TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÖKSAL YEĞİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/26421)

 

Karar Tarihi: 28/11/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Şahap KAYMAK

Başvurucu

:

Göksal YEĞİN

Vekili

:

Av. Ömer Birol ERDİM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarılmanın ardından yürürlüğe giren bir af kanunu kapsamında yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada verilen kararın yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. Başvurucu Hakkındaki Adli Soruşturma Süreci

2. Başvurucu hakkında 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na muhalefet suçundan 12/3/1996 tarihinde hazırlık soruşturması başlatılmıştır. Hazırlık soruşturması sonucunda İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı 2/4/1996 tarihinde başvurucuya yönelik olarak takipsizlik kararı vermiştir. Takipsizlik kararında özetle başvurucunun evinde yapılan aramada Marksist-Leninist Komünist Parti (MLKP) örgütünün propagandasını içeren yazılar bulunan ve mahkemelerce toplatılmasına karar verilen gazete ve dergilerin ele geçirildiği, örgütün propagandasını yapma amacına yönelik olarak yayınları başkasına verip okumasını sağlayarak veya bizzat kendisinin bu yönde konuşmak suretiyle propaganda yapmadığı, yayınları piyasadan alarak kendisinin okuduğu belirtilmiştir. Ayrıca örgüte yardım olabilecek veya faaliyet olarak nitelendirilecek bir fiiline rastlanmadığı, sadece toplatma kararı bulunan yayın bulundurmanın ise suç teşkil etmediğinden hakkında kamu adına takibata mahal olmadığına karar verilmiştir. Takipsizlik kararı aynı tarihte başvurucunun görev yaptığı Marmaris Askerlik Şube Başkanlığına bildirilmiştir.

B. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci

3. Niğde Askerlik Şube Başkanlığında sivil memur olarak görev yapmaktayken devlet memurluğundan çıkarılan başvurucu 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun'a 6495 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile eklenen Ek Madde 1'den yararlanarak eski görevine iadesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

4. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılma disiplin cezası işlemine yönelik olarak açtığı dava reddedildiğinden eski görevine iade talebinin açıktan atama şartları bakımından incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Takdir yetkisi açıktan atamaya ilişkin bir işlemde kullanılmış ise bunun kadro, ihtiyaç, hizmet gerekleri ve atama talebinde bulunan kişinin kişisel konumu ve memuriyet dönemindeki sicil ve disiplin durumu gibi unsurlar dikkate alınarak kullanılıp kullanılmadığının hukuka uygunluğunun yargı mercilerince denetlenmesinin gerekliliğini ifade etmiştir. Bu bağlamda açıktan bir kamu görevine atama hususunda takdir yetkisine sahip olan idarenin daha önceki memuriyeti disiplin cezası ile sonlandırılan başvurucuyu tekrar atama konusunda yargı kararı ile zorlanamayacağını vurgulamıştır.

5. Başvurucunun bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurması üzerine Danıştay 12. Daire (Daire) anılan kararı onamıştır. Başvurucu, onama kararına yönelik karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Daire karar düzeltme talebini kabul ederek onama kararını kaldırmış, Mahkeme kararının gerekçeli onanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 5525 sayılı Kanun'da yer alan Ek Madde 1'in (1) numaralı fıkrası uyarınca yeniden atanma başvurusu yapabilmek için Kanun'da belirtilen tarihler arasında gerçekleştirmiş olduğu fiiller sonucunda aldığı disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarılmış olan memur veya diğer kamu görevlisinin 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya 5525 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma şartlarına sahip olması gerektiğini belirtmiştir. Devlet memurluğundan çıkarılan başvurucunun 4455 sayılı Kanun uyarınca eski görevine iade talebinde bulunduğunu, bu talebin reddi üzerine açılan davanın reddedildiğini ifade etmiştir. Başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına neden olan disiplin cezasının 4455 sayılı Kanun'da af kapsamı için öngörülen süreler içinde gerçekleştiği, ancak Kanundaki istisna suçlar içinde bulunması sebebiyle 4455 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanamayacağına işaret etmiştir.

6. Başvurucu nihai hükmü 29/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 21/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, Daire kararında memuriyetten çıkarılmasına esas alınan fiillerin 4455 sayılı Kanun'daki hangi istisna suç kapsamında bulunduğuna dair gerekçe gösterilmediğini, Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararında belirtilen yasa dışı örgüt sempatizanı olduğu ve çeşitli sendikaların düzenlediği toplantı ve yürüyüşlere katılıp aktif rol aldığı yönündeki fiillerin istisna suçlar kapsamında olmadığına ve hakkında verilmiş herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmadığına ilişkin sunduğu delillerin değerlendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Millî Savunma Bakanlığının 13/9/2013 tarihli yazısı ile Mahkeme ve Daire kararlarında suçlu olarak kabul edildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden yakınmıştır. Göreve iade talebinin reddi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüş yazısında; konuyla ilgili Millî Savunma Bakanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin başvurucunun şikâyetine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere sunulduğunu belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Millî Savunma Bakanlığının görüşünde ise başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasının yargı kararıyla hukuka uygun bulunduğuna, başvuru formunda yargılamanın esasına dair yeni bir iddia ortaya konulmadığına değinilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucunun şikâyetinin özünün, devlet memurluğundan çıkarılmasına sebep olarak gösterilen fiillerin disiplin affından yararlanılamayacak suçlardan hangisinin kapsamında olduğuna ilişkin Daire kararında gerekçe bulunmamasına yönelik olduğu anlaşıldığından başvuru gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

13. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin mahkemelerin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

14. Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 15/12/1998 tarihli kararıyla yasa dışı sol örgüt mensubu ve sempatizanı olmak, çeşitli memur sendikalarının düzenlediği izinsiz toplantı ve yürüyüşlere katılmak ve evinde sol içerikli yasak yayın ve doküman bulundurmak fiillerini işlediğinden bahisle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E maddesinin (l) bendinden sonra gelen (3) numaralı fıkrası ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği'nin 14. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir.

15. Başvurucunun işlediği belirtilen fiiller Yüksek Disiplin Kurulu kararında şöyle ifade edilmiştir:

"15 Mayıs 1991 tarihinde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde yasadışı TDKP/GKB isimli örgüte üye olmak suçundan 16 (onaltı) kişiyle birlikte yargılanan ablasının oğlu İ.Y.nin duruşmasına izleyici olarak katıldığı, 12-13 Mart 1996 tarihinde Ankara'da EĞİTSEN adlı memur sendikasının düzenlediği gösteri ile eş zamanlı olarak o tarihte görev yaptığı Marmaris As. Ş. Bşk.lığından iki gün izin alarak, bu gösteriye katılmak üzere Marmaris'ten Ankara'ya gidecek memurları taşımak üzere söz konusu sendika tarafından kiralanan otobüse hiçbir kaygı ve endişe gözetmeksizin Ankara'ya gitmek üzere bindiği, söz konusu otobüs ile eroin taşınacağına dair Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğüne yapılan bir ihbar sonucu, Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekiplerce otobüste yapılan aramada oturduğu koltuğun altında daha sonra karbonat olduğu anlaşılan naylon bir poşet içerisinde beyaz bir toz bulunması üzerine gözaltına alındığı, evinde yapılan aramada çeşitli sol örgütlerin yayın kollarına ait toplatılmasına karar verilen dokümanlar ele geçirildiği, bunun üzerine Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğünce alınan ve daha sonra baskı altında alındığını ifade ile reddettiği ve hakkında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince beraatle sonuçlanan davanın açılmasına neden teşkil eden ifadesinde; Marksist ve Leninist ideoloji vasıtasıyla Türkiye'de komünist rejimin kurulması fikrini benimsediği, bu amaçla yasadışı MLKP ve TDKP adlı örgüt sempatizanı olduğunu ifade ettiği, 12 Kasım 1996 tarihinde Niğde As. Ş. Bşk.lığına ziyarete gelen Per. Bnb. A.A.nın ifadesine ek Sarız İlçe Jandarma Komutanlığının yazısında kendisinin ve ailesinin sabıka kayıtlarına ilişkin bilgiler bulunan sol bir örgüte mensup Sarız nüfusuna kayıtlı yoklama kaçağı olarak aranan K.Y. ile oldukça samimi bir şekilde görüştüğü, 23 Kasım 1996 tarihinde annesini götürmek için o tarihte ve hâlen görev yaptığı Niğde As. Ş. Bşk.lığından izin alarak Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) tarafından Ankara'da düzenlenen yürüyüşe katıldığı, 22 Mart 1997 günlü EĞİTİM-SEN eyleminde, "Söz, Yetki, Karar Çalışanlara" yazılı pankartı taşırken yürüyüş sırasında ve basın bildirisi okurken video kaset üzerinde bulunan saate göre 13.31 ile 13.33 de net görüntülerinin mevcut olduğu, 29 Mart 1997 günü yapılan KESK'e bağlı Niğde Sendika Şubelerinin yaptıkları eylemde yine video üzerindeki saate göre 13.22'de belediye binasından çıkarken, saat 13.28'de yürüyüşün başlangıcında, saat 13.35'de yürüyüş esnasında alkışlı protesto yaparken ve 13.42'de basın bildirisi okunurken görüntülerinin mevcut olduğu, 25 Ekim 1997 günü EĞİTİM-SEN Niğde Şubesi tarafından düzenlenen ve konuşmacı olarak ülkede gündem gazetesi köşe yazarı T.D.nin katıldığı "YENİ DÜNYA DÜZENİ VE TÜRKİYE" konulu konferansa katıldığı, 22 Kasım 1997 günü EĞİTİM-SEN Niğde Şubesi tarafından yapılan ve Basın Bildirisi okumalarıyla sonuçlanan eyleme katıldığı, 11 Aralık 1997 günü EĞİTİM-SEN Niğde Şubesi tarafından yapılan ve öğretmenler parkından başlayarak Cumhuriyet meydanında son bulan yürüyüş eylemi ve basın bildirisi okunmasına katıldığı, 15 Ocak 1998 günü EĞİTİM-SEN Niğde Şubesi tarafından düzenlenen maaşları protesto ve bordro yakma eylemine katıldığı, 17 Ocak 1998 günü EĞİTİM-SEN Niğde Şubesi tarafından düzenlenen "TANIŞMA VE DAYANIŞMA GECESİ"ne katıldığı; ses ve görüntü kasetleri, memurun savunması, tanık ifadeleri, tutanaklar ve diğer dosya münderecaatı belgelerden anlaşılmıştır."

16. Başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına yönelik işlemin iptali talebiyle açtığı dava 30/11/1999 tarihinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 1. Dairesince reddedilmiştir. Daha sonra başvurucunun 4455 sayılı Kanun kapsamında yaptığı eski görevine iade talebi reddedilmiş, bu işlemin iptali talebiyle açtığı dava 17/1/2001 tarihinde Ankara 1. İdare Mahkemesince reddedilmiş ve kesinleşmiştir. Başvurucu 5525 sayılı Kanun kapsamında da eski görevine iade talebinde bulunmuş, anılan talebin reddi üzerine açtığı dava 27/11/2008 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesince ret ile sonuçlanmıştır.

17. 5525 sayılı Kanun'a 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile Ek Madde 1'in eklenmesi üzerine başvurucu 1998 yılında devlet memurluğundan çıkarıldığını, söz konusu düzenlemeden yararlanmak istediğini belirterek eski görevine yeniden atanma talebiyle 22/8/2013 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına başvurmuştur. Bu başvuruya istinaden 13/9/2013 tarihinde verilen cevapta başvurucunun memuriyetten çıkarılmasına esas olan disiplin cezasının 4455 sayılı Kanun kapsamına girmediğinden dolayı 5525 sayılı Kanun'un Ek Madde 1'inden yararlanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.

18. Mahkeme başvurucunun göreve iade talebini devlet memurluğundan çıkarılması işlemine karşı açtığı davanın reddine karar verildiğinden hareketle memuriyete açıktan atama şartları bağlamında değerlendirmiş, bu konuda idarenin takdir yetkisinin bulunduğunu belirterek davayı reddetmiştir. Daire ise başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına neden olan disiplin cezasının 4455 sayılı Kanunda yer alan istisna suçlar kapsamında bulunduğu gerekçesiyle Mahkeme ile aynı sonuca ulaşmıştır.

19. 4455 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında "23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş, Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin (e) ve (f) bentlerine ve 69 uncu maddesinin bir ilâ dördüncü fıkralarına göre verilmiş yer değiştirme veya meslekten çıkarma, mülga 2556 sayılı Hâkimler Kanunu'nun 92 nci maddesinin bir, iki, dört ve altıncı fıkralarına göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir." hükmüne yer verilmiştir.

20. 5525 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan disiplin affından yararlanamayacak suçların kapsamı da 4455 sayılı Kanun'un kapsamı ile benzer olarak düzenlenmiş, sadece disiplin affından yararlanılacak tarih farklı belirlenmiştir.

21. 6495 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile 5525 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 1'in (1) numaralı fıkrasında ise "28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların;

 a) Memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş olmaları,

 b) Durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması,

 c) Bu kadro ve pozisyonlara ait nitelikleri taşımaları,

 ç) Üç ay içinde müracaat etmeleri,

kaydıyla yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz." kuralına yer verilmiştir.

22. Başvurucu yargılama süresince, devlet memurluğundan çıkarılmasına sebep olarak gösterilen fiillerin disiplin affı kapsamı dışında bırakılan suçlardan olmadığını, bu fiiller nedeniyle hakkında herhangi bir dava açılmadığı gibi kesinleşmiş bir mahkûmiyet ya da beraat kararının bulunmadığını ileri sürmüştür.

23. Yargılama mercilerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması şartı da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken; mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.

24. Bu bağlamda başvurucunun disiplin affına ilişkin düzenlemeden yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada hangi fiilinin disiplin affı kapsamı dışında kalmasına sebebiyet verdiğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Başka bir deyişle yargılama mercilerinin kararlarında başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasının sebep unsurunu oluşturan fiillerinin disiplin affı kapsamı dışında tutulan eylemlerden hangisine karşılık geldiğinin somutlaştırılması gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; Yüksek Disiplin Kurulu kararında yer alan yasa dışı sol örgüt mensubu ve sempatizanı olmak, çeşitli memur sendikalarının düzenlediği izinsiz toplantı ve yürüyüşlere katılmak, evinde sol içerikli yasak yayın ve doküman bulundurmak fiillerinin 4455 sayılı Kanun'daki istisna suçlar ile doğrudan bağlantısının ortaya konulabilmesidir. Yine bu noktada yargılama mercilerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi beklenir.

25. Dolayısıyla başvurucunun işlediği fiillerin disiplin affından yararlanmasını engellemediği iddiasına rağmen hangi fiilinin ve/veya fiillerinin istisna suç kapsamında olup olmadığı yargılama mercilerince değerlendirilmemiş, açık bir tespitte bulunulmamıştır. Başvurucunun öne sürdüğü iddianın uyuşmazlığın sonucu ile doğrudan ilgili olduğu dikkate alındığında bu iddianın yargılama mercileri tarafından incelenmesi ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Bu itibarla başvurucunun uyuşmazlığın sonucu ile ilgili iddiasının konu ile ilgili makul ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

26. Diğer yandan bu ihlal kararının davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, davanın esasıyla ilgili ve yeterli gerekçenin varlığını ve yargılama sırasında tarafların ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddiayla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yine yargılama mercilerinin takdirindedir.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yılmaz AKÇİL bu sonuca katılmamıştır.

28. Başvurucu, eski görevine iade talebinin gerekçesiz olarak reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte söz konusu iddianın disiplin affından yararlanmak için yaptığı başvurunun reddine dair işlemin iptali talebiyle açtığı davanın reddedilmesinin sonuçlarını ifade etmek için dile getirildiği anlaşıldığından bu iddia yönünden inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir. Ayrıca başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına esas olan fiiller disiplin affı kapsamında olmasına rağmen idare ve yargılama mercilerince suçlu olarak kabul edildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekle birlikte gerekçeli karar hakkı yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde bu aşamada anılan ihlal iddiası yönünden de inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

31. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

32. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. İdare Mahkemesine (E.2013/1547, K.2014/409) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Niğde Askerlik Şube Başkanlığında sivil memur olarak görev yapan başvurucunun, yasadışı bir örgüt mensubu ve sempatizanı olduğunun tespit edilmesi üzerine 657 sayılı Kanun’un 125/E maddesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği uyarınca görevine son verilmiştir.

2. Başvurucu ilk olarak 4455 sayılı Kanun uyarınca göreve iade talebinde bulunmuş, talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava Ankara 1. İdare Mahkemesince reddedilmiştir. Başvurucu ikinci olarak 5525 sayılı Kanun uyarınca göreve iade talebiyle idareye başvurmuş, talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava Ankara 14. İdare Mahkemesince reddedilmiştir.

3. Başvurucunun son olarak 5525 sayılı Kanun'a 6495 sayılı Kanun'un 43. maddesiyle eklenen Ek 1. maddesi kapsamında göreve iade istemiyle yaptığı başvurusunun reddi üzerine açılan davanın reddine karar verilmiş, anılan karar Danıştay Onikinci Dairesi tarafından onamıştır. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme istemi aynı daire tarafından gerekçesi değiştirilmek suretiyle reddedilmiştir.

4. Danıştay Onikinci Dairesinin söz konusu kararında “…5525 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinin 1.fıkrası uyarınca yeniden atanma başvurusu yapabilmek için Kanun'da belirtilen tarihler arasında gerçekleştirmiş olduğu fiiller sonucunda almış olduğu disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarılmış olan memur veya diğer kamu görevlisinin, 4455 sayılı Kanun veya 5525 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma şartlarına sahip olması gerekmektedir. Bu şartlara sahip olan kimse Ek 1. maddenin birinci fıkrası uyarınca yeniden atanma başvurusunda bulunabilir. Yeniden atanma başvurusunu öncelikle yukarıda saydığımız başvuru şartları yönünden inceleyen idare, ardından, başvurucunun müracaatının süresinde olup olmadığı, memuriyete giriş şartlarını kaybedip kaybetmediği, durumuna uygun boş kadro veya pozisyon bulunup bulunmadığı ve boş kadro ve pozisyon var ise başvurucunun bu kadro ve pozisyonlara ait nitelikleri taşıyıp taşımadığı hususlarını irdeler. 657 sayılı Kanunun 125/E maddesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği uyarınca görevine son verilen davacının4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca göreve iade talebinde bulunduğu, bu talebinin reddi üzerine bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın Ankara 1. İdare Mahkemesince reddedildiği, memurluktan çıkarılmasına neden olan disiplin suçunun, 4455 sayılı Kanun'da af kapsamı için öngörülen süreler içinde gerçekleştiği ancak bu Kanun'da yer alan istisna suçlar içerisinde yer aldığı anlaşıldığından, 4455 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanamadığı açıktır…” gerekçesine yer vermiştir.

5. Çoğunluk görüşünde; başvurucunun işlediği fiillerin disiplin affından yararlanmasını engellemediği iddiasına rağmen hangi fiilinin ve/veya fiillerinin istisna suç kapsamında olup olmadığının yargılama mercilerince değerlendirilmediği, başvurucunun uyuşmazlığın sonucu ile ilgili iddiasının konu ile ilgili makul ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmadığı bu nedenle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

6. Öncelikle başvurucunun göreve iade istemiyle yaptığı başvuruların reddine ilişkin işlemlerin sebep unsurunu oluşturan mevzuat hükümlerinin hukuka uygun bir şekilde yorumlanması daha sonra Danıştay Onikinci Dairesinin kararında yeterli ve makul gerekçenin olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

7. Hem 4455 sayılı Kanun’un hem de 5525 sayılı Kanun’un niteliği itibarıyla af kanunu olduğu, ancak bu kanunların tarih ve kapsamlarının farklı olduğu izahtan varestedir.

8. Bununla beraber 5525 sayılı Kanun’a 6495 sayılı Kanun’un 43. maddesiyle eklenen Ek 1. maddenin yeni bir af kanunu veya af kapsamını genişleten bir hüküm olmadığını belirtmek gerekir.

9. 5525 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinde “28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların;

a) Memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş olmaları,

b) Durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması,

c) Bu kadro ve pozisyonlara ait nitelikleri taşımaları,

ç) Üç ay içinde müracaat etmeleri,

kaydıyla yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz” denilmektedir. Söz konusu bu hüküm yorumlandığında daha önce 4455 veya 5525 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların a, b, c ve ç bentlerinde belirtilen koşulları bulundurmaları kaydıyla bütçe kanunundaki kadro düzenlemesinde atama sınırlamasının bu kişiler yönünden uygulanmayacağı öngörülmektedir.

10. Dolayısıyla 5525 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesindeki bütçede öngörülen kadrolara bakılmaksızın kişilerin yeniden göreve alınması için birinci koşul; 4455 veya 5525 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmış olmalarıdır.

11. Somut olayda başvurucunun hem 4455 sayılı Kanundan, hem de 5525 sayılı Kanundan yararlanmak için yapmış olduğu başvurular daha önce reddedilmiş ve bu ret işlemlerine karşı açmış olduğu davalar da reddedilerek kararlar kesinleşmiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucu hem 4455 sayılı Kanun hem de 5525 sayılı Kanundan yararlanamamıştır.

12. Buna rağmen başvurucu 5525 sayılı Kanuna eklenen Ek 1. maddeden yararlanmak için başvuruda bulunmuştur. 5525 sayılı Kanun’un Ek 1.maddesi yeni bir af hükmü olmadığı gibi başvurucu Ek 1. maddede belirtilen 4455 ve 5525 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmış olma ana koşulunu sağlayamamıştır. Bu nedenle idareye yapmış olduğu başvuru reddedilmiş, açmış olduğu dava da reddedilmiştir. Danıştay Onikinci Dairesinin karar düzeltme kararında da bu durumlar gözetilerek ve gerekçesinde açıklanarak makul ve yeterli gerekçe ile talebin reddine karar verilmiştir. Başvurucunun hangi istisna suç kapsamında kaldığı veya kalmadığı hususları ise söz konusu açılan bu davada incelenecek hususlar değildir. Bu davada incelenmesi gereken husus, başvurucunun talep etmiş olduğu 5525 sayılı Kanun kapsamında Ek 1. maddesinin uygulanması istemine ilişkin olarak söz konusu Ek 1. maddenin koşullarının başvurucu yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği ile sınırlıdır. Nitekim Danıştay Onikinci Dairesi de Ek 1. maddenin koşullarının başvurucu tarafından sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmesini yaparak sonuca ulaşmıştır.

13. Bu itibarla Danıştay Onikinci Dairesinin somut olaya ilişkin yapmış olduğu hukuki değerlendirmenin hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu ve söz konusu kararda makul ve yeterli gerekçe bulunduğu kanaatine vardığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmak mümkün olmamıştır.

Üye

Yılmaz AKÇİL