Artan avukat sayısına karşın baro seçimlerinde katılımın giderek düşmesini sadece avukatların barolarla olan mesafesinin açılmasına bağlamak doğru bir yaklaşım olmayıp katılımı artırmak adına baro seçimlerinin yapılış usulünün ivedilikle değiştirilmesi gerekmektedir.
Avukatlık Kanununun 80. maddesine göre baro genel kurulu, baronun en yüksek organı olup levhada yazılı bulunan bütün avukatlardan kurulur. Yani bir baronun en yüksek organı, mensubu olan tüm avukatlardan müteşekkil olan genel kuruldur. Peki, gerçekten böyle mi?
Fiili duruma baktığımız zaman bunu söylememiz güçtür. Zira Avukatlık Kanununun 87. maddesi uyarınca, genel kurul, levhada yazılı avukatların yarıdan bir fazlasının katılmasıyla toplanır. Eğer bu çoğunluk sağlanamazsa, toplantı zorunlu bir neden olmadıkça bir hafta sonraya bırakılır. Şu kadar ki, bu erteleme on beş günü aşamaz. Bu toplantıda, üye sayısı altmışa kadar (altmış dâhil) olan barolarda en az üçte bir, dört yüze kadar olanlarda (dört yüz dâhil) beşte bir ve dört yüzden fazla olanlarda onda bir üye katılmadıkça toplantı ve görüşme yapılamaz.
Bilhassa Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük ve mevcudu fazla olan barolarda yarıdan bir fazla katılım asla sağlanmamakta, genel kurul toplantısı her defasında tehir edilmekte, hatta bu tam bir tiyatro olarak baro binasında, yasal zorunluluk gereği tutanak tutma şeklinde icra edilmektedir.
İkinci toplantılarda ise kanun "…katılmadıkça toplantı ve görüşme yapılamaz…" demesine karşın, sadece avukatlardan genel kurul günü imza alınmasıyla yetinilmekte, fiilen imza veren avukatların genel kurul salonunda bulunup bulunmadığı yoklama yahut diğer yollarla denetlenmemektedir.
Genel kurulun icrası sırasında, bilhassa gruplara bölünmüş büyük barolarda grup temsilcileri, grup gönüllüleri ile blok liste adayları yer almakta, toplam baro mevcudunun %90'ının bile olmadığı genel kurullar -sözüm ona- icra edilmekle azınlıkta olan bir kesimin belirlemeleri, çoğunluğa teşmil edilmektedir.
Ayrıca seçimlerin icrasına ilişkin olarak da tek merkezli seçim sistemi, katılımı oldukça düşürmektedir. Bilhassa İstanbul'da genel katılımın düşük olmasının en büyük nedenlerinden birisi, avukatların, ilin farklı noktalarına dağılmış olması ve tek merkezli genel kurul alanının ve seçim yerinin, ikamet edilen yere oldukça uzak olmasıdır. Genel kurula katılım ve oy vermek zorunlu olmakla birlikte, buna uyulmaması nedeniyle Kanunun 86. maddesinde yazılı ceza, seçime katılım için katlanılacak bedele eşdeğer olduğundan, birçok avukat, seçimlere katılmaktan imtina etmektedir. Zira gidiş-dönüş neredeyse yarım günü bulabilecek mesafeler, avukatla sandığın arasına girmekte ve bu da genelin iradesinin sandığa yansımasının önüne geçmektedir.
Bugün bilhassa büyükşehirlerde baro grupları, farklı adliyelere veya adliye bölgelerine, hatta mülhakat adliyelere bile sandık koyarak ön seçim yapma yoluna gittikleri ve blok listelerini bu yolla oluşturdukları halde, baro seçimleri tek bir merkezden yapılarak, katılımın düşmesine sessiz kalınmaktadır. Öyle ki bazı yönetimler, katılımın artmasının sandıkta değişim sonucu yaratacağını öngörmekle bu anti-demokratik ve çağ dışı uygulamaya ses dahi çıkarmamaktadır.
Öte yandan; Avukatlık Kanunu m.81 uyarınca, mesleğe ait istekleri görüşüp karara bağlamak genel kurulun görevi olmasına karşın, Avukatlık Kanunu m.82 ve 95'inci maddeleri genel kurul gündeminin belirlenmesi hususunda yetkiyi yönetim kuruluna bırakmaktadır. Bu sebeple, Yönetim Kurulu tarafından belirlenen gündeme ilişkin olarak genel kurulun aldığı kararlar bağlayıcı olarak kabul edilmesine karşın, gündemde olmayan ancak genel kurul iradesine sunularak çoğunluk kararıyla kabul edilen gündem dışı öneriler, en yüksek karar organının kararı olmakla birlikte yönetim kurulunu bağlayıcı nitelik taşımamaktadır. Bu husus da demokratik yollarla ve çoğunluk görüşüyle alınan kararlar üzerinde yönetim kurullarını vesayet makamı yapmakta ve yönetim kurulu iradesini, genel kurulun üzerine çıkarmaktadır.
Yapılması lazım gelen bellidir. Uzun söze hacet yoktur:
1. Avukatlık Kanununda ivedilikle değişikliğe gidilmelidir.
2. Genel kurulların toplantı yeter sayıları, katılım durumu da nazara alınarak yeniden belirlenmelidir. Birinci toplantının ertelenme usulü ve oranı değiştirilmelidir.
3. Yönetim kurulları tarafından belirlenecek olan genel kurul gündeminden evvel, gündeme sunulması istenilen hususlara ilişkin olarak avukatların yönetim kuruluna müracaatını mümkün kılacak bir yöntem kanuni düzenleme olmalıdır.
4. Genel kurul gündeminde olmamakla birlikte, genel kurula sunulan tekliflerle ilgili olarak yapılan oylama neticesinde alınan kararların yönetim kurullarını bağlayıcı nitelikte olduğu düzenlenmeli ve yönetim kurulunun, genel kurul üzerindeki vesayeti sonlandırılmalıdır.
5. Genel kurulun icra edileceği yerler tek olarak belirlenebilecek ise de baro seçimleri için birden fazla bölgede sandık kurulmasının önünü açacak bir yasal düzenlemeye gidilmelidir.
6. Sandık ve oy güvenliğinin sağlanabildiği ölçüde seçimlerin elektronik ortamlarda yapılmasına cevaz veren düzenlemelere gidilmeli; E-imza ile girilebilen sistemlerde dijital olarak veya iadeli taahhütlü mektup göndermek gibi alternatif yöntemlerle de oy kullanmanın önü açılmalıdır.
7. Baro yönetimlerinin görev sürelerinin 2 yıl gibi kısa bir süre olması nedeniyle 2 yılda 1 seçime gidilmesi de avukatları ilgisizleştiren bir diğer faktör olmakla yönetim kurullarının görev süreleri 4 yıla çıkarılmalıdır.
Söz konusu düzenlemelerin hayata geçirilmemesi, azınlığın çoğunluğa tahakkümü olarak süren seçimlerin icra edilmesine ve bu anti-demokratik uygulamaların, çoğunlukçu demokrasi kisvesiyle perdelenmeye devam etmesine yol açacaktır.