İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) 21 Ocak 2025 tarihinde, idari yargılama usulü açısından oldukça önemli bir karar açıkladı (Dilek Genç/Türkiye, B. No: 74601/14 ve 78295/14, 21/01/2025). İHAM bu kararında; mevzuatın ve mevcut içtihadın, idari yargıda görülen davalarda tanık dinlenmesine müsaade etmediğini saptayarak, başvurucunun İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.6/3-d kapsamında tanık dinletme hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar verdi.

Başvurunun konusu

Olay tarihinde İzmir’de alkol satışının da yapıldığı müzikli bir eğlence mekanının sahibi olan başvurucuya; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.6 uyarınca, mekanını izinli saatlerin dışında açık tuttuğu gerekçesiyle idari para cezası uygulanmıştır. Bu ceza, polis memurlarınca hazırlanan tutanağa dayanılarak Bornova Belediye Encümeninin kararıyla verilmiştir. Bu karara karşı İzmir İdare Mahkemesinde iptal davası açan başvurucu özetle; tutanakta belirtilen saatte mekanın ürün tedariği ve temizlik amacıyla açık tutulduğunu, müşterilere açık olmadığını, bunu tanıklarla kanıtlayabileceğini, idari para cezasının resmi tutanak dışında bir dayanağının bulunmadığını, tutanağı destekleyen herhangi bir delil ortaya koyulmadığını ileri sürmüş ve göstereceği tanıkların dinlenilmesini talep etmiştir. İdare Mahkemesi, eğlence mekanının temizlik amacıyla açık tutulduğu yönündeki iddiayı karşılamadan ve tanık dinletme talebi hakkında bir karar vermeden, idari para cezasına ilişkin kararın hukuka uygun olduğunu belirterek iptal istemini reddetmiştir. Başvurucu tarafından adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılan bireysel başvuru, açıkça dayanaktan yoksunluk gerekçesiyle kabul edilemez bulunmuştur.

İHAM’ın Değerlendirmesi:

İHAM Dilek Genç kararında; ilk kez, Türk idari yargısında tanık dinlenilmemesi veya dinlenilememesi sorununu ele almıştır. “Suç” ve “ceza” kavramlarının İHAS kapsamında özerk bir anlama sahip olduğunu hatırlatan İHAM, öncelikle idari para cezasına ilişkin somut uyuşmazlığın adil/dürüst yargılanma hakkının cezai boyutunu ilgilendirdiğini, bu nedenle m.6/3’e giren güvencelerin uygulanabilir olduğunu belirtmiştir.

İHAM; esasa ilişkin değerlendirmesinde, Türk hukukunda idari yargılamalarda tanık dinlenilmesinin mümkün olup olmadığı sorusuna odaklanmıştır. Hükümet görüşlerinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda (İYUK) tanık dinlenmesi ile ilgili bir düzenleme bulunmadığını, dolayısıyla tanık dinlenmesini yasaklayan bir kuraldan söz edilemeyeceğini, bu konudaki sorunun uygulamadan kaynaklandığı dile getirilmiştir. Bu görüşlerde ayrıca, başvurucunun duruşma açılması yönünde bir talebinin bulunmadığı ve dinlenilmesi istenen tanıkların isimlerinin veya hangi konuda tanıklık yapacaklarının başvurucu tarafından belirtilmediği, bu durumun, başvurucunun, tanık dinletilmesine ilişkin haklarını kullanmamayı tercih ettiği şeklinde yorumlanması gerektiği ifade edilmiştir. İHAM bu görüşlere karşılık olarak; İYUK’ta, duruşma açılmasına ilişkin düzenlemeler bulunmasına karşın duruşmalarda tanık dinlenmesi konusunda usul kurallarına yer verilmediğini, Hükümetin sunduğu yargı kararlarının hiçbirisinin aleni duruşmada tanık dinlenildiğini göstermediğini, dolayısıyla başvurucunun duruşma talep etmemesini, tanık dinletme hakkından feragat ettiği şekilde yorumlanamayacağını belirtmiştir. İHAM ayrıca; tanık dinletme hakkının açıkça mevcut olması durumunda dinlenilmesi istenen tanıkların isimlerinin belirtilmesi gerektiği yönündeki kuralın somut vakaya uygulanamayacağını; zira gerek mevzuat, gerek olay tarihindeki uygulamanın idari davalarda tanık dinlenmesine imkan tanımadığını, Hükümetin bunun aksini ortaya koymak amacıyla sunduğu yargı kararlarının başvuru tarihinden sonra verildiğini, ayrıca bu kararlarda duruşmalarda tanık dinlendiğine dair bir bilginin yer almadığını, dolayısıyla tanıkların isimlerinin belirtilmesi durumunda, yerel mahkemece dinlenebilecekleri yönündeki tezin ikna edici bulunmadığını ifade etmiştir.

İHAM’a göre; idari yargılamalarda tanık dinlenememesi, yasal çerçeveden ve yerel mahkemelerin uygulamalarından kaynaklanan usule ilişkin bir yapısal soruna işaret etmektedir. Somut olayda tanık dinlenilmemesi; başvurucunun davranışlarından değil, sözkonusu yapısal sorundan kaynaklanan bir eksikliktir.

İHAM ikinci aşamada, tanık dinlenmemesi nedeniyle ortaya çıkan sakıncaların başka tedbirlerle giderilmesinin mümkün olup olmadığını incelemiştir. Bu konuda İHAM, Hükümet görüşlerinde dile getirilen üç hususa cevap verme ihtiyacı duymuştur. Bunlardan birincisi, başvurucunun, dinletmek istediği tanıkların noter huzurunda beyanlarını alarak mahkemeye sunma imkanını kullanmamasına ilişkindir. İHAM; bu tür bir yöntemin adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerini karşılamayacağını, tanığın güvenilirliğinin sınanmasının karmaşık bir iş olduğunu ve yazılı beyanın okunması suretiyle bunun yapılamayacağını, kaldı ki bu usule dayanak oluşturacak bir düzenlemenin veya yerleşik uygulamanın mevcut olduğunun ortaya koyulamadığını, dolayısıyla adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerini karşılayacak, kullanılabilir ve öngörülebilir bir yoldan söz edilemeyeceğini kaydetmiştir. İkincisi, polis memurlarının başvurucuya karşı önyargılı olmaları ve gerçeğe aykırı tutanak tutmaları için bir neden bulunmadığı yönündeki görüştür. İHAM, bu görüşe karşılık olarak, ceza yargılamalarında polis beyanının tek başına delil teşkil etmesinin adil/dürüst yargılanma hakkı bakımından bir sorun oluşturmadığını, ancak bu durumda sözkonusu beyanın güvenilirliğinin çelişmeli bir yargılama ile sınanmasına imkan tanınması gerektiğini, oysa somut vakada başvurucunun böyle bir imkana sahip olmadığını, yerel mahkemenin başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaya cevap dahi vermediğini, her halükarda olaydaki resmi tutanağın güvenilirliği konusunda yorum yapma yetkisine sahip olmadığını, bunun derece mahkemelerinin yetki alanına girdiğini belirtmiştir. Üçüncüsü, başvurucunun, eğlence mekanına kamera yerleştirmek suretiyle delil elde imkanına sahip olduğu yönündeki görüştür. İHAM; bu görüşe cevaben, İHAS’a taraf devletlerin, hukuk sistemlerini adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerine uygun hale getirme yükümlülüğü altında bulunduğunu vurgulamakla yetinmiş ve başvurucu tarafından alınması beklenen makul tedbirlerin bu yükümlülüğü hafifletmeyeceğini ifade etmiştir.

İHAM sonuç olarak; somut olayda, yerel mahkemenin adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerini yerine getirmediği ve başvurucuyu, idari para cezasına dayanak oluşturan tek/yegane delil niteliğindeki polis tutanağına etkili bir şekilde itiraz etme imkanından yoksun bıraktığı kanaatine ulamıştır. İHAM’a göre; yasal çerçeve ve içtihat, başvurucunun tanıklarının İdare Mahkemesi önünde dinlenmesine izin vermemiştir, bunun adil/dürüst yargılama açısından oluşturduğu sakınca başka bir suretle giderilmemiştir.

Değerlendirmemiz

İHAM’ın Dilek Genç kararı, idari yargıda tartışılagelen bir meseleyi yeniden gündeme getirmesi bakımından önemli bir karardır. İHAM; idari yargılamalar kapsamında ilk kez incelediği tanık dinlenmemesi sorununu “yapısal” bir sorun olarak nitelendirerek, -açıkça olmasa da- bu konuda gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Somut vakada; İdare Mahkemesi kararının yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle İHAM; Hükümet tarafından sunulan görüşlere cevap vererek, bu konuya ilişkin tespit ve değerlendirmelerini dile getirme imkanı bulmuştur. Bu husus, verilen kararın önemini artırmaktadır. İHAM; somut vakaya ilişkin bir değerlendirme yapmaktan ziyade, mevzuatı ve mahkeme uygulamalarını inceleyerek genel bir sonuca ulaşmıştır. Hükümet görüşlerinde; idari yargılamalarda tanık dinlenmesinin mümkün olduğu savunulmuş, ancak bunu destekleyen açık örnekler gösterilememiştir. Öte yandan bu görüşlerde, mahkemece tanık dinlenmemesi, başvurucunun ihmali ile açıklanmaya çalışılmışsa da bu açıklamalar, İHAM tarafından ikna edici bulunmamıştır. İHAM’ın yapısal nitelikte bir sorun tespit etmesi ile birlikte, söz sırası iç hukukta kanun koyucuya ve AYM’ye geçmiştir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Doç. Dr. Erkan Duymaz

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)