1. Genel Olarak Paylı Mülkiyet

Birlikte mülkiyette, eşya üzerindeki mülkiyet hakkı birden çok kişiye aittir. Birlikte mülkiyette eğer malikler belli paylarla mala malik iseler "müşterek (paylı) mülkiyet", belli payları olmaksızın ortaklık şeklinde mala malik iseler "iştirak (elbirliği) mülkiyeti" (iştirak halinde mülkiyet) söz konusu olur.

TMK’nin 688. maddesine göre, birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik iseler paylı (müşterek) mülkiyet söz konusudur. Paylı mülkiyette esas itibarıyla eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı söz konusu ise de, maliklerin sayısı birden fazla olup, maliklerin her birinin eşya üzerinde payları vardır. Paydaşlar arasında ne şahsi ne de hukuki bir bağ mevcut değildir. Paydaşların payları belirlidir. Payların belirlenmiş olması, fiili taksim edilmiş anlamına gelmez. Ortakların payları o şeyin tamamı üzerindedir. Paydaş payı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir. Tasarruf için kural olarak diğer paydaşların iznini almak zorunda olmasa da, diğer paydaşların TMK’nin 732-734. maddelerde düzenlenen yasal önalım hakkının dikkate alınması tasarrufu yapan paydaş için faydalı olacaktır. Paydaşın payı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilmesi kuralının bir istisnası da, edinilmiş mallara katılma rejimidir (TMK’nin 223/2.). Elbirliği mülkiyetinden farklı olarak paydaş payını tamamen veya kısmen başkasına devredebilir, rehnedebilir, ipotek ve taşınmaz yükü kurabilir. Ayrıca, paydaş payı üzerinde intifa hakkı da kurabilir. İntifa hakkı tüm eşya üzerinde kurulmaz, sadece paydaşın payı üzerinde kurulur. Ancak intifa hakkı sahibi hakkın özüne dokunamaz. Yine paydaş payı üzerinde intifa hakkı dışında hiçbir irtifak hakkı kuramaz. Çünkü maddi olarak bölünmüş bir mal söz konusu değildir.

“...Türk Medeni Kanununun 688. maddesine göre, paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir. Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur...[1]

“...paylı mülkiyetin konusu fiili olarak bölünmemiş eşya ve müşterek mülkiyet ise aynı hukuki statüde bulunan birden çok kişinin belirli bir eşyaya aynı anda paylı olarak malik oldukları bir topluluk mülkiyeti şeklidir. Paydaşların eşya üzerinde sahip bulundukları hisse maddi olarak (fiilen) bölünmüş olmayan soyut bir hisse niteliğindedir. Başka bir anlatımla fiziki bölünme değil, fikri bölünmenin söz konusu olduğu, dolayısıyla her paydaşın müşterek eşyanın her parçasında hakkının bulunduğu, ayrıca müşterek eşya ile ilgili bölünebilen yetkiler üzerinde her hissedarın payı oranında bağımsız hakkının bulunduğu, fakat bölünmeyen yetkilerde herkesi hakkının eşyanın tamamını kapsadığı açıktır...[2]

2. Paylı Mülkiyete Tabi Taşınmazlara Paydaş Olmayanlarca Elatılması Halinde Paydaşın Diğer Paydaşları Temsil Yetkisi

Yukarıda da belirtildiği üzere, paydaşlardan biri, tek başına üçüncü kişilere karşı elatmanın önlenmesi davasını açabilir. Çünkü her pay sahibi yani paydaş, payı üzerinde ferdi mülkiyetteki malik gibi hak ve yetkilere sahiptir. Bu nedenle paydaşlar bu davayı payları oranında açabilecekleri gibi, TMK’nin 693/1. maddesinde yapılan düzenlemeye dayanarak öteki paydaşları temsilen malın tamamı hakkında da açabilirler.

“...Hemen belirtmek gerekir ki; TMK’nin 693/son maddesi hükmü uyarınca paydaşlardan her biri bölünemeyen ortak menfaatlerin korumasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir. Diğer bir deyişle bir veya birkaç paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğu açık olup, davacının tek başına diğer paydaşları temsilen dava açabileceği kabul edilmelidir.

Öte yandan davacı 27 parsel sayılı taşınmaz paydaşı, davalı ise 26 parsel sayılı taşınmaz paydaşı olup, çekişme konusu 27 parsel sayılı taşınmazda davalının mülkiyetten veya sözleşmeden kaynaklanan korunacak yasal bir hakkı bulunmadığından intifadan men koşulunun aranmayacağı da açıktır.

Davalının mülkiyet iddiasının dava dışı 26 parsel sayılı taşınmaza dair olduğu ve 21/06/1994 tarih, 13/24 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek davacı paydaşın açtığı elatmanın önlenmesi davasının, mülkiyet hakkından kaynaklanan ayni hakkına üstünlük tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin taşınmazın tümü yönünden kabul edilmesi zorunludur (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2014/18786 K. 2016/7575 T. 23.6.2016)

“...Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, el atmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan deliller ile dava konusu taşınmazda davacılar ile dava dışı kişilerin paylı mülkiyet üzere kayden paydaş oldukları, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak çekişmeli taşınmazın bir bölümünü kullanmak suretiyle elattığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle el atmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur...”[3]

“...TMK’nin 693/son maddesinde: "Paydaşlardan her biri, bölünmeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir." hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda... davacının paydaşı bulunduğu taşınmaza, taşınmazla kayden ilgisi bulunmayan davalı tarafından haksız biçimde dikilen ağaçlar yönünden mütemmim cüz kuralının uygulanamayacağı ve kaldırılmalarının davacı tarafından tek başına istenebileceği açıktır.

Hal böyle olunca, taşınmaza dikilen ağaçların da kal'ine karar verilmesi ve... gerektiği hususlarının düşünülmemesi isabetsizdir...[4]

3. Elatmanın Önlenmesine İlişkin Hükmün Taşınmazın Tamamına İlişkin Olması Zorunluluğu

Elatmanın önlenmesi davası bir paydaş tarafından açılmış olsa dahi, taşınmaz paya bölünemiyorsa ve elatma taşınmazın tamamını ilgilendiriyorsa elatmanın önlenmesi davasının taşınmazın tamamı yönünden açılması ve hükmün de taşınmazın tamamı hakkında kurulmasında zorunluluk vardır.

“...Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.

21.06.1944 tarih ve 13/24 sayılı İnançları Birleştirme Kararında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 689. maddesinde düzenlendiği üzere paydaşların anlaşma ile dahi sınırlandırılamayacak hak ve yetkileri düzenlenmiş olup, paylı mülkiyette paydaşlardan birisi taşınmazın korunması amacıyla elatmanın önlenmesi davası açabilir. Bunun için tüm paydaşların birlikte hareket etmesi zorunlu değildir.

Çekişme konusu taşınmaz, TMK’nin 688. ve devamı maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine tabi olup davacının dava dışı kişilerle birlikte taşınmazda paydaş olduğu, davalının ise kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak taşınmazı kullandığı mahallinde yapılan keşif, tanık beyanları ve bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır. TMK’nin 693. maddesi hükmü uyarınca bir paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğu açıktır.

Yukarıda bahsedilen İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; paydaşın açtığı elatmanın önlenmesi davasının, mülkiyet hakkından kaynaklanan ayni hakkına değer verilmek suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin pay oranında değil, mutlak olarak, başka bir deyişle taşınmazın tümü yönünden kabul edilmesi zorunludur. Bu husus, Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde düzenlenen paylı mülkiyet hükümlerinin bir gereğidir. O halde, mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, pay oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir...”[5]

“...TMK 693/son maddesi hükmü uyarınca paydaşlardan her biri bölünemeyen ortak menfaatlerin korumasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir. Diğer bir deyişle bir veya birkaç paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğu açıktır. 21/06/1994 tarih, 13/24 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da; paydaşın açtığı elatmanın önlenmesi davasının, mülkiyet hakkından kaynaklanan ayni hakkına değer verilmek suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin pay oranında değil, mutlak olarak, taşınmazın tümü yönünden kabul edilmesi zorunludur. Bu durumda mahkemece TMK’nin bu açık hükmü karşısında davalının mutlak elatmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından tecavüz edilen kısmın sadece davacıların payına tekabül edecek kadarı bakımından davalının müdahalesinin men'ine karar verilmesi doğru olmamıştır...”[6]

Aydın Tekdoğan

Avukat

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi

2. Hukuk Dairesi Emekli Başkanı

--------------

* Ayrıntılı bilgi için Tekdoğan A., Çaplı ve Komşu Taşınmaza Elatmanın Önlenmesi Temliken Tescil ve Tazminat Davaları, 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Eylül 2023, 1104 Sayfa

[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/14-693 K. 2013/162 T. 30.1.2013

[2] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E. 2010/8268 K. 2010/9556 T. 30.9.2010

[3] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2013/12430 K. 2013/16847 T. 28.11.2013

[4] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2011/682 K. 2011/2265 T. 2.3.2011

[5] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2018/6048 K. 2018/13252 T. 28.05.2018

[6] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2014/18781 K. 2016/7574 T. 23.6.2016