T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/3396
KARAR NO: 2023/3076
KARAR TARİHİ: 28/12/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/07/2023
NUMARASI: 2023/494 Esas - 2023/575 Karar
DAVANIN KONUSU: Ayıplı Araç Satımı - Misli İle Değişim
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; ayıplı araç satışı iddiasına dayalı ayıpsız misli ile değişim, olmadığı takdirde değer kaybı istemine ilişkindir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir. İlk Derece Mahkemesi'nce; "...davanın davalı taraftan satın alınan aracın ayıplı olması nedeni ile ayıpsız misliyle değişimi yahut ayıp oranında bedelden indirimine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır. 28/11/2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve 28/05/014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır.
Kanun'un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK'nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Dosya kapsamı incelendiğinde; aracın ruhsatında; "Kullanım amacı:Yük Taşıma-HUSUSİ" olarak belirtilmiş, Emsal niteliğindeki İstanbul BAM 37.HD 08/06/2020 tarih 2020/299 esas 2020/1200 karar sayılı ilamında; "...sigortalı aracın da araç ruhsatına göre hususi araç olduğu, ticari araç olmadığı...anlaşılmakla, uyuşmazlığın 6502 sayılı yasa hükümleri uyarınca Tüketici Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir..."; İstanbul BAM 37.HD 12/09/2019 tarih 2019/686 esas 2019/2032 karar sayılı ilamında; "... Sigortalı aracın trafik kayıtlarında hususi araç olduğu,... uyuşmazlığın temel ilişkiye göre çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından davanın Tüketici Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir..." denilmektedir. Aracın kullanım amacına yönelik yukarıda yapılan tespitler, dava dilekçesinin içeriği ve emsal kararlar kapsamında yapılan araştırma neticesinde aracın hususi araç olduğu belirlendiğinden davanın tüketici mahkemesinde çözümlenmesi gerektiğinden Mahkememizin görevli olmadığı, araç hususi nitelikte olduğundan Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu..." gerekçesi ile; "HMK'nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE," şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sırf aracın ruhsatında; "Kullanım amacı: yük taşıma-hususi" olarak belirtilmiş olmasından bahisle aracın hususi kullanıma özgü olduğu şeklinde hatalı bir tespitte bulunulduğunu, oysa dava konusu aracın şirket için alındığını, öyle ki; şahıs şirketi üzerine alınan araç için ÖTV indiriminden dahi yararlanıldığını, emsal kararlarda da görüleceği üzere; öncelikle ticari iş - adi iş ayrımının kesin olarak açıklığa kavuşturulması gerekirken aksi halde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmasının bozma nedeni olduğunu, davacının dava konusu aracı satın alırken bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığına dair bir beyanı yok iken ve işin ticari sayılmasına engel bir durum yok iken; davalılar ile yapılan satış sözleşmesinin ticari iş değil de adi iş olduğu tespitinin hatalı olduğundan bahisle görevsizlik kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi ve gerekçe;Ayıplı araç satışı iddiasına dayalı ayıpsız misli ile değişim, olmadığı takdirde değer kaybı istemine ilişkin eldeki davada, yerel mahkeme tarafından yukarıda yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verildiği, karara ilişkin olarak da davacı yanca yine az yukarıda yazılı sebeplere dayanarak İstinaf kanun yoluna başvurulmuş olduğu anlaşılmıştır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK'nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Yine, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 5/1. maddesi uyarınca da, ticari davalara bakmak görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK'nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilmiş olup, her iki tarafın da "Ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan" hukuk davalarıdır.
Mutlak ticari davalar ise tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK'nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer yasalarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır.
Bir davanın ticari dava sayılabilmesi için uyuşmazlığın her iki taraf yönünden ticari sayılan hususlardan doğması veya 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekmektedir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu aracın trafik ruhsat kaydında kullanım amacı olarak, “yük nakli- hususi” yazmakta olduğu, dava konusu aracın ruhsatında yük nakli olduğunun belirtilmesinin tek başına satış işleminin tüketici işlemi olmadığını göstermeyeceği, aracı satın alan kişinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi, yani aracı ticari veya mesleki faaliyetinde kullanmak üzere satın almaması gerektiği, dava konusu aracın ruhsatında kullanım amacının yük nakli-hususi yazmakta olduğu, aracın, davacı tarafından ticari veya mesleki amaçla kullanıldığına dair dosyada bir delil bulunmadığı gibi davacı yanın gerçek kişi olup tacir olduğuna dair bilgi ve belgeye dosyada rastlanılmadığı (Yargıtay 20. H.D. 28/06/2017 Tarih ve 2017/6990 Esas-2017/5940 Karar sayılı ilamı) ve davacı yanca da bu hususta herhangi bir belge ibraz edilmediği, bu haliyle de davacının, tüketici olduğunun kabulü gerektiği ve sonuç olarak da taraflar arasındaki uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla; yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan davacı yanın İstinaf isteminin HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE
2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
3.Davacı tarafından yatırılan 269,85 TL harcın mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK'nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına,
5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 28/12/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.