GİRİŞ
Doğanın bir bütün halinde dengede olabilmesi, insanlar kadar diğer canlıların da yaşamasına bağlıdır. Günümüz dünyasında yasalar, ne yazık ki insan dışındaki diğer canlıların yaşam hakkına yönelik yeterli korumayı sağlayamamaktadır. Hayvanlar, doğanın başlıca ekolojik unsurudur. İnsanlığın varoluşundan beri, insan hayatıyla iç içe yaşamış olan bu dostlarımıza gelen her türlü zarar, ekolojik dengeyi bozacağı gibi, insanlığımızı da günden güne eksiltecektir. Ülkemizde özellikle son zamanlarda hayvanlarla ilgili yaşanan elim olaylar, hayvanlara yönelik mevcut düzenlemelerin yetersiz kaldığını ve gerekli korumayı sağlayamadığını bizlere bir kez daha göstermiştir. Gelinen durum itibariyle; havyan haklarının yeniden, yasal ve caydırıcı bir zemine oturtulmasının zaruriyeti meclisin de gündemine girmiştir. Bu çalışmamızda, hayvanların hukuki statüsüne ilişkin düzenlemeler, hayvan haklarına yönelik mevcut kanuni düzenlemeler ve hayvanlara karşı işlenen suçlar hakkında değerlendirmelere yer verilmiştir.
HAYVANLARIN HUKUKİ STATÜSÜ
Son yıllarda ülkemizde hayvanlara karşı uygulanan şiddet, eziyet ve cinsel saldırı gibi eylemler kamuoyunda büyük bir üzüntü yaratmaktadır. Oldukça ses getiren bu olayların akabinde hayvanların hukuk sistemlerindeki statüleri de yeniden tartışılmaya başlanmıştır.
Kişi, hakkın öznesi olan varlıktır. Hukukta iki tür kişiden söz edilmektedir. Bunlar, yalnızca insanlardan oluşan gerçek kişiler ile insanların dışında kalan bazı topluluklardan oluşan tüzel kişilerdir. İnsanlardan oluşan yasa koyucu, hayvanları borçlara sahip olabilecek ve haklardan yararlanabilecek varlıklar arasında saymamıştır (Yılmaz, 2006). Dolayısıyla hayvanlar hakkın öznesi olamamaktadır. Hayvanların hukuki statüleri ile ilgili, hayvanları nesne kabul eden görüş, hayvanları kişi kabul eden görüş ve hayvanları kişi benzeri kabul eden görüş olmak üzere temelde üç görüş benimsenmiştir. Hayvanı eşya kabul eden görüşün temeli Roma Hukuku’na dayanmaktadır. Bu görüşü benimseyenler, hayvanların kötü muamelelere karşı korunması noktasında birleşmişlerdir. Hayvanları nesne olarak kabul eden görüşte hayvanlar hakların öznesi kabul edilmemektedir. Hayvanları kişi kabul eden görüşte ise, hayvanların da tıpkı insanlar gibi duygularının olduğu kabul edilmekte, hayvanların özellikle acı çekme noktasında insanlarla bir tutabileceğine ve bu sebeple onlara kişilik tanınması gerektiği savunulmaktadır. Hayvanları kişi benzeri kabul eden görüş, hayvanlara kendi özelinde bir hak tanımaktadır. Bir başka ifadeyle, bu görüşte hayvanlar, kendilerine özgü bir özel bir hukuk süjesidir. Günümüzde Türk hukukunda hayvanların eşya olarak kabul edilmesi görüşü benimsenmiştir
I. TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Yukarıda da belirttiğimiz üzere Türk Hukuku kapsamında hayvanlar, hakların ve borçların muhatabı olamamakta ve eşya olarak nitelendirilmektedir. Bu itibarla hayvanla ilgili olsa da genellikle suç ile korunan hukuki yarar, hayvana ait değil (bilimsel deneylerin konusu olması TCK m.90/2b, mal olarak hırsızlığın konusu olması m.142/2g, tehlike doğuracak şekilde serbest bırakılmalarından doğan cezai sorumluluk m.177), hayvanın malikine, zilyedine veya üçüncü bir kişiye ait olarak şekillenmiştir. Ancak Kanunun “Çevreye Karşı Suçlar” başlıklı İkinci Bölümünde hayvanlar suçun korunan hukuki yararı haline gelmiş ve sağlıklı bir ortamda yaşama hakları, nesillerini sürdürme hakları, doğal özelliklerini sürdürme hakları koruma altına alınmıştır. (Dönmez, 2013)
A. İnsan Üzerinde Deney Suçu (TCK m.90)
Söz konusu maddenin birinci fıkrasında, insan üzerinde deneyler yapmanın suç olduğu ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. İkinci fıkrada ise, insan üzerinde yapılan deneyin rıza dayanması halinde cezai sorumluluk teşkil etmemesi için gerekli şartların neler olduğu ifade edilmiştir. İkinci fıkranın (b) bendini göre; “Deneyin öncelikle insan dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan üzerinde yapılmış olması” halinde insan üzerinde yapılan rızaya dayalı deney suç teşkil etmeyecektir. Söz konusu düzenlemeden anlaşılacağı üzere, burada hayvanlar üzerinde yapılan deneylere yönelik bir düzenleme mevcut olmamakla birlikte, bu düzenleme ile korunan yalnızca insanlardır. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler hakkında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda da çeşitli düzenlemeler yer almaktadır. 5199 sayılı kanunun 9 uncu maddesi hayvan deneyleriyle ilgili şu düzenlemeyi getirmiştir: “ (1) Hayvanlar, bilimsel olmayan teşhis, tedavi ve deneylerde kullanılamazlar. (2) Tıbbî ve bilimsel deneylerin uygulanması ve deneylerin hayvanları koruyacak şekilde yapılması ve deneylerde kullanılacak hayvanların uygun biçimde bakılması ve barındırılması esastır. (3) Başkaca bir seçenek olmaması halinde, hayvanlar bilimsel çalışmalarda deney hayvanı olarak kullanılabilir. (4) Hayvan deneyi yapan kurum ve kuruluşlarda bu deneylerin yapılmasına kendi bünyelerinde kurulmuş ve kurulacak etik kurullar yoluyla izin verilir.” Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin bu madde hükmüne aykırılık teşkil etmesi halinde, aykırılığın gerçekleştiren kişi kabahat işlemiş olacak ve aynı kanunun 28 inci maddesinin (f) bendine göre idari para cezası yaptırımıyla karşılaşacaktır.
B. Nitelikli Hırsızlık Suçu (TCK m.142)
Hırsızlık suçunun nitelikli halinin düzenleyen maddenin ikinci fıkrasının (b) bendine göre, hırsızlığın “büyük ve küçükbaş hayvan hakkında” işlenmesi halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır. İlgili düzenlemede söz konusu suçun hukuki unsuru büyük ve küçükbaş hayvanlardır. Bilindiği üzere hırsızlık suçu ile korunan hukuki değer bireyin mülkiyet hakkı ve zilyetlik hakkıdır. Dolayısıyla ilgili düzenleme ile güdülen amaç yalnızca bireyin mülkiyet hakkına ve zilyetlik hakkına yönelik koruma sağlamaktır.
C. Mala Zarar Verme Suçu (TCK m.151)
Hayvanların suçun hukuki konusunu oluşturduğu bir diğer suç, Türk Ceza Kanunu’nun 151 inci maddesinde hükme bağlanmıştır. Söz konusu düzenlemeye göre; “(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır (2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.” İlgili hükmün ikinci fıkrasında sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişilerin dört aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacağı hükmolunmuştur. Bu düzenlemede de mala zarar verme suçunun konusu hayvanlardır. Ancak, bu suç ile korunmak istenen yarar hayvanların yaşam hakkı değildir. Nitekim ilgili hüküm öldürme, işe yaramayacak hale getirme veya değerinin azalmasına neden olacak fiillerin suç olarak nitelendirilebilmesi hususunda bir ayrıma gitmiş ve bu fiillerin yalnızca sahipli hayvanlara karşı işlenmesi halinde suç teşkil edeceğini hükme bağlamıştır. Bir başka ifadeyle, fiillerin sahipsiz hayvanlara karşı meydana gelmesi halinde mala zarar verme suçu oluşmayacaktır.
D. Çevrenin Kasten Kirletilmesi Suçu (TCK m.181)
Türk Ceza Kanunu kapsamındaki hükümlerden hayvanlar ile ilgili olarak gerçekten koruyucu nitelik taşıyan hüküm 181 inci maddedir. Söz konusu hüküm “ (1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır. (4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi hâlinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. “ şeklindedir. Maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemeye göre kanunlarda atık ve artıklar için teknik usullerin gösterdiği hallerde, bu usullere aykırı hareket edecek şekilde çevreyi kirletmenin cezası altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile müeyyidelendirilmiştir. Hükmün açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere bu suç tipinin manevi unsuru kasttır. O halde, suçun taksirle işlenmesi halinde 181 inci madde hükmü uygulama alanı bulamayacaktır. Hükmün ikinci fıkrasında atık ve artıkların izinsiz olarak ülkeye sokulmasına sebep olan kişiler için de hapis cezası öngörülmüştür. Söz konusu hükmün dördüncü fıkrası ise konumuzla ilgili olup, hayvanlara gerçek anlamda koruma sağlayan bir hükümdür. Buna göre, çevreyi atık veya artıklarla kasten kirletme fiillerin, “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi” hâlinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmedilecektir. Görüldüğü üzere Türk Ceza Kanunu’nun hayvanları konu alan maddelerinden, hayvanları korumaya yönelik en önemli suç tipi bu fıkra kapsamında düzenlenmiştir. Bu fıkra aynı zamanda suç tipinin nitelikli halini düzenlemektedir. Dolayısıyla hükmolunacak ceza daha ağır nitelik taşımaktadır. Tüzel kişilerin faaliyetleri sırasında çevrenin kirletilmesine sebebiyet verdiği açıktır. Maddenin son fıkrasına bakıldığında, bu suçun tüzel kişiler tarafından işlenmesi halinde de 181 inci maddeye göre, tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunacağı ifade edilmiştir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere ekolojik bütünlüğün sağlanması için hayvanları varlığını korumak kadar onların, sağlıklarını ve doğal özelliklerini korunmak da oldukça önemlidir. Günümüzde artarak devam eden çevre kirliliği biz insanlara zarar verdiği kadar diğer canlılara da zarar vermektedir. Çevre kirliliği uzun vadede geri dönüşü olmayan kayıplar yaşamamıza neden olabilecek küresel bir sorundur. Bu sebeple Türk Ceza Kanunu kapsamında insanı olduğu kadar hayvanları ve bitkileri de koruyan bu hüküm, insan dışındaki canlı hayatı için oldukça önemli bir düzenlemedir. Türk Ceza Kanunu’nun 181 inci maddesi her ne kadar hayvanları korumaya yönelik önemli bir düzenleme olsa da, maddede sayılan fiiller, hayvanlara karşı gerçekleştirilen fiillerin sadece birkaçıdır. Dolayısıyla bu hüküm de hayvanları koruma adına yeterli olamamaktadır.
E. Çevrenin Taksirle Kirletilmesi (TCK m.182)
Yukarıda çevrenin kasten kirletilmesi hakkında söylediğimiz her şey bu hüküm için de geçerlidir. Burada dikkat çekmek istediğimiz husus, suçun taksirle, bir başka deyişle, tedbirsizlik ve dikkatsizliğin sebebiyet vermesi sonucu işlenmesi halinde bu hüküm uygulama alanı bulacaktır. Diğer yandan, maddede tüzel kişiler ile ilgili bir ifade bulunmadığından, 182 inci madde yalnızca gerçek kişiler tarafından işlenebilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun sistematiğine bakıldığında, taksirle işlenen suçlara yönelik verilecek cezaların daha az olduğu görülmektedir. Bu hükümde de verilecek cezanın, suçun kasten işlenmesi haline göre daha az olacağı hükme bağlanmıştır.
II. 5199 SAYILI HAYVANLARI KORUMA KANUNU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
2004 tarihinde kabul edilen 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” Kanunun 1 inci maddesi amaç başlığı altında bu kanunun amacını şöyle ifade etmektedir; “hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.” Görüldüğü üzere söz konusu kanunla ulaşılmak istenen amaç hayvanların yaşam haklarına saygı duymak ve onları her türlü kötü muameleden korumaktadır. Ne yazık ki, kanun kapsamında düzenlenmiş olan yaptırımların, hayvanlara karşı gerçekleştirilen fiillere göre yeterli olmadığı ve bu yüzden kanunun amacıyla örtüşmediği açıktır. Kanunun ikinci bölümünde “Hayvanlara Müdahaleler” başlığı altında, 7 inci, 8 inci ve 9 uncu maddelerde sırasıyla hayvanlara yapılacak cerrahi müdahaleler, hayvanlara karşı yapılması yasaklanan müdahaleler ve hayvan deneyleri düzenlenmiştir. Bu maddeler de düzenlenen hükümlere aykırı fiiller kanunun cezaları düzenleyen 28 inci maddesi uyarınca yaptırıma tabi tutulacaktır.
Kanun 14 üncü maddesinde “Yasaklar” başlığı altında “ a) Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek.
b) Hayvanları, gücünü aştığı açıkça görülen fiillere zorlamak.
c) Hayvan bakımı eğitimi almamış kişilerce ev ve süs hayvanı satmak.
d) Ev ve süs hayvanlarını onaltı yaşından küçüklere satmak
e) Hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan, vücutlarına müdahalelerde bulunmak. f) Kesim hayvanları ve 4915 sayılı Kanun çerçevesinde avlanmasına ve özel üretim çiftliklerinde kesim hayvanı olarak üretimine izin verilen av hayvanları ile ticarete konu yabani hayvanlar dışındaki hayvanları, et ihtiyacı amacıyla kesip ya da öldürüp piyasaya sürmek.
g) Kesim için yetiştirilmiş hayvanlar dışındaki hayvanları ödül, ikramiye ya da prim olarak dağıtmak.
h) Tıbbî gerekçeler hariç hayvanlara ya da onların ana karnındaki yavrularına veya havyar üretimi hariç yumurtalarına zarar verebilecek sunî müdahaleler yapmak, yabancı maddeler vermek.
ı) Hayvanları hasta, gebelik süresinin 2/3’ünü tamamlamış gebe ve yeni ana iken çalıştırmak, uygun olmayan koşullarda barındırmak.
j) Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak, işkence yapmak
k) Sağlık nedenleri ile gerekli olmadıkça bir hayvana zor kullanarak yem yedirmek, acı, ıstırap ya da zarar veren yiyecekler ile alkollü içki, sigara, uyuşturucu ve bunun gibi bağımlılık yapan yiyecek veya içecekler vermek.
l) Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek.” ibarelerine yer verilerek hayvanlara karşı yapılması yasak olan fiilleri düzenlemiştir. İlgili madde büyük ölçüde hayvanlara karşı koruyucu düzenlemeler getirmektedir. Ancak maddede sayılan yasaklı eylemlerin gerçekleştirilmesi neticesinde karşılaşılacak sonucun caydırıcı olmaması, bu eylemlerin önüne geçilememesine sebep olmaktadır.
5199 sayılı kanunun 28 inci maddesi, kanuna aykırı davranan kişilere verilecek cezaları düzenlemektedir. Bu doğrultuda yukarıda belirtilen yasaklı fiillerin işlenmesi halinde uygulanacak yaptırımlar hükme bağlanmıştır. Buna göre: “k) 14 üncü maddenin (a), (b), (c), (d), (e), (g), (h), (ı), (j) ve (k) bentlerine aykırı davrananlara üçyüz Türk Lirası; (f) ve (l) bentlerine aykırı davrananlara hayvan başına üçbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Kesilmiş ve canlı hayvanlara elkonulur.” ibarelerine yer verilmiştir. Kanunun bu maddesine baktığımızda verilecek cezaların sadece idari para cezası olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle, bu kanun kapsamında cezai sorumluluk doğuran fiiller hukuken kabahat olarak nitelendirilecek ve idari para cezası yaptırımına tabi olacaklardır. Bu Kanunda, ceza hükmü altına alınmış fiillerin tekrarı halinde para cezaları bir kat, daha fazla tekrarı halinde üç kat artırılarak verileceği de belirtilmiştir.
Denetim ve yaptırım konusunda da yetkili olan merci, kanunun 17 inci maddesi uyarınca Çevre ve Orman Bakanlığı’dır. Bakanlık, idarî para cezası verme yetkisini, Kanunun 17 nci maddesi çerçevesinde, mahallin en büyük mülkî amirine devredebilir.
III. SONUÇ
Hayvanlar hakkındaki mevcut düzenlemelerin ne yazık ki onları korumak için yeterli olmadığı artık gün geçtikçe kendini daha da fazla göstermektedir. 5199 Sayılı Kanun’da düzenlenen yaptırımların, hayvanlara karşı gerçekleştirilen eylemler karşısında caydırıcı bir nitelik taşımadığı ortadadır. Son dönemde yaşanan elim hadiseler sonucu hayvanları koruma kapsamında yapılacak düzenlemeler meclisin de gündemine girmiştir. Yapılacak düzenlemeler ile yaptırımların caydırıcılığının artırılması hem toplumsal huzur ve güvenin tesisi hem de hayvanlarımızın yaşam hakkı için zaruridir.
Stj. Av. Zeliha GÖKTAŞ & Av. Berk YİĞİT
Kaynakça
Dönmez, B. (2013). Hayvanlara Yönelik İşlenen Suçlar. DergiPark, 904.
Yılmaz, H. (2006). Hayvan Haklarına Bakış. TBB Dergisi, 215.