek suretiyle dosyaya sunacakları sesten veya görsel formdan ibaret kayıtların dinlenip izlenmesine izin verilmediği, genellikle mahkemelerin biz duruşma arasında veya sonrasında dinler, izleriz dedikleri,
Savunmanın olayın oluşuna ilişkin senaryosunu ve kurgusunu gösterebileceği görüntülerin, animasyon şeklinde canlandırmaların duruşmada layıkı ile ortaya koyulamadığı, genellikle bunlar izlenip dinlenirken delile veya delil değerlendirmesine erişimin sağlanmasında sorunlar yaşandığı, yani klasik delil özelliği taşıyan tanık dinlenme sırasında, tanığa soru sormada yaşanan sıkıntıların, yeni nesil deliller bakımından da gündeme gelebildiği,
Bilhassa soruşturma aşamasında ve bazen de kovuşturma aşamasında savunma tarafında olmayan delillere ulaşmada, bunların CMK m.67/6 uyarınca bilimsel mütalaa alınmak suretiyle değerlendirilmesinde de sıkıntıların yaşanabildiği görülmektedir.
Sanal gerçeklik gözlüğü nedir? Sanal gerçeklik teknolojisi, bireylerin çok daha karmaşık sorunları çözmek için bilgisayarlarla doğrudan etkileşimde bulunabilecekleri bir araçtır ve sanal gerçekliğin en önemli özelliği gerçek ortamları taklit etmesidir[4]. Sanal gerçeklik gözlüğü, bu teknolojinin kullanılmasına vasıta olan cihazdır.
Sanal gerçeklik gözlüğü sayesinde; yargılamaya konu fiilin gerçekleşmesinin öncesinde, sırasında ve sonrasında nelerin yaşandığı, fiilin neden ve ne şekilde gerçekleştiği daha net şekilde anlaşılmaktadır. Bu gözlük takıldığında, gözlüğü kullanan kişi olayın gerçekleştiği yerde bulunuyormuş gibi olayı izlemektedir. Sanal gerçeklik gözlüğü kullanılırken, bu gözlükler hakim, Cumhuriyet savcısı, sanık, katılan, vekil ve müdafiler tarafından kullanılarak savunma dinlenilebilmekte, delil doğrudan doğruya tartışılabilmektedir.
3- Ceza Muhakemesinde Amaç Nedir, Bu Amacın Sınırları Var mıdır?
Ceza yargılamalarında süreç, tarafların anlatımı ve toplanan deliller uyarınca iddianameye dönüşen bir senaryo ile başlamaktadır. İddia ve savunma da bu senaryoya yönelik açıklamalarda bulunur, kendi senaryolarını ortaya koyar, hakim veya mahkemeyi kendi senaryosunun doğru ve gerçek olduğuna inandırmaya, bu hususta hakim veya mahkemeyi ikna etmeye çalışır. Yargılama sonucunda, hakim veya mahkemenin kabul ettiği senaryo, gerekçeli karar olarak karşımıza çıkar. Ulaşılan sonucun doğru olması; maddi hakikate ulaşmak için elde bulunan tüm imkanların kullanılmasına, tüm delillerin toplanmasına, iddiaya ve savunmaya meramını anlatabilmesi için imkan tanınmasına bağlıdır. Bu şekilde ancak adalete ve maddi hakikate ulaşılabilecektir.
Savunma hakkının kullanılması, bir uyuşmazlığın çözümü açısından büyük bir önem arz eden, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet etmektedir. Bu itibarla; sözkonusu hakkın kullanılmasında, bireysel faydanın yanı sıra, kamusal fayda da bulunmaktadır[5].
Ceza yargılamasında hukuka uygun olan ve dosya konusu ile ilgili her delil yargılamada delil niteliğini haizdir, iddia ve savunma taraflarınca kullanılabilir. Kendisine suç isnat edilen sanık, savunmasını istediği şekilde yapabilir. Bu kapsamda, görsel ve işitsel verileri kullanabilir. Örneğin; kendisini ifade etmekte zorlanan bir yabancı sanığın tercümandan yararlanabildiği gibi, olayın gerçekleşme şeklini anlatmakta zorlanan sanık sanal gerçeklik gözlüğünün kullanılması ile savunmasını kolaylıkla yapabilmelidir.
CMK m.206’ya göre, sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya koyulmasına başlanacaktır. Ortaya koyulması istenilen bir delilin reddedilebilmesi için; ya delil kanuna aykırı şekilde elde edilmeli veya delille ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi bulunmamalı ya da istem sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmalıdır. Bu üç nedenden birisi bulunmadığı takdirde, delilin kabul edilmesi zorunludur. Delilin sanık lehine veya aleyhine değerlendirilmesi ise hakim veya mahkemenin takdirindedir.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Denilerek iddia ve savunma hakkı anayasal güvenceye bağlanmıştır. CMK m.289’da ise, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması, kesin hukuka aykırılık hali olarak kabul edilmiştir.
Sonuç olarak; ceza yargılamalarının en önemli zorluğu, yargılamayı yürüten hakim veya mahkemenin olayın gerçekleştiği anda olay yerinde bulunmamış olmasıdır. Bu durumda mahkeme, tarafların senaryolarından hangisine itibar edeceği konusunda emin olamayacaktır. Bu sebeple ancak, delillerin ortaya koyulması, tartışılması ile karar verilebilmektedir. Ceza Muhakemesinin temelinde yer alan delil serbestisi ilkesi uyarınca, hukuka uygun her delil yargılamada kullanılabilmekle birlikte, delilin ortaya koyulma şeklinin de sözlü veya fiili saldırı olmadıkça serbest olması gerekmektedir. Dosyada yer alan ve özellikle yargılama konusu olayı içeren görüntü veya sesin duruşmada doğrudan izlenmesi veya dinlenmesi, “delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkesine uygun olduğu gibi, bu şekilde yapılacak yargılama, hakkaniyete uygun, adil/dürüst bir yargılama olduğuna dair güven oluşturacaktır.
Sanık ifade veya sorgusunda teknik imkanları kullanabilir. Kendisini en iyi hangi şekilde ifade etmek isterse, bu imkan kendisine tanınmalıdır. Sanığa olayın kurgusunu, deyim yerinde ise kendi senaryosunu anlatabilme imkanı verilmelidir. Sanığın savunmasını sanal gerçeklik gözlüğünü kullanmak suretiyle yapmak istediğinde, bu talebine engel olacak bir düzenleme olmadığı gibi, CMK m.67/6, m.206, m.207, m.215, m.216, m.217 bunu gerekli kılmakta, iddia ve savunma dokunulmazlığı, adil/dürüst yargılanma hakkı ve hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasanın 36. maddesi sanığa bu imkanın tanınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu tür taleplere karşı; “Ne lüzum var, dosyada biz her şeyi izliyoruz, görüyoruz, dinliyoruz.” yerine, “Ne zararı var, ne kaybederiz?” şeklinde yaklaşmak, talebin davayı uzatmak amacıyla yapıldığına dair ön kabul yerine, talebe savunma hakkı penceresinden bakmak gerekir. Unutulmamalıdır ki; savunma hakkının özünde sanığın masum olduğuna dair kabul yer almaktadır, ancak bu masumiyet mutlak değildir, elbette aksi ispat edilebilir, nitekim CMK m.223/5 de bunun için vardır, davayı gören bağımsız ve tarafsız mahkeme de önyargısız bir şekilde tarafların haklarını gözeterek, kovuşturmayı yürütüp tamamlar, sonuçta CMK m.217 çerçevesinde bir karar verir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Alperen Gözükan
(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
---------
[1] https://www.hukukihaber.net/goruntu-ve-ses-kayitlarinin-durusmada-izlenip-dinlenmemesi-sorunu
[2] Benzer yönde bkz. Yargıtay 14. CD., 25.02.2016 tarihli, 2016/353 E. ve 2016/1844 K. sayılı kararı; Yargıtay 6. CD., 27.05.2015 tarihli, 2013/12467 E. ve 2015/40956 K. sayılı kararı; Yargıtay 10. CD., 04.04.2017 tarihli, 2014/3072 E. ve 2017/1332 K. sayılı kararı.
[3] Hakim, olayı sanal gerçeklik gözlüğü takarak 'sanığın gözünden' izledi! https://www.hukukihaber.net/hakim-olayi-sanal-gerceklik-gozlugu-takarak-sanigin-gozunden-izledi https://www.local10.com/news/local/2024/12/17/broward-judge-dons-virtual-reality-headset-in-whats-thought-to-be-a-courtroom-first/
[4] https://www.netser.com.tr/tr/blog/sanal-gerceklik-nedir
[5] İzzet Özgenç - Cumhur Şahin, “İddia ve Savunma Hakkı”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2001, s.6.