Yargıtay’ın yeni tarihli bir kararı ile, bir tarafı tüketici olan avukatlık sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların da tahkime elverişli olduğuna karar verilmiştir.[1]
Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, müvekkilin, mesleki veya ticari amaçlarla hareket eden bir kişi olması halinde, tahkime elverişlilik hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Fakat, müvekkilin, mesleki veya ticari amaçlarla hareket etmeyen bir kişi, yani tüketici, olması halinde, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği hususunda tereddüt vardı.[2] Ne var ki, bu tereddüt, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi tarafından, bir tarafı tüketici olan avukatlık sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların da tahkime elverişli olduğuna karar verilerek ortadan kaldırılmıştır.
Bilindiği gibi, ancak iki tarafın iradelerine tâbi olan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişlidir.[3] Fakat tüketici uyuşmazlıklarının, üstün bir menfaat gereği, iki tarafın iradelerine tâbi olmasına rağmen tahkime elverişli olmadığı konusunda görüşler bulunmaktaydı.[4] Avukatlık sözleşmeleri de, müvekkil mesleki veya ticari amaçlarla hareket etmeyen bir kişi ise, tüketici işlemi olduğundan[5] bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da tahkime elverişliliği hususu tartışmalı idi.
Karara konu olayda müvekkil, avukatı, boşanma ve mal rejimi davaları için vekil tayin etmiştir. Hâsılı, mesleki veya ticari bir amaçla hareket etmemektedir. Avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukat ile müvekkil arasında uyuşmazlık çıktığında, sözleşmedeki tahkim şartı uyarınca avukat, tahkim yoluna müracaat etmiştir. Hakem, avukat lehine karar vermiştir. Akabinde tahkim davasının davalısı olan müvekkil, hakem kararına karşı iptal davası açmıştır. İlk derece mahkemesi olarak görevli Adana Bölge Adliye Mahkemesi On Beşinci Hukuk Dairesi davanın reddine karar vermiş, tahkim davasının davalısı ve iptal davasının davacısı olan müvekkil kararı temyiz etmiştir. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi de iptal davasının reddi kararını onamıştır.
Dava konusu olayda, mesleki veya ticari amaçlarla hareket etmeyen, boşanma ve mal rejimi davası için avukatı vekil eden müvekkil, hakem kararının iptaline ilişkin talebinde uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığına yönelik bir iddiada bulunmamış ise de; tahkime elverişlilik, hakem kararının iptali istemi ile açılan davalarda mahkemece resen gözetilecek hususlardan olduğundan[6] ve ne ilk derece mahkemesi ne de temyiz incelemesini yapan Yargıtay, tahkime elverişlilik hususunda bir sorun gördüklerinden, hakem kararının iptali talebi reddedilmiştir.
Kararda tartışılmasa da, konuya bir de tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar açısından bakmakta fayda bulunmaktadır. Haksız şart, tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartı olarak tanımlanmış ve bu türden şartların kesin olarak hükümsüz olacağı belirtilmiştir.[7] Bir sözleşme şartının münferiden tüketici ile müzakere edildiğini ispat için delil ikame yükünün de sözleşmeyi düzenleyende, yani tüketicinin karşısındaki tarafta olduğu açıkça tespit olunmuştur.[8] Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik’te de açıkça “Tüketicinin … hukuki düzenlemelerde öngörülmemiş bir hakeme müracaatını öngörme” şeklindeki bir şartın, az yukarıda belirtildiği biçimde, tüketicinin karşısındaki tarafça, münferiden müzakere edildiği ispatlanamadığı müddetçe, haksız şart olarak addedileceği belirtilmiştir.[9] İncelenen kararda, tüketici tarafından, tahkim şartının haksız olduğu ileri sürülmemiş, yargılama yapan ilk derece mahkemesi ve temyiz merciince de bu husus irdelenmemiştir.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın bu kararından itibaren, bir tarafı tüketici olan avukatlık sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunu ve bu türden avukatlık sözleşmelerine de tahkim şartının yazılabileceğini söylemek mümkün görünmektedir. Ne var ki, tahkim şartının müvekkille münferiden müzakere edilmesi ve bu hususun delillendirilmesi, anılan şartın haksız sayılmaması için önem taşımaktadır.
Şahap ALTUNHAN
----------------
[1] Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi, 19 Kasım 2024 Tarih ve E.2024/2704, K.2024/3706 Sayılı Karar.
[2] Aynı dairenin yakın tarihli, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğuna kanaat getirdiği iki olaydan birinde müvekkilin tapu iptali ve tescil davası için, diğerinde ise trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası için avukatlarını vekil tayin etmeleri hasebiyle, anılan kararlardan, müvekkillerin tüketici olup olmadıkları hususunda net bir çıkarım yapılamamaktadır; bkz. Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi, 15 Ekim 2024 Tarih ve E.2024/2981, K.2024/3075 Sayılı Karar; Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi, 8 Kasım 2023 Tarih ve E.2023/1944, K.2023/3131 Sayılı Karar. İşbu yazıda incelenen kararda ise, müvekkil boşanma ve mal rejimi davası için avukatı vekil tayin ettiğinden, tüketici olduğunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır.
[3] 6100 numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.408; 4686 numaralı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) m.1/4.
[4] Pekcanıtez H./Yeşilırmak A., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s.2773.
[5] 6502 numaralı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m.3/1-l; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 4 Ekim 2023 Tarih ve E.2022/1074, K.2023/879 Sayılı Karar; Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi 12 Aralık 2024 Tarih ve E.2024/195, K. 2024/4269 Sayılı Karar.
[6] MTK m.15/A-2-2-a; HMK m.439/2-g; Pekcanıtez H./Yeşilırmak A., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s.2774; Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi, 26 Haziran 2024 Tarih ve E.2023/4108, K.2024/2037 Sayılı Karar, § 7.
[7] TKHK m.5/1 ve 5/2.
[8] TKHK m.5/3.
[9] Ek-1/n. Bahis konusu bent, Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlara ilişkin 5 Nisan 1993 Tarih ve 93/13/EEC Sayılı AB Direktifi’nin Ek-1/q bendinden aynen çevrilmiştir.