Bu yazımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Olağanüstü kanun yolları” başlıklı 308. maddesinde düzenlenen itiraz yetkisi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının sadece Yargıtay Ceza Dairesinin onama kararına karşı mı, yoksa bozma kararlarına karşı da itiraz edilip edilemeyeceği tartışılmıştır.

I. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi (CMK m.308)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi bir olağanüstü kanun yolu olup; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kanun Yolları” başlıklı altıncı kitabının, “Olağanüstü Kanun Yolları” başlıklı üçüncü kısmının, “Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi” başlıklı birinci bölümü altında, 308. maddede düzenlenmiştir[1].

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz süresi bakımından sanık lehine ve aleyhine başvuru yönünden ayırıma gidilmiş olup, sanık lehine başvuruda süre aranmazken, sanık aleyhine başvuru için ilamın kendisine verilmesinden itibaren 30 günlük süre öngörülmüştür.

CMK m.308/1 uyarınca; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz”.

II. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı İtirazı, Yargıtay Ceza Dairesinin Bozma Kararına Karşı Yapılabilir mi? İtiraz Sadece Onama Kararına Karşı mı Yapılabilir?

Yazımızın konusunu oluşturan; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının onama ve bozma kararlarına karşı yapılıp yapılamayacağı, itirazın sadece onama kararına karşı, yani kesinleşen kararlara karşı mı yapılıp yapılamayacağı konusunda görüş ayrılıklarının bulunduğu, esasında bu konunun CMK m.308’in lafzından, maddenin düzenlendiği yerden kaynaklandığı, akademik yönden de görüş farklılıklarının olduğunu belirtmek isteriz.

Bir görüş; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazına sadece kesinleşen kararlar yönünden gidilebileceğini, dolayısıyla sadece onama kararlarına karşı bu yola başvurulabileceğini, bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının yapılamayacağını savunmaktadır. Bu görüşe göre; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda olağan ve olağanüstü kanun yolu ayırımı yapıldığı, kararın olağan mı, yoksa olağanüstü mü olduğu konusunda kararın kesin nitelikte olup olmadığının tespiti gerektiği, karar ile işin sonuçlanması, yani denetim mekanizması sonlanıyor, ancak yine de hatalı olduğuna binaen ilgili makamlara başvuru gerçekleştirilebiliyorsa olağanüstü kanun yolunun devreye gireceği, kararın bozma yönünde olması halinde, olağanüstü kanun yolu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının mümkün olmadığını savunmaktadır.

Bir diğer görüşe göre; Başsavcı itirazının CMK’da olağanüstü kanun yolu başlığı altında düzenlendiği, fakat CMK m.308’in lafzından kesinleşen kararlara karşı değil, hem onama ve hem de bozma kararlara karşı itirazın yapılabileceği, çünkü madde içeriğinde “hükümlü” yerine “sanık” ibaresinin kullanıldığı, aynı zamanda “ilam” yerine “karar” ibarelerine yer verildiği, esasında kanun koyucunun kesinleşen kararlar yönünden bu yola gidilebileceğini belirtmesi halinde kanun metninde buna açıkça yer verebileceği, bunun bilinçli bir tercih olduğu, bu çerçevede kesinleşmeyen kararlara karşı da bu yola başvurulabileceği, bu nedenle onama ve bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazına gidilebilir.

CMK m.308’in “olağanüstü kanun yolları” başlığı altında düzenlenmesine rağmen, madde metninden itiraza sadece kesinleşen kararlar, yani ilamlar yönünden gidilmesine dair bir sınırlama öngörmediği, bu maksatla madde metninde “hükümlü” yerine “sanık”, “ilam” yerine de “karar” denildiği, halbuki “Kanun yararına bozma” başlıklı CMK m.309’da “hüküm” ve “hükümlü” ibarelerine yer verildiği, yine “Yargılamanın yenilenmesi” başlıklı CMK m.311’de de “hüküm” ve “hükümlü” ifadelerinin kullanıldığı, bu doğrultuda kanun koyucunun burada bilinçli bir ayırım yaptığı, fakat CMK m.308’de “hüküm”, “hükümlü” veya “ilam” denilmediği, dolayısıyla itiraz hakkının da bu şekilde daraltılmadığını belirtmek isteriz.

CMK m.308’in; Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki yeri itibariyle “Olağanüstü Kanun Yolları” başlığı altında yer aldığını, fakat madde metninde yer alan “karar” ibaresinin yerine “hüküm”, “sanık” yerine de “hükümlü” olsa idi, ancak kesinleşmiş bir karardan bahsedilebileceğini, çünkü iddianamenin kabul edilmesi ile başlayan süreçten itibaren suç işlediği iddia edilen kişinin “sanık” sıfatını aldığını, bu nedenle kesinleşmiş bir karardan bahsedilemeyeceğini,

İlk derece yargılaması sonucunda verilen hükme “karar” denildiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığını, “ilam” denilmediğini, “ilam” denilebilmesi için istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmesi gerektiğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının her ne kadar “Olağanüstü Kanun Yolları” başlığı altında düzenlenmişse de, hem Yargıtay ceza dairelerinin bozma kararlarına ve hem de onama kararlarına karşı Başsavcı itirazı yapılabileceğini, itiraza 1 aylık sınırlı sürede sanık aleyhine süresiz ve sayısız şekilde de sanık lehine gidilebileceğini,

Nitekim Kanunda bunu aksini içeren bir hükme yer verilmediğini, madde metninde “Yargıtay’ın onama kararlarına karşı” denilmediğini, ancak bu şekilde düzenlenseydi yalnızca onama kararlarına karşı itirazın gerçekleşebileceğini, fakat bunun yerine “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı” şeklinde düzenlenmeye yer verildiğini, madde metninden yola çıkarak, onama kararları dışında bozma kararlarına karşı da itiraz yoluna başvurulabileceğini,

Belirtmek isteriz.

Elbette Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazıyla; hukuka aykırı olan ve Yargıtay ceza daireleri tarafından da gözardı edilen hususlar yönünden dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu incelemesi ile eksiklik ve hukuka aykırılıkların giderilmesinin olanaklı hale geldiği, bu şekilde yargıda yeknesaklık ve tutarlılık amaçlandığı, bu yol ile içtihat birliğinin koruma altına alındığı ve hukuka aykırılıkların giderildiği gözönünde bulundurulmalıdır.

III.  Konu ile İlgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.04.2007 tarihli, 2007/3-63 E., 2007/87 K. sayılı kararında; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz. Söz konusu yasa yolunun Yargıtay Ceza Dairelerinin tüm kararlarına karşı tanındığının açıkça belirtildiği, buna karşılık itiraz nedenlerinin ayrıca gösterilmediği, hatta daire kararlarında yer alan hangi hukuka aykırılıklarla ilgili olarak bu yola başvurulabileceği yönünde bir sınırlama da getirilmediği, bunun yasa koyucunun itiraz yolunu düzenlerken isteyerek sınırlama koymadığı şeklinde anlaşılması gerekir.” görüşüne yer verilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.03.2021 tarihli, 2018/47 E. ve 2021/127 K. sayılı kararında; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, ceza dairelerinin kararlarına karşı itirazı olağanüstü bir kanun yolu olup, hangi hallerde bu yola başvurulacağı kanunda açıklanmamakla beraber, gerek yerleşmiş yargı kararlarında, gerekse öğretide ancak sınırlı hallerde bu yola başvurulabileceği, bu bağlamda özel dairelerce öğretici ve yol gösterici nitelikte yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin bulunmadığının kabul edilmesi karşısında, yine itiraza konu edilemeyen özel dairelerce öğretici ve yol gösterici nitelikte yapılan bozma nedenleri hakkında Ceza Genel Kurulunca da inceleme yapılamayacağının kabulü gerekmektedir.” şeklinde görüşe yer verildiği, Yargıtay CGK’nın bu kararında esasen bozma kararlarına karşı Başsavcı itirazı kanun yoluna gidilemeyeceğini öngörmeyip, sadece öğretici ve yol gösterici nitelikte verilen daire bozma kararları ile bozma nedenlerine karşı itiraz kanun yoluna gidilemeyeceğini, bunun mefhum-u muhalifinden ise öğretici ve yol gösterici nitelikte olmayan bozma kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilebileceği sonucuna varıldığı, öğretici ve yol gösterici nitelikte kararlardan anlaşılması gerekenin ise, işin esasına müessir olmayan, sadece içtihat birliği amacıyla verilen bozma kararlarının anlaşılması gerektiği sonucuna varılmalıdır.

IV. Doktrin Görüşleri ve Netice

Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu; olağanüstü olmak, kesinleşmiş kararlara karşı istisnai bir denetim yolu sağladığını, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini sadece kesinleşen kararlara karşı açık tutulduğun kabul etmek gerektiğini,

Prof. Dr. Nur Centel; Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini bozma kararlarına karşı da kullanılması gerektiğini, ancak yeni yasadaki düzenlemenin yeri karşısında bu uygulamayı savunmanın zor olacağını, bu nedenle en isabetli çözümün kanundaki yerinin değiştirilmesi olacağını,

Prof. Dr. Erdener Yurtcan, Prof. Dr. Yener Ünver ve Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız; Başsavcılık itirazının yetkisine sınırlama koyulmasına gerek bulunmadığını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bozma kararlarına karşı da itiraz yoluna gidilebileceğini,

Prof. Dr. Hamide Zafer; bozma ile hükmün kesinleşmediğinin ortada olduğunu, bozma üzerine hükmün tekrar ilk derece mahkemesine döndüğünü, o halde bozma kararına karşı olağanüstü olarak nitelenen bir kanun yoluna başvurulması ve Başsavcının itirazı yasa yoluna başvurmasının mümkün olmadığını, onama kararı ile hükmün kesinleştiği kabul edildiğinde bu aşamadan itibaren olağanüstü kanun yolunun işlevlik kazanacağını, ancak yine de hükmün kesinleştiğini kabul de etmenin doğru olmayacağını, çünkü yasa koyucunun CMUK’dan farklı olarak tercih yaptığını ve bu yasa yolunu olağanüstü başvurulan bir yasa yolu olarak gördüğünü[2],

İfade etmişlerdir.

Kanaatimizce; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazının Yargıtay ilgili ceza dairesinin, hem bozma ve hem de onama kararlarına karşı yapılabileceğini, madde metninin burada önem arz ettiği, her ne kadar CMK m.308 “Olağanüstü Kanun Yolları” başlığı altında düzenlenmişse de, esasında madde lafzında “hükümlü” yerine “sanık” kelimesine yer verildiği, yine “ilam” yerine, “karar” ifadesinin kullanıldığı, buradan hareketle bozma ve onama kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazı yoluna gidilebileceği, nitekim madde metninde “Yargıtay Ceza Dairesi’nin onama kararına karşı” denilmediği, itiraz yolunun daraltılmadığı, aksine “Yargıtay Ceza Dairelerinin birinin kararına karşı” denildiği ve yorum yolu ile de bunun daraltılamayacağı, bu doğrultuda itiraz yetkisinin, hem bozma ve hem de onama kararlarına karşı yapılabileceği kabul edilmelidir.

Belirtmeliyiz ki; ilam, kesinleşmiş olan kararlar için kullanılmakta olup, CMK m.308’de “ilam” yerine “karar” denilerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazı için kesinleşmiş bir kararın aranmadığının anlaşılmalıdır. Bu nedenle, Yargıtay bozma kararlarına karşı da bu yola gidilebileceği açıktır. Esasında kanun koyucunun amacı, yargıda yeknesaklığı sağlamak ve eşit kararları oluşturmaktır. Bozma kararlarında da bir hukuka aykırılık, hata varsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı itirazı ile bunun önüne geçilebileceği, madde lafzında da Yargıtay ceza dairelerinin tüm kararlarına karşı itiraz yetkisinin açıkça tanındığı, itirazın yalnızca onama kararı ile sınırlı tutulmadığı, itiraz nedenlerinin de ayrıca gösterilmesinin Kanunda düzenlenmediği, Yargıtay ilgili ceza daireleri tarafından verilen kararda yer alan hangi hukuka aykırılık nedeni ile ilgili itiraz yoluna başvurulabileceğine dair bir kısıtlama da getirilmediği dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla; CMK m.308’de yer alan yetkinin yorum yoluyla daraltılmasının mümkün olmadığı, Yargıtay ceza dairelerinin, hem onama kararlarına ve hem de bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz edilebileceği sonucuna varılmalıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Tamer Bayraklı

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------

[1] Ersan Şen, Tamer Bayraklı, Hurşit Berkay Çalışkan, Sanık Lehine Yapılan Başsavcı İtirazının Geri Alınması, Erişim Tarihi: 19.03.2025, https://www.hukukihaber.net/sanik-lehine-yapilan-bassavci-itirazinin-geri-alinmasi-ersan-sen

[2] Konu ile ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.04.2007 tarihli, 2007/3-63 E. ve 2007/87 K. sayılı kararında yer alan doktrin görüşlerine yer verilmiştir.