TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HASİNE AKYÜZ VE MEHMET ARİF AKYÜZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/23361) |
|
Karar Tarihi: 14/1/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
|
|
Metin KIRATLI |
Raportör |
: |
Şehadet ÖZTÜRK |
Başvurucular |
: |
1. Hasine AKYÜZ |
|
|
2. Mehmet Arif AKYÜZ |
Vekili |
: |
Av. Ali BOZAN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda meydana gelen ölüm olayı hakkında yapılan ceza yargılamasının makul süratle yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Hasine Akyüz'ün oğlu, diğer başvurucu Mehmet Arif Akyüz'ün ise kardeşi olan Y.A. uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçu kapsamında Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 5/6/2009 tarihli kararı ile tutuklanarak Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. 9/6/2009 tarihinde 15 yaşındaki Y.A.nın Pozantı M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakli yapılmış ve aynı gün alınan kararla B-10 No.lu odaya yerleştirilmiştir.
3. Ceza İnfaz Kurumunda 16/8/2009 tarihinde saat 08.00'de yapılan sabah sayımında B-10 No.lu koğuşta bir kişinin eksik olduğu tespit edilmiş, aynı koğuşta tutuklu olarak bulunan M.E.Y., akşam sayımından sonra Y.A.yı kavga ederken öldürdüğünü beyan etmiştir. Y.A. yetkililerce yukarı kattaki yatakhane bölümünde ölü hâlde bulunmuştur.
4. Pozantı Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 17/8/2009 tarihinde bilirkişi eşliğinde otopsi işlemi gerçekleştirilmiş ve Adana Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinden 9/12/2009 tarihli otopsi raporu alınmıştır. Otopsi raporunun sonuç bölümünde Y.A.nın ölümünün "künt toraks travmasına bağlı seri kot kırıkları ile birlikte akciğer yaralanması, hemotoraks, bağla boğmaya bağlı mekanik asfiksi" sonucu meydana geldiği mütalaa edilmiştir.
5. Y.A. ile aynı koğuşta kalan suça sürüklenen 13 çocuk hakkında kasten öldürme suçu yönünden tefrik kararı verip ayrı soruşturma yürüten Başsavcılık, Y.A.nın ölümü olayında kusurları bulunduğunu değerlendirdiği infaz koruma memurları hakkında görevi kötüye kullanma suçundan 11/9/2009 tarihli iddianameyle kamu davası açmıştır.
6. Pozantı Sulh Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek infaz kurumu memurlarının yargılamasına başlamıştır. Yapılan yargılama sonucunda infaz koruma memurlarının gerçekleşen olayda kasıt veya taksirlerinin bulunmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verilmiştir. Pozantı Sulh Ceza Mahkemesince verilen 28/11/2011 tarihli karara karşı katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı kanun yoluna başvurmuştur.
7. Ceza yargılaması devam ederken başvurucuların başka yakınlarıyla birlikte olaydan doğan maddi ve manevi zararlarının tazmini talebiyle Adalet Bakanlığı (Bakanlık) aleyhine açtıkları tam yargı davası kısmen kabul edilerek sonuçlanmıştır. Başvurucu Hasine Akyüz lehine 24.269,22 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminat, başvurucu Mehmet Arif Akyüz ile diğer altı davacıya ayrı ayrı 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Ödenmesine karar verilen toplam manevi tazminat miktarı 22.000 TL'dir. Kararda davanın açıldığı 21/9/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödeme yapılmasına karar verilmiştir. Yargılamayı yürüten Adana 1. İdare Mahkemesi 14/12/2012 tarihli karar gerekçesinde; Ceza İnfaz Kurumunda personel yetersizliği bulunduğunun bizzat kurum müdürü tarafından yazılan yazılardan anlaşıldığı, davacılar murisinin kaldığı B-10 koğuşunda ölüm olayından kısa bir süre öncesinde de tutuklular arasında iki kez kavga ve dayak olayı olduğunun belirlendiği, sorumluların cezalandırılmasına rağmen gerekli önlemlerin alınmadığının açık olduğu belirtilerek dava konusu ölüm olayının meydana gelmesinde kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamakla sorumlu idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır. Anılan karar Danıştay Onuncu Dairesince 15/4/2016 tarihinde onanmış, Bakanlığın karar düzeltme talebi de 26/10/2020 tarihinde reddedilmiştir.
8. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 5. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) 26/5/2014 tarihinde sanıklar hakkında verilen beraat hükümlerinin bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararı gerekçesinde olaya ilişkin yargılaması ayrı yürütülen kasten öldürme suçu dosyasının onaylı örneği dosya arasına getirilmeden ve ifadesine başvurulması gereken tanıkların beyanları alınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi üzerinde durulmuştur.
9. Bozma sonrası Pozantı Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yapılan yargılamada bozma ilamı doğrultusunda deliller dosya arasına alınmış ve tanık beyanları tespit edilmiştir. Yapılan yargılama sonucu verilen kararda; olayın olduğu dönemde Ceza İnfaz Kurumunda çocukların tutulması nedeniyle gürültünün fazla olduğu, maktulün içinde bulunduğu odadan çıkan seslerin idareye ulaşmaması için suça sürüklenen çocukların önlem aldığı ve maktulün boğulma sesinin sanıkların bulunduğu yer itibarıyla duyulma ihtimali olmadığı gerekçeleriyle Kurum personelinin gerçekleşen olayda kasıt veya taksirinin olmadığı değerlendirilip üzerilerine atılı suçtan beraatlerine karar verilmiştir.
10. Mahkemece verilen 13/11/2015 tarihli beraat kararı katılanlar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya, Ceza Dairesinde olup temyiz incelemesi henüz sonuçlandırılmamıştır.
11. Başvurucular 25/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
12. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Başvurucular; yakınlarının devletin gözetimi ve denetimi altında öldürülmesine rağmen yakınlarının yaşamını korumakla görevlilerin cezalandırılmadığını, sanıkların görev ve sorumluluklarının ne olduğunun yargı mercilerince dikkate alınmadığını, yargılamaya konu ihmalin kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturduğunun dikkate alınmadığını, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılmadığını, eksik inceleme yapıldığını (Sebebi açıklanmamıştır.) ve delillerin değerlendirilmesinde hata yapıldığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Başvuru formunun bir örneği bilgi için Bakanlığa gönderilmiştir.
14. Başvurucuların iddiaları dile getirme şekli (makul sürede yargılanma hakkının sınırlarını aşan ve yargılamanın etkili olmadığına işaret eden iddialarda bulunmaları) ve infaz koruma memurlarının görevlerine yapılan vurgu dikkate alındığında başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılması mümkündür. Bu nedenlerle başvuru, yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında değerlendirilmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§52, 54; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 97).
17. Ölüme kasten neden olunması veya ölümün saldırı sonucu meydana gelmesi hâlinde etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğü ölüm olayı hakkında ceza soruşturması yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55). Bu tür bir soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamları resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeli, soruşturmayı makul bir özen ve süratle yürütmeli, soruşturma veya sonuçları, gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı ve meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınları soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmelidir (Serpil Kerimoğlu, §§ 57, 58; Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30;Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99). Bununla birlikte etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Anayasa’nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 98).
18. Olası cezai sorumluluğun tespiti adına yürütülen soruşturma sonrasında kovuşturma evresine geçilmiş ise bu aşama da Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olmalıdır (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 30; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 100).
19. Mevcut başvuruda başvuruya konu edilen yargılama sürecinde yapılan işlemler ve başvurucuların iddiaları birlikte değerlendirildiğinde başvuruda incelenmesi gereken mesele, yargılamanın makul bir sürat ve özenle yürütülüp yürütülmediğidir. Başvurucuların yargılamaya konu ihmalin kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturduğu iddiası bulunmaktaysa da bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki sorunları incelemek, bireysel başvuruya konu edilen yargısal süreçte şüpheli ya da sanık sıfatını taşıyan kişilerin suçlu veya suçsuz olduğunakarar vermek ya da söz konusu yargısal süreçte sanıklara verilen cezaların miktarını belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Umut Tamaç, B. No: 2014/13514, 18/7/2018, § 98). Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkıyla ilgili bir başvuruda incelediği husus, devletin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamındaki sorumluluğudur (Aysel Gezer ve diğerleri, 2021/9961, 2/11/2023, § 147). Bu nedenle Anayasa Mahkemesinden sanıklara isnat edilen eylemlerin vasıflandırmasını yapması beklenmemelidir.
20. Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yapılıp yapılmadığına ilişkin tespit başvuruya konu olayın kendi koşullarına, soruşturmadaki şüpheli veya sanık sayısına, suçlamaların niteliğine, olayın karmaşıklık derecesine ve soruşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlüklerin bulunup bulunmadığına göre farklılık gösterebilecektir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 91).
21. Somut süreçte başvurucuların yakınlarının Ceza İnfaz Kurumunda ölüm olayı 2009 yılında meydana gelmiş olup bu olay hakkında Başsavcılıkça yürütülen soruşturma bir aydan daha kısa bir sürede tamamlanmıştır. Pozantı Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 2011 yılında, yaklaşık iki yıl içinde karar verilmiştir. Ceza Dairesinin ilk bozma kararına ilişkin temyiz süreci yaklaşık iki buçuk yıl sürmüştür. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama bir buçuk yıla yakın bir sürede tamamlanmış olup bu karara karşı katılanlarca 2015 yılı son ayında ikinci kez kanun yoluna başvurulmuştur. Dosya, dokuz yılı aşkın süredir temyiz incelemesinde olup henüz sonuçlandırılmamıştır.
22. Başvuru konusu yargılamada ikinci kez yapılan temyiz incelemesinin dokuz yıldan fazla sürmesinin ve hâlen sonuçlanmamasının Ceza Dairesinin iş yükünden kaynaklanmış olabileceği anlaşılmakla birlikte yargılamadaki hiçbir unsur yargılamanın bu denli uzamasını ve henüz sonuçlandırılamamasını haklı kılmamaktadır. Bu sebeple başvurucuların yakınlarının ölümüyle ilgili soruşturmanın makul süratle yürütüldüğünün söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
23. Yapılan bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut olayda, soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve gerekli tüm delilleri elde etmesi sonucu makul bir sürede kovuşturma aşamasına geçildiği, savcılık soruşturması ve ilk derece yargılaması aşamasında ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve cezalandırılmasına imkân tanıyan bir sürecin işlediği görülmüştür. Fakat ikinci temyiz incelemesi aşamasında yaşanan gecikmeler nedeniyle on beş yıldan uzun süren ve devam eden yargılamanın -yakınlarını kaybeden başvurucuların davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği dikkate alındığında- özelde başvurucuların, genel olarak da toplumdaki diğer bireylerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından makul bir özen ve süratle yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucular, ihlalin tespiti ve her biri için ayrı ayrı 250.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
26. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 225.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 225.000 TL net manevi tazminatın başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Pozantı Asliye Ceza Mahkemesi (E.2014/372, K.2015/533) ile Yargıtay 5. Ceza Dairesine (E.2021/6608) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.