Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ülke Parası ile Ödeme” başlığı altında düzenlenen 99. maddesinde; “(1) Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. (2) Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. (3) Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde metninden anlaşıldığı üzere düzenlemenin ikinci fıkrasında borcun ülke parası ya da döviz cinsinden ödenmesi hususunda seçimlik hak borçluya ait iken, düzenlemenin üçüncü fıkrasında temerrüt halinde borcun aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesine dair seçimlik hak alacaklıya geçmektedir.

Bu kapsamda ülke parası dışında başka bir para birimini konu alan bir sözleşmede bir tazminat yükümlülüğü ortaya çıktığında ya da haksız fiile konu bir durum oluştuğunda da TBK.m.99 hükmü uygulanabilecek, zarar gören taraf, malvarlığı değerinin başka bir para birimi ile ölçülebildiği durumlarda tazminat taleplerini ülke parası dışında başka bir para birimi üzerinden talep edebilecektir. Nitekim tazminat talepleri ister sözleşmeden ister haksız fiilden kaynaklansın tazminat tutarının mutlaka ülke parası cinsinden karşılanması gerektiğinin kabul edilmesi bazı durumlarda gerçek zararın karşılanamamasına, dolayısıyla da hakkaniyete aykırı bir durum oluşturabilir (Dr. Burak Hamza ER, Para Borçlarının İfası, Ankara 2023, s.46 ; Benzer yönde Yrd. Doç. Dr. Serkan AYAN, Yabancı Para Borçlarının İfası, dergipark.org.tr, s.517 ; Sümeyye KOCAMAN, Yabancı Para Borçlarında Borçlu Temerrüdünün Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, dergipark.org.tr, s.72). Bu sonuca TBK’nın 51.maddesinde yer alan; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” düzenlemesinden de varılmaktadır. Benzer bir değerlendirme sebepsiz zenginleşmeden doğan borçlar yönünden de yapılabilir (Yargıtay 15.Hd. 03.12.2012 T. 2012/7291 E. 2012/7596 K. ; Dr. Burak Hamza ER, Para Borçlarının İfası, s.47).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.12.2003 Tarihli 2003/4-754 Esas 2003/749 Karar sayılı kararında da, Borçlar Kanunu’nda haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hükmün yer almadığı, bu nedenle zarar gören kişinin zararının yabancı para ile giderilebileceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir;“…Borçlar Kanunu'nun 23.11.1990 gün ve 3678 sayılı Yasa ile değişik 83.maddesinde haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda yabancı para üzerinden zararın ne şekilde giderileceği konusunda açık ve net bir hüküm olmamakla birlikte, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hüküm de yer almış değildir. Bu konuda yasada bir boşluk vardır. Nitekim İsviçre'de de haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan zararlarda İsviçre Borçlar Kanunu'nda zararın yabancı para üzerinden ödeneceğine dair düzenleyici bir hüküm olmamasına rağmen uygulama ve öğretide bu hallerde de zararın yabancı para üzerinden giderilmesi kabul edilmektedir. Bu sonuca şu gerekçelerle ulaşılmaktadır. Tazminatın amacı, zarar gören kişinin gerçek zararını karşılama olmalıdır. Zararın giderilmesinde hangi para biriminin esas alınacağı sorusu da, zararın hangi para birimi ile tam olarak karşılanabileceği şeklinde olmalıdır. Yasanın amacı, zararın tamamen giderilmesine yönelik olmalıdır. Sözleşme dışı tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi gerekir. Böylece ileride munzam zarar ve kur farkı davalarına ( BK.105 ) meydan verilmemesi için zararın tam olarak karşılanması için bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir. Zarar, zarar gören açısından zarar hangi para birimine göre doğmuşsa, o para biriminin tazminat olarak talep edilmesi amaca uygunluk yönünden kabul edilmelidir. ( Bkz.BGE 48 II 79:BGE 47 II 194 ). Örneğin deniz taşımalarında kullanılan yabancı menşeli konteyner haksız eylem sonucunda Türkiye'de hasarlanmıştır. Hasarlanan konteynerin yerine konulacak yabancı menşeli bir konteynerin Türkiye ve yabancı ülkelerde yabancı para ile alınabileceği belirgindir. ZARAR GÖREN KİŞİNİN ZARARI ANCAK YABANCI PARA İLE GİDERİLİR. …O halde, somut olayda davacı zararının DM. üzerinden gerçekleştiğinin kabulü zorunludur. …Zarar DM. üzerinden gerçekleşip belirlendiğine göre, davacının davalı nezdinde doğan tazminat alacağının da aynı para üzerinden gerçekleşeceği kuşkudan uzaktır. Kısaca, somut olayda davacı, davalıdan, yabancı bir para üzerinden gerçekleşmiş ve Mahkemece de miktarı buna göre saptanmış bir alacağa sahiptir. Alacağın haksız fiilden kaynaklanmış olması nedeniyle, davalının haksız fiil tarihi itibariyle bu borç bakımından temerrüde düştüğü de açıktır. …(Somut olayda olduğu gibi, örneğin bir haksız fiilden ) doğan ve temerrüt için alacaklının ihtarı gerekmeyen, dolayısıyla haksız fiil tarihi itibariyle ödenmesi gereken borçlar bakımından, haksız fiilin gerçekleştiği tarih, ondan kaynaklanan borç için vade niteliğindedir. Hal böyle olunca, somut olayda davacı, DM. üzerinden miktarı saptanan alacağının, kendisine fiilen ödeneceği tarihteki kur değeri üzerinden TL. karşılığını isteme hakkına sahiptir.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.11.2009 Tarihli 2009/4-238 Esas 2009/493 Karar sayılı kararında da benzer şekilde Borçlar Kanunu’nda haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda yabancı para üzerinden zararın ne şekilde giderileceği konusunda açık ve net bir hüküm bulunmadığı, bu durumlarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hükmün de yasada yer almadığı, bu konuda yasada boşluk bulunduğu, zararın yabancı para üzerinden gerçekleşmesi halinde tazminat alacağının da aynı para üzerinden gerçekleşeceği, bu kapsamda davacı tarafın zararının yabancı ülke parası üzerinden belirlenerek bunun fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsiline karar verilmesi gerektiği, yanılgılı değerlendirme sonucu tazminatın Türk Lirası olarak tahsiline dair verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Borçlar Kanunu'nun 23.11.1990 gün ve 3678 Sayılı Yasa ile değişik 83. maddesinde haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda yabancı para üzerinden zararın ne şekilde giderileceği konusunda açık ve net bir hüküm bulunmamakla birlikte, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hüküm de yer almış değildir. Bu konuda yasada bir boşluk bulunduğu şüphesizdir. …Nitekim İsviçre'de de haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan zararlarda İsviçre Borçlar Kanunu'nda zararın yabancı para üzerinden ödeneceğine dair düzenleyici bir hüküm bulunmamasına rağmen, uygulama ve öğretide bu hallerde de zararın yabancı para üzerinden giderilmesi kabul edilmektedir. Bu sonuca şu gerekçelerle ulaşılmaktadır: Tazminatın amacı, zarar gören kişinin gerçek zararını karşılama olmalıdır. Zararın giderilmesinde hangi para biriminin esas alınacağı sorusu da, zararın hangi para birimi ile tam olarak karşılanabileceği şeklinde olmalıdır. Yasanın amacı, zararın tamamen giderilmesine yöneliktir. Sözleşme dışı tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi gerekir. Böylece ileride munzam zarar ve kur farkı davalarına ( BK m. 105 ) meydan verilmemesi ve zararın tam olarak karşılanması için, bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir. Zarar gören açısından zarar, hangi para birimine göre doğmuşsa, o para biriminin tazminat olarak talep edilmesi amaca uygunluk yönünden en uygun olanıdır ( Bkz. BGE 48 II 79:BGE 47 II 194 ). Örneğin deniz taşımalarında kullanılan yabancı menşeli konteyner haksız eylem sonucunda Türkiye'de hasarlanmış ise, hasarlanan konteynerin yerine konulacak yabancı menşeli bir konteynerin Türkiye ve yabancı ülkelerde yabancı para ile alınabileceği belirgindir. ZARAR GÖREN KİŞİNİN ZARARI ANCAK YABANCI PARA İLE GİDERİLEBİLİR. …Açıklanan ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.12.2003 gün ve E: 2003/754 K: 2003/749 sayılı ilamında da benimsenmiştir. …Bu çerçevede somut olay değerlendirildiğinde; Alman uyruklu olan davacılar ülkelerinde serbest bahçıvan ve postanede işçi olarak çalışmaktadırlar. Davacıların kazancı doğal olarak DM bazında kabul edilmek suretiyle işten kalma nedeniyle uğradıkları zarar belirlenmiş, DM bazında yapılmış olan tatil masrafları, tedavi giderleri, katılım payı ve yol giderleri nedeniyle uğranılan zarar da DM üzerinden belirlenmiştir. …O halde, davacılar zararının DM üzerinden gerçekleştiğinin kabulü zorunludur. Zarar DM üzerinden gerçekleşip belirlendiğine göre, davacıların tazminat alacağının da aynı para üzerinden gerçekleşeceği kuşkudan uzaktır. Kısaca davacı taraf, davalılardan, yabancı bir para üzerinden gerçekleşmiş bir alacağa sahiptir. … Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen ve aynı yöne işaret eden özel daire bozma ilamına uyularak, davacıların zararının, istedikleri yabancı ülke parası üzerinden belirlenerek bunun fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu tazminatın Türk Lirası olarak tahsiline dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 21.06.2010 Tarihli 2009/4357 Esas 2010/5732 Karar sayılı kararında ise mahkemenin tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte ödenmesine karar vermesini doğru bulmamış, tazminat ödemesinin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden yapılması şeklinde karar tesis edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Mahkemece, …davanın kabulü ile, 48.875.30 Euro'nun, 11.03.2003 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, … temyiz edilmiştir. … Somut olayda, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri, hasar bedelinin, 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca işlemiş faiziyle birlikte, fiili ödeme günündeki kur üzerinden TL karşılığının ödenmesini istemiştir. …O halde mahkemece, Euro üzerinden hesaplanan tazminatın ve 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca fiili tahsil tarihine kadar işlemiş faizi toplamının, fiili ödeme tarihinde T. C. Merkez Bankası'nın efektif satış kuru üzerinden belirlenecek TL karşılığının tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da kabul şekli itibariyle isabetli değildir.”

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 08.03.2011 Tarihli 2010/10119 Esas 2011/2065 Karar sayılı kararında da benzer şekilde zarar, zarar gören açısından hangi para birimine göre doğmuşsa, o para biriminin tazminat olarak talep edilmesinin doğru olduğu, hükmedilecek yabancı paranın fiili ödeme günündeki TL karşılığına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Tüm bu hususlarla birlikte İcra ve İflas Kanunu’nun “Takip Talebi ve Muhtevası” başlıklı 58.maddesinde; “…Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır. Talepte şunlar gösterilir : …3. Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi…” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu nedenle yabancı para cinsi üzerinden icra takibi yapılması İİK.m.58 gereği mümkün olmadığından, yabancı para alacağının aynen ödenmesini isteyen alacaklı icra takibi aşamasında fiili ödeme günü üzerinden TL karşılığın tahsilini talep etmelidir. Bu talebi ileri sürerken de alacağın takip tarihi itibariyle TL karşılığını takip talebinde ve ödeme emrinde ayrı ayrı göstermelidir. Nitekim harç ve masraflar da bu tutar üzerinden hesaplanacaktır (Yrd. Doç. Dr. Serkan AYAN, Yabancı Para Borçlarının İfası, s.531-554). Burada alacağın Türk Lirası karşılığının hem takip talebinde hem de ödeme emrinde ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur. Aksi durumda söz konusu noksanlık resen dikkate alınarak durum ve koşullara göre takibin ve ödeme emrinin iptaline karar verilebilir. Yargıtay uygulamasında da benzer yönde görüş mevcuttur. Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 24.10.2008 Tarihli 2008/12818 Esas 2008/16115 Karar sayılı kararında; “…Alacağın Türk Lirası karşılığının takip talebinde gösterilmesi zorunlu olduğu gibi ödeme emri veya icra emrinde de gösterilmesi gerekir. Dosya kapsamından, takip talebinde talep edilen doların Türk Lirası karşılığının gösterildiği, ancak icra emrinde gösterilmediği anlaşılmaktadır. Söz konusu noksanlık re’sen dikkate alınmalı ve icra emrinin iptaline karar verilmelidir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 02.03.2012 Tarihli 3716/4675 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır;  “…İİK.’nun 58/3.maddesine göre alacağın Türk parası ile tutarının takip talepnamesinde gösterilmesi zorunludur. Aynı zorunluluk, İİK.nun 41.maddesi delaletiyle icra emri için de geçerlidir. İncelenen takip talepnamesi ve icra emrinde alacağın ... EURO’luk kısmının Türk Parası karşılığı belirtilmemiştir. Bu noksanlık kamu düzeni ve devletin hükümranlık hakları ile ilgili olup, takibin her safhasında doğrudan doğruya göz önünde tutulmalıdır. Kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi irdelenemeyeceğinden, mahkemece anılan kısım yönünden re’sen takibin iptaline karar verilmesi gerekir.

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un “Yabancı Para Borcunda Faiz” başlıklı 4/a maddesinde ise; “Sözleşmede daha yüksek akdî veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu kapsamda yabancı para alacaklarında borcun ifasında temerrüt oluştuğunda, alacaklı bu yabancı para alacağı için, temerrüdün oluştuğu tarihten itibaren yukarıda bahsi geçen 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince, kamu bankalarının o yabancı para birimi için bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı kadar temerrüt faizi talep edebilecektir (Yrd. Doç. Dr. Serkan AYAN, Yabancı Para Borçlarının İfası, s.526). Yargıtay uygulamasında da benzer görüş mevcuttur. Nitekim Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 23.09.2010 Tarihli 2010/8268 Esas 2010/20864 Karar sayılı kararında; “…B.K.nun 83 /son maddesi gereğince: "Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebilir." Buna göre alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden alacaklı bu alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 08.05.2007 Tarihli 2007/6900 Esas 2007/9369 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Takipte alacaklı BK.nun 83 ve TTK.nun 623.maddeleri uyarınca seçimlik hakkını kullanarak fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden bu alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiilen ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir. Bir başka ifadeyle her iki halde de işlemiş faiz ( vadeden takibe kadar ) 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesine göre istenebilecek iken BK.nun 83 ve TTK.nun 623. maddelerindeki seçimlik hakkının kullanıp kullanılmaması durumuna göre işleyecek faizin, avans ( 3095 Sayılı Kanunun 2.md. koşullarında ) veya 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesine göre hesabı gerekecektir.” (Aynı yönde Yargıtay 12.Hd. 23.09.2010 T. 8268/20864 ; Yargıtay 17.Hd. 21.06.2010 T. 2009/4357 E. 2010/5732 K.). Dolayısıyla alacaklı yabancı para borcunun aynen veya vade ya da fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödenmesini talep edebilir. Her üç ihtimalde de alacaklı, alacağının 3095 sayılı Kanun’un 4/a bendinde belirtilen faiz oranı çerçevesinde temerrüt faiziyle birlikte ödenmesini isteyebilecektir edebilecektir (Sümeyye KOCAMAN, Yabancı Para Borçlarında Borçlu Temerrüdünün Sonuçları, s.44 ; Yrd. Doç. Dr. Serkan AYAN, Yabancı Para Borçlarının İfası, s.563).

SONUÇ OLARAK; TBK’nın 99.madde metninden anlaşıldığı üzere düzenlemenin ikinci fıkrasında borcun ülke parası ya da döviz cinsinden ödenmesi hususunda seçimlik hak borçluya ait iken, düzenlemenin üçüncü fıkrasında temerrüt halinde borcun aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesine dair seçimlik hak alacaklıya geçmektedir. Bu kapsamda ülke parası dışında başka bir para birimini konu alan bir sözleşmede bir tazminat yükümlülüğü ortaya çıktığında ya da haksız fiile konu bir durum oluştuğunda da TBK.m.99 hükmü uygulanabilecek, zarar gören taraf, malvarlığı değerinin başka bir para birimi ile ölçülebildiği durumlarda tazminat taleplerini ülke parası dışında başka bir para birimi üzerinden talep edebilecektir. Nitekim tazminat talepleri ister sözleşmeden ister haksız fiilden kaynaklansın tazminat tutarının mutlaka ülke parası cinsinden karşılanması gerektiğinin kabul edilmesi bazı durumlarda gerçek zararın karşılanamamasına, dolayısıyla da hakkaniyete aykırı bir durum oluşturabilir.