TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B.E. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/45041)

 

Karar Tarihi: 22/1/2025

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Merve ARSLANTÜRK

Başvurucu

:

B.E.

Vekili

:

Av. Habibe YILMAZ KAYAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, cinsel saldırı suçundan yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu B.E. 1986 doğumludur.

3. Başvurucu, 12/9/2012 tarihinde duygusal birliktelik yaşadığı E.E.nin cinsel saldırısına maruz kaldığını ileri sürerek 19/2/2013tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunmuştur. Başvurucunun şikâyet dilekçesi şöyledir:

i. Olay tarihinden yaklaşık sekiz ay önce tanıştığı E.E. ile sevgili olmuş, daha önce de isteği dışında cinsel birliktelik yaşamış, bu cinsel ilişki nedeniyle vücudunda kramplar ve titremeler oluşmuş, intihar etmeye dahi kalkışmıştır. E.E.ye cinsel ilişki yaşamak istemediğini söylediği hâlde E.E. bunu kabul etmemiş ve psikolojik destek almasını sağlamıştır.

ii. Olay tarihinde E.E. uzun süreli şehir dışında olacağını, daha sonra almasının mümkün olmadığını söyleyerek kendisinde kalan hard diskini almasını istemiştir. Bunun üzerine E.E.nin evine hard diskini almak için gitmiş, ayrılmak istediğini söylemesi üzerine E.E. ayrılmayı reddederek evden çıkmasını engellemiş, duvarı yumruklayıp bağırmaya başlamış, bunun üzerine paniklemiş, vücudu ve zihni kilitlenmiştir. E.E. bu durumundan faydalanarak kendisiyle zorla cinsel ilişkiye girmiş ve bu süreci kameraya çekmiştir.

iii. 13/9/2012 tarihinde arkadaşı J.V. ile hastaneye giderek muayene olmuştur. Şikâyeti ile birlikte muayene sonucu aldığı raporu sunmak istemiş, rapor hazır olmadığından şikâyet raporun teslimine kadar gecikmiştir.

iv. E.E., 15/9/2012 tarihinde kullandığı cep telefonuna "Çok pişmanım, ne yapsam faydası yok, beklediğin gibi ne iğrenç bir adam olduğumu gördün işte, umarım zaman yardımcı olur." şeklinde mesaj atmıştır.

4. Başvurucunun, eski sevgilisi E.E.nin cinsel saldırısına maruz kaldığı şikâyetiyle İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalına 13/9/2012 tarihinde yaptığı başvuru neticesinde alınan 4/2/2013 tarihli raporda "...mukozada saptanan peteşiyal kanama ve himenal kıvrımdaki ödemli ve şiş görünümün kişinin aktardığı akut cinsel saldırı öyküsü ile uyumlu olduğu..."şeklinde tespit bulunmaktadır.

5. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında kollukta ifadesi alınan şüpheli E.E., başvurucu ile yaklaşık 1 yıldır karı-koca ilişkisi yaşadıklarını, bu süreçte başvurucunun rızasıyla cinsel ilişkiye girdiklerini, olay günü de cinsel birliktelik yaşadıklarını, başvurucunun dini inancı nedeniyle pişmanlık duyup kendisini suçladığını, olay tarihindeki cinsel ilişkinin başvurucunun isteği ve rızasıyla gerçekleştiğini savunmuştur. Başvurucu Başsavcılıktaki ifadesinde şikâyet dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir. İfade tutanağında şüpheli E.E.nin başvurucunun cep telefonuna attığı mesaj içeriğinin (bkz. § 3/iv) görülerek tutanak altına alındığı tespit edilmiştir.

6. Sulh ceza mahkemesince şüpheli E.E.nin ikamet ve işyeri adresleri ile cep telefonu ve diğer bilişim aletlerinde başvurucuya yapılan cinsel saldırının görüntülerinin elde edilebilmesi için arama yapılmasına, arama neticesinde elde edilecek tüm suç unsuru eşyaya el konulmasına karar verilmiştir. Yapılan arama sonucunda suça ve suç unsuruna rastlanmadığına dair tutanak tutulmuştur.

7. Başsavcılık, 4/2/2013 tarihli raporda yer alan tespitin (bkz. § 4) tıbben başvurucunun cinsel saldırıya maruz kaldığının göstergesi olup olamayacağı yönünde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından ek rapor talep etmiştir. Ana Bilim Dalının 25/2/2013 tarihli ek raporunda "...genital bölgede büyük dudakların iç kısmında saptanan noktasal kanama ve himenal kenardaki ödemli ve şiş görünümün akut cinsel saldırı bulgusu olarak değerlendirilebileceği..." görüşü bildirilmiştir.

8. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfının 8/3/2013tarihliyazı içeriğine göre başvurucu, 2012 yılının Kasım ayında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfına başvurarak psikolojik destek talebinde bulunmuştur. Yapılan ilk görüşmede travma sonrası stres bozukluğu ile uyumlu belirtiler sergilendiği gözlemlenmiştir. Anılan yazıya göre başvurucu, 23/11/2012 tarihinden bu yana haftada bir kez düzenli olarak travma terapisi görmektedir. Yine özel bir hastanenin 11/12/2012 tarihli psikiyatri muayene formunda başvurucunun erkek arkadaşının cinsel saldırısına maruz kaldığı, uykularının bozulduğu, kabuslar gördüğünü anlattığı belirtilmiştir.

9. Başsavcılık 13/5/2013 tarihli iddianameyle şüpheli E.E. hakkında nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kamu davası açmıştır.

10. İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yapılan yargılamada dinlenen tanık J.V. başvurucunun yakın arkadaşı olduğunu, başvurucunun olay gecesi 04.30'da saçları ıslak şekilde evine geldiğini, şokta olduğunu, psikolojik durumunun iyi olmadığını, E.E.nin kendisine tecavüz ettiğini söylediğini, ertesi gün başvurucuyu hastaneye götürdüğünü ifade etmiştir. Tanıklar S.Ç. ve K.A. başvurucunun beyanlarıyla uyumlu ifade vererek olayın ertesi günü başvurucu ile yaptıkları görüşmeleri aktarmışlardır.

11. Sanık E.E. yargılama aşamasında başvurucu ile daha önce de cinsel birliktelik yaşadıklarını, başvurucunun bu birlikteliklerinden sonra da tepki gösterdiğini, başvurucunun kendisine intihar edeceğine ilişkin "08/2012" tarihli intihar mektubu ve tarihsiz "Sevgilim, ruhum, sen asla pişman olma, mutlu ol, seni seviyorum'' ibarelerini içeren, el yazısıyla yazılmış iki sayfalık mektup bıraktığını beyan ederek mektupları dosyaya ibraz etmiştir. Başvurucu; mektuplardaki el yazılarının kendisine ait olduğunu, olay tarihinden önce yazdığını ifade etmiştir.

12. Mahkemenin başvurucunun cinsel saldırı eylemi sonucunda beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda rapor talep etmesi üzerine Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu (Adli Tıp Kurumu) 30/10/2013 tarihli raporuyla başvurucuda anksiyeteli major depresif bozukluğun (kısmen remisyonda) tespit edildiği, ruh sağlığını etkileyecek mahiyet ve derecede olan bu psikiyatrik bozukluğun iddia edildiği gibi bir cinsel saldırıya bağlı olarak gelişebileceği gibi cinsel saldırı olmaksızın başka olay ve/veya olaylara, ilişki sorunlarına bağlı olarak gelişen psikososyal stres ve çatışmalar sonucunda da ortaya çıkabileceği, bunlar arasında Kurulca ayırım yapılamadığı, cinsel saldırının gerçekleştiğinin Mahkemece sübutu ve tespiti hâlinde ruh sağlığındaki mevcut etkilenmenin cinsel saldırıya bağlı geliştiğinin kabulünün uygun olacağı görüşünü bildirmiştir.

13. Yargılama sonucunda Mahkeme, 15/4/2014 tarihli kararıyla sanık E.E.nin üzerine atılı cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte delil bulunmadığını değerlendirerek beraat kararı vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık ile müştekinin duygusal anlamda arkadaşlıkları bulunduğu, bu arkadaşlıklarını daha da ileri götürerek cinsel ilişkiye girdikleri, sanık cinsel ilişkinin müştekinin rızası ile olduğunu belirtmekte iken, müşteki ise sanığın kendisine zor kullanmak sureti ile cinsel ilişkiye girdiğini iddia etmekte, mağdurenin psikolojik sorunları olduğu, bu psikolojik sorunlarının 08.12.2012 tarihli mektubundan da anlaşıldığı, mektup içeriğinde sanıktan 'sevgilim, ruhum, sen asla pişman olma, mutlu ol, seni seviyorum' ibarelerini içerdiği, mahkememize sunulan E-mail mesajlarında da, müştekinin cinsel sorunları nedeni ile psikolojik destek aldığı anlaşılmış, olay günü de müştekinin sanığın evine kendi arzusu ile önceden haber vermek sureti ile gittiği ve yine evde tarafların rızaları ile cinsel ilişkiye girdikleri kanaatine varılmış, sanığın, müştekiye karşı zorla cinsel istismar suçunu işlediğine dair, müştekinin iddialarından başka kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilememiş, sanığın üzerine atılı nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği hususu şüphe halinde kalmış, şüpheden de sanık yararlanır ceza hukuku genel ilkesi gereğince, sanığın her iki suçtan beraatine... [karar verilmiştir.]"

14. Başvurucu vekili beraat kararına karşı temyiz yoluna başvurmuş, temyize konu karar Yargıtay 14. Ceza Dairesinin19/4/2021 tarihli kararıyla onanmıştır.

15. Başvurucu, nihai kararı 7/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 30/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. Başvurucu; ceza yargılamasının makul sürede tamamlanmadığını, Mahkemenin tanık anlatımlarını, E.E.nin pişman olduğunu belirten 15/9/2012 tarihli mesajını, 23/11/2022 tarihinden itibaren her hafta psikolojik travma tedavisi gördüğüne ilişkin olarak Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından düzenlenen evrakı ve tıbbi raporları görmezden gelerek karar verdiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

18. Başvurucunun şikâyetinin özü, cinsel saldırı iddiası hakkında yürütülen ceza yargılamasının etkililiğine ilişkindir. Cinsel saldırı iddiasına yönelik eylemler, kötü muamele yasağı kapsamında inceleme yapılabilmesi için gerekli olan asgari ağırlık eşiğine doğası gereği ulaşır. Bu nedenle başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

20. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa’nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa’nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı, görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75; K.K. [GK], B. No: 2020/34532, 29/5/2024, § 26).

21. Anayasa’nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 82). Pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet; bireyleri, diğer bireyler tarafından yapılanlar da dâhil olmak üzere, kötü muameleye karşı korumak için hukuki ve fiilî tedbirler almakla ödevlidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; R.K., B. No: 2013/6950, 20/4/2016, §§ 74, 75). Özellikle çocuklar ve savunmasız bireyler etkili bir şekilde korunmalıdır (Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/5/2016, § 84). Koruma ödevi en ciddi durumlarda ceza hukuku hükümlerinin yürürlüğe konulması ve bunların uygulamada da etkili bir şekilde uygulanması yoluyla bireyleri maddi ve manevi bütünlüklerinin ihlallerinden yeterli şekilde korumak için yasal bir çerçeve oluşturulmasını gerektirir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Z.C. § 56; yaşam hakkı yönünden yapılan kısmen benzer değerlendirmeler için bkz. İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 149; T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 135). Koruma ödevi ayrıca yetkililerin bir kişiye yönelik gerçek ve yakın bir kötü muamele tehlikesini bildikleri veya bilmelerinin gerektiği durumlarda bu tehlikenin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirler almalarını da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; R.K., § 74). Bununla birlikte özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması mümkün değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; R.K., § 76).

22. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usuli bir yönü de vardır. Bu usul yükümlülüğü, savunulabilir nitelikteki her kötü muamele olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki filleri nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli vesoruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 110-112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103).

23. Olası cezai sorumluluğun tespiti adına yürütülen soruşturma sonrasında kovuşturma evresine geçilmiş ise bu aşamanın da Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olması gerekir (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 30; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 100).

24. Başvurucu, yalnızca başvuruya konu edilen ceza yargılaması sürecinin etkisizliğinden yakındığından inceleme kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında yapılmıştır.

25. Başvurucu; bir süredir duygusal arkadaşlık yaşadığı E.E.nin olay tarihinde kendine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. E.E., başvurucunun rızasıyla cinsel ilişkiye girdiklerini, başvurucunun pişmanlık duyarak kendisini suçladığını savunmuştur. Olay tarihinde başvurucu ile E.E. arasında cinsel ilişki yaşandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

26. Başvurucu, şikâyet dilekçesi ekinde genital muayenesinde saptanan görünümün aktardığı akut cinsel saldırı öyküsü ile uyumlu olduğuna dair İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalının 4/2/2013 tarihli raporunu sunmuştur.

27. Başsavcılıkça, başvurucu ve şüphelinin ifadeleri alınmıştır. Ayrıca, 4/2/2013 tarihli rapordaki tespitin başvurucunun cinsel saldırıya maruz kaldığının göstergesi olup olamayacağına dair ek rapor alınmıştır. Ek raporda, genital bölgede büyük dudakların iç kısmında saptanan noktasal kanama ve himenal kenardaki ödemli ve şiş görünümün akut cinsel saldırı bulgusu olarak değerlendirilebileceği görüşü bildirilmiştir. Başsavcılıkça yapılan soruşturma neticesinde şüpheli E.E. hakkında nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından dava açılmıştır.

28. Kovuşturma aşamasında tanıklar dinlenmiş, başvurucunun cinsel saldırı eylemi sonucunda beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmıştır. Yapılan yargılama sonucunda başvurucunun iddialarından başka kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir.

29. Elbette soruşturma veya kovuşturma sürecinin sonunda eksiksiz toplanan deliller analiz edilirken değerlendirmeye esas alınmaması gerekli görülenler değerlendirme dışı bırakılarak bir sonuca ulaşılabilir. Anayasa Mahkemesinin yargı makamlarının delil değerlendirmesine ve hukuki yorumlarına müdahale etmesi kural olarak düşünülemez ise de delillerin analizi sonucu ulaşılan sonuçlar Anayasa'da güvence altına alınan temel hakları (somut olayda kötü muamele yasağını) işlevsiz hâle getirecek mahiyette olmamalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. S.B. ve diğerleri, B. No: 2016/59765, 17/6/2020, § 45).

30. Somut olayda, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından alınan ek raporda (bkz. § 7) başvurucunun genital muayenesindeki görünümün akut cinsel saldırı bulgusu olarak değerlendirilebileceği görüşü bildirilmiştir. Başvurucu tarafından sunulan belgelere göre başvurucu 2012 yılı Kasım ayından beri düzenli olarak bireysel psikoterapi görmektedir (bkz. § 8). Özel bir hastahanenin psikiyatri formuna göre de başvurucu, muayeneyi yapan doktora erkek arkadaşının cinsel saldırısına maruz kaldığını söylemiştir (bkz. § 8). Ayrıca sanık olaydan sonra başvurucunun cep telefonuna pişman olduğunu ifade eden bir mesaj göndermiş (bkz. § 3/iv), yargılama aşamasında dinlenen tanıklar da başvurucunun beyanlarıyla uyumlu bir şekilde başvurucu ile olayın hemen ertesi günü yaptıkları görüşmeleri ve izlenimlerini aktarmıştır (bkz. § 10). Buna rağmen Mahkeme başvurucunun iddialarını destekleyen bu delilleri hiç tartışmamıştır. Oysa Mahkeme sanığa atfedilen suçla ilgili bir sonuca varmadan önce söz konusu delilleri açıkça tartışmalı ve aksi kanaate varırsa nedenleriyle bu nedenleri destekleyen delilleri tereddüt yaratmayacak şekilde izah etmeliydi. Ayrıca yürütülen yargılamanın bu denli uzaması için haklı bir neden bulunmamasına rağmen başvurucunun şikâyetiyle ilgili soruşturma ve kovuşturma süreci sekiz yılı aşan bir sürede sonuçlandırılmıştır. Bu bakımdan başvuruya konu edilen yargılamanın makul bir özen ve süratle yürütüldüğü de söylenemez.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

32. Başvurucu; ihlalinin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

33. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

34. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

35. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 115.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzereİstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2013/192) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 115.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.