Temellerinin yaklaşık 3000 yıl önce Roma’da atıldığı, suçlularının tespit edilip cezalandırılması amacına yönelik olarak uygulanan Ceza Muhakemesi Hukuku’nun en temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi, diğer bir tanımıyla Ei incumbit probatio qui dicit, non qui negat uyarınca, suçu kesinleşene kadar herkes masumdur. Bu ilke ışığında her ne kadar gerçekleştiği olası bir suçun varlığı söz konusu olsa dahi, Ceza Muhakemesi Hukuku uyarınca deliller ışığında suç kesinleşmeden şüpheli veyahut sanığa karşı cezai bir müeyyide uygulanması söz konusu olmayacaktır. Ancak bu durum, Ceza Muhakemesi Hukuku’nun, suçluların tespiti ve gerçekleşmiş suçun ortaya çıkarılması veyahut gerçekleşmesi olası bir suçun önüne geçilmesi yönünden şüpheli veyahut sanığa karşı hiçbir koruyucu ve engelleyici hukuki araçlarının olmadığı anlamına gelmez.
Günümüz Ceza Muhakemesi Hukuku’nda şüpheli veyahut sanığının yurt dışına kaçma şüphesinin varlığı ve söz konusu suça ilişkin delillerin karartılma şüphesinin mevcut olması gibi durumlarda uygulanması öngörülen tutuklama kararı, her ne kadar kanunda bu ve bunun gibi hallerde kullanılması gerektiği belirtilse de pratikte bu koruma tedbirleri çok daha geniş yelpazede uygulama alanı bulmaktadır.
Tutuklama Kararı Nedir
Tutuklama kararı, gerçekleşmiş veyahut gerçekleşmesi olası bir suçun varlığının isnat edildiği kişiye karşı uygulanan bir koruma tedbiridir. İşlenmiş bir suçun yargılama; Ceza Muhakemesi Hukuku’ndaki anlamıyla kovuşturma aşamasına kadar geçen süreç olan soruşturma aşaması, delillerin tespiti ve ifade alma fonksiyonlarının yerine getirilmesi amacıyla çok uzun süreler alabilmektedir. Söz konusu suçun isnat edildiği şüpheli veya sanığın söz konusu zaman içerisinde delillerin tespitini engellemeye çalışması veyahut firar etmesi olası olabilmektedir. Bu nedenle kanun koyucu, soruşturma; gerekirse de kovuşturma aşamasında, söz konusu olumsuz durumların ceza muhakemesinin ortaya çıkarmaya çalıştığı maddi gerçeğe sirayet etmemesi için şüpheli veyahut sanık hakkında tutuklama kararı verilmesini öngörmüştür.
Tutuklama Kararı Hangi Hallerde Verilir
Her yurttaşın sahip olduğu ayni hakları Türkiye Cumhuriyeti Anayasasınca güvence altına alınmış olup kişiyi bu haklarından biri olan hürriyetinden alıkoymak kanuni olarak çok sıkı şekil şartlarına tabii tutulmaktadır. İşbu şekil şartları 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
CMK md. 100;
(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa…
Verilen tutuklama kararının hukuka uygun olabilmesi için kanun maddesince belirtilen hallerin mevcut olması gerekmektedir.
Tutuklama Kararının Verilebileceği Katalog Suçlar
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutukluluk kararının verilebilmesi için her ne kadar şüphelinin veyahut sanığın delilleri karartma veya yurtdışına kaçma şüphesi aranıyor olsa da bunun bir istisnası olarak CMK md. 100/3 hükmünde anılan katalog suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilmekte olup tutukluluk kararı verilebilmektedir.
Ancak Anayasa Mahkemesi uyarınca katalog suçlarda dahi tutuklama tedbirine ilişkin kararda, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğuna dair ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya konulması gerektiği belirtilmektedir.
Anayasa Mahkemesi Başvuru No: 2021/40469, Karar Tarihi: 11.06.2024
“Tutuklama kararında tutuklama tedbirinin meşru bir amacı bakımından sadece isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamındaki katalog suçlardan olması hususuna değinilmiştir. Bir suçun katalog suç olması öncelikle tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığını tespit etmeye engel oluşturmamaktadır. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrası tutuklama nedeninin varsayılabilmesine imkân tanısa da tutuklama nedeninin olmaması yönündeki tespiti geçersiz kılmaya imkân tanımamaktadır (Mehmet Onur Artar, B. No: 2020/8074, 18/1/2023, § 20). Kanunun tutuklama nedenlerine ilişkin bir karine öngörmesi durumunda bile kişi özgürlüğüne müdahaleyi gerektiren somut olguların varlığının ikna edici biçimde ortaya konması gerekir (Engin Demir [GK], B. No: 2013/2947, 17/12/2015, § 66). Bu itibarla başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararda başvurucunun kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğuna dair ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya konulup konulmadığı değerlendirilmelidir.
21. Başvurucunun tutuklanmasına esas olan terör örgütü üyeliği isnadına dair yargılama başvurucu hakkında başka eylemleri nedeniyle yine terör örgütü üyeliğinden yürütülen diğer iki yargılama ile sırasıyla birleştirilmiştir (bkz. §§ 9, 10). Bu yargılamalar kapsamında 2/12/2020 tarihinde tutuklanan başvurucu; Van 4. Ağır Ceza Mahkemesince kaçma şüphesini uyandıracak somut olguların bulunmaması, bu aşamadan sonra delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme hususunda kuvvetli şüphe oluşturacak herhangi bir davranışının olmaması gerekçesiyle hakkında adli kontrol tedbirine hükmedilerek 30/4/2021 tarihinde tahliye edilmiştir (bkz. § 9). Benzer şekilde 26/4/2019 tarihinde tutuklanan başvurucu, Van 7. Ağır Ceza Mahkemesince 18/12/2019 tarihinde beklenen delillere başvurucunun müdahale edemeyeceği ve kaçma şüphesini uyandıracak somut delillerin bulunmadığı gerekçesiyle hakkında adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliye edilmiştir (bkz. § 10).
22. Bu durumda bireysel başvuruya konu edilen 16/8/2021 tarihli tutuklama tedbirinden önceki tarihler olan 18/12/2019 ve 30/4/2021'de başvurucunun benzer eylemleri nedeniyle terör örgütü üyeliği suçundan tahliyesine ve hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildiği de gözetildiğinde, tutuklama kararında başvurucunun kaçma şüphesi bulunup bulunmadığına dair bir gerekçenin bulunmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Yine, silahlı terör örgütü üyeliğinden hakkında yürütülen diğer iki yargılamada gelinen aşamada delilleri yok etme gizleme veya değiştirmesine dair bir şüphe bulunmadığı belirtilen başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği tutuklama tedbirine esas teşkil eden delilin futbol turnuvasına ilişkin bir broşür olup bu delilin değiştirilmesi ya da karartılması ihtimalinin bulunmadığı dikkate alınarak bu tutuklama nedenine ilişkin olarak da tutuklama kararında hiçbir gerekçe bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararda yer alan açıklamaların başvurucunun kaçma şüphesinin ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu ve buna dair somut olgular olduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı sonucuna varılmıştır.”
Tutuklama Kararının Verilemeyeceği Haller
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çerçevesince uygulanmakta olan her kanunun tabii olduğu sınırlamalardan en önemlilerinden birisi de ölçülülük ilkesidir. Bu ilkenin Ceza Muhakemesi Hukuku’na uyarlanmış hali cezaların ölçülülüğü ilkesidir. Bu kapsamda her suç şüphesine ilişkin olarak tutuklama kararı verilemeyeceği gibi tutuklama kararı, yalnızca adli para cezası verilebilecek olan suçlar dışındaki veyahut vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olan suçlarda tutuklama kararı verilebilir.
Tutukluluk Haliyle İlgili Bilinmesi Gereken Diğer Hususlar
- Adli sicil kaydı yalnızca kişi hakkında verilen kesinleşmiş hükümleri içermekte olup tutuklama ve sair diğer koruma tedbirleri ile ilgili kararlar adli sicile işlememektedir.
- Soruşturma veyahut kovuşturma aşamasında verilmiş olan tutuklama kararı neticesinde geçirilen tutukluluk süresi, kovuşturma aşamasının sonunda verilmiş ve kesinleşmiş olan hapis cezası süresinden mahsup edilir.
- Tutuklama kararı yargılamanın safhalarına göre çeşitli merciler tarafından verilebilmekte olup soruşturma aşamasında olan bir dosya ile ilgili soruşturma savcısının talebi ile sulh ceza hakimliği tarafından tutuklama kararı verilirken, kovuşturma aşamasında olan bir dosyada ise bu kararı ilgili asliye-ağır ceza mahkemesinin hâkimi verebilir.
Tutukluluğa İtiraz Usulü
Tutuklama kararı verilen şüpheli veyahut sanık hakkında alınması gereken ilk ve en önemli aksiyon, söz konusu tutukluluk kararına itirazdır. Tutukluluğa itiraz şüpheli-sanık müdafi, yasal temsilci veya eş tarafından iki hafta içerisinde kararı veren merciye verilecek bir dilekçe ile veyahut tutanağa geçirilmek suretiyle zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır.
Gözaltı Nedir
Gözaltı, işlenmiş veya işlenmesi muhtemel bir suça ilişkin olarak polis gözetimine alınan kişinin hâkim karşısına çıkana kadar kısıtlı bir süre için hürriyetinin kısıtlandığı bir koruma tedbiridir. Bu koruma tedbirine ilişkin düzenleme 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. Maddesinde düzenlenmiştir. Gözaltı süresi kanuni olarak, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez -Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç-. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.
Gözaltı işleminin uygulanabilmesi için bu uygulamanın soruşturmanın akıbetine önemli bir etkide bulunuyor olması ve olayda soruşturma konusu suçun işlendiğine yönelik makul şüphenin ve somut delillerin bulunuyor olması gerekmektedir. Gözaltı işleminin uygulanabilmesi için yakalanan kişinin hukuka uygun şekilde ele geçirilmiş olması büyük önem arz eder.
Gözaltına alınmak üzere olan ve ilgili birime getirilen kişinin, Cumhuriyet savcısının emriyle öncelikle yakınlarına veya kendisinin belirleyeceği başka bir kişiye haber verilir. Gözaltına alınacak kişi yabancı ise, kendisinin açıkça karşı çıkmaması şartı ile durum, vatandaşı olduğu konsolosluğu veya büyükelçiliğine bildirilir.
Gözaltına alınacak olan kişi, gözetim altına alınmadan öncesinde üzeri aranır, tehlike unsuru taşıyabilecek eşyaları üzerinden alınır ve para gibi değerli eşyalar da kayıt altına alınmak suretiyle saklı tutulur.
Gözaltı Hangi Hallerde Kim Tarafından Uygulanır
Gözaltı kararını Cumhuriyet savcısı verir. Ancak bunun istisnaları da vardır, bazı suçlar için geçerli olmak üzere mülki amirinin belirleyeceği yetkili kolluk amirleri de gözaltı kararı verebilir. Suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla; şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda ve ayrıca; TCK md. 91’de anıldığı üzere
“Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),
2. Kasten yaralama (madde 86, 87),
3. Cinsel saldırı (madde 102),
4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
5. Hırsızlık (madde 141, 142),
6. Yağma (madde 148, 149),
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),
9. Fuhuş (madde 227),
10. Kötü muamele (madde 232),
11. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar.
12. 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar.
13. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayanılarak ilan edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme.
14. 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen suçlar”
Bu suçlara ilişkin olan soruşturmalar kapsamında da mülki amirin belirleyeceği yetkili kolluk amirleri de gözaltı kararı verebilir; Dolayısıyla tutuklamadan farklı olarak gözaltı kararı verilebilmesi için hâkim kararına yahut onayına gerek yoktur.
Gözaltı Süresi Ne Kadardır
Gözaltı süresi en fazla 24 saattir. Bu süreye şüphelinin yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılması gereken süre dahil değildir. Yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılma süresi de en fazla 12 saat olmalıdır. Ancak toplu olarak işlenen suçlarda her biri 1 günü geçmemek ve yazılı olmak koşuluyla gözaltı süresi Cumhuriyet savcısınca üç gün uzatılabilir.
Yukarıda listelenen suçlarda ise suçüstü hali ile sınırlı olmak kaydıyla yetkili kolluk amirince verilebilecek gözaltı süresi 24 saatten fazla olamaz, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda ise de 48 saatten fazla olamayacaktır. Bu hallerde hâkim önüne çıkarılma süresi 48 saatten, toplu olarak işlenen suçlarda ise 4 günden fazla olamaz.
Bu sürelerin sonunda gözaltına alınmış kişi hala bırakılmamışsa, en geç bu sürelerin sonuna kadar sulh ceza hâkimi önüne çıkartılır ve sorguya çekilir. Bu sorguda müdafi bulundurmak zorunludur
Gözaltı ile İlgili Bilinmesi Gerekenler
- Gözaltına alınan kişinin sigara içme, telefon görüşmesi yapması yasak olup elindeki teknolojik aletler kolluk kuvvetleri tarafından alınmaktadır.
- Gözaltı kararı şikayetçi veya şüpheli ifadelerinin alınmasındaki güçlük, tanıkların dinlenmesi, teşhis, yer gösterme, kan veya idrar tahlilleri vb. doktor raporlarının alınması gibi delillerin toplanmaya çalışılması gibi sebeplerle uzatılabilir, bu uzama kararına itiraz edilebilir.
- Tutuklama tedbirine hâkim veya mahkeme karar verir. Gözaltı tedbirine savcılık makamı karar verir.
- Gözaltı kararı, sabıka kaydına (adli sicil kaydı) işlemez.
- Gözaltına alınan kişiler, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine itiraz edebilir. Bu itiraz için sulh ceza hâkimine yapılır. İtirazı sulh ceza hâkimi 24 saat içinde inceler ve itiraza ilişkin kararını verir.