ÖZET:

Anonim ortaklığın borca batıklığı meselesi, borca batık olduğuna dair şüphelerinin ortaya çıkması, bu konuda düzenlenecek olan bilançoların muhtevası ve niteliği, borca batıklığın bildirimi ve sonuçları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Bahsi geçen hükme göre, anonim ortaklığın borca batıklığı şüphesini uyandıran belirtilerin ortaya çıkması halinde yönetim kurulu, ortaklığın aktiflerinin hem işletmenin devamlılığı esasına hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkarması gerekir. Borca batıklık şüphesini uyandıran emarelerin ortaya çıkması durumda ara bilanço düzenleme yükümlülüğü yönetim kuruluna aittir. Düzenlenen ara bilançoya göre, ortaklığın aktif malvarlığı ortaklık alacaklarını karşılamaya yetmediği veya yetmeyeceğinin anlaşılması halinde ortaklık yönetim kurulu durumu ortaklığın bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirerek ortaklığın iflâsını istemekle yükümlüdür. TTK’nın 376 f. 3 hükmüne paralel bir hükümde 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 179. maddesinde bulunmaktadır. Söz konusu bu hükümde sermaye ortaklıklarının ve kooperatiflerin borca batıklık nedeniyle iflâsını düzenlenmektedir. TTK m. 376 f. 3 hükmü ile İİK m. 179 hükmü temelde aynı felsefeye dayanmakla beraber muhtevası itibarıyla belirli noktalarda birbirlerinden ayrılmaktadır. Çalışmamızda TTK m. 376 f. 3 hükmü bağlamında anonim ortaklığın borca batıklığının ortaklık yönetim kurulu tarafından asliye ticaret mahkemesine bildirimi ve iflâs yargılamasını dava teorisi bağlamında açıklanması ve nihayetinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

ABSTRACT:

The issue of an anonymous partnership being insolvent, the emergence of suspicions that it is insolvent, the content and nature of the balance sheets to be prepared in this regard, the notification of insolvency and its consequences are regulated in the third paragraph of Article 376 of the Turkish Commercial Code (TCC) No. 6102. According to the aforementioned provision, if signs that raise suspicion of the joint stock company's insolvency emerge, the board of directors must prepare an interim balance sheet based on both the going concern principle and the probable sale prices of the company's assets. The obligation to prepare an interim balance sheet when signs that raise suspicion of insolvency emerge rests with the board of directors. According to the interim balance sheet prepared, if it is understood that the company's assets are insufficient or will be insufficient to cover the company's receivables, the board of directors is obliged to report the situation to the local commercial court where the company is located and request the company's bankruptcy. A provision parallel to Article 376(3) of the Turkish Commercial Code (TCC) is found in Article 179 of the Enforcement and Bankruptcy Law No. 2004 (EBL). This provision regulates the bankruptcy of capital partnerships due to insolvency. Although Article 376(3) of the TCC and Article 179 of the EBC are fundamentally based on the same philosophy, they differ in certain respects in terms of content. Our study aims to explain and ultimately evaluate the notification of the joint-stock company's insolvency by the company's board of directors to the district commercial court and the bankruptcy proceedings in the context of the theory of action, within the framework of Article 376(3) of the TCC.

I. GİRİŞ

Anonim ortaklığın borca batık hale gelmesi veya borca batık olduğu izlenimi veren olguları/emarelerin ortaya çıkması durumuna gerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda[1] (TTK) ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nda[2] (İİK) çeşitli sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlardan biride inceleme konumuz bağlamında TTK m. 376 f. 3 hükmüdür. TTK m. 376 f. 3 hükmünde açıkça anonim ortaklığın borca batık hale geldiğine ilişkin belirtilerin ortaya çıkması durumda yönetim kurulu ortaklığın aktif malvarlığının hem işletmenin devamlılığı esasına hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden ara bilanço düzenlettirilmesi gerekmektedir. Düzenlenen ara bilanço sonucunda ortaklık malvarlığının ortaklık alacaklarına yetmemesi halinde yönetim kurulu borca batıklık durumunu ortaklığın bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirmekle ve iflâsını istemekle yükümlüdür.

TTK m. 376 f. 3, c. 1’de yer alan “borca batıklıktan” kasıt ise anonim ortaklığın aktif malvarlığının pasif malvarlığının karşılayamamasıdır. Daha açık bir ifade ile borca batıklık ortaklığın pasiflerinin (borçlarının) aktiflerinden daha fazla olması durumudur.

Yönetim kurulunun borca batıklık bildirimi yapması üzerine asliye ticaret mahkemesi iflâs yargılamasına başlar. Diğer bir ifade ile mahkeme anonim ortaklığın gerçekten borca batık durumda olup olmadığının değerlendirilmesini yapar. Bu kapsamda mahkeme yönetim kurulu tarafından sunulan borca batıklık bilançosu da dahil olmak üzere ortaklığa ait tüm bilgi ve belgeler, ticari defterler vs. üzerinde bilirkişi incelemesi yapar. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ortaklığın borca batık olduğu tespit edilirse o durumda mahkeme ortaklığın iflâsına karar verir.

İflâs kararı öncesinde, ortaklığın borca batık olma durumdan kurtulmasını ve ortaklığın açığını karşılayacak nitelikteki alacakların alacaklıları, yazılı “sırada sona geçme sözleşmesi” ile alacaklarının sırasının diğer tüm alacakların sırasından sonraki sıraya konulmasını kabul etmiş ve bu sözleşmenin geçerliliği, gerçekliliği ve yerindeliği asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişilerce hazırlanan bilirkişi raporu ile uygun bulunursa mahkeme iflâs kararı veremez.

Borca batıklık bildirimi üzerine iflâs yargılamasının devamı sürecinde anonim ortaklığın borca batıklıktan kurtulması halinde mahkeme iflâs kararı vermesi mümkün değildir. Ancak, bunun için anonim ortaklığın yargılama süreci içerisinde borca batıklıktan kurtulduğuna ilişkin yöntemince bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Yönetim kurulunun TTK m. 376 f. 3, c. 1 hükmün bağlamında borca batıklık bildirimi ve iflâs istemi üzerine başlayan yargılama sürecinde anonim ortaklığın borca batıklıktan kurtulması halinde iflâs kararı verilememesi durumu Yargıtay’ın kararlarında ifade ettiği şekilde klasik dava teorisinin istisnasını teşkil etmektedir.

İş bu çalışmamızda da anonim ortaklığının borca batıklığı meselesi TTK m. 376 f. 3 bağlamında açıklanacak ve borca batıklık ile iflâs bildirimi üzerine başlayan iflâs yargılamasında borca batıklık halinin değişmesi durumu dava teorisi bağlamında değerlendirilecektir.

II. BORCA BATIKLIK, TESPİT EDİLMESİ VE SONUÇLARI

A. Borca Batıklık

Borca batıklık, anonim ortaklık (ve diğer sermaye ortaklıkları) bakımından mali durumun bozulmasının en önemlilerinden biridir. Anonim ortaklığın borca batıklığı ve sonuçları, TTK m. 376 f. 3 ve İİK m. 179’da düzenleme alanı bulmuştur. Borca batıklık durumu niteliği itibarıyla anonim ortaklığın başta iflâsı olmak üzere daha birçok sonuçlar doğurmaktadır. Bu bakımdan “borca batıklık” kavramının açıklanmasında yarar vardır.

Borca batıklık, en yalın haliyle anonim ortaklığın aktif malvarlığının pasif malvarlığının karşılayamaması halidir[3]. Borca batıklık, ortaklığının aktiflerinin pasifleri (borçları) ile karşılaştırılması sonucunda anlaşılacak olup; yapılan karşılaştırma sonucunda pasifler bakımından bir bakiye kalması durumu ortaklığın borca batık olduğu tespit edilmiş olur[4].

Yargıtay’da birçok kararında istikrarlı bir şekilde borca batıklığı, “borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değer toplamını karşılayamaması durumu” olarak tanımlamaktadır[5].

TTK m. 376 f. 3’de borca batıklık anonim ortaklık bakımından mali durumun bozulması hali olarak düzenlendiğini az yukarıda ifade etmiştik. Anonim ortaklığın borca batıklık halinin varlığına dair ciddi belirtiler ortaya çıkması halinde yönetim kurulu bakımından ara bilanço hazırlatmak ve sonucuna göre bildirim yükümlülüğü öngörülmüştür. Buna karşılık İİK m. 179’da kanun koyucu borca batıklığı zorunlu bir doğrudan doğruya iflâs sebebi olarak öngörmüştür. İİK m. 179 hükmü TTK m. 376 f. 3’den farklı olarak tüm sermaye ortaklıkları ve kooperatifler bakımından borca batıklığı doğrudan bir iflâs sebebi olarak düzenlenmiştir.

Aciz hali ise borca batıklıktan farklı bir anlama sahiptir. Aciz hali, öğretide borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle para borçlarını ödeme noktasında sürekli iktidarsızlığı olarak ifade edilmektedir[6]. Öğretide başka bir tanıma göre, aciz hali, borçlunun muaccel borçlarını sürekli olarak ödeme noktasındaki likide yetersizliğidir[7]. Aciz hali borca batıklıktan farklı olarak isteğe bağlı bir iflâs sebebidir (İİK m. 178 f. 1). Buna göre, iflâsa tabi olan borçlular aciz halinde bulunduğunu yani muaccel borçlarını sürekli olarak ödeme gücünden (likide) yoksun olduğunu bildirerek iflâsını isteyebilir.

Kanun koyucu, borca batıklık halini ortaklık alacaklıları bakımından aciz halinden daha çok tehlike arz eden bir mali durum bozulması olarak addetmektedir[8]. Nitekim, borca batıklık halinde ortaklık alacakları alacaklarını tam olarak alma imkanı yok iken; aciz halinde alacaklıların alacaklarının tamamını alabilme imkanı olabilmektedir[9].

B. Borca Batıklığın Tespiti

Anonim ortaklığın borca batık olduğu yönde şüphe uyandıran emarelerin ortaya çıkması durumda yönetim kurulunun TTK m. 376 f. 1, c. 1 hükmüne göre, ortaklık aktif malvarlığının hem muhtemel satış fiyatları hem de işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlatılacak bir ara bilanço çıkarmakla yükümlüdür[10]. Nitekim, yönetim kurulu ortaklık işlerini yönetmek, ortaklık mali durumu yakından takip etmek ve sermayenin korunması vs. bakımından tedbirli yöneticinin göstermesi gereken özeni göstermesi gerekmektedir[11]. Aksi durum yönetim kurulunun hukuki ve cezai sorumluluğuna neden olabilecektir.

Ortaklığın borca batık hale gelmesi veya en azından borca batık hale geldiğine ilişkin emarelerin ortaya çıkması ortaklığın öz kaynaklarının yeterli gelmemesi, dış etkenler (ekonomik kriz, hükümet politikaları vs.) veya yanlış kararlar sonucuna dayanabilir[12].

Yönetim kurulu anonim ortaklığın borca batık olduğu yönündeki izlenimi aylık, üç aylık, altı aylık, yıllık hesap durumlarından, denetçinin veya erken izleme komitesinin raporlarından anlayabilir[13]. Aynı şekilde, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in 12. Maddesinin 2. Fıkrasına göre de anonim ortaklığın borca batıklığı “yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden” anlaşılabileceğine dikkat çekilmiştir[14].

TTK m. 376 f. 3 hükmüne göre, yönetim kurulunun ortaklık aktif malvarlığının hem muhtemel satış fiyatları üzerinden hem de işletmenin devamlılığı esasına göre ara bilanço düzenlemesini öngörmüş olmasına karşın hangi bilançonun borca batıklık bakımından esas alınacağına dair herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu konu öğretide tartışmalıdır.

1. Borca batıklığının tespiti bakımından esas alınacak bilanço

a) öğretideki durum

Öğretide, TTK m. 376 f. 3 hükmü uyarınca yönetim kurulu tarafından anonim ortaklığın borca batıklığına esas olmak üzere ortaklık aktif malvarlığının muhtemel satış fiyatları ve işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlattıracak olan bilançolardan hangisinin esas alınacağı meselesi öğretide tartışmalıdır.

Türk’e göre, yönetim kurulu tarafından ortaklık aktif malvarlığı hakkında hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatlarına göre hazırlattırılacak olan ara bilançoların her ikisinde de anonim ortaklığın borca batık olması durumda yönetim kurulunun bildirim yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekir[15]. Kanun koyucu, her iki bilançoyu tek bir bilanço olarak kabul etmiştir[16].

Dönmez Aslan’a göre, yönetim kurulu ortaklığın aktif malvarlığı bakımından biri muhtemel satış fiyatlarına göre diğer ise işletmenin devamlılığı esasına göre bilanço hazırlamakla yükümlü olup; mahkemeye bildirim ve iflâs istemi ise aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına göre hazırlatılacak olan bilançoya göre yapılması gerekmektedir[17]. Aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlattıracak olan bilanço, bilançonun hazırlandığı tarih itibarıyla ortaklık aktiflerinin borçlarına yetip yetmeyeceği noktasında daha gerçekçi bir sonuç vermektedir[18]. Buna karşılık, işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanacak bilanço ortaklığın öngörülebilir gelecekteki durumu da dikkate alınarak hazırlandığı için bu bilanço ortaklığın borca batık olup olmadığı noktasında gerçekçi bir özelliği haiz olmaktan uzaktır[19].

Çoşğun Yıldırım’a göre de yönetim kurulunun bildirim yükümlülüğünün doğması için ve anonim ortaklığın borca batık olup olmadığının tespiti için yönetim kurulu tarafından hazırlattırılacak olan her iki bilançoda da anonim ortaklığın borca batık olması gerekir[20].

Boran Güneysu; Çapa’ya göre, ortaklık aktif malvarlığının muhtemel satış değerleri esas alınmak suretiyle hazırlanan ara bilançonun ortaklığın borca batık olduğunu göstermesi halinde yönetim kurulunun mahkemeye borca batık bildirimi ve iflâs isteminde bulunması gerekir[21]. Aktiflerin muhtemel satış değeri üzerinden hazırlanan ara bilanço daha gerçekçi olduğu gibi böyle bir yorum TTK uygulamasının mehaz Kanunu’na uygun düşer[22].

TTK’nın mehazını teşkil eden İsviçre Borçlar Kanunu’nun (İBK) m. 725 f. 2 hükmüne göre, ortaklığın borca batık olduğu yönündeki belirtilerin varlığı halinde hazırlanacak olan ara bilançolardan hem aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına göre hem de işletmenin devamlılığı esasına göre yapılacak hesaplara göre ortaklığın borca batık olduğu anlaşılması halinde mahkemeye bildirim yükümlülüğü doğmaktadır[23].

b) yargı uygulaması

Yargıtay konuya dair birçok kararında[24] TTK m. 376 f. 3 hükmü bağlamında anonim ortaklığın borca batık olup olmadığının tespitinde ortaklık aktif malvarlığının rayiç değerlerine göre hazırlanacak ara bilançonun esas alınması gerektiğini işaret etmiştir: “…TTK’nın 376/3. maddesine göre, şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. İİK'nın 178. ve 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki iktidarsızlığıdır, borca batıklıkta ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK.nun 178/III deki durum olmadıkça) borçlu kendi iflasını isteyen borçlu aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır. İflas talebi üzerine mahkemede bilirkişi incelemesi yaparak iflas talebinin yerinde olup olmadığını belirler. Borca batıklığın tespiti için TTK'nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK'nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançonda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir…”.

Görüldüğü üzere, Yargıtay, anonim ortaklığın borca batık olup olmadığının tespitinde ortaklık aktif malvarlığının rayiç değerlerin esas alınmak suretiyle hazırlanacak ara bilançonun esas alınmasın gerektiğine dikkat çekmiştir. Yargıtay’ın “rayiç değerler” kavramından ortaklık aktif değerlerinin “muhtemel satışı değerler” üzerinden hazırlanması esasına dayanan bilanço hesabı olarak anlamak gerekir.

Yargıtay’ın bu nitelikteki kararlarından çıkan ara sonuca göre, yönetim kurulunun bildirim ve iflâs isteme yükümlülüğü anonim ortaklığın aktif malvarlığının muhtemel satış değerleri esas alınmak suretiyle hazırlanan ara bilançoda ortaklığın borca batıklık tespiti yapılması durumda doğmaktadır.

c) kanaatimiz

Anonim ortaklık yönetim kurulu, kanaatimizce, ortaklığın aktif malvarlığının hem muhtemel satış fiyatları hem de işletmenin devamlılığı esasına uygun şekilde hazırlanan ara bilançoya göre borca batık olması halinde mahkemeye borca batıklık bildirimi ve ortaklığın iflâsı isteminde bulunmakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile hazırlanan bilançolardan sadece birinin ortaklığın borca batık durumda olduğunu göstermesi halinde yönetim kurulunun bildirim ve iflâs isteminde bulunma yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Borca batıklığın tespitinde hem aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına hem de işletmenin devamlılığı esasına uygun şekilde hazırlanan ara bilançonun kabul edilmesi TTK m. 376 f. 3 hükmünün lafzına uygun olduğu gibi bu yorum hükmün ratio legis’ine de uygun düşer. Bir kere kanun koyucu TTK m. 376 f. 3, c. 1’de anonim ortaklığın borca batık olduğu yönünden emare ya da belirtilerin ortaya çıkması halinde yönetim kuruluna borca batıklık tespitine esas olmak üzere ortaklık aktif malvarlığı değerlerinin hem muhtemel satış fiyatlarına hem de işletmenin devamlılığı esasına uygun şekilde hazırlatma yükümlülüğü yükletmiştir. Bu yöntemlere göre hazırlan ara bilançoya göre ortaklık borca batık hale gelmiş ise o durumda yine yönetim kurulu söz konusu borca batıklık bildirimini ve iflâs istemini mahkemeye yapması yükümlülüğü vardır. Öğretide de Türk tarafından haklı olarak ifade edildiği üzere TTK m. 376 f. 3, c. 2’de yer alan “bu bilançodan” ibaresinden anlaşılması gereken; her iki yönteme uygun şekilde hazırlanan ara bilançonun tek bir bilanço olarak kabul edilmesidir[25]. TTK m. 376 f. 3 hükmünün Mehazını teşkil eden İBK m. 725 f. 2’de de ortaklığın borca batıklığının mahkemeye bildirim yükümlülüğünün doğması için her iki yönteme uygun şekilde hazırlanan ara bilançolarının her ikisinde de ortaklığın borca batık olması gerekmektedir[26].

Türk kanun koyucusu da TTK m. 376 f. 3’de anonim ortaklığının borç batıklığının tespitinde her iki yönteme uygun şekilde hazırlanan iki ara bilançonun esas alınması gerektiğini istememiş olsaydı böyle bir düzenleme yapması beklenmezdi. Nitekim kanun koyucu abesle iştigal etmez.

Diğer taraftan anonim ortaklığın borca batıklığının tespiti bakımından her iki yönteme uygun şekilde hazırlanan ara bilançonun esas alınması gerekliliği TTK m. 376’nın amacına da uygundur. TTK m. 376 f. 3’ün madde gerekçesinde[27], anonim ortaklığın borca batık olduğu yönünde şüpheler ortaya çıkması durumunda yönetim kurulunun ortaklık aktiflerinin hem işletmenin devamlılığı esasına hem de muhtemel satış değerleri üzerinden hazırlatılan her iki ara bilançonun yararları olduğundan bahsedilmektedir. Buna göre, ortaklık aktif malvarlığının muhtemel satış fiyatlarına göre hazırlanacak olan ara bilanço, ortaklığın iflâsı bakımından mahkemeye başvurup başvurmamasının gerekliliği için önem arz eder. İşletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanacak bilanço ise işletmenin ileride devam edeceği faraziyesine dayanarak hazırlanmaktadır. Bu nitelikteki bir ara bilanço, ortaklık borca batık halde olsa bile ileride kendisini toparlayabilmesi, kâr elde edip edemeyeceğini ortaya koyar. İşletmenin esasına dayalı ara bilançoda ortaklığın yatırımlarının sonuçları da değerlendirmeye esas alınmaktadır.

Ortaklığın borca batıklığının tespiti bakımından her iki bilançonun esas alınmak suretiyle kanun koyucu TTK m. 376’ın madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere ortaklığın pay sahipleri, ortaklık ile hukuki ilişki içerisinde bulunan alacaklıları, sermaye piyasası aktörlerinin yatırımlarını ve genel ekonomik menfaatleri korunmak istenmiştir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu ortaklığın borca batık olup olmadığının tespitinde hazırlatılacak olan ara bilançoda her iki yöntemin esas alınarak ortaklığın mümkün olduğunda ayakta tutulması, ortaklığın mali durumum bozulması şüphelerinin olması durumda ortaklığın iyileşebilmesi imkanının sağlanması, işletme ekonomisinin devamlılığını sağlaması, ortaklık ile ilişkili olan üçüncü kişilerin korunması, pay sahiplerinin haklarının korunması, makro ekonomik dengelerin gözetilmesi gibi hususlar amaçlanmıştır.

Kanun koyucu, eTTK m. 324’de ortaklığın borca batıklığının tespitine esas ara bilançonun sadece aktiflerin muhtemel satış fiyatları dikkate alınarak hazırlanmasını düzenlenmişti[28]. Bahsi geçen eTTK m. 324’e karşılık gelen TTK m. 376 f. 3’de ise kanun koyucu borca batıklığın tespiti için hazırlanacak ara bilançolarda aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına ilişkin hesap yöntemi haricinde işletmenin devamlılığı esası yöntemini de öngörmüştür[29]. Bu durum bilinçli bir tercihtir. Buna göre, ortaklığın borca batıklığının tespitinde aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanacak ara bilançoya ek olarak işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanacak ara bilançonun da dikkate alınması gerekir.

Burada akıllara İİK m. 179 hükmü gelebilir. İİK m. 179 hükmü TTK m. 376 f. 3’den farklı olarak ortaklığın borca batık olup olmadığının ortaklık aktif malvarlığının muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanacak ara bilançoya göre tespit edileceği düzenlenmiştir. Ancak, TTK m. 376 f. 3 hükmü İİK m. 179’a göre özel hüküm niteliğindedir[30]. Nitekim, İİK m. 179 hükmü sermaye ortaklıkları ile kooperatiflerin borca batıklığı meselesini düzenlemiştir. Buna karşılık TTK m. 376 f. 3 hükmü yalnızca anonim ortaklığın borca batıklığı meselesini düzenlemiştir. Diğer yandan, TTK m. 376 f. 3 hükmü anonim ortaklığının borca batıklık şüphesini uyandıran emarelerin ortaya çıkması halinde borca batıklığın tespiti için yönetim kurulunun her iki yönteme uygun ara bilanço hazırlatma ve sonuca göre durumun mahkemeye bildirim ve iflâs isteminde bulunma yükümlülüğü yükleyen bir hükümdür[31]. İİK m. 179 hükmü ise sermaye ortaklığı ve kooperatiflerin borca batıklık nedeniyle doğrudan iflâs sebebi hükmüdür[32]. Görüldüğü üzere, TTK m. 376 f. 3 hükmü ile İİK m. 179 hükmünün konuları ve muhtevası birbirinden farklı nitelikte iki hükümdür. Bu bakımdan anonim ortaklığın borca batıklığının tespitinde İİK m. 179 hükmünün aksine sadece aktif malvarlığının muhtemel satış fiyatları üzerinden değil aynı zamanda işletmenin devamlılığı esasına dayalı olarak da borca batıklığa dair ara bilanço hazırlatılması gerekmektedir.

Son olarak bu konuda ifade etmek gerekirse, Yargıtay her ne kadar konuya dair içtihatlarında anonim ortaklığın borca batık olduğunun tespitinde aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden çıkarılacak ara bilançonun esas alınmış olduğunu kabul etmişse de Yargıtay kararlarında bunun gerekçesi açıklanmış değildir. Ancak, kanaatimize göre, Yargıtay söz konusu kararlarında TTK m. 376 f. 3 hükmünde ortaklığın borca batıklığı tespitine esas hangi bilançonun esas alınması gerektiğine dair soru işaretini TTK m. 376 f. 3 hükmüne paralel nitelikte olan İİK m. 179’daki kural ile gidermeye çalışmıştır.

C. Borca Batıklığın Sonuçları

Yönetim kurulu tarafından ortaklık aktif değerlerinin hem muhtemel satış değerleri hem de işletmenin devamlılığı esasına dayalı olarak hazırlanacak her iki ara bilançoya göre ortaklığın borca batıklığı tespit edilmesi durumda yönetim kurulu durumu asliye ticaret mahkemesine bildirimini ve iflâsını istemek zorundadır[33].

Ortaklığın borca batıklığı bildirimi ve iflâsını talep etme yükümlülüğü TTK m. 375 f. 1-g’ye göre yönetim kurulunun devredilmez ve vazgeçilmez görev ve yetkileri arasında yer almaktadır[34].

Yönetim kurulunun ortaklığın borca batıklığını mahkemeye bildirip; iflâs isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun hem hukuki sorumluluğu (TTK m. 553 vd.) ve cezai sorumluluğu (İİK m. 345a) bulunmaktadır.

Borca batıklık bildirimi ve iflâs istemi üzerine asliye ticaret mahkemesi yapacağı yargılama sonucunda anonim ortaklığın borca batık olduğunu tespit ederse iflâs kararı verir. Ancak, iflâs kararı öncesinde ortaklığın borca batıklık durumu ortadan kaldıracak ve açığını kapatacak tutardaki alacaklıların, alacaklarını diğer tüm alacaklıların sırasından sonra almayı yazılı olarak kabul etmiş ve bu nitelikteki sözleşme ya da beyanın mahkemece atanacak bilirkişilerce yerindelik ve hukukilik denetimi sağlanırsa o durumda mahkeme iflâs kararı vermesi mümkün değildir.

Aynı şekilde yönetim kurulu anonim ortaklığın borca batıklığı bildirimi ve iflâs istemi ile birlikte ya da iflâs yargılaması devam ederken İİK m. 285 vd. hükümlerine göre konkordato talep eder ve konkordatosu tasdik edilirse o durumda da ortaklık iflâs etmekten kurtulur.

D. Borca Batıklık Durumunun İflâs Yargılaması Devam Ederken Değişmesi ve Sonuca Etkisi

Ortaklığın borca batık olduğu yönündeki tespitinin mahkemeye bildirimi ve iflâs istemi sonucunda mahkeme işin gereceğini araştıracaktır. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ortaklığın gerçekten borca batık olup olmadığı hususunda yönetim kurulunun mahkemeye ibraz etmiş olduğu ara bilanço da dikkate alınmak suretiyle ve ilgili kurumlardan (bankalar, tapu, ticaret sicil müdürlükleri, trafik şube müdürlükleri, noterlik, vergi dairesi, sanayi ve ticaret odaları vs.) ortaklığa ait kayıtlar toplanıp bilirkişi incelemesi yapar. Yargıtay kararları da[35] bu yöndedir: “…Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır…”.

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, borca batıklık incelemesi sadece dava tarihi dikkate alınarak yapılamaz aynı zamanda dava sırasında daha doğru bir ifade ile iflâs yargılaması devam ederken yaşanan olumlu ya da olumsuz meselelerde dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Yargıtay aynı kararlarında bu durumu dava teorisinin bir istisnai olarak yorumlamıştır. Söz konusu kararlardan birisi[36] özetle şöyledir: “…Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tesbitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tesbitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir." (Bkz. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/1607-1904 E. K. sayılı ilamı). Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemeleri, tanzim olunan bilirkişi raporu ve ek raporu ile davacı şirketin TTK 376/3 maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde öz varlıklarının rayiç tutarlarının (-) 9.499.846,67 TL olarak hesaplandığı, davacı şirketin borca batık olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla davanın kabulü ile iflasına karar verilmiş ve aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur…

Benzer şekilde, Yargıtay konkordato taleplerine ilişkin yargılamalarda da konkordato talebinde bulunan borçlunun borca batık olup olmadığı meselesi konkordato talep tarihi itibarıyla değil aynı zamanda yargılama devam ederken olumlu veya olumsuz nitelikteki vakıalarında dikkate alınması gerektiğini kabul etmiştir[37]: “…Borca batıklık ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Şirketin borca batık durumda olup olmadığı TTK’nın 376. maddesi uyarınca rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Mahallinde keşif yapılarak, uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilebilen niteliklerine göre kayıtlardaki malvarlığının (örn; araçlar, model ve yaş gibi diğer özelliklerine göre) rayiç değer tespitinin yapılması mümkündür. Rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre, yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Dava teorisindeki genel ilkeden farklı olarak konkordato bir dava olmadığından borca batıklık sadece talep tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir…”

Borca batıklığın tespitinde Yargıtay kararlarında bahsi geçen dava teorisindeki genel bir ilkenin istisnası ile kastedilen kanaatimizce “her davanın açıldığı tarihteki maddi ve hukuki koşullar bağlamında karara bağlaması ilkesinin” istisnasıdır.

Her davanın açıldığı tarihteki maddi ve hukuki koşullar bağlamında karara bağlaması ilkesi 28.11.1956 tarih ve 15/15 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile hukuk uygulamamıza girmiş bir ilkedir[38]. Anılan bu ilkeye göre, her dava açıldığı tarihe kadar gerçekleşen maddi ve hukuki olgular dikkate alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla karara bağlanması gerekir. Dava tarihinden sonra gerçekleşen hukuki ve/veya maddi olguların dikkate alınmaması mümkün değildir. Öğretide bu ilke, kanuni dayanaktan yoksun olduğu, hukuk genel ilkeleri arasında da yer almadığı, bu ilkeye rağmen Yargıtay’ın kimi kararlarında dava tarihinden sonra gerçekleşen maddi veya hukuki olguların aynı dava sebebine dahil olmak kaydı ile teksif ilkesine tabi olmaksızın davaya dahil edilebileceğine imkan verdiği şeklindeki gerekçelerle örtülü şekilde eleştirilmektedir[39].

Borca batıklığın tespiti bakımından Yargıtay’ın yerleşik kararlarında kendi deyimi ile “dava teorisindeki genel bir ilkenin istisnası” olarak borca batıklığın iflâs yargılamasındaki olumlu veya olumsuz gelişmelerin dikkate alınarak tayin edilmesi gerektiğine ilişkin kararları kanaatimizce yerinde bir uygulamadır. Bu sayede, ortaklığın sadece dava tarihi ve öncesi itibarıyla borca batık olup olmadığı tespit edilemeyecek aynı zamanda yönetim kurulunun bildiriminden sonra iflâs yargılaması devam ederken ortaya çıkan olgular kapsamında da ortaklığın borca batık olup olmadığı tespit edilecek. Böylelikle de ortaklığın ilk elden dava tarihi itibarıyla borca batık olduğu tespit edilerek hakkında iflâs kararı verilmesinin bir noktada önlenmiş olacaktır. Yönetim kurulu ortaklığın borca batık olduğu yönündeki bildirimi ve iflâs istemi sonrasında ortaklık faaliyetlerine devam ederek mali durumunu düzeltme yani borca batık olma durumundan kurtulma imkanı elde etmiş olur. Diğer bir ifade ile ortaklık nasıl olsa dava tarih itibarıyla borca batık durumda olduğu her halükarda kendisi hakkında yargılama sonucunda iflâs kararı verilmesinin muhtemel hatta kimi durumlarda muhakkak olduğundan bahisle işletme faaliyetlerini durdurma, azaltma gibi olumsuz birtakım tutum ve davranış içinde bulunmaktan kaçınmasına imkan sağlar. Ortaklığın yeniden iyileşebilme mali dar boğazdan yani borca batıklıktan kurtulma için çaba sarf edebileceği bir imkan elde etmiş olur.

Kanaatimizce Yargıtay olması gerektiği gibi ortaklığın borca batıklığının yargılama sırasında gerçekleşen maddi ve hukuki olgularında dikkate alınarak tespitine dair ilke kararları ile borca batık olduğu yönetim kurulu tarafından çıkarılan ara bilançolar ile tespit edilmesine rağmen anonim ortaklığı mümkün olduğunda ayakta tutma, yeniden mali durumunu düzeltebilme olağanı verme, işletme ekonomisi ile makro ekonomik kuralları gözetme, ortaklık ile hukuki ilişkiler içerisinde olan üçüncü kişilerin haklarını koruma ve ortaklığın sermaye piyasasından silinmesinin önüne geçme gibi hususlar gözetilmektedir. O bakımdan Yargıtay’ın ortaklığın borca batıklığının tespitine ilişkin sadece dava tarihi değil aynı zamanda yargılama devam ederken meydana gelen olumlu ya da olumsuz nitelikteki değişimlerin de dikkate alınması gerektiğine dair içtihadı yerindedir.

Bununla birlikte olması gereken hukuk (de lege ferenda) bakımından borca batıklığın tespitinde sadece dava tarihi (konkordato taleplerinde talep tarihi) itibarıyla değil aynı zamanda iflâs (veya konkordato) yargılaması devam ederken ortaklık mali durumu bakımından meydana gelen olumlu veyahut olumsuz nitelikteki değişimlerin ya da gelişmelerinde de dikkate alınması konusu Kanun’da açıkça öngörülmesi gerekir. Nasıl ki borca batık durumun ortaya çıkması halinde yapılması gerekenler, öngörülen yükümlülükler ve bu duruma yüklenen sonuçlar Kanun’da açıkça düzenlenmiş ise borca batıklık halinde meydana gelen değişimler, gelişmeler veya borca batıklık halinin ortadan kalkması yani ortaklığın mali durumun düzelmesi halindeki meselelerde buna paralel olarak Kanunda açıkça düzenlenmesi gerekir. Nitekim, konkordato kurumunda konkordato borçlusunun mühlet aşamasında mali durumunun düzelmesi ve bu hususunda komiser raporu ile doğrulanması durumunda mahkeme mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine karar vermesi gerektiği meselesi İİK m. 291’de açıkça düzenlenmiştir. Bu yüzden İİK m. 291’de yer alan benzer bir düzenleme borca batıkla alakalı olarak Kanun’da öngörülebilir.

Bu açıklamalar ışığında ifade etmek gerekirse, mahkeme yargılama sırasında ortaklığın mali durumu hakkında yaşanan olumlu ya da olumsuz nitelikteki vakıalar dikkate alınarak yapılan borca batıklık incelemesi sonucunda ortaklık borca batık olduğu kanaatine varmışsa ortaklığın iflâsına karar verir. Aksi durumda mahkeme ortaklığın iflâsına karar vermesi mümkün değildir.

III. SONUÇ

Anonim ortaklığın borca batık hale gelmesi veya borca batık olduğu izlenimi veren olguları/emarelerin ortaya çıkması durumuna gerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nda (İİK) çeşitli sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlardan biride inceleme konumuz bağlamında TTK m. 376 f. 3 hükmüdür. TTK m. 376 f. 3 hükmünde açıkça anonim ortaklığın borca batık hale geldiğine ilişkin belirtilerin ortaya çıkması durumda yönetim kurulu ortaklığın aktif malvarlığının hem işletmenin devamlılığı esasına hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden ara bilanço düzenlettirilmesi gerekmektedir.

TTK m. 376 f. 3 hükmüne göre, yönetim kurulunun ortaklık aktif malvarlığının hem muhtemel satış fiyatları üzerinden hem de işletmenin devamlılığı esasına göre ara bilanço düzenlemesini öngörmüş olmasına karşın hangi bilançonun borca batıklık bakımından esas alınacağına dair herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu konu öğretide tartışmalıdır. Kanaatimizce, anonim ortaklık yönetim kurulu, ortaklığın aktif malvarlığının hem muhtemel satış fiyatları hem de işletmenin devamlılığı esasına uygun şekilde hazırlanan ara bilançoya göre borca batık olması halinde mahkemeye borca batıklık bildirimi ve ortaklığın iflâsı isteminde bulunmakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile hazırlanan bilançolardan sadece birinin ortaklığın borca batık durumda olduğunu göstermesi halinde yönetim kurulunun bildirim ve iflâs isteminde bulunma yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Yönetim kurulu tarafından ortaklık aktif değerlerinin hem muhtemel satış değerleri hem de işletmenin devamlılığı esasına dayalı olarak hazırlanacak her iki ara bilançoya göre ortaklığın borca batıklığı tespit edilmesi durumda yönetim kurulu durumu asliye ticaret mahkemesine bildirimini ve iflâsını istemek zorundadır. Yönetim kurulunun ortaklığın borca batıklığını mahkemeye bildirip; iflâs isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun hem hukuki sorumluluğu (TTK m. 553 vd.) ve cezai sorumluluğu (İİK m. 345a) bulunmaktadır.

Borca batıklık bildirimi ve iflâs istemi üzerine asliye ticaret mahkemesi yapacağı yargılama sonucunda anonim ortaklığın borca batık olduğunu tespit ederse iflâs kararı verir. Ancak, iflâs kararı öncesinde ortaklığın borca batıklık durumu ortadan kaldıracak ve açığını kapatacak tutardaki alacaklıların, alacaklarını diğer tüm alacaklıların sırasından sonra almayı yazılı olarak kabul etmiş ve bu nitelikteki sözleşme ya da beyanın mahkemece atanacak bilirkişilerce yerindelik ve hukukilik denetimi sağlanırsa o durumda mahkeme iflâs kararı vermesi mümkün değildir. Aynı şekilde yönetim kurulu anonim ortaklığın borca batıklığı bildirimi ve iflâs istemi ile birlikte ya da iflâs yargılaması devam ederken İİK m. 285 vd. hükümlerine göre konkordato talep eder ve konkordatosu tasdik edilirse o durumda da ortaklık iflâs etmekten kurtulur.

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, borca batıklık incelemesi sadece dava tarihi dikkate alınarak yapılamaz aynı zamanda dava sırasında daha doğru bir ifade ile iflâs yargılaması devam ederken yaşanan olumlu ya da olumsuz meselelerde dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Yargıtay aynı kararlarında bu durumu dava teorisinin bir istisnai olarak yorumlamıştır. Bu ilkeye göre, ortaklığın iflâs yargılaması aşamasında mali durumu hakkında meydana gelen olumlu ya da olumsuz değişiklikler veya gelişmeler borca batıklık tespiti yapılırken dikkate alınması gerekir. Kanaatimizce Yargıtay’ın konuya dair bu ilke uygulaması yerinde olup; kanuni bir temele kavuşması gerekmektedir.

Mahkeme yargılama sırasında ortaklığın mali durumu hakkında yaşanan olumlu ya da olumsuz nitelikteki vakıalar dikkate alınarak yapılan borca batıklık incelemesi sonucunda ortaklık borca batık olduğu kanaatine varmışsa ortaklığın iflâsına karar verir. Aksi durumda mahkeme ortaklığın iflâsına karar vermesi mümkün değildir.

----------------

[1] RG, 14.02.2011 T., 27846 S.

[2] RG, 19.06.1932 T., 2128 S.

[3] Borca batıklık tanımı için bkz. Atalay, O., (2003), İflasın Ertelenmesi, Bankacılar Dergisi, S: 47, s. 94; Kayar, İ. (2012), Yeni TTK’ya Göre Anonim Şirkette Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Tespiti ve Sonuçları, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C: 18, Özel Sayı: 2, s. 647; Öztek, S. (2006), İflasın Ertelenmesi, Bankacılar Dergisi, S: 59, s. 53; Türk, A. (2016), Anonim Ortaklıkta Borca Batıklık ve İflasın Ertelenmesi Konusunda 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve Yürürlük Kanunu ile Getirilen Değişiklik ve Yenilikler, BATİDER, C: 32, S: 1, s. 8; Işık, S. (2016), Sermaye Şirketleri ile Kooperatiflerin Borca Batık Olmaları Sebebiyle Doğrudan İflaslarının Söz Konusu Olması Durumunda İflasın Ertelenmesi Kurumuna Başvuru Şartlarının Kanuni Değişiklikler Çerçevesinde Değerlendirilmesi, İÜHFM, C: LXXIV, Özel Sayı 2, s. 1304; Umar, B. (2004), Aciz Hâli - Borca Batıklık Kavramlarının Farkı Ve Bu Yönden Yeni MK Metninin Düştüğü Bir Yanlışlık, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, 317.

[4] Öztek, s. 53.

[5] Bkz. Yargıtay 23. HD., 2014/1093 E., 2014/4501 K.; Yargıtay 23. HD., 2014/1096 E., 2014/6250 K.; Yargıtay 6. HD., 2021/2882 E. , 2022/3015 K.,

[6] Umar, s. 320.

[7] Türk, s. 9.

[8] Öztek, s. 53.

[9] Öztek, s. 53.

[10] Dönmez Aslan, Ş. (2020), Anonim Şirketlerde Borca Batıklık ve Sıradan Çekilme Sözleşmeleri, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, Sayı: 1, s. 371-372.

[11] Dönmez Aslan, s. 371.

[12] Dönmez Aslan, s. 374.

[13] Dönmez Aslan, s. 375.

[14] Bkz. Dönmez Aslan, s. 375.

[15] Türk, s. 22.

[16] Türk, s. 22.

[17] Dönmez Aslan, s. 382.

[18] Dönmez Aslan, s. 382.

[19] Dönmez Aslan, s. 382.

[20] Coşğun Yıldırım, G. (2023), Anonim Şirkette Sermaye Kaybı ve Borca Batıklık, 1. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, s. 263-264.

[21] Boran Güneysu, N; Çapa, M.S. (2014), Borca Batıklık ve İflasın Önlenmesi Yolu Olarak “Sıradan Çekilme Anlaşması”, İÜHFD, C: 5, S: 1, s. 90.

[22] Boran Güneysu; Çapa, s. 90.

[23] Türk, s. 19.

[24] Bkz. Yargıtay 6. HD., 2021/2882 E. , 2022/3015 K.; benzer yöndeki kararlar için ayrıca bkz. Yargıtay 23. HD., 2016/1577 E. , 2016/2756 K.;

[25] Türk, s. 22.

[26] Bkz. Türk, s. 20.

[27] Bkz. Legalbank Elektronik Hukuk Bankası, https://legalbank.net/belge/madde-376/1414503, erişim tarihi: 14.12.2025.

[28] Çoşğun Yıldırım, s. 260.

[29] Çoşğun Yıldırım, s. 260.

[30] Çoşğun Yıldırım, s. 267-268.

[31] Çoşğun Yıldırım, s. 267-268.

[32] Çoşğun Yıldırım, s. 268.

[33] Bkz. Kayar, s. 653;

[34] Boran Güneysu; Çapa, s. 91.

[35] Yargıtay 23. HD., 2014/1093 E., 2014/4501 K.,

[36] Yargıtay 6. HD., 2021/2882 E., 2022/3015 K.,

[37] Yargıtay 6. HD., 2024/2004 E., 2024/2828 K.,

[38]Bkz. RG, 27.12.1956 T., 9494 S.

[39] Bkz. Budak, A. C.; Yağcı, M. O., (2023), Mevsimsiz Dava: Davanın Vaktinden Önce Açılması, Adalet Dergisi, Sayı: 70, 17-46.

Anahtar Kelimeler: Anonim Ortaklık, Borca Batıklık, Ara Bilanço, Yönetim Kurulu, Dava Teorisi.

Keywords: Joint stock company, Insolvency, Interim Balance Sheet, Board of Directors, Litigation Theory.