İdari yargının temel misyonu, idarenin tek taraflı iradesini hukuk çerçevesinde denetleyerek bireylerin kamu gücüne karşı haklarını koruma altına almaktır. Bu denetim, kamu hukukunun merkezinde yer alan hukuka uygunluk denetimi ile idarenin işlemlerinin meşruluğunu sağlar.

Danıştay’ın çeşitli dairelerince verilen kararlar, idari yargılama süreçlerinde teknik uzmanlık gerektiren uyuşmazlıklarda keşif ve bilirkişi incelemelerinin yapılmasının zorunluluğuna işaret eder.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 325. maddesi uyarınca, keşif ve bilirkişi avansının davacıdan talep edilmesi, avansın yatırılmaması durumunda ise bu giderlerin yargılama sonunda haksız çıkan taraftan alınmak üzere Hazineden karşılanması gerektiği belirtilmektedir.

Danıştay, adli yargıda geniş yer tutan “Taraflarca Getirilme İlkesinin” aksine idari yargıda uygulanan “Kendiliğinden Araştırma İlkesinin” neticesi olarak mahkemenin taraf beyanlarıyla sınırlı kalmayıp, maddi gerçeğe ulaşmak adına gerekli delillerin toplanmasına ve idari davalarda teknik bilgi gerektiren konuların çözümlenebilmesi için gerekli olan keşif ve bilirkişi incelemelerinin usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmesinin, adil yargılanma hakkının ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından önemine dikkat çekmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dosyaların incelenmesi:” başlıklı 20. maddesinde; “1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.

2. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir…” hükmüne, “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller:” başlıklı 31. maddesinde; “ 1. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır…” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, yukarıda 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle yollamada bulunulan 1080 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Keşif kararı” başlıklı 288. maddesinde; “ (1) Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur.

(2) Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır.” hükmüne, “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324. maddesinde; “ (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.

(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.

(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmüne, “Resen yapılması gereken işlemlere ilişkin giderler” başlıklı 325. maddesinde ise; Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.” hükmüne yer verilmiştir.

ÖRNEK KARARLAR

1-Danıştay 6. Dairesi, 01.11.2010 tarih ve E:2009/462, K:2010/9862 sayılı kararında;“…Olayda, uyuşmazlığın çözümü, davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kıldığına göre ve davacıdan keşif avansı yatırılmasının istenilmesine rağmen yatırılmaması nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 415. maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla öncelikle davalı idareden, yatırılmaması halinde Hazineden istenerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinden, bu husus gözetilmeksizin aksi yönde verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir…”

2- Danıştay 14. Dairesi’nin, 16.11.2012 tarih ve E:2011/11479, K:2012/8130 sayılı kararında;“… taşınmazda 10x11 m2 ebadında yapı yapıldığından bahisle 7 günlük süre içerisinde söz konusu yapının yıkılarak kaldırılmasına ilişkin olarak dava konusu tesis edildiği; taşınmazın proje ve ruhsata sahip olduğu, parselinin imar parseli iddialarıyla bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; uyuşmazlığın çözümünün, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kıldığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325. maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla Hazineden karşılanması suretiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, iddialarını ispatlayamadığından bahisle davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.…”

3-Danıştay 14. Dairesi’nin, 10.4.2013 tarih ve E:2011/16163, K:2013/2687 sayılı kararında;  “…imar para cezasının hesaplanmasında aykırılıktan etkilenen alanın nasıl belirlendiği ve artırım sebeplerinin yerinde olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiğinden, uyuşmazlığın çözümü mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kılmakta olup, keşif ve bilirkişi avansının davacıdan iki kez istenilmesi, yatırılmaması durumunda, yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla öncelikle davalı idareden, yatırılmaması halinde Hazineden karşılanarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, iddialarını ispatlayamadığından bahisle davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.…”

4- Danıştay 14. Dairesi, 07.9.2013 tarih ve E:2011/15433, K:2013/6044 sayılı kararında;“… çözümü teknik bilgiyi gerektiren dava konusu kıyı kenar çizgisinin bilimsel verilere ve mevzuata uygun olarak belirlenip belirlenmediği hususunun, davacının lüzum görülmesi halinde keşif yapılması talebi üzerine Mahkeme tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına resen karar verilmiş olması karşısında, ücreti davanın sonucunda haksız çıkan taraftan tahsil edilmek üzere Devlet hazinesinden istenilerek keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle açıklığa kavuşturulmasından sonra uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir…”  gerekçesiyle Mahkeme kararını bozmuştur.

5- Danıştay 14. Dairesi, 25.6.2014 tarih ve E:2012/1672, K:2014/7044 sayılı kararıyla “… Dava konusu işlemin niteliği; mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kılıyorsa, davacıdan keşif avansı yatırılmasının istenilmesine rağmen yatırılmaması üzerine 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 325. maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla hazineden veya davalı idareden istenerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; davacılar tarafından; Trabzon ili, Of ve Dernekpazarı ilçelerinde bulunan Solaklı Deresi üzerinde projelendirilen ve müdahil şirketçe yapımı üstlenilen Çaykara Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali'ne dair verilen 13.8.2007 gün ve 740 Sayılı "ÇED Gerekli Değildir" kararı ile hidroelektrik santral projesinin uygulanma onayının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; uyuşmazlığın çözümünün, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kıldığından, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325. maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla davalı idareden istenilmesi, davalı idare tarafından da yatırılmaması halinde hazineden karşılanması suretiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir…”

6- Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 15.10.2015 tarih ve E:2014/671, K:2015/3505 sayılı kararı ile “…Bakılan davada, Mahkemece uyuşmazlığın hukuki niteliği dikkate alınarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, davacı vekilinden keşif avansının yatırılmasının üç kez istenilmesine rağmen yatırılmaması üzerine keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kıldığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325. maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla öncelikle davalı idareden istenilmesi, idarenin de yatırmaması halinde Hazineden ödenmesi istenilerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir”

7-Danıştay 2. Dairesinin 28.3.2019 tarih ve E:2018/4013, K:2019/1520 sayılı kararında; “…İlk derece mahkemesince; davacı tarafından, sınavda takdir edilen notun bilirkişi incelemesi marifetiyle değerlendirilmesinden vazgeçildiği, diğer iptal nedenleri göz önünde bulundurularak hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinin talep edildiği belirtilerek, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın hüküm kurulmuş ise de; resen araştırma ilkesi gereği, çözümü özel ve teknik bir bilgi ve uzmanlık isteyen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması konusunda tarafların istemi ile bağlı bulunmayan yargı yerince, çözümü uzmanlık bilgisi gerektiren uyuşmazlık hakkında, bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Kaldı ki, davacının, bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın karar verilmesi yolundaki dilekçesi, Dairemizin bozma kararından önceki aşamaya ilişkin olup, bozma kararı sonrasında yeniden yapılan yargılamada davacının bu isteğini sürdürüp sürdürmediği dahi araştırılmamıştır.

Bu itibarla, İdare Mahkemesince, resen araştırma ilkesine de uygun olarak, bilirkişi avansının davacı tarafından yatırılmasının istenmesi, yatırılmaması halinde, 6100 sayılı Kanun'un 325. maddesinde yer alan sürecin işletilmesi suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken; bu süreçler işletilmeksizin davanın reddine karar verilmesinde usul hükümlerine ve hukuka uyarlık görülmemiştir…”

8- Danıştay 6. Dairesinin 15.4.2019 tarih ve E:2014/9592, K:2019/2635 sayılı kararında; “…Çözümü teknik uzmanlık gerektiren uyuşmazlıkta, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle, uyuşmazlık konusu parselasyon işleminin dağıtım esaslarına uygun olup olmadığı düzenleme sınırının imar mevzuatında belirlenen esaslara göre geçirilip geçirilmediği, düzenleme sahasında 2981 Sayılı Yasa'ya 3290 Sayılı Kanun ile eklenen Ek-1 maddesini uygulama koşullarının bulunup bulunmadığı ve davacı taşınmazı yönünden, anılan Kanunun Ek-1 maddesi hükümleri uygulanarak taşınmazının bulunduğu yerden müstakil parsel tahsis edilmesinin mümkün olup olmadığı hususlarında inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken davacıdan istendiği halde keşif ve bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesiyle, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği görülmektedir.

Bu itibarla, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır…”

9- Danıştay 6. Dairesinin 11.02.2020 tarih ve E:2019/7328, K:2020/1290 sayılı kararında; “…Uyuşmazlıkta; davacının riskli yapı işlemine itirazı sonucunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul 3 numaralı Riskli Yapı Tespitine İtirazı Değerlendirme Heyetinin 07/01/2015 günlü, 7-1 Sayılı kararıyla itirazın reddedilmesi üzerine, bu davanın açıldığı, 27/10/2015 tarihli ara kararıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, naip üye tarafından 11/11/2015 tarihli tezkere ile keşif ve bilirkişi avansı ile harcının istenilmesine rağmen, davacı tarafından yatırılmaması sebebiyle yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla davalı idareden veya hazineden istenilerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken, Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan davanın reddi yolunda karar verildiği anlaşılmakta olup, eksik inceleme sonucu verilen kararda usul ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır…”

10- Danıştay 2. Dairesinin 08.3.2023 tarih ve E:2021/563, K:2023/1025 sayılı kararında; “… maddi gerçeğin ortaya konulabilmesi, davacı tarafından fuzulen işgal edilen alanla, idare tarafından yapılan tespitlerin uyumlu olup olmadığı ve davacının fahişlik iddiasının somut olarak ortaya konulabilmesi için keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunlu olduğundan, resen araştırma ilkesi gereği avansın davalı idareden alınmak suretiyle keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, avansın mahkeme veznesine yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Bu itibarla; …İdare Mahkemesince keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle dava konusu taşınmazla aynı ada ve parselde yer alan taşınmaz için yargı kararı sonucu kesinleşen 2010 yılı birim bedeli 410,80 TL/m² üzerinden yeniden değerleme oranları uygulanmak suretiyle dava konusu ecrimisil dönemi yönünden karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır...”

SONUÇ

İdari uyuşmazlıklar, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanarak, kişiler arasındaki eşit ilişkilerden ayrılır. Bu farklı yapı, idari yargının usul ve ilkelerini de belirlerken, idarenin hukuki denetimi, hukuk devleti ilkesinin sağlam bir temele oturması açısından büyük önem taşır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinde yer alan "resen araştırma ilkesi", idari yargının en temel ilkelerinden biridir. Bu ilke, idari yargı mercilerinin uyuşmazlıkları çözmek için gerekli tüm inceleme ve araştırmaları, tarafların talepleriyle bağlı olmaksızın kendiliğinden yapma yükümlülüğünü getirir.

Bu bağlamda, keşif ve bilirkişi incelemesi gerektiren uyuşmazlıklarda, davacı tarafından masrafların karşılanmaması halinde, 6100 sayılı Kanun'un 325. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin Hazine tarafından karşılanması, ardından haksız çıkan taraftan tahsil edilmesi sağlanarak nihai karar verilir.