TCK m. 107/1 şantajı yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından bahisle, bir kimseyi yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır der. Bu bilgi burada dursun, ileride TCK m. 250/1 icbar yoluyla irtikap ve TCK m. 148/1 yağma arasındaki sınırı irdelerken bize lazım olacak.
İrtikap Muhbirinin Rüşvetçiliği’nde biz öğrenmiştik icbar yoluyla irtikap nasıl oluyor, tekrarlamaya gerek yok. Bu arada, söz o yazımızdan açılmışken, Hatay Barosu KVKK Komisyon Başkanı Sn. Av. Deniz Can KIZIL teveccüh gösterip yazımıza hukuki danışmanlık sitesinde yer vermiş. Bir dahakine, adımıza da yer verirse, o da onun fikri mülkiyet güzelliği olur.
Biliyorsunuz İBB Üsküdar Sahili’ndeki çay bahçelerini yıkmıştı da büyük olay olmuştu. Olayın büyüklüğü, imar mevzuatına bu kadar aykırı bir kaçak yapının nasıl oldu da daha önceden yıkılmadı, nasıl iş bu durumlara gelmesiyle alakalıydı. Şimdi bir senaryo çizelim. Tabii ki bizim hiçbir memurumuz rüşvet almaz, ÖZAL’ın “Benim memurum işini bilir” ile kastettiği bu değildi, tamamıyla muhalif basının sansasyonuydu o. Ama sonuçta bu memur suçları bizim ceza yasamızda var ki oluyor bunlar. Ama bizim buradaki örneğimiz tamamıyla doktrinsel bir tartışma için; öğrenciye de bu şekilde öğretince daha iyi anlaşılıyor.
Şimdi adam bir milyon dolar harcamış o çay bahçesine. Yıkılacak, belli, kurtuluşu yok. Ama nasıl bu zamana kadar bir şekilde gelindiyse, gene öyle de devam edilebilir. İlgili belediye memuru gitse çay bahçesi sahibine, bak yıkacağım burayı, bütün mal varlığın gidecek, ailecek hiçbir şeyiniz kalmayacak mealinde konuşsa, acaba burada icbar yoluyla irtikap mı olur yoksa yağma mı?
Ne farkı olur demeyelim, irtikapın cezası beş ile on yıl iken yağma altı ile on yıl arasında. Bir yılın hesabını mı yapıyoruz? Hayır, takdir ederseniz ki bu kadar büyük bir kaçak yapıya göz yumma işi tek memurla yapılamayabilir; ya karşımızda birden fazla memur varsa? TCK m. 149 nitelikli yağma olur ve cezamız on beş yıla çıkar.
Ya bu yağma dediğimiz gasp değil mi bizim halk arasında? Bütün malını kaybedersin, mahvolursun demek nasıl oluyor da yağmaya girebiliyor?
Bir başkasını, kendisinin veya yakınının malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek, bir malı teslime mecbur bırakılan kişi yağma suçunun failini oluşturur. Mecbur ile icbar da aynı kökten gelir zaten; delilikle deha arasındaki sınır gibi ince olabilir.
E bir de şantaj vardı, yukarıda görmüştük, bu da olamaz mı? Heyeti ikna edebilirsek cezamız bir anda bir ile üç yıl arası olacaktır.
Acaba benzeri durumda Yargıtay nasıl bir uygulama yapıyor? Öyle ya, hayat öğreti değil, bize uygulayıcıların nasıl yaklaştığı gerekiyor. Ama burada dikkat, biz zaten biliyoruz ki Yargıtay’ın kafasında eğer mağdur meşru zeminde değilse rüşvettir, meşru zemindeyse irtikaptır diye bir anlayış var. Hatta bazı durumlarda mağdur burada kamudur, kişi olsa olsa suçtan zarar gören olabilirdir ancak diyor.
6. Ceza Dairesi’nin 12.06.2023 Tarih ve 16192 Esas 11480 Kararı var aslında bu çok gereksiz doktrinsel tartışmayı bitirebilecek. İstihbarat Şube memuru, Güvenlik Şube memuru, bir de bunların kahveden arkadaşı FETÖ soruşturması olan kişinin evine baskın yapıyorlar. Üzerlerinde polis yelekleri var, zaten çoğu da polis, cep telefonlarından arama kararına benzer bir şey gösteriyorlar. Hayır, biz milletçe zaten okumayı sevmiyoruz, tamam da, hangimiz zaten hal-i hazırda FETÖ soruşturması içindeyken kapımıza polis dayansa tutar okuruz ki o izni?
Neyse, içeride arama yapıyorlar, 150.000 Dolar, 30.000 Avro bir de TL olarak bahsetmeye değmeyecek bir vurgun yapıyorlar. Kişiye plastik kelepçe takıyorlar, beyaz Toros’a, pardon Clio’ya bindiriyorlar, yolda geri dönüp evden bir de kamera kayıt cihazını alıyorlar. Yargıtay bu halde bile yağma yoktur, irtikap vardır burada diyor.
Karşı oy mu dediniz? Olmaz olur mu, ben Yargıtay’a Yargıtay kararı demem ortada karşı oy yoksa. Neden, maalesef bizde yargı her zaman siyasetin etkisi altına girmiştir. Bugün verilen kararlar yarın değişebilir. Bunun da en güzel göstergesi karşı oylardır.
Üyelerimizden birinin karşı oyu var, bu vak’a irtikap olamaz diyor. Buradaki memurlar her ne kadar kamu görevlisi olsa da, o anda resmi olarak görev başında değiller; bu türden bir arama yapmak zaten ne görev tanımlarında var ne de alakalı şubedeler; bu yüzden burada irtikap olamaz.
Peki bırakalım öğretiyi, uygulamayı, bir hukuk devletinde böyle mi olmalı? Sen bir milyon dolarlık kaçak inşaat yaparken idare hiçbir şey yapmayacak, sonra da tutacak kaçak yapı diye yıkacak bunu. Yazık değil mi bu milli servete? Bu çay bahçesi yapılırken sen neredeydin o zamanlar ey İBB?
Eh farklı partinin belediyesi vardı o zamanlar, benden önceydi, ne yapsaydım, milli servet diye bu hukuksuzluğa göz mü yumsaydım? O zaman herkes kendi partisi zamanında yapacağını yapar, bir sonraki yönetim de idarede süreklilik esastır diye bir şey yapamaz.