Kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşen kararlara karşı kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle infazın durdurulması, yeniden yargılama veya kanun yararına bozma talepli olarak verilecek dilekçelerde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri de bu dilekçelerin mahkûmiyet hükmünü içerir gerekçeli karar usûlüne uygun tebliğ edilmediyse dahi Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Usulüne Aykırı Tebliğin Hükmü” başlıklı 53. maddesi uyarınca verildikleri tarih itibariyle öğrenme üzerine gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilmesine ilişkin bütün sonuçlarını doğuracağıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.10.2019 tarihli ve 2016/1141 E. , 2019/614 K. sayılı kararı uyarınca mahkûmiyet hükmünün usûlüne uygun tebliğ edilmediğinden bahisle gerçekleştirilen başvurularda, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Usulüne aykırı Tebliğin Hükmü” başlıklı 53. maddesi uyarınca muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilecektir. Dolayısıyla ilgisi tarafından usûlsüz tebligat gerçekleştirildiğinden bahisle dilekçenin verildiği tarihte gerekçeli kararın tebliğinin tüm sonuçlarını doğuracağı, bu tarihten itibaren yasal süresi içerisinde "istinaf istemi" ile "temyiz gerekçelerinin" sunulmasının gerekeceği ortadadır. Dilekçede usûlsüz tebligattan bahsedilmese dahi sanık tarafından kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle verilecek herhangi bir dilekçe, usûlsüz tebligat olsa dahi sanığın dilekçeyi verdiği tarihte kararı öğrenme üzerine tebliğ aldığı hukuki kabulüne sebebiyet verebilir.

Bu şekilde bir kabulde; gerekçeli kararın usûlsüz tebliğ edildiği bir dosyada bu durumu bilmeksizin "yeniden yargılama" veya "kanun yararına bozma" dilekçesi sunan hükümlü sanığın kararı öğrendiğinden bahisle kararı tebliğ almış gibi yasal süreler işlemeye başlayacak, sanık yasal süreler geçtikten sonra usûlsüz tebligat olduğundan bahisle kanun yolu başvurusunda bulunsa dahi süreler geçtiğinden ötürü bu hakkını kullanamayacaktır. Bu sebeple kesinleşmiş bir ceza dosyasında, hangi başvurunun gerçekleştirileceğine karar verilmesi dahi oldukça hayati öneme sahiptir.

Yargıtay'ın aksi yönde Ceza Genel Kurulu kararı mevcut olsa da kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünü içeren müddetnamenin sanığa tebliğinin dahi kararın öğrenilmiş olduğunu gösterdiğine ilişkin kararları olduğu gibi mahkûmiyet hükmünün verildiği dosyada tutuklu sürenin mahsubunun istenmesi gibi durumlarda usûlsüz tebligat dahi olsa kararın sanık tarafından öğrenildiğini, dolayısıyla bu tarihler itibariyle de yasal süreler içerisinde kanun yolu başvurusu yapılmaması durumunda kararın usûlsüz tebliğ edildiğinden bahisle kanun yolu başvurusu yapılamayacağına dönük kararlarının da bulunduğunu belirtmek gerekir. Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Dairelerinin müddetnamenin tebliğinin kararın öğrenilmiş olduğunu göstereceğine ilişkin kararları da mevcuttur.

Bu sebeplerle; ilk derece mahkemesi veya BAM Ceza Dairesinde kanun yolu açık olduğu hâlde usûlsüz tebligat veya sair bir nedenle hatalı olarak kesinleştirilen ve infaza verilen kararlara karşı infazın durdurulması talebi ile gerçekleştirilecek başvurularda, başvuru ile birlikte öğrenme üzerine gerekçeli kararın tebliğinin bütün sonuçlarını doğuracağı kabul edilebileceğinden istinaf yolunun açık olduğu kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bulunduğu dosyalarda; "istinaf isteminin" açık olarak yazılması, temyiz yasa yolu açık olan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bulunduğu dosyalarda ise temyiz istemiyle birlikte temyiz gerekçelerinin de ifade edilmesi önem arz eder. Yine usûlsüz tebligat üzerine kesinleşen mahkûmiyet hükmüne karşı ilk olarak bu gerekçe ile olağan kanun yolu başvurusu yapılması, daha sonra kararın kesinleştiği kabulü ile olağanüstü kanun yolu başvurularının denenmesi hak kayıplarının önüne geçilebilmesi açısından önemlidir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.10.2019 tarihli ve 2016/1141 E., 2019/614 K. sayılı kararına bakılmasını öneririm.