Aile konutunun ve/veya ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesine ilişkin TMK’de iki madde vardır. Bu maddelerden biri (TMK-240) iken biri de (TMK-652) hükmüdür. Bu maddeler arasında birtakım farklılıklar mevcut olup bu yazıda ilgili maddeler arasındaki farklılıklara ve hangi durumda hangi maddenin dayanak tutularak dava açılması gerektiği hususlarına değinilecektir.
(TMK-240):
“Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.”
Madde metnini açıklamadan önce aile konutunu tanımlamak gerekmektedir. Aile konutu sürekli olarak barınmak üzere kullanılan ve aile yaşamının yoğunlaştığı oturma yeridir(1). Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin de bir kararındaki(2) tanımına yer vermek gerekirse; aile konutu eşlerin yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır.
Sağ kalan eşin (TMK-240) kapsamında aile konutu ve ev eşyası üzerinde hak talep etmesi için kümülatif birtakım şartları haiz olması gerekecektir. Bu şartlar şu şekildedir;
1- Mal rejimi şartı:
Sağ kalan eşin katılma alacağı bulunmalıdır. Yani edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olması gereklidir. Sağ kalan eşin katılma alacağı yoksa mahsup isteyemeyecektir. Fakat istisna olarak madde metninden de anlaşılacağı üzere mal rejimi sözleşmesi ile kabul edilen bir düzenleme var ise bu hak saklı tutulacaktır. Bu konuda birtakım tartışmaların olduğu bir örnek vermek gerekmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi eski başkanı Ömer Uğur GENÇCAN’ın da katıldığı bir görüşe göre ilgili maddenin “mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.” şeklindeki kısmı gerekçe gösterilerek eğer ölen eşin katılma alacağı yok fakat değer artış payı alacağı var ise sağ eş (TMK-240) maddesi kapsamında hak talep edemeyecektir(3). Ancak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi bu görüşün aksine, sağ kalan eşin değer artış payı alacağı var ise (TMK-240) hükmünden faydalanabileceği görüşündedir(4).
Mahsuplaşma durumunda ise eğer katılma alacağı yetmez ise değer artış payının mevcut olması halinde mahsup bu alacaktan da yapılabilecek ve eş bu hakkını kullanabilecektir. Eğer bu da olmaz ise sağ kalan eş bedel ekleyerek bu hakkı kullanabilecektir.
Ayrıca değinilmesi gereken bir husus daha vardır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin güncel kararlarına göre (TMK-240) kapsamında açılan bir davadaki talebin değerlendirilmesi için önceden usulüne göre açılmış ve kesinleşmiş bir katılma alacağı davası bulunmalıdır(5).
Katılma alacağının miktarının bir önemi bulunmamaktadır. Zira mahsup edildikten sonra alacağın yetmemesi halinde üzeri tamamlanabilecektir.
2- Evlilik ölüm ile sonlanmalıdır.
3- Ölen eşe ait aile konutu ve ev eşyası bulunmalıdır.
Aile konutu ölen eşin terekesinde yer almalıdır. Ve birlikte yaşanılan ev olmalıdır. Eşyalar da eski yaşantıda kullanılmış olan eşyalar olmalıdır. Zira bu hak sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirme isteğine dayanmakta olup haklı sebebin varlığı aranmaktadır.
Ayrıca ev eşyasının ölen eşin kişisel malı niteliğinde olmaması gerekmektedir. Aksi halde sağ kalan eş bu haktan faydalanamayacaktır(6). Fakat doktrinde bu görüşün aksi yönünde görüşler çoğunluktadır(7).
4- Talep olmalıdır.
Katılma alacağının sağ kalan eşe ödenmemiş olması koşulunun unutulmaması gerekmektedir. Zira eğer katılma alacağı sağ kalan eşe ödenmiş ise artık bu madde kapsamında bir hak talep edemeyecektir. Haklı sebeplerin varlığı halinde ölen eşin mirasçıları aile mahkemesi hakiminden sağ eşe bir an önce haklarını kullanması için süre verilmesini isteyebilirler. Bu takdirde mahkeme tarafından verilen sürede kullanılmayan haklar için tasfiye devam ediyor olsa bile daha sonra istekte bulunulmaz(8).
Ayrıca bu talep ölen eşin mirasçıları tarafından da Aile Mahkemesinde dava açılmak sureti ile öne sürülebilir.
5- Mülkiyet talebi halinde haklı sebep, ihtiyaç bulunmalıdır.
Bu madde kapsamında bir hakkın talep edilmesi halinde kural olarak tanınacak hak intifa ve oturma hakkı olup haklı sebebin olması ve bunun ispatlanması halinde istisna kapsamında kalan mülkiyet hakkı tanınabilecektir.
İhtiyacın varlığı talep tarihi esas alınarak değerlendirilmelidir. Sağ kalan eş evlilik dışı ilişki yaşıyor ise veya evlendiyse bu ihtiyacın varlığından artık söz edilemeyeceği çoğunluk görüş kapsamındadır. Bu görüşe katılmadığımı belirtmek isterim. Zira haklı sebebin kaynağı ihtiyaç ise sağ kalan eş evlilik dışı birliktelik yaşıyor olsa bile eski hayatını sürdürme ihtiyacı halen devam edebilir. Zira evlilik dışı birliktelik yaşadığı kişi ile aynı evde yaşamıyorsa ihtiyacın varlığı devam edecektir. Aksi yöndeki görüş haklı sebebin en önemli dayanağı olan eski hayatın sürdürülmesi isteğinin içini boşaltacaktır.
Ev eşyası üzerinde, eşyanın değerinin hızla azalması sebebi ile sadece mülkiyet hakkı talep edilebilecektir.
6- Ölen eşin meslek ve sanatını yürütecek altsoyu bulunmamalıdır.
Zamanaşımına ilişkin olarak, sağ kalan eş (TMK-240) maddesinden kaynaklanan hakkını talep etme süresine ilişkin doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre tasfiyenin tamamlanması anına kadar istenebilmekte iken bir görüşe göre eğer konut üzerinde tasarrufta bulunulmuşsa artık istenemeyeceğinin kabulü gerekmektedir. Bir görüşe göre ise genel zamanaşımı süresine tabi olması gerektiğinin kabulü gerekmektedir. Zira bu görüşe göre her ne kadar sağ kalan eşin bu hakkı aynı hak kapsamında olsa da bu hakkın kaynağının para alacağı olduğu ve bu sebeple para alacaklarına ilişkin genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı ile sınırlandırılması gerektiği düşünülmektedir(9).
Ortaklığın giderilmesi davasının açılmış olması halinde sağ kalan eş hem (TMK-240) maddesi hem de (TMK-652) maddesi kapsamındaki haklarından vazgeçmiş sayılacaktır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de aynı görüştedir(10).
(TMK-652):
“Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben
mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.
Mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.”
Sağ kalan eşin (TMK-652) kapsamında aile konutu ve ev eşyası üzerinde miras hakkına bağlı hakların tanınmasını talep etmesi için kümülatif birtakım şartları haiz olması gerekecektir. Bu şartlar şu şekildedir;
1- Evlilik 1.1.2002 tarihinden sonraki bir tarihte ölüm ile son bulmuş olmalıdır.
Evlilik 1.1.2002 tarihinden sonra gerçekleşmiş olmalıdır. Zira miras hakkına bağlı bu hak 4721 sayılı kanunun ile tanınmış olup bu hakkın talep edilebilmesi için ilgili kanunun yürürlük tarihinden sonra gerçekleşen bir ölüm söz konusu olmalıdır.
“…Mirasbırakan Ramazan’ın 5.1.1994 tarihinde ölümü ile evlilik birliğinin bu tarihte sona erdiği, mirasbırakanın ölüm tarihinde 4721 sayılı yasanın 194. Maddesinin yürürlükte olmadığı nazara alınarak, aile konutuna yönelik istemin reddi gerekirken…”(11)
Bunun aksi sözleşme ile düzenlenemez.
2- Sağ kalan eşin miras hakkı bulunmalıdır.
Katılma alacağı terekenin borcu olup öncelikle tereke bu borçtan arındırıldıktan sonra kalan miktar üzerinden terekenin diğer borçları da indirildikten sonra kalan net tereke üzerinden sağ eşin miras hakkı belirlenmelidir.
Miras hakkının miktarı önem teşkil etmemekte olup yetmemesi halinde bedel eklenebilecektir.
3- Aile konutu ve ev eşyası bulunmalıdır.
4- Talep olmalıdır.
Bu sefer (TMK-240) hükmünden farklı olarak kural olarak sağ kalan eş mülkiyet hakkı talep edebilecektir. Haklı sebebin varlığı halinde istisnai olarak intifa veya oturma hakkı talep edilebilecektir.
5- Ölen eşin meslek ve sanatını yürütecek altsoyu bulunmamalıdır.
Zamanaşımına ilişkin olarak, sağ kalan eş (TMK-652) maddesinden kaynaklanan hakkını talep etme süresine ilişkin doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüş, mirasın reddi süresi dolduktan sonraki tarihe kadar isteyebileceği yönündedir(12).
Maddeler Arasındaki Farklar:
Maddeler arasındaki farkları çok güzel açıklayan bir içtihat olarak Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2019 tarihli kararı(13) incelenebilir.
1- (TMK-240) maddesi kapsamında açılacak davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme de mal rejimi davasının görüldüğü yer mahkemesi olacaktır.
(TMK-652) maddesi kapsamında açılacak davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
2- (TMK-240) maddesi kapsamında bir hak talep edilmesi durumunda mülkiyet talep edilmesi halinde haklı sebebin varlığı gerekeceği için eğer bu sebebin ispatı hususunda sorun yaşanma ihtimali olacaksa (TMK-652) maddesi kapsamında talepte bulunulması tavsiye edilmektedir(14).
3- (TMK-240) maddesi kapsamında hak talep edilmesi sağ kalan eşin katılma alacağının varlığına bağlı olduğu için eğer böyle bir durum söz konusu değil ise (TMK-652) maddesine dayanılarak dava açılması gerekecektir.
Aynı şekilde eğer eşin miras hakkı söz konusu değil ve katılma alacağı söz konusu ise (TMK-240) maddesi kapsamında hak talep edilmesi gerekecektir.
4- (TMK-240) kapsamında hak talep edildiğinde mülkiyet talebi için haklı sebebin varlığı gerekli iken (TMK-652) kapsamında hak talep edildiğinde intifa-oturma hakkının talebi için haklı sebebin varlığı gerekli olmaktadır.
5- (TMK-240) maddesi kapsamında hak talep edilmesi halinde daha evvel yapılmış olan bir mal rejimi sözleşmesi ile talep edilecek haklar üzerinde genişletme veya daraltmaya ilişkin düzenlemeler yapılmış ise bunlara değerlendirilecektir. Fakat (TMK-652) kapsamında bir hak talep edilmekte ise yine de 1.1.2002 tarihinden önceki bir taşınmaza ilişkin özgüleme istenemez. Zira bu hak miras hakkı kapsamında olduğu için yapılan mal rejimi sözleşmesindeki düzenlemelerin bir hükmü olmayacaktır.
(TMK-240) ve (TMK-652) maddeleri sağ kalan eşin hak kaybı yaşamaması bakımından üzerinde durulması gereken iki maddedir. Her ne kadar kaynakları farklı olsa da sık sık karıştırılan iki madde olarak bazen yanlış maddeye dayanılarak davalar açılmaktadır. Bu sebeple bu maddelere gerek ayrı ayrı değinerek gerekse maddelerin farklarına değinerek kısa bir bilgilendirme yapma gereği duydum.
------------------
(1) GENÇCAN, Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2023, Yetkin yayınları, syf-437.
(2) Yargıtay 2. HD, 24.09.2008, 12187-12567
(3) GENÇCAN, Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2023, Yetkin yayınları, syf-445
(4) Yargıtay 8. HD, 2015/17655 E. 2016/6073 K. 5.4.2016 T.
(5) GENÇCAN, Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2023, Yetkin yayınları, syf-441.
(6) Yargıtay 8. HD, 2017/10564 E. 2017/7566 K. 23.5.2017 T.
(7) KARAMERCAN, Fatih, Mal Rejiminin Tasfiyesi, Ankara 2024,Seçkin yayınları, syf-144; GENÇCAN, Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2023, Yetkin yayınları, syf-447
(8) GENÇCAN, Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2023, Yetkin yayınları, syf-448
(9) KARAMERCAN, Fatih, Mal Rejiminin Tasfiyesi, Ankara 2024,Seçkin yayınları, syf-147-149.
(10) KARAMERCAN, Fatih, Mal Rejiminin Tasfiyesi, Ankara 2024,Seçkin yayınları, syf-154
(11) Yargıtay 2. HD, 16.6.2008 T. 5119-873
(12) KARAMERCAN, Fatih, Mal Rejiminin Tasfiyesi, Ankara 2024,Seçkin yayınları, syf-147.
(13) Yargıtay 8. HD, 16.12.2019 T. 5848/11381
(14) KARAMERCAN, Fatih, Mal Rejiminin Tasfiyesi, Ankara 2024,Seçkin yayınları, syf-142