TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

K. İ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23928)

 

Karar Tarihi: 30/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mustafa ŞENOCAK

Başvurucu

:

Vekilleri

:

Av. Mustafa KAYMAK

 

 

Av. Seçkin TÜRKOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan gizli tanıkların sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

3. Komisyon 2020/24098 numaralı bireysel başvurunun hukuki irtibat nedeniyle 2020/23928 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, hakkaniyete uygun yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır.

6. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun örgüt yöneticisi olma suçundan cezalandırılması talebiyle 21/11/2013 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun gizli tanıkların anlatımları neticesinde atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.

7. İddianamenin kabulü ile açılan dava Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. Daha sonrasında devir işlemi nedeniyle yargılamaya Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) devam edilmiştir. Duruşma, kırk sekiz celsede bitirilmiştir. Celse arasında gizli tanıklar Yenidoğan 2, 2013/4 ve Yenidoğan 3'ün dinlenilmesine karar verilmiştir.

8. 22/6/2015 tarihli kırk birinci celsede Mahkemece duruşmada hazır olan gizli tanıklar Yenidoğan 2 ve 2013/4 dinlenmiştir. Gizli tanık Yenidoğan 2 alınan beyanında özetle; A.Ö. ve adamları herhangi bir kimseden bir şey istediklerinde veya birileriyle hoşlarına gitmeyen bir durum yaşadıklarında yanlarında bulunan adamlar ile her an silahlı eylem gerçekleştirebildiklerini,gerçekleştirdikleri silahlı eylemlerin para, güç gösterisi ve keyif için yapılan eylemler olduğunu, ortağının başvurucu Kadir İnan olduğunu, cezaevine girdiği zaman kendisine Kadir İnan’ın bakacağını söylediğini ifade etmiştir. Yine aynı celse dinlenilen gizli tanık 2013/4 alınan beyanında özetle; örgütün genellikle 20 yaş altı, uyuşturucu ticareti, adam öldürme, silah kullanma, taşıma, tehdit, gasp, hırsızlık gibi suç sicilleri olan şahıslardan oluştuğunu, A.Ö. isimli kişinin örgütün lideri olduğunu, Y.Ö.isimli kişinin başvurucu Kadir İnan ve adamlarını kullandığını, A.Ö. isimli kişinin Kadir İnan'ı bundan sonra yanına aldığını, örgüt içerisinde de kendisine karşı (başvurucu) bir saygı olduğunu, Kadir İnan'ın, A.Ö. liderliğindeki suç örgütünün yöneticisi olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu müdafii gizli tanıklara sorularını sormuş; aleyhe olan hususları kabul etmediğini ve gizli tanık anlatımlarına karşı esasla birlikte savunmasını yapacağını belirtmiştir. Yine aynı celse Mahkeme, gizli tanık Yenidoğan 3'ün temin edilememesi ve bundan dolayı duruşmanın uzunca bir zaman ertelenmesi nedeniyle dinlenilmesinden vazgeçilmesine, hazırlık ifadesinin bir sonraki celsede okunmasına karar verilmiştir.

9. Kırk ikinci celsede gizli tanık Yenidoğan 3'ün hazırlık beyanı duruşmada okunmuştur. Gizli tanık Yenidoğan 3 okunan beyanında özetle; A.Ö. isimli kişinin cezaevinden çıktıktan sonra silahlı 6-7 şahıs ile birlikte dolaştığını, A.Ö., Kadir İnan ve L.Ç.nin, N.A. isimli kişinin sözünden çıkmadıklarını ve birlikte hareket ettiklerini, Kadir İnan’ın uyuşturucu rantından dolayı ters düştüğü şahıslara karşı, cezaevinden firar ettikten sonra yanına topladığı yüzleri maskeli ve ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan çocuklar ile uyuşturucu tezgâhlarında duran torbacıları yaraladığı ve uyuşturucu pazarını ele geçirdiğini, Kadir İnan’ın Hıdırlık bölgesinde Yenidoğan semtinin tepe bölgesinde uyuşturucunun satıldığı tezgahları kendisine bağladığını ifade etmiştir.

10. Kırk yedinci celsede başvurucu müdafii esasa ilişkin savunmasını yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun gizli tanıkların anlatımları neticesinde örgüt yöneticisi olma suçunu işlediğinden bahisle mahkûmiyetine karar vermiştir.

11. Başvurucu, anılan karara karşı 4/3/2016 tarihinde temyiz başvurusunda bulunmuş; gerekçeli temyiz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra gizli tanık 2013/4'ü sorgulama imkânı bulamadığını ileri sürmüştür.

12. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 13/7/2020 tarihinde temyiz talebinin reddi ile hükmün onanmasına karar vermiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 5/8/2020 tarihinde öğrendikten sonra 26/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi" kenar başlıklı 177. maddesi şöyledir:

"(1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.

 (2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.

 (3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir."

15. 5271 sayılı Kanun’un "Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenilmeleri" kenar başlıklı 180. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.

 (2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.

 (...)

 (5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir."

16. 5271 sayılı Kanun’un "Doğrudan soru yöneltme" kenar başlıklı 201. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir."

17. 5271 sayılı Kanun’un "Delillerin ortaya konulması ve reddi" kenar başlıklı 206. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir."

18. 5271 sayılı Kanun’un "Duruşmada anlatılması zorunlu belge ve tutanaklar" kenar başlıklı 209. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada anlatılır."

19. 5271 sayılı Kanun’un "Duruşmada okunmayacak belgeler" kenar başlıklı 210. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez."

20. 5271 sayılı Kanun’un "Delilleri takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:

"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:

"Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

 (...)

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Fikret Karahan/Türkiye (B. No: 53848/07, 16/3/2021) kararında; beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların, sanık müdafiinin katıldığı ancak sanığın hazır bulunmadığı duruşmada dinlenmesinin yargılamanın adilliğini zedeleyip zedelemediğini değerlendirmiştir. Anılan karardaki belirlemelere göre silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılanan başvurucu, tanık E.A.nın gerçekleştirdiği fotoğraf teşhis işlemine ve soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanlarına dayanılarak cezalandırılmıştır (Fikret Karahan/Türkiye, § 54). Somut olayda E.A. yargılamanın yapıldığı mahkeme tarafından duruşmada dinlenmiştir. Tutuklu olarak yargılanan başvurucu ise E.A.nın beyanlarının tespit edildiği celsede hazır edilmemiştir. E.A.nın başvuranın huzurunda dinlenmemesi için iyi bir neden olduğuna dair bir tespite ulaşamadığını açıklayan AİHM, E.A.nın soruşturma aşamasındaki beyanının, mahkûmiyet kararının verilmesinde belirleyici bir delil olarak kullanıldığını kabul etmiştir (Fikret Karahan/Türkiye, §§ 42-46).

23. AİHM Fikret Karahan/Türkiye kararında, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın yargılamayı yürüten mahkeme huzurunda, sanığın katılmadığı celsede dinlenmesinin olumsuz sonuçları olacağını kabul etmiştir. AİHM bu durumda tanığın sanık müdafiinin hazır bulunduğu ve soru sorma imkânına kavuştuğu bir celsede dinlenmiş olmasının ortaya çıkan olumsuzların telafisi için yeterli düzeyde dengeleyici bir güvence olup olmayacağını tartışmıştır (Fikret Karahan/Türkiye, §§ 47-55). Öncelikle, AİHM sanığın katılmadığı bir celsede müdafiinin tanığa doğrudan soru sorabilmesinin -bazı durumlarda- yeterli bir karşı dengeleyici güvence olabileceğini kabul etmiştir (Fikret Karahan/Türkiye, § 54). Bununla birlikte AİHM bahsi geçen güvencenin yeterli düzeyde dengeleyici olup olmadığına karar verirken mahkûmiyet kararına esas alınan tanık beyanının güvenilirliğini sarsan unsurların bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Somut olayda tanığın, bilgi sağlaması karşılığında etkin pişmanlık düzenlemelerine göre belirli avantajlardan yararlanma imkanının doğduğuna ve duruşmada kendisine gösterilen fotoğraftaki kişinin başvurucu olduğundan emin olmadığına dair beyanına vurgu yapan AİHM, anılan delilin güvenilirliğinin zayıfladığını kabul etmiştir (Fikret Karahan/Türkiye, §§ 50-52).

24. AİHM, yargılamayı yürüten mahkeme huzurunda dinlenmesine bağlı olarak tanığın tavrı ve güvenilirliği hakkında gözlem yapma fırsatına sahip olunduğunu kabul etmiştir. Ayrıca kararda tanığın dinlendiği celsede başvurucu müdafiinin hazır bulunmasının bazı durumlarda savunma haklarının gözetilmesi bakımından yeterli olabileceği de belirtilmiştir. Buna ek olarak başvuranın, tanığın beyanlarından haberdar olduğu, bunların doğruluğuna ve güvenilirliğine itiraz etme ve olaylara ilişkin kendi yorumunu sunma fırsatına sahip olduğu da ifade edilmiştir (Fikret Karahan/Türkiye, § 54). Bununla birlikte ceza yargılamasının merkezinde başvurucunun fiziksel teşhisinin bulunduğunu ve bu hususta bir belirsizliğin oluştuğunu düşünen AİHM, anılan belirsizliğin müdafiin tanığı sorgulayabilmesiyle ortadan kaldırılamayacağını kabul etmiştir. Buna göre AİHM canlı teşhisin önemli rol oynadığı ve teşhisle ilgili belirsizliğin bulunduğu davalarda başvurucunun, tanığın beyanlarının tespit edildiği duruşmada bizzat bulunmasının büyük önem taşıdığını belirtmiştir (Fikret Karahan/Türkiye, § 55).

25. Tanık sorgulama hakkı yönünden ilgili uluslararası hukuk için ayrıca bkz. Abdulkerim Kahraman, B. No: 2020/37267, 11/5/2023, §§ 27-28; Nurcan Gülabi, B. No: 2015/15355, 23/5/2018, §§ 24-27.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 30/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu; gerekçeli kararda beyanlarına yer verilen tanıkların huzurda dinlenilmesi için Mahkemenin girişimde bulunmadığını, kendisine tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde; tanıkların beyanları alındığı, bu beyanlara karşı başvurucu ve müdafiiden itiraz ve savunmalarını sunmalarının istendiği, başvurucu ve müdafiinin söz konusu tanık ifadelerine yönelik savunmalarını Mahkemeye sunduğu ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir. Başvurucu, bireysel başvuru formunda beyanları hükme esas alınan gizli tanıklar Yenidoğan 2, 2013/4 ve Yenidoğan 3'ün ifadelerinin hükme esas alındığını ileri sürmüşse de istinaf ve temyiz kanun yolu başvuru dilekçelerinde tanık sorgulama hakkı itirazını gizli tanıklar Yenidoğan 2 ve Yenidoğan 3 açısından dile getirmemiş ve yalnızca gizli tanık 2013/4 yönünden ileri sürmüştür (bkz. § 11). Dolayısıyla kanun yollarına başvuru dilekçeleri ile tanık sorgulama hakkına yönelik bireysel başvuru formunda yer verilen anlatımlar birlikte değerlendirildiğinde gizli tanıklar Yenidoğan 2 ve Yenidoğan 3'ün beyanlarıyla ilgili olarak tanık sorgulama hakkı yönünden başvuru yolları usulüne uygun tüketilmediğinden başvurucunun anılan hakka yönelik ihlal iddiası yalnızca gizli tanık 2013/4'ün yargılama sırasında mahkûmiyet kararına esas alınan beyanıyla sınırlı olarak incelenmiştir.

1. Genel İlkeler

31. Anayasa Mahkemesi birçok kararında tanık kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda suçun iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki), devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı da tanık olabilir (Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015, § 35).

32. Anayasa Mahkemesi yine benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin birçok kararında tanık dinletme ve sorgulama hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.

33. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36; Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. Somut olayda Mahkeme gizli tanıkların anlatımları neticesinde örgüt yöneticisi olma suçunu işlediğini kabul ettiği başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Mahkûmiyet kararında başvurucunun duruşmada sorgulamadığı gizli tanıkların başvurucunun diğer örgüt lideri A.Ö.nün ortağı olduğu, örgüt içerisinde kendisine karşı bir saygı olduğu, A.Ö. liderliğindeki suç örgütünün yöneticisi olduğu, uyuşturucu rantından dolayı ters düştüğü şahıslara karşı, cezaevinden firar ettikten sonra yanına topladığı yüzleri maskeli ve ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan çocuklar ile uyuşturucu tezgâhlarında duran torbacıları yaraladığı ve uyuşturucu pazarını ele geçirdiği ifadeleri hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararda, duruşmada dinlenilen gizli tanık 2013/4'ün, başvurucunun (sanığın) da hazır bulunduğu bir celsede dinlenmemesine ilişkin olarak geçerli bir nedene yer verilmemiştir. Ancak böyle bir nedenin gösterilmemiş olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. Tanık sorgulama hakkına ilişkin yukarıda belirtilen testin diğer aşamalarının da değerlendirilmesi gerekir.

35. Mahkeme gerekçesinden anlaşılacağı üzere gizli tanık 2013/4'ün beyanının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici delil olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bu nedenle üçüncü aşama olarak savunma tarafının tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle karşılaştığı zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği belirlenmelidir.

36. Suç tipi için kanunda belirlenen cezanın ağırlığı arttıkça duruşmada hazır bulunarak savunma yapmanın da öneminin artacağı hususunda tartışma bulunmamaktadır (Mehmet Ergün [GK], B. No: 2019/34180, 25/7/2023, § 41). Diğer bir ifadeyle sanığın yokluğunda beyanları tespit edilen tanığın müdafii huzurunda dinlenmesinin yeterli bir dengeleyici güvence olup olmadığı tartışılırken suç tipi için kanunda belirlenen cezanın ağırlığı da dikkate alınmalıdır.

37. Buna karşılık başvurucunun yokluğunda beyanda bulunan tanığın, sanık müdafiinin katıldığı ve soru sorma hakkını kullanabildiği duruşmada dinlenmesi, -bazı durumlarda- yeterli bir dengeleyici güvence olabilir. Diğer bir ifadeyle sanık ile tanığın yüzyüze gelmesinin önem arz etmediği davalarda sadece müdafiin, sanığın yokluğunda dinlenen tanığa doğrudan soru sorabilme imkanına ulaşması yeterli bir karşı dengeleyici güvence olarak kabul edilebilir. Bahsi geçen güvencenin yeterli düzeyde dengeleyici olup olmadığına karar verirken tanık beyanının, fiziksel teşhise ilişkin olup olmadığının ve güvenilirliğini sarsan unsurların bulunup bulunmadığının tespiti önemlidir. Bu kapsamda tek ya da belirleyici delilin, fiziksel teşhise ya da maddi olaya ilişkin tanık beyanı olduğu bir ceza yargılamasında sanığın bu delilin güvenilirliğine etkili bir şekilde itiraz edebilmesi için tanık ile aynı duruşmada bulunması gerekebilir.

38. Somut olayda başvurucunun duruşma sırasında dinlenmediğinden şikâyetçi olduğu gizli tanık 2013/4, başvurucu müdafiinin katıldığı bir duruşmada dinlenmiş; müdafii bu duruşmada tanığa soru sorma hakkını kullanabilmiştir (bkz. § 8). Bu kapsamda gizli tanık 2013/4'ün beyanlarında geçen, örgütün genellikle 20 yaş altı, uyuşturucu ticareti, adam öldürme, silah kullanma, taşıma, tehdit, gasp, hırsızlık gibi suç sicilleri olan şahıslardan oluştuğu, A.Ö. isimli kişinin örgütün lideri olduğu, Y.Ö. isimli kişinin başvurucu Kadir İnan ve adamlarını kullandığı, A.Ö. isimli kişinin Kadir İnan'ı bundan sonra yanına aldığı, örgüt içerisinde de başvurucuya karşı bir saygı olduğu, başvurucunun, A.Ö. liderliğindeki suç örgütünün yöneticisi olduğu şeklindeki ifadeleri hükme esas alınmıştır.

39. Bu çerçevede gizli tanık 2013/4'ün, başvurucu müdafiinin de hazır olduğu celsede alınan ve başvurucunun örgütteki konumuna ilişkin beyanına karşı başvurucu, başvuru formunda soyut bir şekilde tanığın beyanlarına itibar edilemeyeceği, ifadelerin inandırıcılıktan ve gerçeklikten uzak olduğu ve ona dikte ettirildiği itirazında bulunmuş, ancak bunlar dışında hangi makul gerekçelerle tanığın kendisi tarafından da sorgulanması gerektiğine dairbir açıklama yapmamıştır. Tanık beyanının niteliği dikkate alındığında, başvurucu müdafiinin delilin güvenilirliğine ilişkin iddia ve itirazlarını başvurucu kadar etkili bir şekilde ortaya koyamayacağı söylenemez. Nitekim başvurucunun yokluğunda dinlenen tanık beyanına karşı müdafiinin, hazır bulunduğu duruşmada tanığı sorgulama ve itiraz etme imkânı olmuştur. Bunun dışında yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı da tanınmıştır.

40. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun tanığa soru sorma imkânını elde edememesiyle oluşan dengesizliğin müdafiinin tanığı sorgulayabilmesiyle ortadan kaldırıldığı kabul edilmelidir. Böylelikle gizli tanık 2013/4'ün başvurucu müdafii tarafından sorgulama imkânı bulurken başvurucu tarafından sorgulanamamasının yargılamayı bir bütün olarak adil olmaktan çıkarmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle tanık sorgulama hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.