TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/7665)

 

Karar Tarihi: 22/1/2025

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun odasında yapılan aramada ele geçen dokümanların içeriği nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, hükümlü olarak Elâzığ 2 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

3. Başvurucunun odasında 6/12/2018 tarihinde kısmi arama yapılmıştır. Arama sonucunda başvurucuya ait olan beş adet ajanda, iki adet defter, bir adet kapakları bulunmayan defter fotokopisi ele geçirilmiştir. Mezkûr ajanda, defter ve fotokopilere ilişkin olarak yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.

4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma veya yaptırma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 11 gün hücreye koyma cezası verilmesine 14/12/2018 tarihinde karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında dokümanlara ilişkin olarak şu ifadelere yer verilmiştir:

"...tamamının PKK terör örgütünü övücü örgüt üyelerini eğitici ve örgütü[e] yönelmeye teşvik edici ibareler içerdiği anlaşılmış olup ayrıca Abdullah Öcalan'a ait notlar olduğu düşünülen ve örgüt içerisinde yaşadığı olayları hikaye haline alınmış yazılar tespit edildiği..."

5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Elâzığ İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun şikâyetini 14/1/2019 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, Disiplin Kurulu kararının usul ve kanuna uygun olduğunu ifade ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuştur. Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle anılan itirazı 4/2/2019 tarihinde reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 4/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 5/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

10. Başvurucu; İnfaz Hâkimliğinin yazılı savunmasını incelemesi gerekirken Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden çok sınırlı tutulan sözlü ifadesinden hareketle karar verdiğini, Ceza İnfaz Kurumunun incelemesinden geçen dokümanların disiplin cezasına konu edildiğini, sürekli kameralarla izlenen üç kişilik odada örgüt eğitim ve propagandası yapmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, yazdığı üç romanın yayımlandığını, 26 yıldır ceza infaz kurumunda olduğunu, edebi yazılar yazmaya devam ettiğini, bu konuda Ceza İnfaz Kurumunu bilgilendirdiğini, el konulan defterlerin roman çalışmalarının karalamaları olduğunu iddia etmiş ve tüm bu nedenlerle ifade özgürlüğünün ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuru konusu olay nedeniyle yalnızca disiplin soruşturması açıldığı, başvurucu hakkında adli bir soruşturma açılmadığı belirtilmiş ve Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara ve Disiplin Kurulunun ve yargı mercilerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Daha sonra, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünün ekinde yer alan hükümlü ve tutuklu bilgi formundan başvurucuya verilen hücreye koyma disiplin cezasının 22/8/2019-2/9/2019 tarihleri arasında infaz edildiği anlaşılmaktadır.

12. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında formdaki iddialarını tekrarlamış ve söz konusu dokümanların yıllardır kendisinde olduğunu ileri sürmüştür.

13. Ceza İnfaz Kurumundaki odasında yapılan aramada bulunan ajanda ve defterler nedeniyle başvurucuya verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1.B], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu ajanda ve defterler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

16. Müdahaleye dayanak olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1.B], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

17. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda, mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

18. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

19. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2.B], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanların kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

20. Başvurucu, başvuru konusu dokümanların daha önce Ceza İnfaz Kurumu idaresi denetiminden geçtiğini, yayımlanan üç romanı olduğunu, ele geçirilenlerin yeni roman taslakları olduğunu, 26 yıldır ceza infaz kurumunda olduğunu, söz konusu karalamaların uzun süredir kendisinde olduğunu ileri sürmüştür. Yetkili mercilerin kararlarında, anılan iddialara ilişkin bir değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür.

21. Somut olayda bulundurduğu dokümanların içeriği nedeniyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır. İdarenin kararında başvurucuya ait dokümanların içeriğine ilişkin bir tek cümleye (bkz. § 4) yer verilmiş olup buna göre başvurucunun tecziyesine konu eylemin neden suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma kapsamında kaldığı noktasında bir gerekçe sunulmadığı, yargı mercilerinin de bu noktada herhangi bir açıklama yapmadığı anlaşılmıştır.

22. Bunun yanında ilgili idare ve yargılama mercilerinin kararlarına bakıldığında başvurucunun dokümanları bulundurmasının Kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi yönünden de hiçbir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

23. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanlarla suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma eylemini işlediği somut olgulara dayanılarak ortaya konulamamıştır. Başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinde öngörülen kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması için zorunlu mevzuat ve emirleri ihlal ettiği de Disiplin Kurulu ve yargı mercilerince değerlendirilmemiştir.

24. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56;Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve yargı mercileri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne 11 gün hücreye koyma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu, ajanda ve defterlerinin kendisine iadesini, ihlalin tespiti ve 1.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

27. Anayasa Mahkemesinin içtihadına göre bir temel hak ve hürriyetin ihlalinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).

28. Başvuruda, başvurucunun disiplin hapsine tâbi tutulmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkında verilen hücreye koyma disiplin cezası inceleme tarihinden önce infaz edilmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi Ceza İnfaz Kurumu ekranında yapılan sorgulamada başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sona erdiği görüldüğünden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

29. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. İfade özgürlüğüne yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Elazığ İnfaz Hâkimliğine (E.2018/4078, K.2019/112) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.