Ceza yargılamasında ispatın ölçütü, vicdani kanaattir. Anayasamızın 138. maddesi uyarınca yargıçlar, vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Yargılama yasamızın 217. maddesi uyarınca ceza yargıcı, delilleri vicdani kanaatine göre serbestçe takdir eder. Buna göre, maddi olayın ispatı, yani eylemin sanık tarafından işlenip işlenmediği, vicdani kanaate göre belirlenir.

Beccaria’ya göre, vicdani kanaatin oluştuğunu sezmek, onu tanımlamaktan daha kolaydır[1]. Gerçekten de vicdani kanaatin tanımını yapmak oldukça zordur.

Tanımlamaya, iki kelimenin sözlük anlamını araştırarak başlayacağız. Kanaat, görüş demektir. Görüş de bir olay üzerine varılan yargıdır[2]. Yargıcın görevi zaten budur: yargılama konusu olay hakkında bir yargıya varmak. O halde buradaki mesele, yargıcın bu yargısının vicdana dayanmasıdır.

Vicdan kavramının Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki tanımı şöyledir: “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan duygu[3]”.

Buna göre vicdan, bir duygudur. Bu duygu, doğruluk duygusudur. İnsanın, vardığı sonucun doğruluğunu dürüst bir biçimde sorgulamasıdır.

“Ceza Davalarında İspat” isimli eserimizde açıkladığımız üzere, kanımızca mahkûmiyet için yeterli ve gerekli olan vicdani kanaat, kesinlik hissidir. Karar verme ölçütünü en iyi anlatan kavram budur. Bu kavram, yabancı dillerden alınmıştır. Mahkûmiyet için gerekli kanaat, İngilizcede conviction olarak ifade edilmektedir ve bu kelimenin kökü çoğu dilde aynıdır (bkz. Fr., İt, İsp.). Bu kavramın anlamı ise, bir olay hakkında edinilen kesinlik hissidir.

Ceza yargıcı, sanığın suçlu olduğuna kesin bir şekilde inanmalıdır. Onun suçluluğu hakkında, vicdani olarak kendini sorguladığında, kesin bir duyguya sahip olmalıdır. Aksi düşünceyle, sanığın suçlu olmayabileceğine dair yargıcın içerisinde makul bir kuşku kalmamış olmalıdır. Bu kuşku, makul bir kuşkudur. Zira, bir olay hakkında %100 bir kanaat edinmek mümkün değildir. Bu soyut kuşku, epistemolojinin konusu olabilir.

Bu açıklamalar bağlamında vicdani kanaat, subjektiftir. Ancak, bu subjektiflik sınırsız değildir. Yargıcın vicdani kanaati, denetime tabidir. Bir başkasının vicdanını denetlemek, zorunlu olarak bunun objektif kısmının olmasını da sonuçlamaktadır.

Yargıcın vicdani kanaati, somut delillere ve mantık kurallarına dayanmak zorundadır. Varsayıma dayalı veya mantık kurallarına aykırı verilen mahkûmiyet hükmü, bu yönüyle denetime tabidir.

Bu denetimi sağlayacak olan şey hükmün gerekçesidir. Denetim yargıcı, hükmün gerekçesine baktığında, yargıcın vicdani kanaatini nasıl edindiğini, bunun somut delillere dayanıp dayanmadığını ve mantık kurallarına aykırılık barındırıp barındırmadığını anlamalıdır.

Eğer hükmün gerekçesinde, bariz bir mantıksızlık yoksa ve somut delillere dayanılmışsa, yalnızca hukuka aykırılık denetimi yapan temyiz yargıcı bunun ötesine geçememelidir. Dolayısıyla, bizim Yargıtayımızın yalnızca tutanakları okuyarak kendi edindiği kanaati, olay mahkemesinde delillerle doğrudan yüzleşen yargıçlara dikte etmesi, modern hukuk devletlerinin hiçbirisinde yapılmayan, bariz şekilde hatalı bir uygulamadan ibarettir. 

Son olarak, kanımızca vicdani kanaati en iyi anlatan, dünya yargılama yasalarının en güzel maddesi olan Fransız ceza yargılama yasasının 353. maddesini alıntılamakla yazımızı bitiriyoruz:

“Mahkeme başkanı, heyet müzakere için odaya çekildiğinde, odada yazılı şu cümleleri okur: ‘Yasa, yargıçlardan ve jürilerden nasıl ikna olduklarının hesabını vermelerini istemez; onları, karar verirken özellikle delillerin yeterliliği konusunda izlenecek herhangi bir kuralla yükümlü kılmaz. Onlardan; sanığa ve savunmasına karşı sunulan delillerin, akıllarında nasıl bir izlenim bıraktığını, sessiz ve derin bir düşünüş içerisinde samimi vicdanlarında aramalarını ister. Yasa onlara, görevlerinin tümünü kapsayan tek bir soruyu yöneltir: İçten bir biçimde kesin kanaat getirdiniz mi?’”

-------------

[1] İbrahim Burak Şen, Ceza Davalarında İspat, Ankara, Seçkin, 2024, s. 103 naklen Sami Selçuk, Suç Yargılama Süreci Hukuku, s. 160.

[2] https://sozluk.gov.tr/.

[3] https://sozluk.gov.tr/.