5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler’’ bölümünde, ‘‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında 258.maddede yer almaktadır. TCK m.258 uyarınca:‘’(1)Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. (2)Kamu görevlisi sıfatı sona erdikten sonra, birinci fıkrada yazılı fiilleri işleyen kimseye de aynı ceza verilir.[1] İşbu maddenin birinci fıkrasında; kamu görevlisinin, görevi nedeniyle elde edilen sırrın açıklanmasının, yayınlanmasının veya başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştırmasını suçun tipikliği olduğunu yani suçun maddi unsurlarından bahsedilmektedir. İkinci fıkrada ise kamu görevlisi statüsü sona erse dahi bu sadakat borcunun devam ettiğine değinilmektedir. 

765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, Sırrın masuniyeti aleyhinde cürümler başlığı altında, 198.maddede Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu düzenlenmekteydi; ‘’Bir kimse resmi mevki veya sıfatı veya meslek ve sanatı icabı olarak ifşasında zarar melhuz olan bir sırra vakıf olup ta meşru bir sebebe müstenit olmaksızın o sırrı ifşa ederse üç aya kadar hapis ve elli liraya kadar ağır cezayi nakdiye mahkûm olur. Eğer zarar vakı olmuş ise cezayı nakdi elli liradan az olamaz’’şeklinde düzenlenmekteydi.[2]

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu; görevi gereği gizli bilgilere erişimi olan bir kişinin bu bilgileri yetkisiz kişilere veya kamuya ifşa etmesi eylemi olarak tanımlanmaktadır. Bu tür bilgiler devletin güvenliği, kurumun işleyişi veya bireylerin mahremiyeti açısından önem taşımaktadır. Kamu görevlileri, görevlerinden kaynaklanan erişim yetkilerini kullanırken bu yetkilerini sadakat borcuna uygun şekilde kullanmakla yükümlüdürler.[3]

Toplum içerisinde bir kişinin kendisine yakın hissettiği ve güvendiği kişilere sırlarını açıklaması hayatın olağan akışına uygundur. Bu durum kişiler arasındaki samimiyet ve güven duygusundan kaynaklanabileceği gibi, herhangi bir zaruret dolayısı ile de söz konusu olabilmektedir. Kişilerin “sadece kendilerini ilgilendiren” özel hayatlarına ilişkin sırlarını üçüncü kişilere açıklamalarını inceleme konusu suç kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.[4]

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, ‘’ Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiş olup TCK m.258’de düzenlenmektedir. Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunda korunan hukuki değer, kamu hizmetinin güvenliği, saygınlığı ve devletin işleyişine duyulan güvendir. Bu suç, kamu görevlilerinin görevleri gereği öğrendikleri sırları ifşa etmelerini engellemeye yöneliktir ve devletin işleyişinin düzgün, güvenilir ve kamu yararına uygun bir şekilde sürdürülmesini amaçlamaktadır.

Bu suçun düzenlenmesi, kamu görevlilerinin görevleri sırasında edindikleri bilgilere sadık kalmalarını ve bu bilgileri kişisel veya başka çıkarlar doğrultusunda kullanmamalarını sağlamak amaçlı bir düzenlemedir. Bu şekilde, devletin ve kamu kurumlarının işleyişine yönelik toplumun güveni korunmakta ve kamu düzeni sağlanmaktadır.

Mevzuatımızda meslek sırrının açıklanmasının yasaklandığı ancak cezai sonuçların bağlanmadığı hükümlerle birlikte, özel ceza kanunlarında meslek sırrının ifşa edilmesi halinde ceza yaptırımı öngören çeşitli hükümler mevcuttur.[5] Bununla birlikte, TCK m.258’de düzenlenen göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun, mevzuatta özel olarak düzenlenen diğer sırrın ifşası suçlarına göre genel nitelikte bir hüküm olduğu; Bu nedenle de eylemin başka bir kanun maddesinin kapsamına girmesi durumunda cezanın miktarına bakılmaksızın söz konusu özel kanun hükmünün TCK m.258 hükmüne nazaran öncelikle uygulanması gerektiği belirtilmiştir.[6]

MADDİ UNSURLAR

SUÇUN KONUSU

Bu suç, kamu görevlisinin görevine ilişkin sır niteliğinde olan bilgileri yetkisi olmayan kişilere açıklaması durumunda işlenmiş olur. Bu suçun konusunu, kamu görevlisinin görevi gereği öğrendiği ve gizli kalması gereken bilgiler oluşturur. Bu bilgiler, devletin güvenliği, iç ve dış politikası, kamu düzeni, ekonomik çıkarları veya kamu hizmetinin gereği gibi işleyişi ile ilgili olabilir. Devleti ilgilendiren konulara ilişkin bazı bilgilere edinilmesi sonucu bir ifşa söz konusu olduğunda bu düzenleme ayrı suç olarak kanunda belirtildiği için burada bu hükmün uygulaması değil TCK madde 326-329 ile karşı karşıya kalınması gündeme gelecektir.

Suçun oluşabilmesi için, açıklanan bilginin sır niteliğinde olması ve bu bilginin yetkisiz kişilere açıklanması gerekmektedir. Ayrıca, suçun oluşması için bilginin açıklanması yeterlidir; açıklanan bilginin kullanılması veya bir zarara neden olması şart değildir.

SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen özgü suçlardan biridir. Yani bu suçu yalnızca belirli bir statüye veya göreve sahip kişiler, yani kamu görevlileri işleyebilmektedir. Bir kişinin bu suçu işleyebilmesi için, görevi gereği öğrendiği bir sırrı açıklaması gerekmektedir. Dolayısıyla, bu suçun işlenebilmesi için failin kamu görevlisi olması zorunludur, bu da onu özgü suç kategorisine sokmaktadır.

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun mağduru, bu suça konu olan sırların korunması gereken kamu düzeni, kamu güvenliği ve devletin güvenliği gibi genel olarak kamusal yararlardır. Bu anlamda suçun mağduru birey değil, devlettir. Suçun işlendiği durumlarda, kamu hizmetinin etkinliği ve güvenilirliği zarar görebilir, bu nedenle toplumun geneli bu suçtan etkilenmiş olur. Bu suçun mağduru, bireylerden ziyade, devletin kendisi ve devletin temsil ettiği kamu düzeni ve güvenliğidir.

FİİL, NETİCE VE NEDENSELLİK BAĞI

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun fiil unsuru, kamu görevlisinin görevine ilişkin sır niteliğindeki bilgileri yetkisi olmayan kişilere açıklamasıdır. TCK 258.madde birinci fıkrada, ‘’ gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran…’’ denilmek suretiyle suçu meydana getirecek olan icra hareketleri sınırlı şekilde sayılmıştır.  Bu suçun fiil unsuru, "açıklama" eylemiyle gerçekleşmektedir. Açıklama, sözlü, yazılı, dijital ya da başka bir şekilde olabilir. Önemli olan nokta, bu bilgilerin sır niteliğinde olması ve bu sırların kamu görevlisi tarafından, yetkili olmayan kişilere ifşa edilmesidir. Fiil unsuru, sır niteliğindeki bilgilerin herhangi bir şekilde açıklanmasıyla tamamlanmış olur; yani bilginin açıklanması, suçun oluşması için yeterlidir. Açıklamanın sonucu olarak bir zarar doğup doğmaması veya bilginin kullanılıp kullanılmaması önemli değildir.

Yayınlama, failin görevinin gereği olarak gizli kalması gereken söz konusu bilgileri, basın, radyo-televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarıyla kamuya duyurmasıdır.[7] Gizli kalması gereken bilginin mutlaka haber konusu yapılmış olmasına gerek bulunmayıp; makale, fıkra veya diğer türlü ifade aracının konusu yapılmış olması da yayınlama sayılmaktadır.[8]

Başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştırma, failin, içeriği gizli kalması gereken işlemin bilgisine ulaşılmasına imkân sağlamasıdır.[9] Failin gizli kalması gereken bir bilginin yetkisiz kişiler tarafından öğrenilmesini sağlamak amacıyla yaptığı her türlü eylemi ifade etmektedir. Bu eylem, bilgiyi doğrudan açıklamak zorunda olmadan, bilginin yetkisiz kişilere ulaşmasına olanak tanıyacak şekilde hareket etmeyi de kapsamaktadır.

Örneğin, bir kamu görevlisinin gizli bir belgenin saklandığı yeri yetkisiz kişilere bildirmesi, bu bilginin edinilmesini kolaylaştırmak anlamına gelmektedir. Bilginin bizzat fail tarafından açıklanması gerekmeyebilir; ancak failin eylemi, bilginin ifşa edilmesine zemin hazırlıyorsa, bu durum "başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştırma" olarak değerlendirilir ve suçun oluşumu için yeterlidir.

"Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması" suçunda netice, failin eylemi sonucunda gizli kalması gereken bilginin yetkisiz kişiler tarafından öğrenilmesidir. Göreve ilişin sırrın açıklanması suçu sırf hareketli bir suçtur. Bu nedenle fiilin icrası suçun oluşumu için yeterli olmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 258. maddesi, sır niteliğindeki bilginin açıklanması eylemini suç olarak düzenler ve bu suçun tamamlanabilmesi için neticenin gerçekleşmesi, yani bilginin başkaları tarafından gerçekten öğrenilmesi ya da kullanılmasına gerek yoktur. Suçun oluşması için failin eylemi (bilginin açıklanması, yayınlanması veya bilgi edinmenin kolaylaştırılması) yeterlidir. Bu eylem gerçekleştiğinde suç tamamlanmış sayılır ve netice olarak bilginin ifşası suçun hukuki anlamda oluşumu için yeterlidir. Başka bir deyişle, bilginin açıklanması sonucunda herhangi bir somut zarar doğması ya da bu bilginin kullanılması şart değildir; açıklama fiili, suçu meydana getiren yeterli bir neticedir. Bu nedenle, "neticesi" olarak, bilginin açıklanması sonucu doğabilecek potansiyel zararlar, kamu hizmetinin güvenilirliği, devletin güvenliği ya da kamu düzenine duyulan güvenin sarsılması gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Ancak suçun oluşması için bu tür sonuçların fiilen ortaya çıkması gerekli değildir. 

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunda nedensellik bağı, suçun oluşabilmesi için failin gerçekleştirdiği eylem ile suçun neticesi arasında bulunması gereken ilişkiyi ifade etmektedir. Kamu görevlisinin görev gereği öğrendiği gizli bilgiyi açıklaması, yayınlaması veya başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştırması sonucu gizli bilginin yetkisiz kişiler tarafından öğrenilmesi neticeyi oluşturmaktadır. Failin eylemi sonucunda gizli bilginin yetkisiz kişilere ulaşması veya yayılması gerçekleşmelidir. Ancak, Türk Ceza Kanunu'nda suçun oluşumu için neticenin gerçekleşmesi şartı aranmaz; yani bilginin başkaları tarafından gerçekten öğrenilip kullanılmasına gerek bulunmamaktadır. Failin eylemi, bilginin ifşasına neden olacak potansiyel bir durum yaratmışsa, nedensellik bağı kurulmuş olur.

MANEVİ UNSURLAR

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu bakımından failin genel kastı aranmaktadır. Fail, TCK madde 21/1 anlamında bilerek ve isteyerek göreve ilişkin sırrı açıklama fiilini gerekleştirmesi gerekmektedir. Yani fail, gizli bilginin açıklanmasının suç teşkil ettiğini ve bu bilginin yetkisiz kişilerle paylaşılmasını istemelidir. Kanunda suçun taksirle işlenebileceğine dair bir bilgi verilmemiştir. Ancak kişi taksirle göreve ilişkin sırrı açıklar, yayınlar veya ulaşılmasını kolaylaştırır ise suçtan bahsedilemeyecektir.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Suçun bir diğer unsuru olarak hukuka aykırılığa baktığımızda bu unsur, gerçekleştirilen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi; fiilin tüm hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde olmasıdır. Fakat istisnai hâllerde hukuk düzenimiz, hukuka uygunluk nedenleri olarak tanımladığımız durumlarda şartların sağlanması halinde fiil artık suç teşkil etmez ve hukuka aykırılığı ortadan kaldırır. [10]  

5237 sayılı TCK madde 24 gereğince, kanun hükmünü icra eden kamu görevlisinin cezalandırılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre kanun hükmünün yerine getirilmesi dolayısıyla bir sırrın açıklanması durumunda eylem suç teşkil etmeyecektir.[11] Örneğin, kamu görevlisi görevi sırasında işlendiğini öğrendiği suçu bildirme yükümlülüğü altındadır. TCK madde 279 gereğince: “(1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır.[12]

Bu madde uyarınca; göreviyle bağlantılı olarak suç işlendiğini öğrenen kamu görevlisi bunu bildirmekle yükümlüdür. Bu bağlamda kamu görevlisi suçu bildirirse göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu oluşmayacaktır. İlgilinin rızası yani; sırrın sahibi olan merciin bunun açıklanmasına rıza göstermesinin, ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Zira bu gibi hallerde yetkili merciin emri veya muvafakati bilginin “sır” olma niteliğini kaldıracağından, fiil suç olmaktan çıkar. [13]

TCK m. 28’de düzenlenen cebir, şiddet, korkutma ve tehdit halinde, gizli kalması gereken belge, karar, emir ve diğer tebligatın açıklanması, yayınlanması veya başkalarının bilgi edinmesinin kolaylaştırılması halinde, kamu görevlisi faile ceza verilemeyeceği; cebir, şiddet, korkutma ve tehdit kullanan kişilerin suçun faili sayılacağı ifade edilmiştir.[14] Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu ile meşru savunmanın bağdaşabilmesi mümkün olmadığı görülmektedir. Zira adli makamlar dışında savunma hallerinde, memurun idareye zarar verme hakkının bulunmadığı kabul edilmektedir.[15]

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, sırf hareket suçudur. Hareketin yapılmasıyla suç tamamlandığından kural olarak bu suça teşebbüs mümkün değildir. Bu bağlamda sırrın ifşa olmasına yardımcı ya da açıklanmasını kolaylaştıran herhangi bir durumda suç tamamlanmış olur. Ancak bazı hallerde suç teşebbüste kalabilmektedir. Örneğin, açıklamanın posta yoluyla yapılacağı durumlarda failin mektubu postaya vermesi ancak muhataba ulaşmadan ele geçirilmesi[16] ya da kamu görevlisinin görevi nedeniyle öğrendiği gıda kontrolü yapılacağına ilişkin bilgiyi esnafa telefonla bildirirken arıza nedeniyle karşı tarafın konuşmayı anlayamaması[17] durumunda suça teşebbüs edildiği belirtilmektedir.[18]

İŞTİRAK

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu özgü bir suçtur. Özgü suçlar yapısı gereği ancak belirli sıfata sahip kişiler tarafından işlenen suçlardır. Dolayısıyla, göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunda, failin münhasıran kamu görevlisi olabileceği; kamu görevlisi olmayanların ise suça azmettirme veya yardım etme biçiminde iştirak edebilecekleri ifade edilmiştir.[19]  Fail eylemlerini gerçekleştirirken kamu görevlisi sıfatı bulunmayan kişilerin suça iştirakleri söz konusu olduğunda iştirak eden kişiler hakkında TCK’nın 40/3 maddesi uyarınca azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulmaları gündeme gelecektir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta eylemin en azında teşebbüs aşamasına varmış olması gerekmektedir.

İÇTİMA

 Bir suç işleme kararı kapmasında fail değişik zamanlarda suçu birden fazla kez işliyor ise TCK’nın 43/1 maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinden sorumlu tutulur. Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunda içtima, şu şekillerde değerlendirilebilir:

Fikri içtima; Eğer fail, tek bir fiille birden fazla suç işlemişse (örneğin, aynı fiille hem göreve ilişkin sırrı açıklamış hem de devlet güvenliğine ilişkin bir suçu işlemişse), bu durumda en ağır ceza gerektiren suçtan cezalandırılır.

Zincirleme suç: Eğer fail, aynı suçu birden fazla defa ve birbiriyle bağlantılı olarak işlemişse, zincirleme suç hükümleri uygulanır ve ceza artırılarak verilir. Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, zincirleme suç şeklinde işlenebilmektedir.  Kamu görevlisinin açıkladığı gizli bilgilerin içeriğinin birden fazla kişiye ait olması durumunda tek bir suçtan söz edilecektir. Bununla birlikte, gizli bilgilerin aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda açıklanması halinde, failin cezasının TCK m. 43/1’e göre artırılması gerekmektedir.[20]

Kamu görevlisinin sırrını açıklaması için menfaat temin etmesi ya da bu konuda anlaşmaya varması halinde, hem TCK m. 252’deki rüşvet alma suçu hem de TCK m. 258’deki göreve ilişkin sırrın açıklanması suçlarının oluşacağı;[21] kamu görevlisinin menfaati elde etmiş olmasına rağmen sırrı açıklamaması halinde ise sadece rüşvet alma suçunun oluşacağı ifade edilmiştir.[22]

Öğretide göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun, TCK m. 257’de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçuna göre özel bir suç olduğu, dolayısıyla da göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun işlenmesi durumunda, failin ayrıca görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılamayacağı belirtilmiştir.[23]

SORUŞTURMA USULÜ, MÜEYYİDE VE ZAMANAŞIMI

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun soruşturulması ve kovuşturması için şikâyete gerek duyulmaz. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması re’sen yapılır. Bu suç tipi özgü bir suçtur. Bu bağlamda memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan dolayıyla yargılanabilmeleri için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulama alanı bulacaktır.[24]

Yetkili mahkeme kural olarak asliye ceza mahkemeleridir. Ancak failin sıfatı sebebiyle yetkili mahkeme farklılık gösterebilmektedir.[25] TCK madde 258 hükmünce suçun yaptırımı, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Ceza miktarı dikkate alındığında, dava zamanaşımı TCK madde 66/1fıkrası uyarınca: sekiz yıldır. Soruşturma ve kovuşturma yapabilmek amacıyla soruşturma izninin gerekmesi durumunda TCK madde 67’ye göre, söz konusu soruşturma izni verilene kadar dava zamanaşımı süresi duracaktır.

SONUÇ

Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişine karşı işlenen suçlar arasında yer almakta olup, kamu görevlilerinin görevleri sırasında elde ettikleri sır niteliğindeki bilgilerin korunmasını amaçlamaktadır. TCK m.258'de düzenlenen bu suç, kamu hizmetinin güvenliğini, saygınlığını ve devletin işleyişine duyulan güveni korumayı hedeflemektedir. Suçun oluşabilmesi için failin kamu görevlisi olması, sır niteliğindeki bilgiyi yetkisiz kişilere açıklaması, yayınlaması veya başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştırması gerekmektedir. Neticenin doğmuş olması şartı aranmamakla birlikte, bilginin açıklanmasıyla suç tamamlanmış sayılmaktadır. Bu suç, toplumun genelini etkileyen ve devletin güvenliğini tehlikeye atan ciddi bir suç olup, kamu görevlilerinin sadakat borcunun devamlılığına vurgu yapmaktadır. Göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu, aynı zamanda kamusal yararların korunmasını sağlayarak, devletin ve kamu kurumlarının işleyişine yönelik toplumsal güvenin sürdürülmesini amaçlamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bu düzenleme, kamu görevlilerinin, görevlerinden kaynaklanan yetkilerini sadakat ve hukuka uygunluk çerçevesinde kullanmalarını zorunlu kılmaktadır. Suçun işlenmesi durumunda ise ağır yaptırımlar öngörülerek, bu tür eylemlerin caydırıcılığı artırılmaya çalışılmaktadır.

Örnek bir Yargıtay kararında; “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/2. maddesinde yer alan ‘…Ticaret sicili müdürü ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılır’ şeklindeki hüküm gereğince gerek şüpheliye atılı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257/1.maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçu gerekse iddialar kapsamında aynı Kanun’un 258/1. maddesinde tanımlanan göreve dair sırrın açıklanması suçunun göreve dair suç olmalarından dolayı şüpheli hakkındaki soruşturmanın 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre merciinden izin alınmak suretiyle yapılması gerektiği, ancak soruşturma izni alınmadığı anlaşıldığından, soruşturma izni alınmadan verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” suçun izin mekanizmasının da doğru işletilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır.  (Yargıtay 5. CD., E. 2016/1899, K. 2016/5004, 12.05.2016) [26]

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ALŞAHİN MEHMET EMİN, "Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu TCK m 258,"  Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2014.

DONAY, SÜHEYL, Meslek Sırrının Açıklanması Suçu, İstanbul, 1978.

EREM, FARUK- TOROSLU, NEVZAT, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8.Baskı, Ankara 2000.

ERMAN, SAHİR-ÖZEK, ÇETİN, Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 1992.

GÖKCAN, HASAN TAHSİN, Görevi Kötüye Kullanma, Zimmet, Banka Zimmeti, İrtikap, Rüşvet Suçları ve Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, (5237 sayılı TCK m.247-266), Ankara 2008.

HAFIZOĞULLARI, ZEKİ-ÖZEN, MUHARREM, Türk Ceza Hukukunda Devlet Sırrına Genel Bir Bakış, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68, Sayı:2010/1.

YAŞAR, OSMAN-GÖKCAN, HASAN TAHSİN-ARTUÇ, MUSTAFA, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 5. Cilt, Madde 197-251, 2. Baskı, Ankara 2014.

------------------

[1] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, m.258

[2] 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, m.198

[3] ÖZEN, M., & KÖKSAL, A. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s.189

[4] ALŞAHİN Mehmet Emin, “Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu (TCK m. 258)”, in. MÜHF-HAD, C. 20, S. 2, Y. 2014, s. 220.

[5] ÖZEN, M., & KÖKSAL, A. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s.194.

[6] ALŞAHİN, “Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu (TCK m. 258)”, in. MÜHF-HAD, C. 20, S. 2, Y. 2014, s. 226.

[7] ÖZEN, M., & KÖKSAL, A. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s.210.

[8] HAFIZOĞULLARI – EŞİTLİ, s. 123. Esas itibariyle, yayınlamanın, açıklamanın bir şekli olduğu belirtilmiş ve İCK m. 326’da, “yayınlamak” ifadesine yer verilmeyerek “açıklamak” ifadesiyle yetinildiği belirtilmiş; açıklama ifadesinin varlığı karşısında ayrıca yayınlama ifadesine yer verilmesinin ise isabetli olmadığı söylenmiştir. Bkz. ERMAN – ÖZEK, s. 148; DONAY, s. 110-111.

[9] HAFIZOĞULLARI – EŞİTLİ, s. 123.

[10] DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, s.254.

[11] HAFIZOĞULLARI, ZEKİ-ÖZEN, MUHARREM, Türk Ceza Hukukunda Devlet Sırrına Genel Bir Bakış, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68, Sayı:2010/1, s.29.

[12] ALŞAHİN, “Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu (TCK m. 258)”, in. MÜHF-HAD, C. 20, S. 2, Y. 2014, s. 242.

[13] ÖZEN, M., & KÖKSAL, A. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s.215.

[14] HAFIZOĞULLARI – EŞİTLİ, s. 124; HAFIZOĞULLARI – ÖZEN, Millete ve Devlete Karşı, s. 90.

[15] EREM, Özel Hükümler, s. 1357. Meslek sırrını açıklama suçu bakımından meşru savunmanın mümkün olabileceğine ilişkin görüş için bkz. DONAY, s. 130. Mehaz kanunun hazırlık çalışmaları sırasında maddeye, memurun adli makamlar huzurunda kendini savunma zarureti halinde bulunmasının hükmün uygulanmasına istisna sayılacağına dair bir kaydın eklenmek istendiği ancak daha sonra bu kaydın kaldırıldığı ifade edilmiştir.

[16] HAFIZOĞULLARI – EŞİTLİ, s. 123; HAFIZOĞULLARI – ÖZEN, Millete ve Devlete Karşı, s. 89.

[17] ALŞAHİN, s. 244.

[18] ERMAN – ÖZEK, s. 149.

[19] GÖKCAN, s. 641; ALŞAHİN, s. 244; YAŞAR – GÖKCAN – ARTUÇ, s. 7916

[20] ALŞAHİN, s. 245.

[21] ERMAN – ÖZEK, s. 151; EREM, Özel Hükümler, s. 1352-1353.

[22] ALŞAHİN, s. 247.

[23] 3 DOLCINI – MARINUCCI, s. 2408; ALŞAHİN, s. 245; MERAN, s. 160; YAŞAR – GÖKCAN – ARTUÇ, s. 7916.

[24] ERMAN – ÖZEK, s. 152; ALŞAHİN, s. 247. Yargıtay’ın aksi yönde kararları mevcuttur. “Dosya kapsamına göre; İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğince, göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunu işlediği iddia olunan şüpheliler hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma izni alınmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, şüphelilerin üzerine atılı göreve ilişkin sırrın açıklanması suçuna ilişkin soruşturmanın genel hükümlere tabi olduğu, keza 4483 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi gereğince görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümlerin saklı tutulduğu nazara alındığında, itirazın reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden….” (Yargıtay 5. CD., E. 2015/8967, K. 2015/17008, 04.12.2015) Karar için bkz. http://www.kazanci.com/ (11.12.2016)

[25] ALŞAHİN, s. 247.

[26]YARGITAY, 5. Ceza Dairesi, K. 2016/5004, 12.05.2016, http://www.kazanci.com/ (11.12.2016)