Yazı konusu çalışmada, içtihat değişiklikleri sonucu suçun yaptırımının azalması ya da ortadan kalkması halinde, değiştirilen uygulamanın içtihat değişikliği öncesi verilen ve kesinleşen hükümler yönünden uygulanmasının olanaklı olup olmadığı hususu tartışılacak ve son kısımda bir çözüm önerisi sunulacaktır. Bu çalışmada içtihat değişikliğinden kastedilen ise Yargıtay Ceza Daireleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun cezai uyuşmazlıklara ilişkin verdiği içtihatlardır.

İçtihat kavramı

İçtihat ya da yargısal karar, bir uyuşmazlık hakkında mahkemenin verdiği karar, kazai karar olarak doktrinde tanımlanmıştır.[i] Yargıtay ise içtihat kavramının “yargılama makamlarının yargılanmak üzere kendilerine sunulan müşahhas olayla ilgili uyuşmazlığı çözen kararlarında mücerret olan hukukî sorun açısından benimsedikleri görüş[ii] olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak içtihat, yargılama sonunda mahkemenin somut olay özelinde ulaştığı kanaat, verdiği karardır.

Yargılama mercilerinin içtihatlarının, hukuki belirliliğin ve hukuk güvenliğinin sağlanması, eşit işlem hakkı, adil yargılanma hakkının korunması gibi nedenlerle tutarlı olması ve süreklilik göstermesi önemlidir. Bununla birlikte hukukun kendisini değişen koşullara uyarlaması da bir zorunluluktur. Dolayısıyla yargı içtihatlarına değiştirilemez bir norm muamelesi yapılması yerinde olmayıp, gerekli ve tatmin edici gerekçeleri gösterilmek suretiyle, içtihatların değişen koşullara uyarlanması bir gerekliliktir. Değişen koşullar karşısında yargı makamlarınca  zaman zaman içtihat değişikliğine gidildiği gözlenmektedir. Usul kuralları açısından yapılan içtihat değişikliklerinin, derhal uygulama ilkesi gözetildiğinde içtihat sonrası yargılamalarda uygulanmasının bir sorun teşkil etmediği söylenebilir. Ancak maddi ceza hukukuna konu içtihat değişiklikleri yönünden ise bu keskinlikte bir görüş belirtmek mümkün görülmemektedir. Bu nedenle, maddi hukuka ilişkin yapılan içtihat değişikliğinin, değişiklik öncesi kesinleşen yargılamalara uygulanıp uygulanamayacağı ve bu bağlamda olağanüstü kanun yolarına konu olup olamayacağı bir sorun olarak gözükmektedir.

Olağanüstü kanun yollarının özelliği

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda kesinleşmiş hükümler yönünden uygulanabilecek  olağanüstü kanun yolu olarak, Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi öngörülmüştür. İlgili düzenlemelerde bu kanun yollarına hangi hallerde başvurulabileceği belirtilmiş ve bunun şartları düzenlenmiştir. Modern hukuk düzeninde kesin hükmün etkisinin korunması, hukuk devleti, cezaların belirlilik ve öngörülebilirliği gibi ilkeler nedeniyle önem arz ettiğinden dolayı, olağanüstü kanun yolları istisnai olarak düzenlenmiş ve bu yolların kullanılması sıkı kurallara bağlanmıştır. Çalışmanın mahiyeti gereği bu hususun ayrıntısına girilmeyecektir.

İçtihat değişikliklerinin olağanüstü kanun yolları açısından incelenmesine ilişkin yüksek yargı kararları

İçtihat değişikliklerinin, değişiklik öncesi verilen kesinleşmiş kararlar açısından uygulanıp uygulanamayacağı, bu bağlamda içtihat değişikliğinin olağanüstü kanun yollarına konu olup olamayacağı birçok kez yüksek yargı organlarının önüne gelmiştir. Bu bağlamda; 

1949 tarihli bir İçtihadı Birleştirme Kararında Kurul, "Tevhidi içtihat kararlarına dayanılarak daha önce müstakar bir surette tatbik olunan içtihatlar dairesinde muhkem kaziye teşkil etmiş olan kararlar hakkında karar tashihi yoluna gidilemeyeceğine” karar vermiştir.[iii]

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına ilişkin  bir kararında “…yargısal içtihat değişikliklerinin kural olarak olarak geriye yürümeyeceği,  yorum farklılığı sebebiyle içtihadın değişmiş olmasının, usul ve maddi hukuka uygunluk taşımayan karara yönelik, olağanüstü kanun yollarına başvuru nedeni oluşturmayacağının  kabulü gerekmektedir.[iv] sonucuna ulaşmıştır. Yine  Yargıtay Ceza Genel Kurulunun başka bir içtihadı da[v] aynı yöndedir.

Kanun yararına bozma talebi yönünden içtihat değişikliğinin uygulanabilirliğini değerlendiren Yargıtay 3. Ceza Dairesi “ …kazai içtihat değişiklikleri kaide olarak makable şamil olmayacağından Dairenin yasanın yorumundan kaynaklı uygulamasının değişmiş olmasının kanun yaranına bozmaya mahal vermeyeceği cihetle, verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılık taşımayan hükmün bu nedenle kanun  yararına bozma isteğine konu olamayacağında kuşku bulunmamakta ise de usul hükmünün yorumuna ilişkin Daire uygulaması değişikliğinden sonra verilen kararların diğer şartları taşıması durumunda Kanun Yararına Bozma yasa yolunun konusu olabileceği de açıktır.“[vi] içerikli karar vermiştir.

Yargılanmanın yenilenmesi yönünden içtihat değişikliğinin uygulanabilirliğini değerlendiren Yargıtay 2. Ceza Dairesi  “…yukarıda zikredilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli kararından önce zorunlu müdafii atanmaksızın savunma alındığı anlaşıldığından bu hususun 15/06/1949 tarihli İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozmaya konu edilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede; İçtihat değişikliği uyarınca hükümlünün müdafii huzurunda savunmalarının alınması gerektiğine ilişkin hususun 5271 sayılı CMK’nın 311. maddesi kapsamında sayılan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri olmadığı gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden…[vii] tespitini yapmıştır.

Yukarıda belirtilen kararlar gözetildiğinde yüksek yargı mercileri, içtihat değişikliklerinin, değişiklik sonrası olaylara uygulanabileceği, içtihat değişikliği öncesi kesinleşen kararlar yönünden uygulanamayacağı görüşündedir.

Bu konudaki görüşümüz

Yürürlükteki mevzuatı hükümleri gözetildiğinde, içtihat değişikliklerinin, içtihat değişikliği öncesi kesinleşen hükümlere uygulanamayacağına yönelik ulaşılan sonucun yerinde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, zaman zaman içtihat değişiklikleri sonucu yeni gelişen uygulamanın maddi ceza hukuku yönünden önemli sonuçları olmaktadır. Örneğin Yargıtay Ceza Gelen Kurulu, Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesinde düzenlenen sahte belge düzenleme veya bu sahte belgeyi kullanma suçlarına ilişkin esaslı içtihat değişikliğe gitmiş ve “VUK’un 359. maddesinin b fıkrasında yer alan sahte belge düzenleme veya bu sahte belgeyi kullanma suretiyle işlenen vergi kaçakçılığı suçunun seçimlik hareketli bir suç olması nedeniyle  seçimlik hareketlerden birkaçı ya da hepsi icra edilmiş olsa dahi tek suç oluşacağının ancak bu durumun TCK'nın 61. maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesinde göz önünde tutulabileceğinin kabulü gerekir[viii] gerekçesi ile bu eylemlerin iki ayrı suç oluşturduğuna ilişkin önceki içtihadından dönmüştür. Bu içtihat sonrası faile alt sınırdan uzaklaşılarak tek bir ceza verilecektir. İçtihat değişikliği öncesi sahte belge düzenlemek veya kullanmak suçlarını birlikte işleyen ve verilen karar kesinleşen fail –alt sınırdan ceza tayini halinde- ayrı ayrı 3’er yıl olmak üzere toplamda 6 yıl hapis cezası almış olacaktır. İçtihat değişikliği öncesi işlediği suçla ilgili verilen karar henüz kesinleşmeyen ya da  içtihat değişikliği sonrası aynı suçu işleyen failin ise –alt sınırdan uzaklaşılarak - 4 yıl civarı bir ceza alması söz konusu olacaktır. Bu uygulamanın hakkaniyetli ve adil olduğunu savunmak mümkün görülmemektedir.

Bir öneri

Örnek olayda belirtilen uygulamanın yarattığı haksızlık ve mevzuatımızda bu haksızlığı giderecek mekanizmanın bulunmadığı gözetildiğinde, maddi ceza hukukuna ilişkin içtihat değişikliklerinin kesinleşen hükümlere uygulanabilmesi için bir düzenleme yapılması elzem görülmektedir. Ancak kesin hükmün etkisinin korunması ve hukuki belirliliğin sağlanması gibi nedenlerle de, kesin hükümde yapılacak değişikliklerin hassasiyetle ele alınması da zorunluluktur. Yürürlükteki mevzuat hükümleri gereği bu ihtiyacın içtihat değişikliği ile giderilmesi de mümkün görülmemektedir. Bu nedenle içtihat değişikliklerinin, kesinleşen hükümlere uygulanmasının sıkı usul kurallarına bağlanmasının yararlı olacağını değerlendiriyoruz. Bu kapsamda, ilgili Yargıtay Ceza Dairesinin ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, içtihat değişikliklerinin kesinleşen olaylara uygulanabilmesi için Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvuru yapabilmelerine, yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun belirtilen şekilde yapılan başvurular ile incelediği diğer uyuşmazlıklarla ilgili içtihat değişikliklerinin kesinleşen uyuşmazlıklara uygulanabilmesini değerlendirip karar altına alabilmesine ve bu içerikli taleplerin ivedi işlerden sayılmasına imkan sağlayan yasal bir değişikliğin yapılmasını,  bir öneri olarak sunuyoruz.

Sonuç

Hukuk sisteminin toplumsal yapının bir parçası olması nedeniyle, sistemin kendisini değişen şartlara uyarlaması ve bu bağlamda içtihat değişikliklerine gitmesi işin doğası gereğidir. Mevcut ceza hukuku sistemimizde, içtihat değişikliklerinin değişiklik öncesi kararlara uygulanabilmesi mümkün görülmemektedir. Bununla birlikte özellikle maddi hukuka ilişkin değiştirilen içtihadın, hakkaniyet gereği  içtihat öncesi uyuşmazlıklara uygulanabilmesinin önünün açılması gerekliliği de bulunmaktadır.

---------------

[i] Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınevi, 4. Baskı, 1992

[ii] YCGK, 14/06/2022, 2022/2-290 E. – 2022/439 K.

[iii] 15.06.1949 tarihli ve 1949/4-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı

[iv] YCGK, 10/05/2022, 2022/2-155 E. – 2022/321 K.

[v] YCGK, 14/06/2022, 2022/2-290 E. – 2022/439 K.

[vi] Yargıtay 3. CD, 28/06/2022, 2022/1231 E. – 2022/4115 K.

[vii] Yargıtay 2. CD, 12/12/2022, 2022/11730 E. – 2022/20756 K.

[viii] YCGK, 02/10/2024, 2024/11-280 E. – 2024/279 K.