Ceza yargılamasında failin suçun icrasından ve sonuçların meydana gelmesinden gönüllü (ihtiyari) olarak vazgeçip geçmediği hususunun belirlenmesi bazen tartışmalara neden olmaktadır.
Başka bir söylemle, ceza yargılamasında fail hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 36. maddesi uyarınca gönüllü vazgeçme hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığı bazen sorun olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bu sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için, hem gönüllü vazgeçme kavramının ceza yargılamasındaki uygulanabilirliği ile ilgili ilkelerin hem de kavramın hukuki niteliği üzerinde durulması gerekmektedir.
Gönüllü vazgeçme, 5237 sayılı TCK’nin 36. Maddesinde düzenlenmiştir.
5237 Sayılı TCK’nin “Gönüllü Vazgeçme” başlıklı 36. Maddesine göre; fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü olarak kendi isteğiyle vazgeçer veya kendi iradesi ve istemiyle gayret sarf ederek suçun tamamlanmasına veya sonucun gerçekleşmesini engel olursa teşebbüsten dolayı cezalandırılmayacaktır.[1]
Ancak failin suç yolunda hareket etmesiyle tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılacaktır.
5237 sayılı TCK’nin 36. Maddesinde yer alan düzenleme ile teşebbüsten kaynaklanan ceza sorumluluğunu kaldıran şahsi bir sebep olan gönüllü vazgeçme kurumu hüküm altına alınmıştır.
Yasa koyucu, failin icra hareketleri aşamasında veya icra hareketlerinin bitmesinden sonra suçu tamamlamaktan gönüllü olarak vazgeçmesini teşvik etmek amacı ile bu düzenlemeyi kaleme almıştır.
Gönüllü vazgeçme kurumu, modern suç politikasının temel araçlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Gönüllü vazgeçme 765 sayılı Türk Ceza Kanununda sadece icra hareketlerinin devamı aşamasında kabul edilmiştir.
Yasa koyucu, 5237 sayılı TCK uygulamasında, gönüllü vazgeçme kurumunu, icra hareketlerinin bittiği ancak sonucun gerçekleşmediği olaylar bakımından öngörmüştür.
Bu şekildeki düzenleme ile suçun icrası sürecindeki bütün aşamalarda gönüllü vazgeçme mümkün olduğu söylenebilir.
Belirtmek gerekir ki, icra hareketlerinin sona ermesinden sonra gönüllü vazgeçmenin kabulü için, vazgeçenin suçun tamamlanmasını önlemek bakımından ciddi bir gayret göstermesi ve sonucun gerçekleşmesini önlemesi gerekmektedir.
Yasal düzenleme, gönüllü vazgeçme hâlinde faile ceza verilmemesini öngörmektedir. Fakat fail tarafından vazgeçme anına kadar olan bölümde gerçekleştirilen eylemler ayrıca bir suç oluşturuyorsa sadece o suçtan failin sorumlu tutulması gündeme gelecektir.
Yasal düzenlemenin gerekçesinde, suç bütün unsurlarıyla tamamlandıktan sonra örneğin çalınan eşyanın geri verilmesi veya kaçırılan kişinin serbest bırakılması hâllerinde, artık vazgeçme değil etkin pişmanlık halinin söz konusu olacağı ifade edilmektedir.[2]
İştirak hâlinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçme
Bu konu 5237 sayılı TCK’nin 41. Maddesinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nin “İştirak hâlinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçme” başlıklı 41 maddesinin birinci fıkrasına göre, iştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır. Diğer failler açısından gönüllü vazgeçme söz konusu olmadığı için bu kurumun uygulanması söz konusu olamaz.
5237 sayılı TCK’nin 41. Maddesinde, iştirak hâlinde işlenen bir suçta suç ortaklarından birinin gönüllü vazgeçmesinin ceza sorumluluğu üzerindeki etkisi hüküm altına alınmıştır.
İştirak halinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçmenin uygulanma şartları şunlardır: (TCK md. 41/2)
a-) Suçun gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş olması,
b-) Suçun gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması.
Bu hallerde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanacaktır.[3]
5237 sayılı TCK’nin 41. Maddesinin ikinci fıkrası, gönüllü vazgeçen suç ortağının, suçun işlenmemesi için elinden gelen bütün gayreti göstermiş ve fakat, suç başka bir nedenle işlenememiş olabilmesi ihtimali gözetilerek hüküm altına alınmıştır. Yasa koyucu, bu halde dahi, gönüllü vazgeçen suç ortağını gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlandırmayı amaçlamıştır.
Başka bir olasılık da, gönüllü vazgeçen suç ortağının bütün gayretine rağmen, diğer suç ortaklarının suçu işlemiş olması halidir.
Bu halde, suçun işlenmiş olmasına rağmen, gönüllü vazgeçen ve suçun işlenmemesi için elinden gelen bütün çabayı gösteren, bunun için elinden geleni yapan suç ortağı, işlenen suça iştirakten dolayı sorumlu tutulmamalıdır.
Belirtmek gerekir ki, bu halde, suç ortağı gönüllü vazgeçme anına kadar gerçekleştirdiği eylemlerinin bağımsız bir suç oluşturması söz konusu olursa, bu suçtan dolayı sorumlu olması söz konusu olacaktır.
Gönüllü vazgeçme kavramının Tanımı
Gönüllü[4] vazgeçme, failin kendi isteğiyle, herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın içinden gelerek icra hareketlerine devam etmemesi veya bu hareketleri tamamladıktan sonra iradi olarak suç tanımında yer alan sonucun ortaya çıkmasını engel olmak olarak tanımlanabilir.
Belirtmek gerekir ki, gönüllü vaz geçme ile suça teşebbüs arasında yakın bir ilişki vardır.
Ceza yargılamasında genellikle failin eyleminin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı, gönüllü vazgeçmenin var olup olmadığı hususu tartışmalara neden olmaktadır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Suça Teşebbüs” başlıklı 35. maddesine göre; fail, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulacaktır.
Gönüllü vazgeçmenin hukuki niteliği
Türk Ceza Hukuku öğretisinde ve uygulamasına egemen olan görüş, gönüllü vazgeçmenin sadece cezayı ortadan kaldıran şahsi bir sebep olduğu yönündedir.[5]
Suça teşebbüs kavramının tanımı
Suça teşebbüs kavramı, failin işlemeyi kast ettiği bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan sebeplerle suçun tamamlanamaması hali olarak tanımlanabilir.
Suça teşebbüs halinde, failin iradesi dışındaki engel nedenlerden dolayı icra hareketleri yarıda kalır veya sonuç ortaya çıkmaz.[6]
Gönüllü vazgeçme ile teşebbüs arasındaki fark
Teşebbüs, suçun tamamlanması veya neticenin gerçekleşmesinin, failin elinde olmayan sebeplerle meydana gelmemesi olarak tanımlanır.
Gönüllü vazgeçme ise, failin iradi hareketi veya çabası ile icra hareketlerini gerçekleştirmemesi veya suçun tamamlanmasını önlenmesi halidir.
Suça teşebbüs ile vazgeçme arasındaki en önemli fark şudur: teşebbüs, elde olmayan bir nedenden doğmasına karşılık vazgeçme bizzat failin istemi ile gerçekleşmektedir.[7]
Suç tamamlanmadan veya sonuca ulaşılmadan önce vazgeçme gerçekleştiğinden, gönüllü vazgeçme etkin pişmanlıktan da farklıdır. Etkin pişmanlık, belirli bazı suçlar için suçun tamamlanmasından sonraki pişmanlığı düzenlemekte ve tamamlanan bir suçun yol açtığı zararın giderilmesi, eski hale getirilmesi veya malın iadesini kapsamaktadır.
Gönüllü vazgeçme, 5237 Sayılı TCK uygulanmasında icra hareketlerinin bittiği ancak sonucun meydana gelmediği olaylar açısından öngörülmüştür. Yasal düzenleme ile sonucun meydana gelmesine kadar bütün aşamalarda gönüllü vazgeçmenin mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Öğretideki görüşler
Öğretide; sonucun gerçekleşmesine kadar olan bölümde, gönüllü vazgeçmenin mümkün olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır.[8]
Bazı yazarlara göre; fail, sonucu gerçekleştirme ve icra hareketlerini devam ettirme yeteneğine ve imkânına sahip olduğu halde bunu gerçekleştirmemiş ise, vazgeçmenin gönüllü olduğu söylenebilecektir. Fakat istediği halde failin buna imkân bulunmadığı için hareketlerini devam ettirmemesi halinde, vazgeçmenin gönüllü olduğu söylenemeyecektir.[9]
Bazı yazarlarda, gönüllü vazgeçmenin kapsamının geniş tutulmasını, bazı olasılıklarda vazgeçmenin gönüllü olmadığı kabul edilecek olursa, failin teşebbüsten dolayı cezalandırılması gerekeceğini, bu durumda da failin nasıl olsa ceza alacağı için eylemine devam etmeyi tercih edeceği yönünde görüşler ileri sürmektedir.[10]
YARGITAY UYGULAMASI
Yargıtay, suç yolunda (iter criminis)[11] ilerleyen failin daha fazla ilerleme imkânına ve düşüncesine sahip olduğu halde, suç yolunda ilerlemeyerek icrayı yarıda bırakmışsa veya icra hareketleri tamamlandıktan sonra kendi çabası ile sonucun meydana gelmesini önlemişse vazgeçmenin gönüllü olduğunu kabul etmektedir.[12]
Yargıtay, fail icraya başlarken göz önünde tuttuğu ve hesaba kattığı risklerden başka bir faktör sebebiyle icra hareketlerine devam etmemişse veya sonucu gerçekleştirmemiş ise vazgeçmenin gönüllü olmadığı, bu halde icra hareketleri failin elinde olmayan engelleyici sebeplerle bitirilemediğinden veya sonuç failin elinde olmayan sebeplerle meydana gelmediğinden teşebbüsün söz konusu olduğunu bazı kararlarında vurgulamaktadır.[13]
Yargıtay’a göre gönüllü vazgeçmenin varlığı için gerekli şartlar şunlardır:[14]
1) Öncelikle kasıtlı bir suçun işlenmesine yönelik olarak icra hareketlerine başlanmalıdır.
2) Suç tamamlanmadan önce vazgeçme gerçekleşmelidir.
3) Vazgeçmenin konusu; icra hareketinin devamına, suçun tamamlanmasına veya sonucun gerçekleşmesine yönelik bulunmalıdır.[15]
4) Vazgeçme gönüllü olmalıdır.[16]
5) Suçun tamamlanmasının önlenmesi veya sonucun gerçekleşmesinin engellenmesi, failin çabalarıyla meydana gelmelidir.
Failin vazgeçmeye ilişkin nedenleri
Gönüllülük, vazgeçmenin subjektif şartıdır ve gerçek anlamda pişmanlığı ifade etmemektedir. Korktuğu veya mağdura acıdığı için veya vicdan azabı, tanrı korkusu gibi başkaca iç etkenlerin varlığıyla vazgeçmesi durumunda da fail hakkında gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması mümkündür.
Önemli olan failin kendi iradesi ile suç işlemekten vazgeçmesi icra hareketlerini yarıda bırakması veya sonucun meydana gelmesini engellemesidir. Yargıtay, vazgeçmenin kaynağını insanın özünde olması gereken iyilik duygusundan almasının gerekli olmadığı düşüncesini taşımaktadır.
Yargıtay, ceza yargılamasında psişik dürtülerin kaynağını ispatlamak da kolay olmadığından, faile ceza vermemek için fiili isteyerek kesmesinin yeterli görülmesi gerektiği kanaatindedir.
Yargıtay, vazgeçmenin içten bir pişmanlığın sonucu olması gerek olmayıp failin samimiyeti aranmayacağından, suçu daha sonra işlemek üzere vazgeçmiş olması halinde dahi, kamu düzeni de bozulmamış olduğu için gönüllü vazgeçme hükmünden yararlandırılması gerektiğini ileri sürmektedir.[17]
Yargıtay, gönüllü vazgeçmenin şahsi bir cezasızlık sebebi olarak öngörüldüğünü, bunun diğer şeriklere etkisi olmadığını, TCK'nin 41. maddesine göre sadece gönüllü vazgeçenin bu vazgeçmeden yararlanacağını, hareketin nedensellik değerini ortadan kaldırmayan diğer şeriklerin sorumluluklarının devam edeceğini kararlarında ifade etmektedir.[18]
EMSAL KARARLAR
- Alarm düğmesine basılması endişesi ile olay yerinden ayrılma
Yargıtay, işlemeyi kast ettiği nitelikli yağma suçunun icrasına doğrudan doğruya başlayan sanığın, tanığın suçun işlenmesini önlemek için iş yerindeki alarm düğmesine basmaya çalıştığını fark etmesi üzerine, yakalanmamak amacıyla iş yerinden kaçtığı ve elinde olmayan sebeplerle işlemeyi kast ettiği suçun icrai hareketlerini sürdüremediği olayda, sanığın davranışının gönüllü vazgeçmeye dayanmadığını, sanık hakkında TCK’nin 36. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediğini ifade etmiştir.[19]
- Sanığın nitelikli cinsel istismar suçuna yönelik hareketlerini sonuna kadar götürebilme imkânı bulunduğu halde ciddi bir engel neden olmaksızın eylemlerine kendiliğinden son vermesi
Yargıtay; sanığın, değişik zamanlarda yanına gelerek anal yoldan cinsel ilişkiye girmek istediği mağdurun makatını sıkması üzerine eylemlerine son verdiği olayda,
sanığın nitelikli cinsel istismar suçuna yönelik hareketlerini sonuna kadar götürebilme imkanı bulunduğu halde ciddi bir engel neden olmaksızın eylemlerine kendiliğinden son vermesi karşısında 5237 sayılı TCK'nın 36. maddesinde yer alan gönüllü vazgeçme hükümleri de nazara alındığında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüsten ceza verilemeyeceği, ancak o ana kadar gerçekleşen eylemlerin aynı Kanunun 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek ilk derece mahkemesince bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[20]
- Mağdurenin ağlaması üzerine cinsel saldırının sonlandırılması
Yargıtay; sanığın, mağdureyi tuvalete sokmasının ardından cinsel organını anüsüne değdirdiği ve mağdurenin ağlamaya başlaması üzerine eylemine devam etme imkanı varken kendiliğinden sonlandırdığı olayda,
mevcut haliyle TCK'nın 36. maddesi gözetildiğinde mağdurenin ağladığı aşamaya kadarki cinsel organını anüsüne değdirmesi fiilinin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilmeden, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkumiyet hükmü kurulmasını bozma nedeni yapmıştır.[21]
- Çalınmak istenen eşyaların eski ve işe yaramaz diye olay mahallinde bırakılması
Yargıtay, faillerin okulun içerisinden birlikte çaldıktan sonra bilgisayar kasalarının eski ve işe yaramayacağını düşünmeleri nedeni ile bahçeye bırakmaları eyleminde gönüllü olarak hırsızlık suçunu işlemekten vazgeçtiklerinin kabul edilemeyeceğine hükmetmiştir.[22]
- Sanığın katılanı tabancayla hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı olay
Yargıtay, bu tip olaylarda sanığın kullandığı silahın niteliği, darbelerin şiddeti, sayısı ve yöneltildiği vücut bölgeleri ile meydana gelen yaralanmanın niteliği birlikte eylemi değerlendirmektedir.
Yargıtay, somut olayda[23] sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının eşi olan katılanı kendisini aldattığı inancıyla öldürmeye yönelik olduğu ve 5237 sayılı TCK'nin 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükmünün uygulanmasını gerektirecek ciddi bir çaba içinde olduğunu gösterir bir yön bulunmadığı cihetle sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs yerine suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek sanığın eyleminden gönüllü vazgeçtiğinin kabulü ile kasten yaralama suçundan mahkûmiyet kararı verilmesini bozma nedeni yapmıştır.[24]
- Failin, mağdurenin ilişkiye girmekten vazgeçtiğini belirtmesi üzerine eylemine son verdiği olay
Yargıtay; mağdurenin aşamalarda cinsel ilişkinin gerçekleşmediğine yönelik istikrarlı beyanları ile tüm dosya içeriğine göre, olay günü yaşanan tartışma sonucu teyzesinin evinden kaçan mağdureyle buluşup araba içerisinde konuşan sanığın, cinsel ilişkiye girmek istediğini söyleyip anüsüne cinsel organını sokmaya çalıştığı mağdurenin, ilişkiye girmekten vazgeçtiğini belirtmesi üzerine eylemine son verdiği olayda sanığın, eylemini tamamlamasına ciddi bir engel neden olmadığı ve hareketlerini sonuna kadar götürebilme imkanı bulunduğu halde mağdurenin beyanı üzerine icra hareketlerine kendiliğinden son verdiği gerekçesiyle 5237 sayılı TCK'nın 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükümleri nazara alındığında mevcut haliyle eylemin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüsten hüküm kurulmasının hukuka aykırı olacağına hükmetmiştir.[25]
- Sanığın, olay yerine gelen şahıslara yaralanan mağduru hastaneye götürmelerini söylediği olay (Kasten öldürmeye teşebbüs suçundan)
Yargıtay; sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçunda, olay yerine gelen şahıslara yaralanan mağduru hastaneye götürmelerini söylediğini savunması karşısında, bu hususta ilgililerin detaylı beyanının alınması ve buna göre savunma doğrultusunda sanık hakkında TCK’nin 36. maddesinde düzenlenen "gönüllü vazgeçme" hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerektiğini ifade etmiştir.[26]
- Sanığın değerli bir şey bulamadığından bir şey çalmadan ayrılması.
Yargıtay; sanığın, müştekinin evine salon penceresini sert bir cisimle zorlamak suretiyle açıp girmesi, yatak odasında bulunan eşyaları karıştırıp dağıtması, değerli bir şey bulamadığından bir şey çalmadan ayrılması biçiminde gelişen eyleminde, gönüllü olarak vazgeçtiğini gösteren herhangi bir delil bulunmadığından üzerine atılı ve sübut bulan hırsızlığa teşebbüs suçundan mahkûmiyeti yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle atılı suçtan olayda uygulama imkânı bulunmayan 5237 sayılı TCK'nın 36. maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.[27]
- Faillerin müştekiye yağma suçunu işlemek için geldiklerini, ancak vazgeçtiklerini söyleyip özür dileyerek evden çıkıp gittikleri olay.
Yargıtay; sanığın, yaşı küçük olduğu için soruşturması ayrı yürütülen ve evinde misafir olarak bulunduğu arkadaşı ile birlikte, gece vakti yakınanı yağmalamak için kapısının zilini çaldıkları, kapıyı açan yakınanın boğazına sarılıp içeri sokup yere yatırdıktan sonra göğsüne basıp etkisiz hale getirdikleri, sanığın üzerinde taşıdığı bıçağı yakınanın yüzüne dayayıp “Sesini çıkarma seni öldürürüz” diye tehdit ettiği, daha sonra yakınandan bir şey istemeden, evden de bir şey almadan yakınana yağma suçunu işlemek için geldiklerini, ancak vazgeçtiklerini söyleyip özür dileyerek evden çıkıp gittikleri, yakınanın olay sırasında bıçak kullanılmaksızın basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandığının anlaşılması karşısında; sanığın eyleminden gönüllü olarak vazgeçtiği, 5237 sayılı TCK'nın 36. maddelerine göre eylemin tamamlanmış kısmına göre değerlendirme yapılması gerektiğine hükmetmiştir.[28]
- Mağdurun yanında para olmadığını, komşudan alacağını söylemesi üzerine, sanığın ben parayı yatırırım diyerek dolandırıcılık eylemini tamamlanmadan evden gittiği olay.
Yargıtay, sanıkların araçla . dolandırıcılık amacı ile geldikleri, mağdur tarafından yapılan teşhisten de anlaşıldığı üzere A’nın mağdura Z…. Bankasından geldiğini, bankadaki parasına 750 TL yatırması gerektiğini, bunun için son gün olduğunu, yoksa biriken 7000 TL parasını alamayacağını söylediği, mağdurun ise yanında para olmadığını, komşudan alacağını söylemesi üzerine, sanığın ben parayı yatırırım diyerek evden gittiği oluşa uygun şekilde kabul edilmesine göre, sanığın eyleminden yakalanma tehdidi ile vazgeçtiği hususunda herhangi bir delil bulunmadığı, bu itibarla şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca suç işlemekten gönüllü olarak vazgeçtiğinin kabulü ile sanıklar hakkında TCK'nun 36. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiğini ifade etmiştir.[29]
- Mağdura sair cisim sokulmasını engelleyen onun aşılabilir mukavemeti dışında harici bir engel bulunmadığı olay.
Yargıtay; sanıkların mağdurun hürriyetini kısıtladıktan sonra temin ettikleri şişeye oturmaya zorladıkları, mağdurun şişeye otururmuş gibi yaptığı, şişenin anüsüne temas ettiği ancak şişeye oturmadığı, sanık A. 'ın ikrar mahiyetli hazırlık beyanlarına göre, sanık B.'ın "ben ölsem de o şişeye oturmam" demesi üzerine, mağdurun bundan etkilenerek kendisini yere attığı sonrasında ise, sanıkların mağduru darp ettikleri ve bir müddet daha tutup bıraktıkları olayda; mağdura sair cisim sokulmasını engelleyen onun aşılabilir mukavemeti dışında harici bir engel bulunmadığı halde, sanıkların icra hareketlerine kendiliklerinden son verdiklerinin sabit olması karşısında; 5237 sayılı Kanunun 36. maddesinde yer alan gönüllü vazgeçme hükümleri dikkate alınmadan, teşebbüs hükümleri gereği sanıkların nitelikli cinsel saldırı suçundan cezalandırılmaları cihetine gidilmesi hususunu bozma nedeni yapmıştır.
SONUÇ:
1. Gönüllü vazgeçme, suç yolunda ilerleyen failin kendiliğinden, icra hareketlerini bırakarak veya sonucun meydana gelmesine mani olarak suçun tamamlanmasına engel olması ve bu şekilde suç yolundan dönmesi olarak tanımlanabilir.
2. Türk Ceza Hukuku öğretisinde ve uygulamasında, gönüllü vazgeçmenin sadece cezayı ortadan kaldıran şahsi bir sebep olduğu yönünde egemen bir görüş bulunmaktadır. Gerçekten de, gönüllü vazgeçme halinde failin tamamlanmayan suç ile ilgili olarak cezalandırılması mümkün olmadığından, bu görüşe katıldığımızı ifade edebiliriz.
3. Teşebbüs ile gönüllü vazgeçme arasındaki temel fark şudur:
Teşebbüs, suçun tamamlanması veya neticenin gerçekleşmesinin, failin elinde olmayan sebeplerle meydana gelmemesi olarak tanımlanır.
Gönüllü vazgeçme ise, failin iradi hareketi veya çabası ile icra hareketlerini gerçekleştirmemesi veya suçun tamamlanmasını önlenmesi halidir.
Uygulamada, genellikle ikisi birbirine karıştırılmaktadır. Bu nedenle gönüllü vazgeçme koşulları, her somut olaya göre farklı özellikler gösterebilir. Bu analiz olayın özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır.
4. Gönüllü vazgeçmenin varlığı için gerekli şartlar şunlardır:
1) Öncelikle kasıtlı bir suçun işlenmesine yönelik olarak icra hareketlerine başlanmalıdır.
2) Suç tamamlanmadan önce vazgeçme gerçekleşmelidir.
3) Vazgeçmenin konusu; icra hareketinin devamına, suçun tamamlanmasına veya sonucun gerçekleşmesine yönelik bulunmalıdır.
4) Vazgeçme gönüllü olmalıdır.
5) Suçun tamamlanmasının önlenmesi veya sonucun gerçekleşmesinin engellenmesi, failin çabalarıyla meydana gelmelidir.
Bu şartların varlığı her somut olay için ayrı ayrı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
5. Gönüllü vazgeçmenin belli bir nedene dayanması aranmamalıdır. Önemli olan vazgeçmenin herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın kendiliğinden, isteyerek olmasıdır. Vazgeçmenin içten bir pişmanlığın sonucu olması gerek olmayıp failin samimiyeti aranmayacağından, suçu daha sonra işlemek üzere vazgeçmiş olması halinde dahi, kamu düzeni de bozulmamış olduğu için gönüllü vazgeçme hükmünden yararlandırılması mümkündür.
6. Gönüllü vazgeçmenin şahsi bir cezasızlık sebebi olarak öngörülmektedir. Bunun diğer şeriklere etkisi bulunmamaktadır. TCK'nin 41. maddesine göre sadece gönüllü vazgeçenin bu vazgeçmeden yararlanacağını, hareketin nedensellik değerini ortadan kaldırmayan diğer şeriklerin sorumluluklarının devam edeceğini söyleyebiliriz.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
KAYNAKÇA
Akbulut, Berrin, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, 1. Baskı.
Artuk, M. Emin/ Gökcen, Ahmet/ Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2015, 9. Baskı.
Centel, Nur / Zafer, Hamide / Çakmut, Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Basım, İstanbul, 2014, 8. Bası.
Centel, Nur/ Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem: Türk Ceza Hukukuna Giriş, 7. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul, 2011.
Erdoğan, Yavuz: Gönüllü Vazgeçme, Ceza Hukuku Dergisi, 2010, Yıl 5, Sayı 13, s.105-106.
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option= com_ gts&arama=gts&guid = DK.GTS. 5c2e 73a6219784. 23299995, ET: 03.01.2019.
İçel, Kayıhan / Sokullu-Akıncı, Füsun / Özgenç, İzzet / Sözüer, Adem / Mahmutoğlu, Fatih S. / Ünver, Yener, İçel Suç Teorisi 2. Kitap, Beta Basım, İstanbul, 2000, 2. Bası.
İçel, Kayıhan/ Evik, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Kitap, 4. Bası, İstanbul, Beta Yayınevi, 2007.
Koca, Mahmut/ Üzülmez, İlhan:Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2013.
Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, 11. Bası. Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, 11. Bası.
Özgenç, İzzet: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2014.
Öztürk, Bahri/ Erdem, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2015, 15. Baskı.
Soyaslan, Doğan, Teşebbüs Suçu, Kazancı Kitap, Ankara, 1994.
Sözüer, Adem, Suça Teşebbüs, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1994.
Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2011, 16. Baskı.
Tozman, Önder, Suça Teşebbüs, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015.
Yaşar, Osman/ Tahsin Gökcan, Hasan/ Artuç, Mustafa: Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, 1. Cilt.
-------------------------------
[1] “Teşebbüs halinde faildeki suç işleme düşüncesi ve kastı sürmektedir. Gönüllü vazgeçmede ise fail eyleminden dönüp, suçun oluşmasını önlemeye çabalamaktadır. Kişilere pişman olma olanağı tanınması, onların suç işlemeden topluma kazandırılması, cezalandırılma ile elde edilecek yarardan çok daha faydalı görülmektedir. Kanunumuzda yer alan düzenlemenin temelinde, eylemin vazgeçme anına kadar icra edilmesi dolayısıyla bir haksızlık teşkil ettiği, ancak suç politikası gereği cezalandırılmak istenilmediği fikrinin yattığı söylenebilir. Bu husus madde metninde; vazgeçme halinde failin teşebbüsten dolayı cezalandırılmayacağı ve fakat tamam olan kısmın suç oluşturması durumunda o suçun cezası ile cezalandırılacağının açıklandığı cümlelerden anlaşılmaktadır” Bkz.; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, 1. Cilt s. 1064);
[2] “Bazı suçlarla ilgili olarak yapılan düzenlemeler bağlamında özel hükümler olarak etkin pişmanlığa yer verilmesinin daha doğru olacağı düşüncesiyle; Hükümet Tasarısında “tam teşebbüs” aşamasındaki gönüllü vazgeçme karşılığında kullanılan etkin pişmanlıkla ilgili hüküm, Tasarı metninden çıkarılmıştır.” Bkz.; madde gerekçesi
[3] 5237 sayılı TCK’nin 41. Maddesi ile iştirak halinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçmenin uygulanma şartları düzenlenmiştir.
[4] Gönüllü deyimi, 1. sıfat Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen 2. Çok istekli 3. isim Seven kimse veya sevgili anlamına gelmektedir. Bkz.; http://www.tdk.gov.tr/index.php?option= com_ gts&arama=gts&guid= DK.GTS. 5c2e 73a6219784.23299995, ET: 03.01.2019.
[5] Akbulut, Berrin, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, 1. Baskı, s.489; Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, 11. Bası. Özgenç, s.490; S Sözüer, Adem, Suça Teşebbüs, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1994, s.240; Soyaslan, Doğan, Teşebbüs Suçu, Kazancı Kitap, Ankara, 1994, s.120; İçel, Kayıhan / Sokullu-Akıncı, Füsun / Özgenç, İzzet / Sözüer, Adem / Mahmutoğlu, Fatih S. / Ünver, Yener, İçel Suç Teorisi 2. Kitap, Beta Basım, İstanbul, 2000, 2. Bası, s.358; Tozman, Önder, Suça Teşebbüs, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s.259.
[6] "Elde olmayan sebeplerle icra hareketlerinin tamamlanamaması veya neticenin gerçekleştirilememesi teşebbüsün kurucu unsurunu oluşturmaktadır. Buna göre icra hareketlerinin tamamlanmaması veya neticenin gerçekleşmemesi failin elinde olan sebeplerden kaynaklanmışsa teşebbüsten söz edilmeyecektir. Gönüllü vazgeçme olarak nitelenen bu durum TCK'nun 36. maddesinde düzenlenmiştir" Bkz.: Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2013, s.349.
[7] “Failin içten pişmanlık duyarak ya da utanarak suçtan vazgeçmesi aranmaz. Çünkü faili vazgeçmeye yönelten saik gönüllü vazgeçme açısından önem arz etmez. Fail ahlaki duygularla veya cezadan korkarak da vazgeçmiş olabilir. Önemli olan, failin seçme özgürlüğüne sahip olup olmadığıdır. Bu açıdan failin ceza almaktan korkarak herhangi bir şeyden iğrenerek pişmanlık duyarak veya mağdura acıyarak suçu işlemeye devam etmemesi durumunda gönüllü vazgeçme varsayılır...Failin ne için vazgeçtiğinin veya vazgeçmenin gerçek bir pişmanlığın sonucu mu olduğunun önemi yoktur. Suça teşebbüs ile vazgeçme arasındaki en önemli fark teşebbüsün elde olmayan bir sebepten doğmasına karşılık vazgeçmenin bizzat failin istemi ile gerçekleşmesidir” Bkz.; Kayıhan İçel - Hakan Evik, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Kitap, 4. Bası, İstanbul, Beta Yayınevi, 2007, s.257);