Adli tatil; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında, her yıl yirmi temmuzda başlayan, otuz bir ağustosta sona eren, mevzuatta sayılı bazı yargı işleri haricinde kalan işlerin durduğu, sürelerin son bulmadığı ve yargı mensuplarının dinlenmelerine olanak sağlanan bir dönemdir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 8/3 maddesinde “Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacaktır.” denilmek suretiyle son günü adli tatile denk gelen istisnai işler hariç süreli işlerde süre uzatımının gerçekleşeceği belirtilmiştir. Kanunun kullandığı ‘çalışmaya ara verme zamanı’ ifadesini bu çalışmamızda uygulamada genel olarak kullanılan ‘adli tatil’ şeklinde ifade edeceğiz. Bu yazımız ile adli tatilde uzayan sürelerin idareye gerçekleştirilen başvurularda idarenin cevap süresi yönünden de uzamaya sebep olup olmadığını değerlendireceğiz.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun İdari Makamların Sükutu başlıklı 10. maddesinde “(1) İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. (2) Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer otuz günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler…” Üst Makamlara Başvurma başlıklı 11. maddesinde ise “(1) İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. (2) Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır” denilmektedir. İlgililerin gerek bir işlem tesis edilmesi için gerekse de tesis edilmiş bir işlemin gözden geçirilmesi veya geri alınması için idareye başvuru yapması mümkün; bazen de zorunludur. Fakat bu başvurunun kanunda izah edildiği üzere belli süreler içerisinde yapılması gerekmektedir. Şayet idareye gerçekleştirilen başvuru neticesinde bir idari işlem tesis edilmişse, tesis edilen idari işlemin ilgisine tebliğini müteakip başlayacak 60 günlük dava açma sürenin son günü adli tatile denk gelirse veya idare tarafından idari işlem zımmen reddedilirse, zımmen reddedilmiş sayılma tarihinden itibaren başlayacak 60 günlük sürenin son günü adli tatil içerisine denk gelirse dava açma süresi adli tatil bitimi olan otuz bir ağustostan itibaren yedi gün uzayacak ve yedi eylül son gün olacaktır. Bu konuda mevzuat açık olup tereddüte yer yoktur. Fakat idareye gerçekleştirilen başvurular neticesinde idarenin başvuruya cevap vermesi için kanunen kendisine tanınan 30 günlük sürenin son günü adli tatile içerisine denk gelirse bu durumda idare de bu süre uzatımından faydalanabilecek midir?
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nu ilgililerin idare karşısında mağdur olmasını engellemek adına idareye kendisine yöneltilmiş başvuruları cevaplaması için otuz gün mühlet tanımıştır. Otuz gün içeresinde cevaplanmamış idari başvuruların zımmen reddedilmiş sayılacağını düzenlenerek de idareyi açıkça karar almaya zorlamıştır. Bu vesileyle idarenin karar alma sürecini kısaltmak amaçlanmıştır. Bu konuda hassasiyet gittikçe gelişmiş, yakın zamana kadar idareye kendisine yöneltilen başvuruları cevaplaması için altmış günlük süre tanınırken ilgililerin mağdur olmasını engellemek, hakka erişimi kolaylaştırmak için bu süre otuz güne düşürülmüştür.[i]
Kanun koyucunun bu hassasiyetine rağmen zaman zaman idareler ya kasten ya da iş yoğunluğu nedeni ile kendilerine gerçekleştirilen idari başvurulara cevap vermeyebiliyorlar. Bu durumda ilgili başvurucunun yapması gereken, başvurusunun idareye tebliğ olmasını müteakip otuz gün beklemek ve otuzuncu günden sonraki ilk günden başlayarak 60 gün içerisinde zımmen red işleminin iptali talepli olarak idari dava açmaktır. Fakat bu sürenin hesaplanmasında kafa karıştırıcı husus idarenin cevap süresinin son günü resmi tatile ya da adli tatile denk geliyorsa kanunun ilgililere tanıdığı sürelerin uzaması hakkından idarenin faydalanıp faydalanmadığı noktasında çıkmaktadır.
Kendisine tebliğ edilen idari işleme karşı itirazın son günü adli tatil dönemine denk gelen bir vekilin adli tatil sona erdikten sonra İYUK 8’de düzenlenen haktan faydalanarak gerçekleştirdiği başvuruda Danıştay; kendisine 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma izni verilmesine ilişkin karar 15.08.2012 tarihinde tebliğ edilen vekilin on günlük itiraz süresini geçirdikten sonra 05.09.2012 tarihinde Kaymakamlık nezdinde itirazda bulunması halinde itiraz süresinin geçirilmiş olduğuna karar vermiştir. Danıştay bu kararın gerekçesinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 8'inci maddesinin (3) üncü bendinde yer alan, ‘bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde sürenin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı’ yolundaki hükmün, 2577 sayılı Kanun'da düzenlenen idari davalara ilişkin süreler açısından geçerli olduğu; 4483 sayılı Kanun'da ise, 2577 sayılı Kanunun anılan hükümlerine paralel bir düzenlemeye yer verilmediği, bu nedenle itiraz süresinin çalışmaya ara vermeden dolayı uzaması yasal yönden olanaklı olmadığına karar vermiştir.[ii] Danıştay bizce burada Roma Hukuku’nda yer alan “Bir şeyi zikretmek, diğerlerini dışlamaktır.”[iii] kaidesi çerçevesinde bir değerlendirmeye gitmiş ve sadece kanunda sayılan kapsam içerisinde kalan iş ve işlemlerde, istisnalar ayrık tutulmak şartıyla sürelerin adli tatil sonrasına uzayacağına karar vermiştir. Bu karardan yola çıkarak idarenin kendisine yöneltilen başvurulara karşı cevap verme süresinin son gününün adli tatil dönemi içerisine denk gelmesi halinde bu sürenin adli tatil sonrasına uzamayacağını, sürelerin adli tatil yokmuşçasına hesaplanacağını söyleyebiliriz. Zira idarenin bireylerin başvurusuna cevap vermesi ya da reddetmesi kanunda sayılan işlemlerden olmayıp, adli bir iş değildir.
Konu hakkında yine bir Danıştay kararında; Tahakkuk eden gelir stopaj vergisi ve fon payının kaldırılması için 27.06.2000 tarihli dilekçeyle Vergi Dairesi Başkanlığına başvuran davacının düzeltme başvurusunun 19.07.2000 tarihli işlem ile reddedildiği, bu red işleminin yükümlü davacıya 02.08.2000 tarihinde tebliğ edildiği, davacı yükümlü tarafından 08.08.2000 tarihinde Maliye Bakanlığına yapılan şikayet başvurusuna cevap verilmemesi suretiyle tesis edilen zımni ret işleminin iptali için 08.11.2000 tarihinde dava açıldığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince, 08.08.2000 tarihindeki başvuruya 60 günlük cevap süresinin son günü olan 07.10.2000 gününün Cumartesiye geldiği ve tatil gününe rastlayan son günün 09.10.2000 Pazartesi gününe uzaması sebebiyle 08.11.2000 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu gerekçesiyle işin esasına geçilerek dava konusu işlemin iptaline karar verildiği görülmüştür. Sürelerle ilgili maddelerde dava açma süresinin son gününün resmi tatile gelmesi durumunda, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı düzenlenmiş, cevap verme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması durumunda dava açma süresinin tatili izleyen çalışma gününden itibaren hesaplanacağı şeklinde bir düzenleme bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı yükümlü şirketin 08.08.2000 tarihinde yaptığı şikayet başvurusuna cevap verme süresi 07.10.2000 tarihinde bittiği, dava açma süresi de bu tarihten başlayıp 06.11.2000 tarihinde sona erdiği, 08.11.2000 tarihinde açılan davanın süre aşımı gerekçesiyle reddi gerekirken, belirtilen gerekçeyle davaya bakılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır demiştir.[iv] Bu karar ile Danıştay idarenin başvurulara cevap süresinin son gününün adli tatil veya resmi tatile denk gelmesi halinde sürenin o günden itibaren hesaplanmaya başlanacağı, devam eden ilk iş gününün sürenin son günü kabul edilmeyeceğini gayet net ortaya koymuştur.
Son olarak konu hakkında öğretiye yön veren bir kaynakta şu ifadeler yer almaktadır; “İdarenin altmış günlük süresinin son günü resmi tatile veya çalışmaya ara verme zamanına (adli tatile) rastladığında 8. maddenin 2. veya 3. fıkrasına göre süre uzatım mümkün olabilecek midir? Eski 521 Sayılı Kanun yürürlükte olduğu dönemde cevap verme süresinin son günü çalışmaya ara verme zamanına rastlasa dahi bu sürenin uzamış sayılamayacağı kabul edilmekte idi. [v] Bu içtihat o zamanki 521 Sayılı Kanun’un 163. maddesine dayanmakta ve nitekim anılan maddede çalışmaya ara verme nedeni ile yalnızca dava ve karar düzeltme süreleri ile savunma ve cevap sürelerinin uzayacağı belirtilmekte idi. Oysa bugün yürürlükte olan 8. maddenin 3. fıkrası böyle bir sınırlamaya gitmeksizin genel olarak (alelıtlak) “bu kanunda yazılı süreler” deyimini kullanmıştır. Bu değişiklik karşısında eski içtihadın geçerliliğini yitirdiği söylenebilir mi? Bize göre hayır. Çünkü altmış günlük cevap süresinin bitiminden itibaren başlayan dava süresinin sonu çalışmaya ara verme zamanına rastladığında ilgili nasıl olsa bu ek süreden yararlanacaktır. Çalışmaya ara vermenin konuluş amaçlarından biri, köylü ve çiftçi yurttaşların hasat ve bağ bozumu zamanında dava işleriyle uğraşmamalarını ve kendilerini tümüyle esas işlerine verebilmelerini sağlamak, diğeri de hakimlere dinlenme imkanı tanımaktır. İdarenin altmış gün içinde cevap vermemesi üzerine anlaşmazlığı davaya dönüştürme zorunluluğunun ortaya çıkması ve dava süresinin de işlemeye başlaması bir şey değiştirmez. İlgilinin yargı yerine gitmesi gereken an (yani dava süresinin sonu) çalışmaya ara verme zamanına rastladığında nasıl olsa hemen dava açması gerekmeyecek, tatilin bitiminden başlayan bir haftalık ek süreden yine yararlanabilecektir. Başka bir deyişle salt altmış günlük cevap süresinin dolması ilgilinin işini gücünü bırakıp yargı yerine gitmesi zorunluluğunu doğurmayacaktır. Şu halde amaca uygun bir yorum yapıldığında 8. maddenin 3. fıkrası hükmünün 11. maddede geçen altmış günlük cevap süresine uygulanamayacağını söylemek daha kolay olacaktır. … Bize göre idarenin cevap süresinin son günü resmi tatile rastladığında, bu süre tatili izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzamış sayılmayacaktır. Anılan fıkranın düzenleniş biçimi aksine bir yoruma esasen elverişli bulunmamaktadır.” denilmektedir.[vi]
---------------
[i] 14.07.2021 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1., 2., 3. ve 4. maddeleri
[ii] T.C. DANIŞTAY 1. DAİRE E. 2012/1591 K. 2012/1636 T. 13.11.2012
[iii] “Expressio unius est exclusio alterius”
[iv] T.C. DANIŞTAY 4. DAİRE E. 2001/4078 K. 2003/169 T. 21.1.2003
[v] Örneği DDK 05.06.1970 T. E. 69/526, K. 70/357
[vi] Kazım Yenice, Yüksel Esin, İdari Yargılama Usulü, Ankara, Arısan Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi, 1983, sayfa 217-218