Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin 14. maddesinde hususilik kuralı düzenlenmiştir. Buna göre; “1)İade edilen şahıs iadeden evvel ika ettiği ve iadeye esas olandan başka bir fiilden dolayı takip veya muhakeme edilemeyeceği gibi bir ceza veya güvenlik tedbirinin infazı için tevkif edilemez ve kezalik herhangi bir surette hürriyeti kısılamaz. Aşağıdaki haller müstesnadır: a) İade eden tarafın buna muvafakat etmesi. Muvafakati istihsal için bir talepte bulunulacak ve buna 12 nci maddede mezkûr belgeler ile iade edilen şahsın suçu müteallik olarak yaptığı beyanın zaptı eklenecektir. Muvafakat ancak şahsın talep edilmesine sebep olan suçun bizatihi bu Sözleşmeye göre iadeyi icap ettirmesi halinde gösterilir. b) İade edilen şahsın, nihai olarak serbestisine kavuşmasını takip eden 45 gün zarfında iade edildiği tarafın arazisini elinde imkân olduğu halde terk etmemesi veya terk ettikten sonra buraya geri dönmesi halinde. 2) Bununla beraber iadeyi talep eden taraf, gerek bu şahsı memleketinden çıkarmak gerek-gıyap yoluyla muhakeme usulüne müracaat dâhil olmak üzere- Mevzuatına göre müruruzamanı kesmek gayesiyle lüzumlu göreceği diğer tedbirleri ittihaz edebilir. 3) Suç addolunan fiilin evsafı takibat esnasında değişmişse, iade edilen şahıs hakkında ancak yeniden tavsif edilen suçun unsurları iadeyi icap ettiriyorsa, takibat ve muhakeme yapılabilir” Yine 5237 sayılı TCK’nın 18/son maddesinde yer alan; “geri verme halinde, kişi ancak geri verme kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir veya mahkum olduğu ceza infaz edilebilir” şeklindeki düzenleme ile geri vermede hususilik kuralı ve bu kuralın istisnalarına işaret edilmiştir.
Hususilik kuralı gereğince, iade edilen kişi, talep eden ülkede yalnızca iade kararına dayanak teşkil eden suç veya suçlardan dolayı soruşturulabilir, kovuşturulabilir ya da mahkûm olduğu cezası infaz edilebilir. Dolayısıyla şahıs iade edildikten sonra, iade kararından önce işlenen ve iade kararına konu olmayan başka bir suçunun veya mahkûmiyetinin bulunduğu anlaşılırsa, bu suç nedeniyle iade eden devletten ayrıca muvafakât alınmadan iade edilen devlette soruşturma veya kovuşturma yapılamaz ya da mahkûmiyet hükmü infaz edilemez.
Hususilik ilkesi, iç hukukumuzda 6706 sayılı yasanın 10. maddesinin 4. fıkrasında; “İade hâlinde, kişi ancak iade kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir veya kişinin mahkûm olduğu ceza infaz edilebilir” hükmüyle tanımlanmıştır. Kanunda da açıkça ifade edildiği üzere kişinin iade kararına konu olmayan suçlara ilişkin yürütülen yargılamalarına ilişkin iade eden devletten ayrıca muvafakât talep edilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması mümkün değildir. Bu sebeple kişi iade kararına konu edilmeyen bir suçtan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı veya cezalandırılamayacağı gibi yakalama, gözaltına alma veya tutuklama gibi işlemlere de maruz bırakılamaz. Suçun unsurları dışında kalan kovuşturma şartlarından başlıcaları şikâyet, talep, izin, ve kararlardan ibarettir. (Dönmezer, Erman, Nazarî Ve Tatbikî Ceza Hukuku, s.218) Dava koşulu olan ve suça dair bulunup yasada aranan izin, talep, karar, mütalaa koşulu gerçekleşmeden yargılama yapılması olanaksızdır. Yargılama koşulu hangi suç yönünden gerçekleşmiş ise, sadece o suça dair yargılama yapılabilecektir. Ulusal olduğu gibi uluslararası mevzuat da bu doğrultudadır. SİDAS sözleşmesine göre de suçlu sadece iade edildiği suçtan yargılanacak, bir başka suçtan cezalandırılamayacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; iade edilen kişi, iadeye konu edilmeyen bir suçtan dolayı üçüncü bir ülkeye de teslim edilemez.
SİDAS’ın 14. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ayrıca, hususilik kuralının uygulanmayacağı istisnai hâller de düzenlenmiştir.
“…a) İade eden tarafın buna muvafakat etmesi. Muvafakati istihsal için bir talepte bulunulacak ve buna 12 inci maddede mezkûr belgeler ile iade edilen şahsın suçu mütaallik olarak yaptığı beyanın zaptı eklenecektir. Muvafakat ancak şahsın talep edilmesine sebep olan suçun bizatihi bu Sözleşmeye göre iadeyi icap ettirmesi halinde gösterilir.
b) İade edilen şahsın, nihai olarak serbestisine kavuşmasını takip eden 45 gün zarfında iade edildiği tarafın arazisini elinde imkân olduğu halde terk etmemesi veya terk ettikten sonra buraya geri dönmesi halinde…”
Anılan düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, hususilik kuralının “talep edilen devletin muvafakatı” ve “ülkenin terk edilmemesi veya tekrar geri gelinmesi” hâlleri olmak üzere iki istisnası bulunmaktadır. Uygulamada her ne kadar iade edilen kişinin yargılamaya muvafakâtinin bulunup bulunmadığı sorulmak suretiyle hususilik kuralının kısıtlamaları yargılama mercilerince aşılmaya çalışılsa da SİDAS md. 14 ve TCK md. 18 uyarınca iade edilen muvafakâti bulunduğundan bahisle iadeye konu olmayan bir suçtan ötürü yargılama yapılarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir.
Hususilik kuralının ilk istisnası iade eden devletin yargılamanın yapılmasına ilişkin muvafakâtidir. İade talebine konu edilmeyen bir suç nedeniyle soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesi ve/veya mahkûmiyet kararının infazı iade eden devletin buna izin vermesine bağlıdır.
Hususilik kuralının bir diğer istisnası ise iade edilen şahsın, nihai olarak serbestisine kavuşmasını takip eden 45 gün zarfında iade edildiği tarafın arazisini elinde imkân olduğu hâlde terk etmemesi veya terk ettikten sonra buraya geri dönmesidir.
Ancak SİDAS’ın 14. maddesine göre iade edilen şahsın, nihai olarak serbestisine kavuşmasını takip eden 45 gün zarfında iade edildiği tarafın arazisini elinde imkân olduğu hâlde terk etmemesi veya terk ettikten sonra buraya geri dönmesi hâlinde hususilik kuralı uygulanmayacağı belirtilmişse de bu istisnanın gerçekleşebilmesi için kişinin iade edildiği ülkeyi terk edebilme hakkına ve imkânına sahip olması gerekir. Bu imkâna (hastalık ve parasızlık gibi nedenlerle) sahip olmadığı süre hesaplamada dikkate alınmalıdır. Ayrıca kişinin iade edildiği ülkeyi yasal yollarla terk edebilmesinin hukuki koşulları bulunmalıdır. Kişinin yurda çıkışının mahkeme kararı ile kısıtlanması, kişinin adli kontrol altında bulunması, kişinin yurt dışına çıkış için gerekli evrâk ve belgelerine el konulmuş olması veya bunların adli/idari merciler tarafından geçersiz kılınması hâlinde hususilik kuralının istisnası niteliğinde olan iade olunan tarafın arazisini terk etmemek durumunun mevcut olduğundan bahsedilemez.
Nitekim Yargıtay 5 Ceza Dairesinin, 14/10/1987 tarihli, 1987/4154 E., 1987/5301 K. sayılı kararı ile; "SİDAV'ın Tasdiki Hakkındaki 7376 sayılı Yasanın 14/1. maddesi, hususilik kaidesi başlığı altında iade edilen şahsın, iadeden önce işlediği ve iadeye esas olandan başka bir fiilden dolayı takip veya muhakeme edilemeyeceği gibi bir ceza veya emniyet tedbirinin infazı için tevkif de edilemeyeceği ve herhangi bir suretle hürriyetinin kısıtlanamayacağını hüküm altına almış ve bendin (a) fıkrasında iade eden tarafın buna muvafakat etmesini istisna kılmıştır. Mahkemece düzenlenen, muvafakat verilmesi yolundaki talepname ise dosyada mevcut Dışişleri Bakanlığı'nın 6.5.1987 günlü yazısından anlaşıldığı üzere Federal Alman Hükümeti'nce kabul edilmemiştir. Diğer taraftan, anılan maddedeki kesin kaideye istisna olarak kabul edilen ve maddenin 1/b fıkrasında yer alan, iade edilen şahsın nihai olarak serbestisine kavuşmasını izleyen 45 gün zarfında iade edildiği tarafın arazisini elinde imkan olduğu halde terketmemesi durumunun mahkemenin kabul ettiği şekilde olayda gerçekleştiğini ileri sürmek de mümkün görülmemiştir.
Şöyle ki; Sanığın aynı suçtan Bakırköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan dava ile ilgili olarak ve 5682 sayılı Pasaport Yasasının 2814 sayılı Yasayla değişik 7/2. maddesi gereğince yurt dışına çıkmasının mümkün olmadığı, Bakırköy C. Savcılığı'nın 10.2.1986 günlü yasasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ihbar edilmiştir. Ayrıca, sanığın tahliye edildikten sonra suçu nedeniyle pasaport almadığına ilişkin Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nün 27.5.1987 tarihli yazısı dosya içinde mevcut bulunmaktadır.
Bu itibarla, iade eden Federal Almanya Cumhuriyeti'nin yargılamaya muvafakat etmediği de gözönünde bulundurularak sanığın elinde imkan olduğu halde Türkiye'yi terketmediği yolundaki delillerin nelerden ibaret olduğu kararda gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı görüldüğünden re'sen temyize tabi hükmün tebliğnameye aykırı olarak CMUK.nun 321 maddesi gereğince (BOZULMASINA), 14.10.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi." yurt dışına çıkışı kanunen mümkün olmayan sanık yönünden Türkiye'yi imkanı olduğu hâlde terk etmediğinden bahisle yargılamaya devam ile kurulan mahkûmiyet hükmü hukuka aykırı bulunmak suretiyle bozulmuştur. Dolayısıyla iade edilen tarafın arazisini terkin hukuken ve fiilen mümkün olmadığı durumda atılı suça ilişkin iade eden tarafın muvafakâti alınmaksızın terk şartına binaen yargılamaya devam edilmesi mümkün değildir.
Yine SİDAS madde 14/3’te; “3) Suç addolunan fiilin evsafı takibat esnasında değişmişse, iade edilen şahıs hakkında ancak yeniden tavsif edilen suçun unsurları iadeyi icap ettiriyorsa, takibat ve muhakeme yapılabilir” hükmü yer almaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, suçun vasıf değiştirmesi ve daha ağır bir cezai yaptırımı gerektirir bir kanun maddesine karşılık düşmesi hâlinde iade eden taraftan ek muvafakât alınması gereklidir. Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 10/10/1991 tarihli ve 1991/106-118 sayılı kararında da; “hakkında TCK’nın 448 inci maddesi uygulanacağı bildirilerek Almanya’dan geri verilmesi sağlanan kişinin eyleminin yargılama sonucunda TCK’nın 450 nci maddesine uyduğu ve bu hükmün de ölüm cezasını gerektirmesi dolayısıyla, verilecek kararın SİDAS’ın 11 inci maddesini ihlal etmemesi ve yargılamaya devam edilebilmesi için geri veren devletten muvafakat alınması ve bunun verilmemesi halinde ise yargılamanın ve tüm usuli işlemlerin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğine” şeklinde bu husus ifade edilmiştir. Örneğin iadeye konu suçun, iade talepnamesinde hırsızlık olarak ifade edildiği durumda iade edilen kişiyle ilgili iade tarihi sonrasında yapılacak yargılama sırasında ek savunma ile nitelikli hırsızlık suçuna ilişkin hüküm tesis edilmesi mümkün olmayıp bu durumda iade eden taraftan suç vasfındaki değişikliğe binaen ek muvafakâtname talep edilmesi gerekmektedir.