TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/42046)

 

Karar Tarihi: 22/1/2025

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda yapılan aramada ele geçirilen defterdeki bazı ifadelerden dolayı disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma ve Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım Etme suçundan hükümlü olarak Siverek 1 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

3. Ceza İnfaz Kurumunda yapılan genel arama sonucunda başvurucuya ait siyah kaplı bir ajanda ele geçirilmiştir. Dokümana ilişkin olarak yapılan içerik incelemesi sonucunda başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.

4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunun (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma veya yaptırma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 11 gün hücreye koyma cezası verilmesine karar verilmiştir. Disiplin Kurulu kararında; defterin içeriğinde PKK terör örgütünün faaliyet gösterdiği yerin fiziki, coğrafi, beşerî bilgilerinin ve bu bölgede faaliyet gösteren başka örgütlerle ilgili bilgilerin, örgütsel motivasyonu artırıcı marşlar ve şiirlerin, 1982 yılında ölüm orucu tutarak vefat eden terör örgütü üyelerinin ölüm tarihlerinin yer aldığı belirtilmiştir.

5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Siverek İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Siverek 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle anılan itirazı reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 11/8/2021 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 9/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

10. Başvurucu; felsefeye, tasavvufa ve Orta Doğu'ya ilişkin notlar aldığını, yaptığı alıntıların kaynaklarının belli olduğunu, kitapların ceza infaz kurumunda izin verilen eserler olduğunu, örgütsel eğitim amaçlı notlar tutmadığını belirtmiştir. Başvurucu; hücre hapsiyle cezalandırılması sebebiyle ifade hürriyetinin, verilen disiplin cezasına karşı yapılan yargılama sonucunda iddia ve delillerinin değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve hücre hapsinin sonucu olarak ceza infaz kurumu imkânları ile sosyal ilişkilerden ve denetimli serbestlik imkânından faydalanamaması sebebiyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade hürriyetinin, adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bazı dokümanları Ceza İnfaz Kurumundaki odasında bulundurması nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde değerlendirme yapılan kararlar için bkz. Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2), B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu dokümanlar nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

15. Müdahaleye dayanak olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

16. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

17. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

18. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanın Kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

19. Somut olayda terör suçundan hükümlü olan başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu defterdeki bazı ifadeler nedeniyle disiplin cezasına çarptırılmıştır. Disiplin Kurulu kararının gerekçesinde; başvurucunun defterinde örgütsel motivasyonu artırıcı şiirlerin ve yazıların bulunduğu, özellikle örgütün faaliyet gösterdiği yerlerle ilgili fiziki, coğrafi, beşerî bilgilerin ve bu bölgede faaliyet gösteren başka örgütlerle ilgili bazı bilgilerin yer aldığı, ayrıca daha önce ölen terör örgütü üyelerinin ölüm tarihlerinin de bulunduğu belirtilmiştir. Tüm bu bilgi ve belgelerden hareketle Disiplin Kurulu; başvurucunun söz konusu defteri terör örgütünün eğitim faaliyetlerinde kullandığı, nitekim bu eğitim faaliyetlerine ölen terör örgütü mensuplarının ismini vererek örgütsel motivasyonu da artırmaya çalıştığı, bunun ise örgütsel eğitim ve propaganda faaliyeti kapsamında kaldığından disiplin cezasını gerektirdiği değerlendirmesinde bulunmuştur.

20. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğine sunduğu savunmada; defterdeki şiirin Aborjin duası olduğunu, Münbiç hakkındaki yazılarının bölgenin tarihi, coğrafi ve kültürel yapısı hakkında bilgilerden ibaret olduğunu, ajandada yer alan kişisel bilgilerin 1982 yılında ölüm orucu tutarak vefat eden dört kişinin isim ve ölüm tarihleri olduğunu belirtmiştir. Bu bilgileri aynı ceza infaz kurumunda birlikte kaldığı beş adli tutsağın nakil sırasında hayatını kaybetmesi sebebiyle yaptığı açlık grevinden dolayı hakkında açılan soruşturmada savunma yaparken unutmamak için not ettiğini, defterinde örgüte ait herhangi bir bilgi bulunmadığını beyan etmiştir.

21. Yargı makamlarınca yapılan denetimde ise Disiplin Kurulu kararı gerekçesinde ifade edilen tespit ve değerlendirmeler ile başvurucunun şikâyet ve itirazı incelenmiş ve disiplin cezası yerinde bulunarak ret kararları verilmiştir.

22. Sonuç olarak disiplin cezasına konu olan ve aramada ele geçirilen defterde terör örgütünün faaliyet gösterdiği coğrafyaya ilişkin bilgilere ve terör örgütüne mensup kişilerin isim ve ölüm tarihlerine yer verilmesinin -özellikle terör suçlarından hükümlü olan- mahkûmların ıslah amacını, Ceza İnfaz Kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesini ve güvenliğin sağlanmasını zorlaştıracak ve Kurumda disiplini bozacak nitelikte bir eylem olduğu değerlendirilmiştir. Örgütsel motivasyonu güçlendirmek, örgüte bağlılığı canlı tutmak, örgütün amaçlarını gerçekleştireceği ümidini aşılamak, örgütün korkutuculuk gücünü yaymak, örgütsel eylemleri yüceltmek, örgütün kurucu, yönetici veya üyelerini övmek amacıyla yapılan, ceza infaz kurumlarının güvenliği ve disiplinini tehdit eden, mahkûmların ıslahı amacıyla çatışan faaliyetlerin tamamının bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Başvurucunun defterine kaydettikleriyle örgütsel motivasyonu güçlendirmeyi ve örgüte bağlılığı canlı tutmayı sağlamayı amaçladığı açıktır.

23. Dolayısıyla başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasının gerektirdiği sorumluluğuna uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, başvurulan yöntemden beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin sağlanması arasındaki dengenin sağlandığı değerlendirilmiştir. Öte yandan Ceza İnfaz Kurumu idaresinin takdir payı ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya eylemi nedeniyle verilen 11 gün hücreye koyma disiplin cezasının orantılı olmadığının da söylenemeyeceği, bu nedenlerle müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kabul edilmiştir.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.