TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
OĞUZHAN DEMİRASLAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/44660) |
|
Karar Tarihi: 30/10/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Batuhan Salim YEŞİLKÖY |
Başvurucu |
: |
Oğuzhan DEMİRASLAN |
Vekili |
: |
Av. Yağız Alp DEMİR |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, fiziksel saldırı ve çıplak arama işlemine maruz kalınması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, polisler tarafından darbedilip çıplak aramaya tabi tutulduğu iddiasıyla 17/10/2020 tarihinde bir polis merkezine giderek konuyla ilgili şikâyetini bildirmiştir. Başvurucu bu müracaat üzerine kolluk görevlilerince alınan beyanında şu iddialarda bulunmuştur:
i. 16/10/2020 tarihinde arkadaşının kullandığı motosikletin arka kısmında seyahat etmektedir. Gitmek istediği yere vardığında motosikletten inmiş, arkadaşı yoluna devam etmiştir. Yürümeye başlamıştır. Beş kişilik polis grubu durması için ikazda bulunarak kendisine doğru koşmaya başlamıştır. Arkasını döndüğünde bir polis memurunun ona silah doğrulttuğunu görmüştür. Bu polis memuru ve daha sonra yanına gelen bir başka polis memuru zor kullanarak onu yüzüstü yere yatırmış ve kollarını ters kelepçe pozisyonuna getirmiştir. Bu esnada polis memurları kafasına iki kez tokat atmış, kafası eğik olduğu için kendisine kimin tokat attığını görememiştir.
ii. Polis memurları kendisinden motosikletin sürücüsü olan arkadaşını aramasını istemiş ve "Malı nerede taşıyorsun?" diye sormuştur. Cep telefonunu açtırmış ve arkadaşını aratmışlardır. Arkadaşına polis memurlarının kendisini yanlış anladığını ve bu sebeple yanına gelmesi gerektiğini söylemiştir. Polis memurları, konuşma esnasında arkadaşına mesaj verdiğini sanmış ve ona bir tokat daha atmıştır. Bu tokadın etkisiyle telefon elinden düşmüştür. Bu sefer polisler onu sırtüstü yere yatırmıştır. Kendisini açıklamaya çalışmış, bu esnada polis memurları bir tokat daha atmıştır.
iii. Polis memurları kendisini olay yerindeki polis arabasına götürüp arabanın içinde tüm kıyafetlerini çıkarmasını istemiştir. Tüm kıyafetlerini çıkarmış, bir polis memuru anüs bölgesine elindeki fenerle bakmıştır. Eliyle bu bölgeyi kapatmaya çalışmış, diğer polis memurları kafasını sert bir biçimde öne eğerek anüs bölgesine tekrar bakmış, bir şey bulamayınca kıyafetlerini giymesini istemiş, gidebileceğini söylemiştir. Bunun üzerine olay yerinden ayrılmıştır.
3. Başvurucunun iddiaları hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında olayın gerçekleştiği iddia edilen yer ile görevli olduğu belirlenen polis memurlarının kimlik bilgileri tespit edilmiş, olayla ilgili olarak düzenlenen tutanak temin edilmiştir. Söz konusu tutanağa göre başvurucunun da arka kısmında olduğu seyir hâlindeki motosikletin sürücüsü polis memurlarının bulunduğu kontrol noktasını fark edince uzak bir noktada durmuş, başvurucu motosikletten inmiş; sürücü motosikletle, başvurucu ise bir parkta yaya olarak kaçmaya başlamıştır. Bunun akabinde başvurucu, kolluk görevlileri tarafından yakalanmış, kaba üst araması ve kimlik kontrolü işlemlerine tabi tutulduktan sonra başvurucunun gitmesine müsaade edilmiştir.
4. Soruşturmada olay yerindeki kameralar incelenmiştir. Bu inceleme nedeniyle düzenlenen 29/10/2020 tarihli CD Çözümleme ve Görüntü İzleme Tutanağı'nda motosiklet sürücüsünün dur ikazına uymayarak kaçtığı ve başvurucunun resmî polis arabasının yanına getirildiği ancak araca bindirilip bindirilmediğinin tespit edilemediği ifade edilmiştir.
5. Soruşturmada ayrıca başvurucu hakkında adli muayene raporu alınmıştır. Raporda başvurucunun çenesinin ve başının sol tarafında hassasiyet olduğu açıklanmıştır. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 29/12/2020 tarihli raporda ise genel adli muayene raporunda tespit edilen hassasiyetin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu açıklanmıştır.
6. Soruşturma dosyasındaki kamera kayıtları bilirkişiye incelettirilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda sadece kapısı açık olan bir polis aracından bahsedilmiş, bu araç içinde bir zaman aralığında yanıp sönen bir ışık olduğu belirtilmiş ancak bu araca binen ya da araçtan inen herhangi bir kişinin tespit edilemediği ifade edilmiştir.
7. Soruşturmada Olay Tutanağı'nı hazırlayan polis memurlarının ifadesialınmamıştır.
8. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 8/3/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş; kararda olay nedeniyle düzenlenen tutanakta başvurucunun iddia ettiği gibi bir olaydan bahsedilmediği ve başvurucunun iddialarını destekleyecek tanık beyanı gibi somut bir delilin de ileri sürülmediği gerekçesiyle iddiaların soyut olduğu değerlendirilmiştir. Bununla beraber başvurucu hakkında düzenlenen adli rapor ve başvurucunun ifadesinde kolluk görevlilerinin darp eylemi sırasında telefon görüşmesi yaptığı ve tanığın da tokat seslerini duyduğuna ilişkin iddiaları hakkında herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Başvurucunun anılan karara yönelik itirazı, Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.
9. Başvurucu, nihai kararı 19/8/2021 tarihinde öğrendikten sonra 20/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu, polis memurlarının kendisine tokat atmasından ve polis aracınazorla bindirerek anüs bölgesinde arama yapmasından yakınmıştır. Ayrıca olaya dâhil olan polis memurlarının şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmamasından, telefonda tokat seslerini duyan tanığının dinlenmemesinden, bu telefon görüşmesinin HTS kayıtları getirtilerek tespit edilmemesinden, adli raporlarda belirlenen hassasiyet bulgusunun dikkate alınmamasından,bilirkişi raporunda polis arabasının içinde yanıp sönen bir ışığın tespit edilmesine rağmen bu durumun değerlendirilmemesinden, yalnızca polis memurlarının düzenlediği tutanağa itibar edilmesinden şikâyet ederek etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun gerekli usuli güvencelerden faydalandığı ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa’nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa’nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı, görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75).
15. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları, kişi üzerindeki etkisi ne olursa olsun ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde de güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 81).
16. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla yasaklanan muamelelerin varlığına ilişkin iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. Bu delillerin değerlendirilmesinde ise sözü edilen delillerin iddiayı makul şüphenin ötesinde ispat edip etmediği gözetilmelidir. Bununla birlikte yeterince ciddi, açık ve tutarlı emareler ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karineler de iddianın ispatı için yeterli kanıt teşkil edebilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 83).
17. Kişinin gözaltı veya tutukluluk gibi devletin kontrolü altında bulunduğu sırada yaralanması hâlinde yetkili makamlar, bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirmekle yükümlüdür (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95) zira bu tür olayların gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişimindedir (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).
18. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bireyin bir devlet görevlisinin hukuka aykırı ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir iddiası hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmayı yürüten kişiler olaya karışan kişilerden bağımsız olmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli ve soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103). Ayrıca soruşturma sonunda verilen karar, kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığıyla ilgili bir değerlendirme içermelidir (bazı değişiklikliklerle birlikte bkz. Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).
19. Başvurucu hakkında düzenlenen genel adli muayene raporunda başvurucunun çenesinin ve başının sol tarafında hassasiyet olduğu belirtilmiştir. Soruşturma dosyasında bulunan kamera kayıtlarını inceleyen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda yer alan "polis araçta bir zaman aralığında yanıp sönen bir ışık olduğu" yönündeki ifade, başvurucunun anüsüne bir polis memurunun fenerle baktığına ilişkin iddiasıyla uyumludur. Ayrıca başvurucu, telefonla görüştüğü sırada kendisine atılan bir tokat nedeniyle telefonun yere düştüğünü söyleyerek olayın tanığı olduğunu ifade etmiştir. Anılan hususlar başvurucunun kötü muameleye uğradığına ilişkin iddiasının savunulabilir olduğunu göstermektedir. Bu durumda başvurucunun iddiaları hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir. Ne var ki soruşturmada başvurucuya tokat atıp kendisini çıplak aramaya tabi tutan kolluk görevlilerini teşhis etmesi başvurucudan istenmemiş, başvurucunun olay anında telefon görüşmesi yapıp yapmadığı araştırılmamış, tanık olduğunu iddia ettiği kişi ile olay tutanağını düzenleyen kolluk görevlilerinin beyanlarına başvurulmamıştır. Ayrıca soruşturma, kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağın doğruluğu araştırılmadan bu tutanak esas alınarak sonlandırılmış ve verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda adli raporlar ile bilirkişi tarafından düzenlenen raporda yer alan "polis aracında bir zaman aralığında yanıp sönen bir ışık olduğu" yönündeki ifadenin başvurucunun iddialarını doğrulayıp doğrulamadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu bakımdan yürütülen soruşturma yetersiz olduğu gibi soruşturmanın fiilî olarak bağımsız yürütüldüğü kuşkuludur.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
21. Kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiği iddialarının incelenebilmesi için olayı çevreleyen maddi koşullar, inceleme yapmaya olanak verecek şekilde aydınlatılmalıdır. Olayın aydınlatılması ise ihlal iddiaları ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmasına bağlıdır. Başvuruya konu olayda olayı çevreleyen koşullar yeterince aydınlatılmadığından bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden inceleme yapılması mümkün görülmemiştir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden soruşturma yargılama yapılmasıyla birlikte 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma makamınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Başvurucuya manevi zararları karşılığında net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine dair iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2020/189318) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.