Hayasızca hareketler suçu TCK’nın “Özel Hükümler” kitabının, “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, yedinci bölümü olan “Genel Ahlaka Karşı Suçlar” bölümünde yer alan 225. maddede düzenlenmektedir. Hayasızca hareketler suçu alenen cinsel ilişkide bulunulması ve teşhircilik yapılması fiillerini suç olarak tanımlamakta olup nitekim anılan düzenlemeye göre “Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’’  şeklinde hükmolunmuştur. Söz konusu düzenleme açısından göze çarpan ilk husus “cinsel ilişkide bulunma” ve “teşhircilik” şeklinde iki seçimlik harekete yer verilmiş olması ancak bunların ne bu maddede ne de kanunun diğer maddelerinde herhangi bir şekilde tanımlanmış olmamasıdır.

Maddeye göre, bir kişinin, başkalarının haya duygularını rencide edecek şekilde, özellikle kamuya açık yerlerde, cinsel amaç taşıyan veya cinsel içerikli hareketler yapması, suç olarak tanımlanır. Bu suç, cinsel davranışların toplumsal normlara aykırı olmasından kaynaklanan rahatsızlığı hedef alır. Madde, özellikle kamuya açık alanlarda gerçekleşen hareketleri kapsar. Özel alanlarda meydana gelen benzer eylemler, genellikle farklı hukuk normları çerçevesinde değerlendirilir. Hayasızlık, toplumun genel ahlak anlayışına göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, mahkemeler veya yargı organları, olayın somut koşullarını değerlendirerek, hareketin haya duygularını rencide edip etmediğine karar verir. Bu madde, cinsel davranışların toplumsal normlara uygunluğunu sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Ancak, bazı eleştirmenler, bu tür düzenlemelerin bireylerin ifade özgürlüğünü sınırlayabileceğini savunmaktadır.

Sonuç olarak, TCK 225, toplumsal düzeni koruma amacı gütse de, uygulamada dikkatli bir denge gözetilmesi gereken bir madde olarak değerlendirilebilmektedir.

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Öğretide kabul edilen yaygın görüşe göre hayasızca hareketler suçunun koruduğu hukuksal değer toplumun edep, iffet, haya, ahlak temizliği, cinsel nitelikteki utanma ve ar duygularıdır.[1] Bu anlamda kanunun bu maddedeki amacı; cinsel ilişki ya da teşhircilik fiillerini cezalandırmak değil, bu fiillerin alenen işlenmesi suretiyle toplumun edep ve iffet duygularına yapılan saldırının önlenmesidir. Türk Ceza Kanunu'nun 225. maddesinde yer alan "hayasızca hareketler" suçu, toplumun genel ahlakını korumaya yönelik bir düzenlemedir. Bu suçun koruduğu hukuki değer, bireylerin kişilik hakları, toplumun ahlaki değerleri ve toplumsal düzenin korunmasıdır. Hayasızca hareketler, genel olarak toplumda rahatsızlık yaratacak şekilde yapılan ve toplumun genel ahlak kurallarına aykırı olan davranışlardır. Bu tür eylemler, bireylerin huzurunu bozabileceği ve toplumda bir rahatsızlık yaratabileceği için cezai yaptırımlara tabi tutulur. Böylece, toplumsal normların ve değerlerin korunması amaçlanmaktadır.

Nitekim yine öğretide söz konusu suçla toplumun utanma ve tiksinme duygularının korunmaya çalışıldığı belirtilmiş ve fakat ceza hukukunda duyguların korunamayacağı ifade edilerek bu durum eleştirilmiştir.[2] Bu görüşü savunan yazarlara göre neticede bu suç tipiyle herhangi bir hukuki değer korunuyor değildir. Bu nedenle sadece toplumun utanma ve tiksinme duygusu korunduğu için anılan fiillerin kabahat olarak düzenlenmesi gerekmektedir.[3]

MADDİ UNSURLAR

SUÇUN KONUSU

Suçun konusu, suç işleyen her eylemin bir öznesi vardır ve suçun konusu denildiğinde, genellikle tipik eylemin gerçekleştirildiği kişi veya şey akla gelmektedir. Buna göre, suçun ne olduğunu, hangi eylemin veya davranışın hukuka aykırı kabul edildiğini ve suçun ne tür bir zarara veya tehlikeye yol açtığını ifade etmektedir. TCK Madde 225'te düzenlenen "hayasızca hareketler" suçunun konusu, bireylerin cinsel dokunulmazlığıdır. Suçun konusu “kanunun koruduğu yararın suç ile ihlal edilmesi veya tehlikeye düşmesi” olarak tanımlanmaktadır.[4] Bu suç, toplumda genel olarak kabul görmeyen, ahlaki değerlerle bağdaşmayan ve başkalarının cinsel hassasiyetlerine saygı göstermeyen davranışları kapsar. Bu tür hareketler, bireylerin rızası olmadan cinsel içerik taşıyan veya cinsel objeler olarak nesneleştiren eylemlerle ilişkili olabilir. Bu nedenle, suçun konusu, hem bireysel hakların ihlali hem de toplumsal ahlakın korunması açısından önem taşır. Suçun maddi konusunun sadece cismani olabileceğini savunan görüşlerin yanı sıra suçun konusunun insanın manevi değerleri olabileceği görüşü de öğretide yer almaktadır. [5] Bu görüşe katılan yazarlar, kişinin onuru ve şerefi gibi maddi olmayan unsurların da suçun konusu olabileceğini öne sürmektedirler. Hayasızca hareketler suçunun konusunun kişinin cinsel utanma ve tiksinme duygusu olduğu görüşü doktrinde ağırlıklı görüştür.

Hayasızca hareketler suçunun maddi konusu incelendiğinde, alenen cinsel ilişkiye girmenin mağdur üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığı görülmektedir. Benzer şekilde, teşhircilik de, izleyen kişiler üzerinde fiziksel bir değişiklik yaratmamaktadır. Bu nedenle, hayasızca hareketler suçunun somut maddi bir unsuru bulunmamaktadır.

FAİL VE MAĞDUR

Hayasızca hareketler suçunun mağdurunun tespiti açısından TCK’nın 43/1 maddesinin incelenmesi gerekmektedir. TCK madde 43’te ‘’Mağduru belli bir kişi olmayan suçlar’’ lafzı zikredilmektedir. Suç, kalabalık bir topluluğa karşı işlendiğinden mağdurun belli olmadığı suçlar kapsamında incelenmesi gerekmektedir. Hayasızca hareketler suçu ile korunan hukuki değerin kişilerin manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğuna yönelik tespit çerçevesinde bu suçun mağdurunun da bu hakkın sahibi olabilecek herkes yani toplumu oluşturan tüm bireyler olduğunu söylemek kaçınılmazdır.[6]  Suç fiili olarak tanımlanan alenen cinsel ilişkide bulunmak ya da teşhircilik fiili belirli bir fiili belirli bir kişiye karşı yapıldığında cinsel taciz suçunu oluşturacaktır.[7]

Fail, TCK’nın 37. maddesinde açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasındaki tanıma göre; suçun hukuki tanımındaki filli gerçekleştiren kişi fail sıfatını taşır. Maddenin devamında ise dolaylı fail “suç işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi” tanımı getirilmiştir. Öğretide özgü suç ya da mahsus suç olarak tanımlanan suçlar için ise failin belirli bir özelliği taşıması gerekmektedir. Hayasızca hareketler suçu özgü bir suç değildir. Bu nedenle bu suç herkes tarafından işlenebilen bir suç olup fail için özel nitelikler arayan bir suç değildir. Kişinin hayasızca hareketler suçunun faili olabilmesi için alenen cinsel ilişkide bulunma ya da teşhircilik fillerinden en az birini gerçekleştirmesi yeterlidir.

FİİL NETİCE VE NEDENSELLİK BAĞI

Hayasızca hareketler suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Hayasızca hareketler suçu alenen cinsel ilişkide bulunma ve teşhircilik fiillerinden en az bir tanesinin gerçekleşmesi ile işlenebilmektedir. Bu yönüyle suçun oluşabilmesi için ya birden fazla kişinin alenen cinsel ilişkide bulunması ya da bir kimsenin alenen teşhircilik yapması gerekmektedir. Kanun koyucu söz konusu bu düzenleme tarzı ile tam olarak hangi hareketlerin hayasızca hareketler kapsamında kabul edileceğini düzenlemiş olduğundan bu suç bağlı hareketli bir suçtur. Kanun gerekçesinde cinsel ilişki fiiline ilişkin “cinsel arzuları tatmini amacına yönelik her türlü davranış” olarak açıklanmıştır. Yargıtay vücudun kalça, bel, göğüs gibi bölümlerine temas edilmesini genel itibariyle “cinsel tatmine yönelik olarak” değerlendirmektedir. Hayasızca hareketler suçu, yalnızca cinsel tatmin amacı taşımakla kalmayıp, aynı zamanda cinsel ilişkiye dönüşmesi durumunda söz konusu olmaktadır. Bunun yanı sıra, bu tür bir cinsel ilişkinin gerçekleşebilmesi için tarafların rızası şarttır. Rıza, her iki tarafın da özgür iradesiyle, herhangi bir baskı olmaksızın kabul etmesi anlamına gelir. Bu unsurlar, suçun oluşumunu belirleyen kritik faktörlerdir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi hayasızca hareketler suçunun kanuni tanımında öngörülen ilk seçimlik hareket alenen cinsel ilişkide bulunmaktır. Buna göre ilk seçimlik hareket olan alenen cinsel ilişkide bulunulması hayasızca hareketler suçuna sebebiyet verecektir. Kavramın anlamını genişleten görüşe göreyse cinsel ilişki bir erkek veya bir kadının en azından bir tarafın tenasül organını kullanarak çiftleşmesidir.[8]

Türk Ceza Kanunu madde 225'te düzenlenen hayasızca hareketler suçunun netice unsuru, fiilin toplumda bir rahatsızlık veya huzursuzluk yaratmasıdır. Bu netice, fiilin gerçekleştiği ortamda bulunan kişilerin, sergilenen davranışlar nedeniyle psikolojik veya duygusal olarak etkilendiği durumları kapsar. Yani, suçun oluşabilmesi için sadece hayasızca hareketlerin gerçekleştirilmesi yeterli değildir; bu eylemlerin, diğer bireyler üzerinde rahatsızlık, sıkıntı veya tedirginlik yaratması da gereklidir. Dolayısıyla, fiilin yapıldığı yer, zaman ve şartlar, netice unsurunun varlığı açısından kritik bir rol oynar. Bu durum, toplumun genel ahlak anlayışına aykırı olan davranışların kabul edilemezliğini pekiştirmekte ve suçun ciddiyetini artırmaktadır. Hayasızca hareketler suçunun kanuni tanımında yer alan ikinci seçimlik hareket, alenen teşhircilik yapmaktır. Bu durumda, yalnızca alenen cinsel ilişkide bulunulması değil, aynı zamanda bir kişinin teşhircilik eyleminde bulunması da hayasızca hareketler suçunu oluşturur. Ancak, cinsel ilişkide olduğu gibi teşhircilik açısından da suçun oluşabilmesi için fiilin aleni bir şekilde gerçekleştirilmesi şarttır. TCK’nun 225. maddesinin gerekçesinde ise “bir kişinin cinsel organını yahut vücudunun benzer cinsel kısımlarını aleni olarak sergilemesi” olarak ifade edilmiştir.[9] Teşhircilik, psikiyatri biliminde ise bir cinsel bozukluk olarak ifade edilmekte olup “birinin cinsel organlarını bir yabancıya veya tahmin etmeyen bir kişiye tekrarlanan gösterme zorlanması” şeklinde tanımlanmaktadır.[10]

TCK madde 225'teki hayasızca hareketler suçunun nedensellik bağı unsuru, gerçekleştirilen hayasız hareketlerle, ortaya çıkan rahatsızlık veya huzursuzluk durumu arasında doğrudan bir bağlantı kurulması gerektiğini ifade eder. Yani, kişinin yaptığı fiil ile başkalarının üzerindeki olumsuz etki arasında açık bir ilişki bulunmalıdır. Örneğin, bir kişinin cinsel içerikli hareketler sergilemesi, o an orada bulunan kişilerin tedirginlik veya rahatsızlık hissetmesine neden oluyorsa, bu durumda nedensellik bağı sağlanmış olur. Bu bağın varlığı, suçun oluşumu açısından kritik öneme sahiptir; çünkü eylem ile sonuç arasında bir ilişki olmadan, suçun hukuki dayanağı zayıflar. Böylece, nedensellik bağı, fiilin toplumda yaratacağı etkiyi anlamak ve değerlendirmek için gereklidir. Öğretide teşhircilik hareketinin icrai yahut ihmali şekilde gerçekleştirilebileceği belirtilmiş olup bu manada rüzgârda kıyafeti açılarak cinsel organı gözüken bir kimsenin bunu kapatmaması halinde hareketin ihmali surette gerçekleştirildiği ve hayasızca hareketler suçunun oluştuğu ifade edilmiştir.[11]

MANEVİ UNSURLAR

TCK’nın 21. maddesinde “suçun kanuni tanımındaki unsurlarını bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” tanımı kast için getirilmiştir. Öğretide de genel itibariyle aynı tanım kullanılmaktadır.[12] Hayasızca hareketler suçunun manevi unsuru kasttır. Failin kasten hareket ettiğinden bahsedilebilmesi için suç tipindeki tüm objektif unsurları bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekmektedir. Bu çerçevede aleniyet de suçun maddi unsuruna dâhil olduğundan kastın aleniyeti de kapsaması gerekmektedir. Ayrıca hayasızca hareketler suçunun olası kastla da işlenmesi mümkün olabilmektedir. . Bu anlamda failin suç tipindeki objektif unsurların meydana gelmesini objektif dışsal tesadüflere terk ederek hareket ettiği örneğin amaçları girdikleri cinsel ilişkinin insanlar tarafından görülmesini sağlamak olmasa bile işlek bir caddedeki herkes tarafından görülebilecek nitelikte tüm perdeleri açık bir evde cinsel ilişkiye giren çiftin olası kastla hayasızca hareketler suçunu işlediğinden söz edilebilecektir.[13] Hayasızca hareketler suçu kast ve olası kastla işlenebilmektedir ancak taksirle oluşması mümkün değildir. Bu bakımdan kişinin düşerek kıyafetinin yırtılması sonucu cinsel organın görünmesi teşhircilik suçunu oluşturmamaktadır. Hayasızca hareketler suçunun kanuni tanımında kastın dışında ayrıca bir amaç ya da saik öngörülmemiştir. Örneğin çırılçıplak sokakta dolaşan bir kişinin cinsel bir amacı olmayıp yalnızca protesto yapma saiki ile davranmasında teşhircilik suçu oluşmuş olacaktır.

Kastı kaldıran hata; Hayasızca hareketler suçunun bir zarar suçu olmaması nedeniyle şahısta hata kurumu uygulama alanı bulamayacaktır. Hayasızca hareketler suçu bakımından “tersine unsur yanılgısı” söz konusu olabilecektir. Tersine unsur yanılgısında kişi haksızlık oluşturmak istediği halde bu haksızlığı gerçekleştirememektedir.[14] Örneğin cinsel ilişkiye girme kastıyla kamuya açık bir alanda biriyle buluşmayı planlayan kişi yanlış yere gittiğinde cinsel ilişki meydana gelemeyecek ve neticeyi gerçekleştirmemesi nedeniyle bu hatasından yararlanacaktır ve kastı kaldıran hata halinde suç gerçekleşmeyeceği için kişiye beraat kararı verilecektir. Kişi zorunluluk halinin gerçekleştiğini düşündüğü için çıplak olarak aleni bir yere çıkması halinde düştüğü hatadan yaralanacaktır.

KUSURLULUK

Hayasızca hareketler suçu gerek kusur yeteneği gerek haksızlık bilinci gerekse de mazeret sebeplerine ilişkin kanuni hükümlerin uygulanması açısından çeşitli özellikler göstermektedir.[15] Öncelikle ifade etmek gerekir ki exhibitionism psikiyatri biliminde bir cinsel sapma ve bozukluk hali olarak tanımlanmakta olup kişinin kendi üreme organının başkaları tarafından görülmesinden zevk alma eğilimi olarak tanımlanmaktadır.[16] . Söz konusu bu cinsel bozukluk akıl hastalığı kapsamında ele alınmalı ve TCK m 32 kapsamında değerlendirilerek kusur yeteneğine olan etkisine göre bir sonuca varılmalıdır. Hayasızca hareketler suçu bakımından fail hakkında haksızlık bilincinin bulunmaması sebebiyle ceza verilmemesi mümkün olabilmektedir. Örneğin kendi ülkesinde plajda çırılçıplak denize girilmesi hukuka uygun olan kimse Türkiye’de işlediği benzer nitelikte bir fiilin haksızlık teşkil edeceği hususunda yanılmış olabilir.[17]

Cebir, şiddet, korkutma ve tehdit altında seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi halinde de suç tamamlanmış olmasına rağmen faile kusur isnat edilemeyecektir. Kişinin yaş küçüklüğü olması halinde ise TCK’nın 31. maddesinde düzenlendiği haliyle on iki yaşını doldurmamış ise ceza sorumluluğu olmadığı, on iki yaşını doldurmuş ve on beş yaşını doldurmamış ise seçimlik hareketlerin hukuken anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamaması değerlendirmesi, on beş yaşını doldurmuş ve on sekiz yaşını doldurmamışsa ceza indirimleri uygulama alanı bulacaktır. Alenen cinsel organını gösteren on dört yaşında bir çocuk için bu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamaması değerlendirilecektir

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler TCK madde 24 ve devamında düzenlenmiştir. Kanun lafzına göre bu durumlar kanunun hükmü ve amirin emir (md.24), meşru savunma ve zorunluluk hali (md.25), hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (md.26), sınırın aşılması (md.27), cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (md.28), haksız tahrik (md.29), hata (md.30), yaş küçüklüğü (md.31), akıl hastalığı (md.32), sağır ve dilsizlik (md.33), geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisi altında olmak (md33) olarak düzenlenmiştir. Hayasızca hareketler suçu açısından meşru savunma hukuka uygunluk sebebinin niteliği itibari ile uygulanması mümkün gözükmemektedir.[18] Hukuka uygunluk sebeplerinden kanun hükmüne uymak: kişilerin alenen cinsel ilişkide bulunmaları veya teşhircilik yapmalarını öngören bir kanun hükmü de bulunmamakta olduğundan kanunun hükmü hukuka uygunluk sebebinin söz konusu suç açısından uygulanmasından bahsedilemez.

Hayasızca hareketler suçu ile korunan hukuksal değer daha önce de ifade edildiği üzere kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olup söz konusu hukuksal değerin sahibi de toplumu oluşturan herkestir. Bu manada topluma ait hukuksal değerleri koruyan suçlar açısından mağdurun rızası bir hukuka uygunluk sebebi kabul edilemeyeceğinden hayasızca hareketler suçu açısından bu hukuka uygunluk nedeninin de söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır.[19] Hakkın kullanılması hukuka uygunluk sebebinin ise inceleme konusu suç açısından uygulanması söz konusu olabilmektedir. Anayasa madde 26 uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir”. O halde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılması bağlamında hakkın kullanım sınırları içerisinde hayasızca hareketler suçunu oluşturan fiillerin icra edilmesi hukuka aykırılık teşkil etmeyecektir. Örneğin 2008 yılında kurulan ve kadın üyelerden oluşan bir aktivist grubu olan FEMEN, cinsiyet ayrımları, kadın cinayetleri ve birçok konuda protestolar yapmakta ve bu protestoları kapsamında vücutlarını boyayarak göğüslerini açmaktadırlar.[20] Söz konusu grubun bu fiillerinin ifade özgürlüğü ve düşünceyi yayma hürriyeti kapsamında hukuka uygun sayılması mümkün olabilmektedir.  

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

SUÇA TEŞEBBÜS

 Suç yolu içerisinde icra hareketleri ile suçun tamamlanması arasında failin kontrolünde olmayan sebeplerle fiili tamamlayamaması teşebbüs olarak adlandırılmaktadır. TCK madde 225 uyarınca hayasızca hareketler suçunun oluşabilmesi için alenen cinsel ilişkide bulunulması ya da alenen teşhircilik yapılması yeterli olup Kanun suçun oluşumu için ayrıca bir netice aramamıştır. Hayasızca hareketler suçunun teşebbüse elverişliliği için seçimlik hareketleri ayrı ayrı incelemek gerekmektedir. Cinsel ilişkide bulunma fiili için en az iki kişinin cinsel tatmine yönelik olarak cinsel bir birliktelik gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Bu fiilin alenen işlenmesi hali hayasızca hareketler suçuna vücut verecektir. Alenen cinsel ilişkide bulunma fiilinin gerçekleştiği an suçun işlendiği andır. Cinsel ilişkide bulunma fiili sırf hareket suçudur. Bu bakımdan hareket ile netice ayrılamayacağından teşebbüs mümkün değildir. Teşhircilik fiilinin gerçekleşmesi için kişinin cinsel organın belirli bir kişiye olmayacak şekilde alenen göstermesi gerekmektedir. Teşhircilik fiilinin gerçekleştiği an cinsel organın gösterildiği andır. Teşhircilik fiiline teşebbüs halinde cinsel organın başkaları tarafından görülmesi mümkün olmadığı için suçun korunan hukuki değerin zarar gördüğünden bahsedilemeyecektir. Bu nedenle teşhircilik fiiline teşebbüs hali hayasızca hareketler suçunu oluşturmayacaktır.[21]

SUÇA İŞTİRAK

Suça iştirak, Türk Ceza Kanunu'nun 37 ile 41. maddeleri arasında ele alınmıştır. TCK'ya göre, suça iştirak, azmettiren ya da yardım eden sıfatlarıyla gerçekleşebilir. Hayasızca hareketler suçunun seçimlik hareketlerinden birini gerçekleştirmesi için bir kişiyi ikna eden birey, azmettiren sıfatını taşımaktadır. Bir kişinin bu konuda bir niyeti olmaksızın, başka birine teşhircilik eylemini gerçekleştirmesi için karar vermesine yardımcı olması buna örnek teşkil eder. Hayasızca hareketlerin meydana gelmesine maddi veya manevi destek sağlayan kişi ise yardım eden sıfatını taşır. Örneğin, alenen cinsel ilişki kurmaları amacıyla kişileri bir yere götürmek ya da bu eylemi gerçekleştirmeleri için cesaretlendirmek, yardıma örnek olarak gösterilebilir.

SUÇLARIN İÇTİMAI

TCK (md. 225)’e göre alenen cinsel ilişkide bulunan kişiler cezalandırılmaktadır. TCK kapsamında 15 yaşını dolduran bir çocuk ile alenen bir cinsel birliktelik yaşanması halinde (TCK md. 104 ve 225) suç teşkil etmektedir. Bu durumda tek fiille birden fazla suç işlenmesi sebebiyle fikri içtima hükümleri uygulanmakta, faile cezası daha ağır bir ceza olan “cinsel ilişki” suçu kapsamında hüküm verilmektedir.[22] Kişilerin cinsel ilişkiye girerken canlı olarak yayın yapmaları hayasızca hareketler ve müstehcenlik suçlarını oluşturacaktır.[23] Bu ihtimalde de farklı neviden fikri içtima gereği müstehcenlik suçundan hüküm kurulacaktır. Bu durumda da farklı neviden fikri içtima gereği müstehcenlik oluşacaktır. Yargıtay da hayvanlarla cinsel ilişkiye girme fiilinin alenen gerçekleşmesi halinde hayasızca hareketler suçunun gerçekleşmiş olduğuna ve Kabahatler Kanunu değil Türk Ceza Kanunu’nun uygulanacağı görüşündedir.[24]

YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Hayasızca hareketler suçunun yaptırımı altı aydan bir yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmektedir. Hayasızca hareketler suçu kapsamında görevli mahkeme, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun md. 11 uyarınca asliye ceza mahkemeleri olmaktadır. Öngörülen hapis cezasının süresi itibariyle söz konusu suç nedeniyle açılan davalarda CMK m 251 uyarınca basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilmesi mümkündür.

Hayasızca hareketler suçu için altı aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu nedenle TCK’nın 66. maddenin e fıkrası gereği hayasızca hareketler suçu için dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Dava zaman aşımı suçun işlendiği andan itibaren işlemeye başlar. İnceleme konusu suç için dava zamanaşımı seçimlik hareketlerin tamamlandığı andan itibaren bağlayacaktır. Alenen cinsel ilişkinin son bulduğu an ve teşhirciliğin bitiği an hayasızca hareketler suçu için suçun tamamlandığı andır ve dava zamanaşımı süresi bu andan itibaren başlayacaktır.

SONUÇ

TCK'nun 225. maddesinde düzenlenen hayasızca hareketler suçu, toplumun genel ahlakını koruma amacı gütmekte ve bireylerin cinsel dokunulmazlığını ihlal eden aleni davranışları cezalandırmaktadır. Alenen cinsel ilişkide bulunma ve teşhircilik gibi iki seçimlik eylemi kapsayan bu suç, hem bireylerin manevi varlıklarını hem de toplumsal normları korumayı hedeflemektedir. Ancak, kanunun somut olarak hangi hareketlerin hayasızca kabul edileceğini net bir şekilde tanımlamamış olması, uygulamada belirsizlikler yaratmaktadır.

Suçun maddi unsurları, aleni bir şekilde gerçekleştirilen eylemlerle başkalarının haya duygularını rencide eden durumları kapsamaktadır. Mahkemeler, olayın somut koşullarını değerlendirerek, hareketin toplumsal normlara uygunluğunu belirlemekte ve bu doğrultuda karar vermektedir.

Manevi unsur olarak kast ve olası kast, bu suçun işlenmesinde kritik öneme sahiptir; dolayısıyla failin eylemde bulunma iradesi, suçun oluşumunu doğrudan etkilemektedir. Ayrıca, meşru savunma, rıza gibi hukuka uygunluk nedenleri, bu tür suçlarda sınırlı bir şekilde uygulanabilir.

Sonuç olarak, TCK 225 maddesi bakımından  öngördüğü yaptırımlar, toplumun genel ahlakını koruma çabasıyla şekillenmiştir. Ancak, bireylerin ifade özgürlüğü ile toplumsal normlar arasında dikkatli bir denge kurulması gerektiği unutulmamalıdır. Bu denge, hem bireylerin haklarını korumak hem de toplumsal huzuru sağlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Suçun uygulanabilirliğinde ve yargılama süreçlerinde dikkatli bir değerlendirme ve hassas bir yaklaşım sergilenmesi, adaletin sağlanması açısından elzemdir.

Örnek bir Yargıtay kararına bakıldığında; Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/19962 E. , 2021/19957 K. İNCELENEN KARARIN:

Cinsel amaçlı hareketlerin, doğrudan mağduru hedef alarak gerçekleştirilmesi halinde cinsel taciz suçu, mağduru hedef almadan ve alenen gerçekleştirilmesi halinde ise TCK’nın 225. maddesinde düzenlenen hayasızca hareketler suçu oluşacaktır. Somut olayda, müşteki beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamıyla davaya konu eylemlerini müştekileri hedef alarak gerçekleştirdiği anlaşılan sanık hakkında TCK’nın 105/1, 105/2-e, 43/2. madde ve fıkraları uyarınca hüküm kurulması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle hayasızca hareketler suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedeni olarak görülmüştür.

Demek ki mağdur hedef konumdaysa TCK madde 105 gündeme gelirken hedef belirli değil ve aleniyet söz konusu ise bu defa inceleme konusu makelemizdeki suç yani hayasızca hareketler olan TCK madde 225 tipiklik unsuru bakımından işlenmiş olacaktır.

KAYNAKÇA

DÖNMEZER Sulhi, Ceza Hukuku Özel Kısım Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler (5. Bası, Filiz 1983)

KANGAL Zeynel, Özel Ceza Hukuku C.VII, Genel Ahlaka Karşı Suçlar ve Aile Düzenine Karşı Suçlar (1. Bası, Oniki Levha Yayıncılık 2020)

DEMİRBAŞ, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 17.Baskı, 2022, s.573

ARTUK/GÖKÇEN/ALŞAHİN/ÇAKIR, a.g.e.,20. Baskı s. 375

KOCA Mahmut ve ÜZÜLMEZ İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler (7. Baskı, Adalet 2020)

ALGAN CANSEVEN Hazal, Hayasızca Hareketler Suçu (TCK m. 225), Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi-Journal of Penal Law and Criminology 2022; 10(1): 235-279

SOYASLAN (n 28)

ÖZBEK/ DOĞAN/ BACAKSIZ. a.g.e.,13.Baskı, s.255.

https://www.tipterimlerisozlugu.com/exhibitionism.html, erişim tarihi 15 Şubat 2022; Gök (n 80) 513; Çervatoğlu, Özdemir ve Uygur (n 14)

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------

[1] DÖNMEZER Sulhi, Ceza Hukuku Özel Kısım Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler (5. Bası, Filiz 1983), s.149.

[2] KANGAL Zeynel, Özel Ceza Hukuku C.VII, Genel Ahlaka Karşı Suçlar ve Aile Düzenine Karşı Suçlar (1. Bası, Oniki Levha Yayıncılık 2020) s.13-14.

[3] KANGAL (n 2) 15. Alman Ceza Kanunu § 183a’da yer alan “Aleni cinsel davranışlarla rahatsızlığa neden olma” suçu açısından benzer yönde görüş için bkz Thomas Fischer, Strafgesetzbuch und Nebengesetze Band 10 (58. Auflage, Verlag C.H. Beck 2011), § 183a kn:2a, Claus Roxin, Strafrecht Allgemeiner Teil Band I (4. vollständig neu bearbeitete Auflage, C.H. Beck 2006) §2 kn:30.

[4] DEMİRBAŞ, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 17.Baskı, 2022, s.573.

[5] ARTUK/GÖKÇEN/ALŞAHİN/ÇAKIR, a.g.e.,20. Baskı s. 375.

[6] ARTUK, GÖKCEN, ALŞAHİN VE ÇAKIR (n 3) 959; Kangal (n 2) 15; Özen İnci (n 3) 27; Özgün Özyüksel, ‘5237 Sayılı Ceza Kanunu’nda Cinsel İlişki Kavramı’ [2021] 9 (18), Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 144; Bakıcı (n 4) 215; Parlar ve Hatipoğlu (n 2) 672; Meran (n 6) 596; Baytemir (n 3) 639; Gökcan ve Artuç (n 3) 7507. Suçun mağdurunun olmadığı yönünde bkz. Erem (n 4) 217; Hafızoğulları ve Özen (n 5) 325-326; Otacı (n 4) 125.

[7] KANGAL, a.g.e., 9-40, s.23.

[8]  KOCA Mahmut ve ÜZÜLMEZ İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler (7. Baskı, Adalet 2020) 377, KANGAL (n 2) 19. Nitekim TCK m 225’in gerekçesinde her ne kadar cinsel arzuların tatmini olan her türlü davranış cinsel ilişki olarak tanımlansa da anılan görüşü savunan yazarlarca cinsel arzuların tatmini için her zaman bir cinsel ilişki söz konusu olmasının gerekli olmadığı belirtilmiştir.

[9] ALGAN CANSEVEN Hazal, Hayasızca Hareketler Suçu (TCK m. 225), Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi-Journal of Penal Law and Criminology 2022; 10(1): 235-279, s.258.

[10] http://www.dpsikiyatri.com/hastaliklar1141.asp, https://www.cetad.org.tr/73/ sik-sorulan-sorular/44/parafililer-cinsel-sapkinliklar; Şemsi Gök, Adli Tıp (1. Bası, Filiz 1968) 513; ÇERVATOĞLU, ÖZDEMİR ve UYGUR (n 14) 27: Teşhircilik ICD-10’da (Ruhsal ve davranışsal bozukluklar sınıflandırması, klinik tanımlar ve tanı kılavuzları) “Cinsel Seçim Bozuklukları Parafili” üst başlığı altında sınıflandırılmıştır.

[11] SOYASLAN (n 28) 551.

[12] ÖZBEK/ DOĞAN/ BACAKSIZ. a.g.e.,13.Baskı, s.255. ; ARTUK/GÖKÇEN/ALŞAHİN/ÇAKIR,a.g.e.,20. Baskı, s. 400 ; İ. ÖZGENÇ. a.g.e., 18.Baskı, s. 234.

[13] CANSEVEN, s.263.

[14] KOCA ÜZÜLMEZ, s.258; ÖZGENÇ, s. 445.

[15] CANSEVEN, s.267.

[16] https://www.tipterimlerisozlugu.com/exhibitionism.html, erişim tarihi 15 Şubat 2022; Gök (n 80) 513; Çervatoğlu, Özdemir ve Uygur (n 14) 27.

[17] CANSEVEN, s.268.

[18] ÖZEN İNCİ (n 3) 50.

[19] ÖZEN İNCİ (n 3) 50; Kangal (n 2) 41; PARLAR VE HATİPOĞLU (n 2) 674. Ayrıca bkz Miebach (n 16) §183 kn: 11: StGB açısından teşhircilik suçu belli bir mağdura yönelik olduğundan mağdurun bu teşhir fiiline rıza göstermesi hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.

[20] https://femen.org/about-us/, erişim tarihi 15 Şubat 2022. Hakkın kullanımının sınırı açısından kanaatimizce düşünceyi açıklama kapsamında kabul edilecek her türlü fiil Anayasa m 26 kapsamında hukuka uygun kabul edilmelidir. Bu manada suç tipinde yer verilen fiiller açısından bir ayrım yapmak mümkün olabilir. Zira teşhircilik fiilleri açısından soyunma eylemleri açıkça bir düşüncenin aktarılması olarak kabul edilirken alenen cinsel ilişkiye girilmesi kanaatimizce bu kapsamda değerlendirilemez. Bu anlamda hakkın kullanım sınırları açısından dikkate alınacak husus fiilin niteliği değil bir düşünceyi aktarmaya matuf olup olmadığıdır.

[21] AKBAY, s.92.

[22] Soyaslan, a.g.e., s. 560; Taner, Fahri Gökçen, a.g.e., 2017, s. 248.

[23] AKBAY, s.95.

[24]“…..Sanığın, inekle cinsi münasebette bulunma eyleminin TCK.nun 419/2. değil, 1. fıkrasına uygun alenen hayasızca vaz'ı harekette bulunmak suçunu teşkil ettiği ve bu suçun da 3506 sayılı Yasa ile değişik TCK.nun 119. maddesi kapsamında kaldığı nazara alınarak sanığa ön ödeme önerisinde bulunup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken sanığın eylemine yanlış vasıf verilerek yazılı şekilde hükme varılması,…” Yargıtay 5 CD., K.T.: 25.12.1990, E.: 1990/5035., K.: 1990/5975 legalbank.com (E.T. 07/12/2022).