5275 sayılı İnfaz Kanununa eklenen Geçici Madde 10.’nun infaz mantığına ve eşitlik ilkesine aykırı, adalet duygusunu ağır bir biçimde zedeleyen, istinaf ve temyiz incelemesinde yıllarca bekletilen dosyaların makûl sürede yargılanma hakkını da ihlâl edecek biçimde incelenememesinin olumsuz sonuçlarını yargılanan kişiye yükleyen ve olası bir iptal başvurusunda "31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve cezasının belirli bir süresini bu kurumlarda geçiren hükümlüler" ibaresinin Anayasa Mahkemesince "31 Temmuz 2023 tarihi itibariyla" kısmı yönünden iptal edilmesi gerektiği kanaatinde olduğum hukuka aykırı düzenlemesi neticesinde dosyaları istinaf ve temyiz incelemesi bekleyen vatandaşlarca istinaf ve temyizden feragat dilekçeleri verilmeye başlanmıştır. “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.105/A uyarınca “lehe uygulama” ilkesi gereği değerlendirilmesi gerektiği, yargısal içtihatların da bu yönde olduğu açık olmasına rağmen (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 05/06/2015 T. , 2015/7247 E. , 2015/12133 K.) hukuka aykırı düzenlemede ısrar edilmesi, "31 Temmuz 2023 tarihi itibariyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan" hükümlüler ibaresinin "hükümlülük tarihinin başlangıcı" hususunu tartışmaya açması beklenmektedir.
Geçmiş tarihlerde infaz yasalarının doğası gereği lehe uygulama açısından suç tarihine odaklanılmış, hükümlülük tarihi esas alınan düzenlemeler yapılmadığından bu tarihin başlangıcın ne şekilde belirlenmesi gerektiği hususu yargısal içtihatlara konu olmamıştır. Halihazırda cezaevinde tutuklu olarak bulunan hükümözlü vatandaş açısından hükümlü olacağı tarihin başlangıcının hükümlülüğe esas alınacak hapis cezasının kesinleşme tarihi olması gerektiği açıktır. Hapis cezası kanun yolları başvurusu veya başvurusundan vazgeçme neticesinde kesinleşen kişinin artık hükümözlü sayılamayacağı açıktır.
Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Sn. Mustafa ATALAY'ın İnfaz Hukuku ve İlâmların İnfazı adlı eserinin 13. sayfasında da cezanın kesinleşmesinin hükümözlünün hükümlü sıfatını almasına sebebiyet vereceği açıkça ifade edilmiştir. Cezası kesinleşmiş olan kişinin birtakım usûli işlemler yerine getirilmediği için "hükümözlü" olarak değerlendirilmeye devam edilmesinin yasal olmadığı ve kişilerin 31.07.2023 tarihinde "hükümlü" sayılabilmeleri açısından 31.07.2023 tarihi itibariyla istinaf/temyiz incelemesinde bulunan dosyalarında verilmiş olan hapis cezasına ilişkin kanun yolu başvurusunun esastan reddine veya 5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca temyizden vazgeçme nedeniyle dosyanın incelenmeksizin iadesine karar verilmiş olmasının yeterli sayılması gerektiği açıktır. Aksi kabulde, kişilerin istinaf ve temyiz süreçlerinin kendilerinden bağımsız bir şekilde uzamasının sorumluluğunun ve sonuçlarının kendilerine yüklenmesiyle birlikte kesinleşme sonrası yerel mahkemece ve infaz savcılığınca yapılacak usûli işlemlerinin uzamasının sonuçları da kapalı cezaevinde kalacakları süreyi de uzatacak şekilde kendilerine yükletecek, bu durum da ciddi bir mağduriyete sebebiyet verecektir. Bu sebeple, hukuka uygun uygulamanın 31.07.2023 tarihi itibariyle cezaevinde bulunan ve cezası onanmış bütün kişilerin, cezanın kesinleşmesi sonrasında yerel mahkemece yapılacak kesinleştirme ve infaza gönderme işlemleri ile müddetnamesinin hazırlanıp hazırlanmamış olduğuna bakılmaksızın "hükümlü" statüsünde kabul edilmesi gerektiği, aksi yöndeki uygulamaya karşı İnfaz Hâkimliği, karara itiraza ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi ve kesinleşme sonrası Anayasa Mahkemesine başvuru seçeneği dahil olmak üzere bütün hukuki yollarının tüketilmesinin gerekeceği kanaatindeyim.