T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/272 E., 2024/240 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/346 E., 2022/419 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarihli ve
2021/7943 Esas, 2022/960 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki zorunlu geçit hakkı tesisi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sivas 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi
4. Davacı vekili; müvekkilinin Sivas ili, Hafik ilçesi, Düzyayla köyünde bulunan 117 ada, 46 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, Hazineye ait komşu taşınmaz olan 45 parsel üzerinde eskiden beri tarım ve hayvancılıkta kullanılan bir yol bulunduğunu, burası dışında müvekkiline ait taşınmaza ulaşımı sağlayacak başka bir yol olmadığını ileri sürerek zorunlu ihtiyaç nedeniyle ve belirlenecek bedeli mukabilinde bu taşınmaz üzerinde müvekkiline ait taşınmaz lehine geçit irtifakı kurulmasını talep etmiştir.

Davalı Cevabı
5. Davalı vekili; geçit hakkı tesis edilmek istenen 45 parselin 14.04.2014 tarihinde Düzyayla köyü tüzelkişiliği adına ağaçlandırma yapılmak üzere tahsis edildiğini, yine 45 parselde dava dışı kişinin haksız işgal şeklindeki kullanımı ve kepçeyle yol açtırması nedeniyle tahliye ve ecrimisil işlemlerinin devam ettiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen yolun bu yer olduğunu, iddia edildiği gibi bu yerde önceden beri kullanılan bir yol bulunmadığını, davacının 46 parseli 2011 yılında iktisap ettiğini, bu durumun önceden makineli ziraat faaliyetlerinde başka alternatif yolların kullanıldığını gösterdiğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 747/2 nci maddesindeki koşulların söz konusu olmadığını, açılacak bir yolun Hazineye ait taşınmazın değerini azaltacağı gibi üzerinde yetiştirilecek ağaçlar için de olumsuz etki yaratacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı
6. Sivas 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.04.2016 tarihli, 2014/488 Esas, 2016/384 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulüne, fen raporunda davalıya ait 45 parsel sayılı taşınmazda A harfi ile gösterilen ve 491 m2 lik (1. alternatif) yol üzerinde geçit hakkı tesisine, depo edilen 1.475,73 TL irtifak bedelinin davalıya ödenmesine hükmedilmiştir.

7. Kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 07.05.2019 tarihli, 2016/11827 Esas, 2019/4073 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda; dava konusu 117 ada 46 parsel lehine 117 ada 45 parsel aleyhine fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 24.11.2015 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 491,91m2'lik 1. alternatif yoldan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş ise de aleyhine geçit kurulan 117 ada 45 parsel sayılı taşınmaz üçe bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğü bozularak geçit tesisine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken yeniden keşif yapılarak aleyhine geçit kurulan 117 ada 45 parselin 117 ada 47 ve 52 parsel sınırlarından 117 ada 45 parselin bütünlüğünü bozmayacak şekilde geçit hakkı tesisi mümkün olup olmadığını araştırarak fen bilirkişisi raporunda D ile gösterilen çeşmenin geçit dışında bırakılarak şimdi ki gibi ya da 117 ada 51 parselden genel yola bağlantısının mümkün olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de; kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir…” şeklindeki gerekçeyle hüküm bozulmuştur.

8. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 16.03.2021 tarihli, 2020/70 Esas, 2021/181 Karar sayılı karar ile; Hazine arazisi olan 45 parsel sayılı taşınmazın üçe bölünerek ekonomik bütünlüğünün bozulması ve çeşmeyi kapsamayan alternatif üretilmemesi hususları bozma nedeni yapıldığından yeniden keşif yapılarak olası alternatiflerin değerlendirildiği, keşifte dava konusu taşınmaz ve civar parseller gözlemlendiğinde, Hazine arazisi olan 45 parselin bozma öncesi hazırlanan krokide C ile gösterilen kısmının 500 m2 alanda düz ve tarım arazisi olduğu, kalan alanın eğiminin yüksek olduğu, D ile gösterilen alanda zeminde çeşme bulunmadığının görüldüğü, bilirkişilerce üretilen iki adet alternatiften ikinci alternatifin araçların manevrasını engelleyecek kadar kıvrımlı ve sürdürülebilir olmaması nedeniyle uygun olmadığının bildirildiği, birinci alternatif yol, çizimde taşınmazı ikiye bölüyor gibi görünse de B ile gösterilen kısmın zeminde eğimli taraçalandırılmış olması C ile gösterilen kısmın zeminde eğimsiz ve tarla olarak kullanılıyor olması nedeniyle ekonomik bütünlüğün bu iki taşınmaz için farklı olduğu, taşınmazın tümünde tek bir özgüleme olmadığından ekonomik bütünlüğün bozulmadığı, bu nedenle birinci alternatif yolun irtifak tesisi için uygun güzergah niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıya ait 45 parsel sayılı taşınmaz üzerinde fen bilirkişisi raporunda "1. Alternatif Yol" olarak gösterilen 532,18 m2 yer yönünden davacıya ait 46 parsel sayılı taşınmaz lehine sürekli geçit hakkı tesisine, tesis edilen geçit hakkının tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine ve kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline, karar kesinleştiğinde mahkeme veznesine depo edilen 2.299,02 TL geçit bedelinin 117 ada 45 parsel malikine ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı
9. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarihli ve 2021/7943 Esas, 2022/960 Karar sayılı kararı ile; “…İncelenen dosya kapsamına göre;
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "Mutlak geçit ihtiyacı" veya "Geçit yoksunluğu", ikincisine de "Nispi geçit ihtiyacı" ya da "Geçit yetersizliği" denilmektedir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir. Kaldı ki geçit davalarındaki diğer amaç, yol ihtiyacı içinde bulunan bir taşınmazın, kesintisiz olarak genel yola ulaşımını sağlamaktır. Somut uyuşmazlıkta mahkemece kurulan geçitle bölünemezlik ilkesi ve kesintisizlik ilkesi de ihlal edilmiş olmaktadır.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün "İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmemesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir. Şöyle ki; yararına geçit talep edilen 117 ada, 46 parsel sayılı taşınmazın geçit ihtiyacı içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz lehine kurulan geçit irtifakının, davalılardan Hazinenin mülkiyetinde olan 117 ada, 45 parsel sayılı taşınmazı üç parçaya bölecek biçimde tesis edildiği görülmektedir. Geçit davalarında aleyhine geçit kurulan parsellerin ekonomik kullanım bütünlüklerinin korunması gerekirken, aleyhine geçit kurulan taşınmazın kullanım şekli ve ekonomik bütünlüğü bozulacak şekilde kurulan geçidin kesintisiz olması gerektiği hususu da göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

O halde; mahkemece kesintisizlik ilkesine uyularak ve davalı parsel bölünmeyecek şekilde, mümkünse diğer alternatifler üzerinden, gerekirse teraslama yapılarak geçit tesis edilmesinin düşünülmesi gerekirken, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı
11. Mahkemenin 18.07.2022 tarihli ve 2022/346 Esas, 2022/419 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek ve bozma ilâmında diğer alternatifler değerlendirilerek gerekirse teraslama yapılması gerektiğinden bahsedilmiş ise de bilirkişilerin C ile gösterdikleri alanın %60-70 eğimli olduğu ve C ile B arasında zeminde ekonomik bütünlüğün bulunmadığı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; zorunlu geçit hakkı tesisine ilişkin davada, Mahkemenin irtifak tesis edilecek alanın tespiti yönünde yaptığı inceleme ve araştırmanın uyulan bozma kararının gereklerini yerine getirip getirmediği, burada varılacak sonuca göre söz konusu incelemenin yeterli ve varılan sonucun yerinde kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuyla ilgili kavram ve mevzuat hükümlerine değinilmesi faydalı olacaktır.

15. Türk Medeni Kanunu’nun 683 üncü maddesinde, içeriği “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” şeklinde belirlenen mülkiyet hakkı, eşya hukukunun bütünü göz önüne alındığından malike eşya üzerinde en geniş yetkileri sağlayan ayni haktır. Ancak mülkiyet hakkı, yalnızca bu hükümdeki yetkileri değil aynı zamanda bazı ödevleri de beraberinde getirir. Bu ödevler, mülkiyet hakkının niteliği icabı olup malikin bazı yetkilerini kısıtlar.

16. Kanun’da ayrıntılı olarak düzenlenen taşınmaz mülkiyetinin kapsamı, mülkiyet hakkının anayasal garantisi ve sosyal devlet ilkesi gereği kanunla veya kanunun izin verdiği şekilde tezahür edecek bir hukuki işlem yoluyla gerçekleşebilecek birtakım kısıtlamalara tabi tutulmuştur.

17. Sözlük anlamı “bir yere dayanma, bir şeyi destek yapma” olan irtifak hakkı da eşya hukuku açısından bir taşınmaza diğer bir taşınmaz yararına yük yüklemek anlamına gelir (Türk Hukuk Lûgatı- Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.I, s.592). Bu tanımdan hareketle irtifak hakkı, hak sahibine malikin eşya üzerindeki kullanma ve yararlanmayla ilgili yetkilerinin bir bölümünü veya tümünü sağlayan ya da malikin mülkiyetle ilgili yetkilerinin bazılarının kullanılmasını, hak sahibi yararına yasaklayan bir sınırlı ayni hak olarak izah edilebilir.

18. Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan, komşular yararına irtifak hakkı kurma yükümlülüğü getiren kısıtlamalarından biri ise zorunlu geçit hakkıdır. Taşınmazın genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malikinin tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı istemesi hâli olarak tanımlanabilecek (Türk Hukuk Lûgatı, s. 399) bu hak, 4721 sayılı Kanun’un 747 nci maddesinde “Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.

Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır.

Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.

19. Zorunlu geçit hakkı kurulabilmesi için mevcudiyeti aranan koşulları genel ve özel yasal koşullar olarak tasnif etmek mümkündür. Genel koşullar, kanun maddesinden hareketle, hakkın üzerinde kurulacağı taşınmazın özel mülkiyet konusu ve tapuya kayıtlı olması, geçit gereksiniminin zorunlu olması, tam bedelin ödenmesi olarak sıralanabilir. Geçit irtifakı tesis edilebilmesi için aranan özel koşullar ise taşınmazların önceki durumlarına ve mevcut yollara değer verilmesi, geçidin en az zarar verecek biçimde kurulması ve taraf çıkarlarının dengelenmesidir.

20. Geçit hakkı gibi komşuluk hukukundan doğan zorunlu irtifak haklarının kurulmasında, taşınmazındaki mülkiyet hakkı sınırlanan malik ile yararına zorunlu irtifak hakkı kurulan hak sahibi arasında eşyaya bağlı bir borç ilişkisinin doğar ve bu borç ilişkisinde her iki tarafın çatışan çıkarlarının dengelenmesi gerekir. Bu noktada iki malikin çatışan eşya hukukuna özgü çıkarlarının dengelenmesi açısından fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi önemli bir işlev görmektedir.

21. Geçit hakkı tesisinde fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereği, alternatifli güzergâhlar içerisinde lehine geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz maliki açısından en kısa ve en az giderli olanı değil; aleyhine geçit hakkı tesis edilebilecek taşınmaz malikleri açısından objektif olarak en az külfet yüklenecek ve en az zarar görecek olanının tercih edilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 14.09.2021 tarihli ve 2017/(14)7-1826 Esas, 2021/991 Karar sayılı kararı).

22. Genel yola çıkmak için davacının ihtiyacını karşılayacak seçenekler belirlenirken taşınmazların fiili durumunun yanı sıra ileride bu taşınmazların kullanılmasında meydana gelecek değişikliklerin de göz önünde tutulması gerekir.

23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; maliki olduğu 46 parsel sayılı taşınmazın genel yola ulaşım için zorunlu geçit ihtiyacı içerisinde olması nedeniyle davacının 4271 sayılı Kanun’un 747 nci maddesi çerçevesinde komşularından geçit hakkı isteyebileceği konusunda Mahkeme ve Özel Daire arasında anlaşmazlık bulunmamaktadır. İlk karar aşamasında Mahkemece davalı Hazineye ait 45 parsel sayılı taşınmazı üçe böler mahiyetteki yol güzergâhı tercih edilmiş, Özel Daire bu güzergâhın geçitle bölünemezlik ilkesi ile kesintisizlik ilkesini ihlâl ettiğini tespit etmiş ve yeni bir alternatif güzergâhın belirlenmesi gerekliliğine işaret etmiştir. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemenin bilirkişi marifetiyle tespit ettiği ve direnme kararına esas olan güzergâh da Hazine taşınmazını parçalara ayırmaktadır. Mahkeme, taşınmazların fiili kullanım durumları ve coğrafi özellikleri dikkate alındığında davalı taşınmazının bu geçit ile bölünmesinin ekonomik bütünlüğü bozmadığını, belirlenen (diğer komşu parseller sınırı yanından geçen) diğer alternatif yolun eğim ve dönüşler nedeniyle zirai kullanıma uygun geçit niteliği taşımadığı gerekçesine dayanmıştır. Oysaki yukarıda değinildiği üzere zorunlu geçit güzergâhı belirlenirken lehine irtifak tesis edilen taşınmazın ihtiyaçlarının mahiyeti yanında komşuluk hukukunun yarattığı kanuni zorunluluk nedeniyle mülkiyet hakkı kısıtlanacak taşınmazın durumu ve irtifakın bu taşınmaz üzerinde yaratacağı yükün ağırlığı da göz önünde bulundurulmalı, yalnızca lehine geçit hakkı tesis edilen taşınmaz için en elverişli güzergâh değil üzerinde geçit kurulacak taşınmaza en az zararı verecek alternatifler de değerlendirilmelidir. Hâlihazır durumda zeminde kullanılmakta olan bir yolun bulunması, bunun yanı sıra Hazine taşınmazının tesis edilen geçitle bölünmesiyle oluşan krokide C ile işaretli yaklaşık bir dönümlük alanın, kalan yaklaşık 38 dönümlük alandan farklı olarak daha düz olması ve ağaçlandırılmamış, üçüncü kişilerce tarla olarak kullanılıyor olması da tek başına bu yolun tercih edilmesine yeterli kabul edilemez. Zira bir bütün olan davalıya ait taşınmazdaki fiili yol ve sürülmek suretiyle ekim alanı olarak kullanım, fuzuli işgal teşkil eden üçüncü kişilere ait eylemlerle gerçekleştirilmektedir. Gerek bu durum gerekse ileride bu taşınmazın kullanımında meydana gelmesi muhtemel değişiklikler göz önüne alındığında, yüklü taşınmazın parçalara ayrılmasına ve iki ayrı sınırlı taşınmaz doğumuna neden olan hüküm, zorunlu geçit tesis edilirken en az zarar verme ve fedakârlığın denkleştirilmesi yönündeki değerlendirmede, ihtiyaç içinde bulunan taşınmazın daha fazla masraf yapmaması için irtifakın yüklü taşınmaz üzerinde yarattığı ağırlığın göz ardı edilmesi anlamına gelecektir.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde; Mahkemenin uyulan bozma kararı gereklerini yerine getirir şekilde inceleme ve araştırma yaptığı, bilirkişiler eliyle zemindeki alternatif ihtimallerin taşınmaz başında değerlendirildiği, bu değerlendirmede komşu taşınmazların durumu ve bilhassa eğim gibi coğrafi özellikler ile kullanımlarında ekonomik bütünlüğün bulunmayışının göz önünde tutulduğu, hükme esas yolun da bu değerlendirme sonucunda en uygun yer olarak belirlendiği, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu ve sair temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

25. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararın Özel Daire kararında gösterilen nedenlerle 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” hükmü gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

''K A R Ş I O Y''

Dava, 4721 sayılı Kanun’un 747 nci maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan (mutlak geçit ihtiyacı) veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan (nispi geçit ihtiyacı) taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunlu olup geçit ihtiyacı olan kişinin davasını öncelikle taşınmazların mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun taşınmaz malikine karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana yöneltmesi gerekir.

Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararı gözetilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir.

Bu çerçevede yapılacak değerlendirmede; geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının subjektif arzularına göre değil objektif esaslara uygun belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Somut olayda da davacının genel yola ulaşabilmek için zorunlu geçit ihtiyacı olduğu çekişmesizdir. Bu nedenle dava, davacıya ait taşınmazla genel yol arasındaki taşınmazın maliki olan Hazineye yöneltilmiştir. Mahkemenin verdiği ilk kararda Hazine arazisini üçe böler nitelikteki geçit güzergâhı benimsenmiş, bu karar Özel Daire tarafından yerinde görülmemiş ve bilhassa en az zarar verme, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkeleri çerçevesinde yeniden mahallinde inceleme yapılması ve başka alternatif güzergâhların tespit edilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir. Mahkemece söz konusu bozma kararına uyulmuş, mahallinde bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılmış, keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda kroki üzerinden bakıldığında Hazine arazisi bir bütünmüş gibi görülmekle beraber krokide B harfi ile gösterilen alanın %60 eğimli olduğu ve hâlihazırda ağaçlandırma alanı olarak kullanıldığı, geçit yolu olarak belirlenen alanın böldüğü ve C ile işaretlenen kısmın eğiminin diğer alana göre çok daha az olduğu ve fiili kullanım durumu itibarıyla da sürülerek tarla olarak istifade edildiği de gözetildiğinde ekonomik bir bütünlük taşımadığı, komşu parseller sınırından girinti yapılarak oluşturulacak geçiş alternatifleri üzerinde de durulmuş ise de bu sınırlar kenarından oluşturulacak bir yolun gerek eğim gerekse dönemeçlerin sıklığı nedeniyle tarımsal kullanım amacına elverişli olmayacağının mütalaa edildiği anlaşılmaktadır.

Bizzat zeminde yapılan incelemelerde alternatif güzergâhlar yönünden yapılan bu değerlendirmede davacının ihtiyaçları ile davalının menfaatinin yanı sıra bölgenin coğrafi ve topoğrafik yapısının bir arada gözetilerek mümkün olan en kısa, en makul ve objektif olarak en kullanışlı yolun belirlendiği, bu anlamda Mahkemenin uyulan bozma kararının gereklerini yerine getirdiği ve yeniden araştırma yapılmasının gerekmediği kanaatine varmış bulunmaktayım.

Hâl böyle olunca direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne iştirak etmem mümkün olmamıştır.