Bizim Hayrettin Amcamızı hatırlıyoruz değil mi? Hani Evlatlık Torunun Miras Hakkı[1]’nın kahramanı. Efendim Hayrettin Amcamız çapkınlık yapmaktan arda kalan zamanlarında ileri düzeyde bildiği Fransızca, İngilizce ve İtalyancasıyla ihracat pazarlama yöneticisi olarak çalışıyor. Ülkenin en ünlü un ihracatçısının yanına girmiş ancak amacı makarna ihracat pazarını arttırmak. Bunu başarmış da, sıfırdan milyon dolarlık cirolara ulaşmış. Lakin biraz fazla satmış, fabrika bunun siparişlerine yetişemiyor. Haliyle o da müşterilerine karşı mahcup oluyor.
Bir gün dördüncü Lübnan seferine çıkacak, patronun kardeşiyle mail ortamında biraz atışmışlar. İşte sen böyle üretim planlamanı yapamazsan biz bu pazarları kaybederiz filan, birader kendine yedirememiş bu lafları, ağabeyine şikayet etmiş. E bunlar da mirasyedi sonuçta, büyük patron da işten çıkartmış bizim Hayrettin Amcamızı.
Dedik ya bizimki nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmez, git diyenin yanında da kalmaz; çıkartmış hemen şirket aracını, laptopu, telefonu filan teslim etmiş. Üstelik dürüst adam da, müdürünün bile unuttuğu iki bin dolar harcırahını da çıkarmış vermiş, sonra da saf saf sormuş, bana nasıl bir ikale anlaşması sunuyorsunuz TBK m. 420 kapsamında.
İşK m.17 kapsamında sana dört haftalık ihbar tazminatını ödeyeceğiz. Lakin İşK m. 120 gereği bir yıllık kıdemini doldurmadığın için kıdem tazminatı alamayacaksın demelerinden ortaya çıkıyor ki şirketin İşK m. 18 otuzdan fazla işçi çalıştırılan yerlerde altı aylık kıdemi olanın belirsiz süreli sözleşmesi geçerli sebepten feshedilmemişse İşK m. 21 gereği on iki brüt maaşa kadar ödeme yapma yükümlülüğünden haberleri yok.
Şirket kaos halinde de bizim Hayrettin Amca da iyi niyetinin kurbanı olmuş. Her şeyi bırakıp gittiği için, elinde de yazılı bir belge olmadığı için, her an İşK m. 25 iki gün üst üste işe gelmediği için işten haklı nedenle kovulma korkusu yaşıyor.
İşK m. 32 ücret en geç ayda bir ödenir diyor. Yani ayın birinde işe başladıysanız en geç o ay sonunda ücretinizin ödenmesi gerekir. Tabii bu patron şirketi kanuna aykırı olarak ayın onunda ödeme yapıyor da, ayın onu geliyor, diğer çalışan iki yüz kişinin ücreti ödeniyor, bizimkininki ödenmiyor. Sözlü olarak kovduk diyorlar, yazılı olarak bir belge vermiyorlar, sigorta ödemesini devam ettirip işten çıkarmıyorlar ama ücretini de ödemiyorlar. Böyle bir abuk durum derken ayın yirmisi oluyor. Tabii biz nasıl ki sağlığımızı kaybettikten sonra doktora gideriz, iş işten geçmiş olur ya; aynen hukuki durumlarda da her şey arapsaçına döndükten sonra hukuki danışmaya geliriz. Neyse ki elimizde İşK m. 34 var; haklı bir sebep olmadan işveren ücret ödemesi yapmazsa iş gören de iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Çek bir ihtar noterden, böyle bir şekil şartı yok ama sen işini sağlama al, hem şirkete de ciddiyetini göstermiş olursun.
Şimdi ben böyle iş görme borcumu yerine getirmiyorum dersem, benim çalışmadığım günlere ait ücrete hak kazanacak mıyım?
Elbette. Zaten İşK m. 24 böyle durumlarda sana derhal fesih hakkı veriyor. Ama Yargıtayın 3 Gün Kuralı[2]’nı hatırlayalım, hemen bir iki gün ödenmedi diye koşturmayalım.
Velhasıl, sen her zaman hakkın olsa dahi sözleşmeni bitirmek istemeyebilirsin. Mesela senin durumunda olduğu gibi işe iade hakkın vardır, iş güvencen vardır yani, bir kıdem tazminatın filan da yoktur; devam etsin istersin sözleşmen. Zaten öbür türlü olsa, işveren özellikle ödemez senin maaşını, taksimetre de çalışmaya devam etmeyeceği için iş güvencesinin içini fiilen boşaltmış oluruz.
Ben sordum, bu konuda Yargıtay kararı varmış, çalışmaktan kaçınılan günler için ödeme yapılmazmış.
Nasıl kan beynime sıçradı, şekerim çıktı. İnsan kırkına gelmeden şeker hastası olur mu? Her pazartesi rejime başlayacağım, cigarayı ve Türk müvekkili bırakacağım diyorum, gene zaaflarıma yeniliyorum. Kime sordun be adam? Kim sana bu kadar saçma bir karardan bahsedip durabildi ki? Zaten bırakalım şu bizim farklı konulardaki Doğru Bilinen Yanlışlar serilerimizi, direkt Yargıtayın Doğru Bildiği Yanlışlar diye bir yazı yazalım, anlam bütünlüğü daha fazla olur. Derdest Dava Açılırsa[3]’da bahsettiğimiz işe iade davası da aynen bu şekildeydi, müvekkil çatır çatır almıştı çalışmadığı günlerin parasını.
Doç. Dr. Ayça Legüm’den aldım mütalaayı Sayın Türkeş.
Ayça Legüm…Doçent olmuş demek. Ne kadar da tatlı ders anlatırdı, o kürsüdeyken herkes hayran hayran onu dinlerdi. Hala o kadar heyecanlı mı acaba sevdiği konulardan konuşurken? Hala o ders anlatırken biri çıksa gitse amfiden, üzerine mi alınıyor, kendisini mi sorguluyor nerede yanlış yaptım diye, hala o kadar nahif midir acaba? Acaba bu bahaneyle arasam mı onu?
Evet Özgürcüğüm, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 10.02.2005 Tarih ve 2005/3782 Kararı var 2004/13259 Esaslı. Evet, aslında ben de tamamıyla senin gibi düşünüyorum, o şekilde olması lazım, işçi o çalışmaktan kaçındığı günlerin parasını alabilmesi lazım lakin karar bu şekilde. Hayır, başka karar da bulamadım, yani sende varsa eğer gönderirsen…
Şimdi olay anlaşıldı. Yargıtay burada hiç amaçsal yoruma girmemiş. Tek yaptığı gerekçesine bakmış ve demiş ki tasarıda boşta geçen günlerin de istenebileceği yazmasına rağmen kanun meclisten geçerken çıkarılmış, demek ki kanun koyucunun iradesi ödenmemesi yönündedir.
Zaten bu 9. Daire’nin işçi düşmanlığı da meşhurdur. Bunun bir de nemesisi vardı, 22. Daire; o da sermaye düşmanıydı. Patron transfer ücreti ödüyor, çalışanı kendi şirketine alıyor, adam da parayı aldıktan sonra işi bırakıyor. Bu dairenin önüne geliyor olay, sanki hukuk düzeni bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını korurmuş gibi, tutuyor daire de sözleşmelerinde aksi hüküm yok, gidebilir diyor. Çok tutmadılar zaten bu daireyi, kapattılar da, biz bir ortasını bulamadık bu işlerin.
2004 yılında gelmiş Yargıtay’ın önüne bu. Acaba derece mahkemesine ne zaman gelmiştir. İşe iadenin yasalaştığı 2003’ten önce midir acaba? Yirmi yıldır başka karar bulamamamızın sebebi artık işe iade diye bir kurumumuz olduktan sonra bu tasarıdan çıkan kısmının bir önemi kalmamış olmasın?
Daha da ileri gidelim, hiç işe iadeyi filan karıştırmayalım. İşçi, bu iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınıyor ya, sebebi ne bunun? İşverenin kusuruyla ücretinin ödenmemesi. Ne diyor TBK m. 408? İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin başka bir iş yaparak kazandığı yararlar ücretinden indirilir.
Yani kanun diyor ki, bir sözleşmen var ve patron paranı ödemiyor mu, çalışma, sözleşme süren devam ettiği sürece taksimetre çalışır. Sen istersen bu süre içerisinde başka iş de yapabilirsin, ama bu işten kazandığın para da mevcut ücret hakkından indirilir.
Keşke yemeğine filan iddiaya girseydim, bu bahaneyle de tekrardan görme imkanım olurdu sevgili hocamı…
-------------
[1] https://www.hukukihaber.net/evlatlik-torunun-miras-hakki-ozgur-turkes
[2] https://www.hukukihaber.net/yargitayin-3-gun-kurali-ozgur-turkes
[3] https://www.hukukihaber.net/derdest-dava-acilirsa-ozgur-turkes