T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2017/330 E., 2020/503 K.

"İçtihat Metni"

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ağır Ceza
Sayısı : 422-541

Sanık ... hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesince 27.04.2009 tarih ve 127-707 sayı ile eylemin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesince 01.03.2012 tarih ve 225-81 sayı ile eylemin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK'nın 85/1 ve 22/3-son maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Hükmün sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.12.2013 tarih ve 3562-7808 sayı ile;

"...Dosya kapsamına göre; polis olan sanığın olay günü sabahı nöbetten çıktıktan sonra eşi ve çocuğunu bıraktığı annesinin evine geldikten sonra bir müddet dinlendiği, bu esnada maktulenin çocuğu üç yaşındaki ...'a yemek yedirmeye çalıştığı, çocuğun yemek yemek istememesi nedeniyle daha önceden de yaptıkları gibi eşinden beylik tabancasını oynaması için çocuğa vermesini istediği, sanığın kardeşi ...'den silahı getirmesini istediği, ...'in tabancayı getirmesinden sonra sanığın şarjörünü çıkartıp silahın mekanizmasını çekerek silahın boş olduğunu kontrol ettikten sonra şarjör ile tabancayı yere bıraktığı, sırtını yattığı kanepede maktule ile oğlu ...'a dönüp uyumaya çalıştığı sırada tabancanın patlama sesini duyup geriye döndüğünde tabancanın yerde olduğunu ve eşi olan maktulenin göğsünden yaralandığını görüp hemen evdeki annesine seslenip maktuleyi kendi arabasına bindirip hastaneye götürdüğü ancak maktulenin kurtarılamayarak vefat ettiği, olaydan sonra yapılan olay yeri incelemesinde alınan svap örneklerinden sanık ile maktulede atış artıklarının bulunduğunun, küçük ...'da bulunmadığının, maktuleye isabet eden merminin duvarda yerden 95 cm yükseklikte iz bıraktığı, otopsi raporuna göre maktulenin sol göğüs bölgesinden giren merminin sağ arka bölgesinden çıktığının anlaşıldığı olayda; sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık göstererek suçun kanuni tanımında belirtilen neticesini öngörmeyerek şarjörü çıkartılmış dahi olsa tabancayı küçük çocuğa vermek tedbirsizliğinde bulunarak gerçekleştirdiği anlaşıldığından, sanık hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle sanığa fazla ceza tayini," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 20.10.2014 tarih ve 422-541 sayı ile;

"...Sanık ...’nün, eşini kasten öldürdüğüne dair de mahkûmiyetine yeterli, kesin, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde delilde oluşan şüphenin de sanık lehine yorumlanarak sanığın eylemin neticesini öngörüp istememesine karşın neticenin meydana geldiği dolayısıyla eylemin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sınırını aşıp suçu bilinçli taksir ile işlediğinin kabulü gerektiği" şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.

Bu hükmün de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.09.2015 tarihli ve 383816 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 806-858 sayı ile 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.03.2017 tarih ve 126-617 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin taksirle mi yoksa bilinçli taksirle mi bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

29.10.2005 tarihli olay tutanağında; saat 15.30 sıralarında Haber Merkezinden ... numaralı yerde silahla yaralama olayının anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, ikametin sokağa açılan kapısı ile avluya açılan ev kapısının açık, ortamın kalabalık olduğu, ev sahibi olduğu öğrenilen ...'ın ağlamaklı bir şekilde bilincini kaybetmeye başladığının görüldüğü, olay sorulduğunda bilinçli cevap veremediği, polis memuru olan ...'nün tabancasının ateş alması sonucu eşi ...'nün silahla yaralanması üzerine ...'nün hemen eşi ...'yü hastaneye götürdüğünün öğrenildiği, evin kuzey cephesine bakan televizyon odasına girildiğinde halı üzerinde kan izleri, bir adet 9 mm çapında MKE yapımı kovan ve bir adet mermi çekirdeği görüldüğü, olay yerinin koruma altına alınarak olay yeri inceleme ekibinin çağrıldığı, ...'a olayın nasıl olduğu tekrar sorulduğunda, iftar yemeği için ...'nün evine geldiğini, mutfakta olduğu esnada silah sesi duyduğunu, ...'nün ...'yü hastaneye götürürken, oğlu ... ...'nün silahı kazaen ateşlediğini söylediğini ifade ettiği, akrabalarının evinde olduğu öğrenilen 5 yaşlarındaki ... ...'den olay yeri ekiplerince el svabı alındığının belirtildiği,
29.10.2005 tarihli olay yeri inceleme ve tespit tutanağında; 29.10.2005 tarihinde saat 15.45 sıralarında Haber Merkezinden Fevzipaşa Mahallesi, 140 Sokak, 42 numaralı adreste ateşli silah ile yaralama olayı olduğunun anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, Şakirpaşa Polis Merkezi ekibinden olayın nasıl gerçekleştiğine dair bilgi alındığı, Adana Emniyet Müdürlüğü, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru ...’nün ailesi ile birlikte üvey annesi ... ve kardeşi ...’nün ikametine misafir olarak geldiği ve oturma odasında ...’nün zati demirbaş tabancasını alan 2002 doğumlu oğlu ... ...'nün tabancayı ateşlemesi neticesinde annesi ...'nün yaralandığı, ...’nün kaldırıldığı Seyhan Başkent Hastanesinde öldüğünün öğrenildiği, olay yerinde yapılan incelemelerde; olayın 2 oda, salon, mutfak, banyo, tuvalet ve holden ibaret tek katlı bir evin girişine göre sağ köşede bulunan oturma odasında meydana geldiği, odanın giriş kapısının sağ kısmında, kapının sağ tarafına 50 cm uzaklıkta, iç içe geçmeli 3’lü sehpa olduğu, oturma odasının girişine göre sol duvar dibinde bulunan kanepenin ön kısmında, giriş kapısının sağ alt kenarına 267 cm, odanın sol köşesine 157 cm uzaklıkta 1 adet MKE marka, 9 mm çapında kovan, girişe göre karşı duvar önünde giriş kapısının sağ alt kenarına 325 cm, odanın sol köşesine 225 cm uzaklıkta 1 adet üzerinde beyaz boya kalıntıları bulunan az deforme olmuş mermi çekirdeği, odanın orta kısmında halı üzerinde giriş kapısının sağ alt kenarına 180 cm, odanın sol köşesine 330 cm uzaklıkta kan birikintileri, oda kapısının sağ kısmında bulunan duvar üzerinde giriş kapısının sağ kenarına 157 cm uzaklıkta, zeminden 95 cm yükseklikte 1 adet mermi çekirdeği isabeti izi olduğu, odanın doğu kısmında kanepe önünde 1 adet yemek kaşığı ve halı üzerinde çorba döküntüleri görüldüğü, girişe göre sağ tarafta bulunan çamaşır makinesi üzerindeki çay tepsisinin içerisinde çorba dolu alüminyum tabak olduğu, 2002 doğumlu ... ..., ..., ..., ... ve ...’den el svapları alındığı, hastaneye gidilerek ceset üzerinde yapılan incelemede; ölenin sırtının sağ alt kısmında ve sol göğüs üst kısmında birer adet ateşli silah açık yarası görüldüğü, Cinayet Büro Amirliği ekibinden suçta kullanılan 1 adet CZ-75 marka 4370-R seri nolu tabanca, tabancaya ait 1 adet şarjör ve 13 adet MKE marka, 9 mm çapındaki fişeğin teslim alındığı, saat 21.30 sıralarında olay yerine tekrar intikal edilerek yapılan ek incelemede; oda zemininde serili olan krem renkli halı üzerinde giriş kapısının sağ alt kenarına 235 cm, odanın sol köşesine 330 cm uzaklıkta muhtemelen mermi çekirdeği isabetinden oluştuğu düşünülen ezik şekildeki delik görüldüğü tespitlerine yer verildiği,

29.10.2005 tarihinde saat 16.30’da düzenlenen tutanakta; sanık ...’nün, kendisine ait olup olayda kullanıldığı anlaşılan CZ-75 marka, 97 model 4370-R seri numaralı tabanca ile bu tabancaya takılı olmayan şarjörün üzerinde olduğunu beyan ederek Seyhan Başkent Hastanesinin bahçesinde silah ve şarjörü görevlilere teslim ettiğinin bildirildiği,

29.10.2005 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; 155-160 cm boyunda, 55-60 kg ağırlığında, 25-30 yaşlarındaki kadın cesedinin göğüs sol üstte ve göğüs sağ arka altta ateşli silah yarası olduğunun belirtildiği, cesedin kesin ölüm nedeni tespit edilemediğinden sistematik otopsi yapılmasına karar verildiği,

Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığınca düzenlenen 09.12.2005 tarihli otopsi raporunda; 162 cm boyunda, 29 yaşında siyah saçlı kadın cesedinde sol hemitoraks ön yüzde, 3. interkostal aralıkta, iç kısımda 0,8 cm çapında kenarında vurma halkası bulunan, kenarında is ve yanık altında Hoffman maden boşluğu bulunmayan ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği yarası, sırtta sağ torakolomber bölgede ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği yarası saptandığı, sağ uyluk yan kısmında 3x2 cm ebadında yeşil renkli ekimoz görüldüğü, sağ göğüs boşluğunun kan ile dolu olduğu, batında 400 cc serbest kan bulunduğu, kalpte sağ atriumda, sağ akciğer alt lobda, sağ diafragmada ve karaciğer sağ lobunda ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı defektik saptandığı, göğüs üst bölgeden giren mermi çekirdeğinin sağ akciğer, sağ diafragma ve karaciğerde yaralanma meydana getirdikten sonra sırtta sağ torakolomber bölgeden çıktığı, otopsi sırasında alınan kanda yapılan inceleme sonucu Adana Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi Başkanlığınca düzenlenen rapora göre alkol (Etanol) ile uyutucu-uyuşturucu ve diğer toksik maddeler bulunmadığı, tetkik konusu giysi üzerinde delik etrafında geliştirilmiş Griess ayıracı ile yapılan kimyasal incelemede barut artıkları saptanmadığı, ölenin vücudunda saptanan l adet ateşli silah mermi çekirdeği yarasının müstakilen öldürücü nitelikte olduğu, ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği cilt, cilt altı bulguları ve giysilerine yapılan kimyasal inceleme sonuçlarına göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, cesetten mermi çekirdeği elde edilmediği, ölümün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatinin belirtildiği,

Olay yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü Parmak İzi Laboratuvar Büro Amirliğince düzenlenen 30.10.2005 tarihli ekspertiz raporunda; olay yerinden alınan silah, şarjör, fişekler, kovan ve deforme olmuş mermi çekirdeği üzerinde kimyasal yöntem uygulanarak yapılan incelemede deliller üzerinde yeterli karakteristik özellikte parmak izine rastlanılmadığı ifadelerine yer verildiği,

Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 30.10.2005 tarihli ekspertiz raporunda; suçta kullanılan 4370-R seri numaralı silahın, 9 mm çapında Parabellum tipi fişek atan, Çek Cumhuriyeti yapımı, CZ marka, 75 B model, yarı otomatik bir tabanca olduğu, herhangi mekanik bir arızasının bulunmadığı, yapılan deneme ve mukayese atışlarında çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı, emniyet ve ateşleme tertibatlarının sağlam ve çalışır durumda olduğu, birlikte gönderilen 13 adet fişeğin, 9 mm çapında Parabellum tipi olup çap ve tipine uygun silahlarda kullanılmak üzere imal edildikleri, bu fişeklerden 3 tanesinin deneme ve mukayese atışlarında kullanıldıkları ve normal olarak patladıklarının müşahede olunduğu, olay yerinden elde edildikleri belirtilen 1 adet kovan ile kısmen deforme olmuş 1 adet mermi çekirdeğinin suçta kullanılan tabancadan atıldığı tespitlerine yer verildiği,

Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 02.11.2005 tarihli ekspertiz raporunda; ölen ...'ye ait svap alma bantlarının tamamında ve sanık ...'ye ait sol el avuç içi ve sağ el avuç içi svap alma bantlarında atış artıklarından antimonun mevcut olduğu, ..., ... ... ve ...'ye ait svap alma bantlarında atış artığına rastlanılmadığının bildirildiği,

07.11.2005 tarihli görüşme raporunda; 2002 doğumlu ... ...'yle görüşme yapılmaya çalışıldığı ancak sağlıklı bir bilgi alınamadığı, çocuğun kendisini ifade edemediği, sorulara cevap veremediğinin belirtildiği,

Sosyal Hizmetler Uzmanı tarafından düzenlenen ve üzerinde tarih bulunmayan görüşme raporunda; 08.10.2002 doğumlu ... ...’nün iki çocuklu ailenin ikinci çocuğu olduğu, babası ...'nün polis memuru olup annesi ...’nün ise ortaokul terk ve ev hanımı olduğu, görüşmenin olay tarihinden 11 gün sonra gerçekleştirildiği, ailenin eğitim durumu itibarıyla ... ...'nün psiko-sosyal ve motor gelişimin üst düzeyde olduğunun söylenemeyeceği, yapılan görüşme esnasında ... ...'nün annesinin öldüğünü ve Allah’ın yanına gittiğini, kendisinin annesini öldürdüğünü, önce karnından vurduğunu belirttiği ancak daha sonra kalbinden vurduğunu ifade ettiği, olay tarihi ile çocuk ile görüşme tarihi arasında uzun zaman geçmesi ve çocuğun yanında bu tür konuşmaların yapılmış olabileceği düşünülürse, ...'ın duyduğu konuşmaları tekrar edebileceğinin düşünüldüğü, bu bilgiler dışında çocuktan fazla bir bilgi alınamadığı, ... ...'nün dikkatinin sürekli başka şeylere yöneldiği ve olayla ilgili fazla bir şey anlatmadığı, bu yaştaki bir çocuğun silah kullanıp kullanamayacağının çocuk gelişim uzmanları tarafından değerlendirilmesinin uygun olacağının ifade edildiği,

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 21.11.2005 tarihli raporda; ... ...’nün normal gelişim düzeyinde, konuşmasının cümle kurma düzeyinde olduğu, kavramları bildiği, algı bellek kusurunun olmadığı, yani yaşına uygun ruhsal ve motor gelişiminde olduğunun düşünüldüğü, bu yaştaki bir çocuğun silah kullanıp kullanamayacağı ve annesine ateş edip edemeyeceği sorusuna Çocuk Ruh Sağlığı Anabilim Dalı tarafından karar verilemeyeceği ancak böyle bir olayda çocuğu ateşli silahla erken yaşta tanıştırmak ve oyun oynamasını teşvik etmek açısından ailenin ağır ihmalinin göz önüne alınması gerektiğinin belirtildiği,

Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 30.11.2005 tarihinde düzenlenen Uygulamalı Keşif Tutanağında; 08.10.2002 doğumlu ... ...’nün polis memuru nezaretinde Cumhuriyet savcının odasına getirildiği, olayda kullanılan ve adli emanette kayıtlı bulunan CZ marka, 4370-R seri numaralı tabanca elden yazı ile getirtilerek çocuğun önündeki sehpanın üzerine bırakıldığı, çocuktan tabancayı alarak olay günü nasıl ateş ettiğini göstermesinin istenildiği, çocuğun, olay günü yerde annesi yemek yedirirken annesinin kendisine vermiş olduğu mekanizması çekilmiş silahın tetiğine basarak ateş ettiğini fiilen gösterdiği, çocuğun tabancayı sehpanın üzerinden iki elini kullanarak rahatlıkla kavrayıp bir parmağı tetikte olduğu hâlde karşı yöne doğru tetiği çekebildiğinin gözlendiği, çocuğa annesine kendisinin mi yoksa başka birisinin mi ateş ettiği sorulduğunda önce kendisinin ateş ettiğini ancak daha sonra babasının annesi ile kavga ettiğini ve babasının annesine ateş ettiğini söylediği ancak daha sonra bu söylediğinden de vazgeçip silahla annesine kendisinin ateş ettiğini ifade ettiği, beyanlarında ikircikli anlatımlarda bulunduğunun gözlendiği, çocuğun birkaç kez suçta kullanılan tabancayı iki eli ile rahatlıkla sehpanın üzerinden alıp göğüs hizasından doğrultarak tetiğe basabildiği tespitlerine yer verildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli Kriminalistik (Balistik) Uzmanlardan oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetince hazırlanan ve görevsiz Asliye Ceza Mahkemesine ibraz edilen 18.02.2009 tarihli bilirkişi raporunda; otopsi raporundaki bulgulara göre ölen ...’nün göğüs sol üstte ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği ve sırt sağ arka altta ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği ile vücut içerisindeki trajesi dikkate alındığında, ölenin hafif soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir atışla vurulmuş olduğu, bu mermi çekirdeği giriş-çıkış ve trajesi dikkate alındığında, iddia olunduğu gibi meydana gelen olayın oluşum ve cereyan tarzı itibarıyla duvardaki mermi çekirdeği izinin oluşmasının mümkün olmadığı, olay yeri inceleme raporuna göre oda kapısının sağ kısmında bulunan duvar üzerinde zeminden 95 cm yükseklikte 1 adet mermi çekirdeği isabet izinin olduğu hususları dikkate alındığında, doğrudan veya vücuttan girip çıkan mermi çekirdeği isabeti ile duvarda iz bırakan mermi çekirdeği isabet hattının, şüpheli ve tanık ifadelerine göre yerde çocuğuna yemek yedirmekte olan ölen ...’nin, tabanca ile oynayan çocuğunun tabancayı kazaen patlatması sonucu vurulması şeklinde meydana geldiği iddia olunan olayın oluş şekline uyum sağlamadığı, şüpheli ve tanık ifadeleri dikkate alındığında silahın bulunduğu yerden kim tarafından alınıp getirildiği, kim tarafından dolduruş yapıldığı ve kim tarafından kontrol edildiği hususlarında çelişkili beyanların bulunduğu, ölen ...’nün el svaplarının tamamında atış artıklarına rastlanıldığı hususu dikkate alındığında, tanık ve şüpheli ifadelerine ve olayın cereyan tarzına göre ölenin silaha dokunmuş olsa bile ateş etmediği değerlendirildiğinde, el svaplarında atış artıklarının nasıl oluştuğunun açıklığa kavuşturulmasının uygun olacağı, ...'ye ait el svaplarında atış artıklarına rastlanıldığı, çocuk ile diğer şahıslarda atış artıklarına rastlanılmadığı birlikte değerlendirildiğinde; olayın nasıl cereyan ettiği, silahın kimin elinde iken ve nasıl ateşlendiği, silahın ateşlenme fiilinde kişiye veya silaha karşı başka bir kişinin veya ortamın fiili bir müdahalesinin bulunup bulunmadığı, olayın cereyan tarzı içerisinde hazırlayıcı bir ortamın bulunup bulunmadığı, diğer bir ifade ile olayın oluşum ve cereyan tarzı itibarıyla silahın ateşlenmesiyle ölenin vurulması arasında doğrudan doğruya maddi illiyet rabıtasının husule gelip gelmediği, bu illiyet rabıtasını bozan veya etkileyen herhangi bir kişi veya ortamın bulunup bulunmadığı da dosya kapsamından anlaşılamadığı, bütün bunlara rağmen Mahkemece olayın taksirli bir suç olarak cereyan ettiğinin kabulü hâlinde; silahın kimin elinde ve nasıl ateşlendiği, fiil ile netice arasında maddi illiyet rabıtasının bulunup bulunmadığı, bu illiyet rabıtasını bozan herhangi bir kişi veya ortamın olup olmadığı şeklinde olayın oluşum ve cereyan tarzının net olarak belirlenmesi hâlinde taraflara bir kusur izafesinde bulunmanın imkân dahilinde olduğu ifadelerine yer verildiği,

Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşif sonucunda polis memuru tarafından düzenlenen 29.12.2009 tarihli bilirkişi raporunda; olayın meydana geldiği ikametin salon girişi sağ taraf, güney istikametinde bulunan duvarda hâlen mermi izinin durduğu, mermi izinin yerden yüksekliğinin 95 cm ve salon giriş kapısından 150 cm mesafede olduğu, ölenin vurulduğu yerin, sanık ...’nün uzanmış olduğu pencere altında bulunan çekyat ile mesafesinin 210 cm olduğu, yatak odasında bulunan tabancanın alındığı yer olarak ifade edilen elbise dolabının yerden yüksekliğinin 175 cm olduğu, sanık ..., tanıklar ..., ... ve ...’in anlatımlarına göre olay yeri ikametin krokisi çizildiğine dair açıklamalarda bulunulduğu,

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Balistik Şubesi tarafından düzenlenen 07.07.2010 tarihli raporda; olayda kullanılan 9x19 mm çapında, 4370R seri numaralı, yivli-setli, namlulu tabancanın, fişek yatağında fişek mevcut, horozu kurulu, emniyet mandalı açık (atışa hazır) durumda iken tetiğine dokunulmadan belden düşmesi, elde sarsılması veya sert bir zemine çarpması ile kendiliğinden patlamasının mümkün olmadığı, fişek yatağındaki fişeği patlatabilmesi için elektronik tetik ölçüm cihazıyla yapılan ölçümlerde horozu kurulu durumda iken tetiğine 2 kg civarında, horozu kurulu değil iken 4 kg civarında bir basıncın tatbik edilmesinin gerekli olduğu, atış poligonunda yapılan deneme atışında, tabancanın ateş eder durumda olduğu, kapasitesince fişeği yarı otomatik olarak patlattığı, ateş etmesine engel mekanik bir arızasının bulunmadığınının belirtildiği,

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen 25.08.2010 tarihli raporda; ... ...’nün yaşı itibarıyla tahmini boyu, duvardaki mermi çekirdeği izinin yerden yüksekliği ve annenin otopside belirtilen fiziki yapısı birlikte değerlendirildiğinde, ölenin öne eğilmiş pozisyonda çocuk tarafından yapılan atışla da vurulmasının mümkün olduğunun ifade edildiği,

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 30.09.2011 tarihli raporda; olay tarihinde 3 yaşını bitirdiği tespit edilen 08.10.2002 doğumlu ... ...’nün, 30.11.2005 tarihinde uygulamalı keşif tatbikatında, mekanizması çekilmiş silahın tetiğine basarak ateş ettiğini fiilen gösterdiği, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 07.07.2010 tarihli ve 7166 sayılı raporunda belirtilen ölçümlerde silahın horozu kurulu durumda iken tetiğine 2 kg civarında, horozu kurulu değil iken 4 kg civarında bir basıncın tatbik edilmesinin gerekli olduğunun tespit edildiği ancak sorulan diğer hususlarla ilgili olarak tatbikatta herhangi bir bilgiye rastlanılmasa da; çocuğun olay tarihindeki fiziki gelişimi göz önüne alındığında söz konusu silahı anlatıldığı şekilde şarjörü takıp kurarak ateş etmesinin ve kurulmuş silahta horozu çekilmemiş hâlde iken tetiğe basarak ateş etmesinin tıbben mümkün görülmediği, silah kurulmuş ve horozu kaldırılmış hâlde iken ateş etmesinin mümkün olabileceği kanaatinin bildirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Mağdur ... Kollukta; 29.10.2005 tarihinde saat 17.00 sıralarında evinde bulunduğu esnada damadı ...’nün polis arkadaşlarının evine geldiklerini, kızı ...’nün kazaen eşinin silahıyla, çocuğu oynarken yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını söylediklerini, hastaneye gittiğinde kızının öldüğünü öğrendiğini, damadı ...’nün aynı zamanda ağabeyinin oğlu yani yeğeni olduğunu, yaklaşık 9-10 yıldır kızı ... ile resmî nikâhlı evli olduğunu, bu evliliklerinden bir kız bir de oğulları olduğunu, evliliklerinde herhangi bir huzursuzlukları olmadığını, mutlu bir evlilikleri olduğunu, torunu ... ...’nün kalp kapağı delik olduğundan düzenli beslenmesi gerektiğini, bu nedenle damadı ve kızının torununun yemek yemesi için her istediğini yaptıklarını, çocuğun özellikle silaha merakının daha fazla olmasından dolayı yemek yedirirken bazen babasının silahını verdiklerini, olaydan sonra olayı aile içerisinde araştırdığında, kızının torununa yemek yedirmek amacıyla damadının beylik silahını verdiğini ve torununun kazaen kızını vurduğunu öğrendiğini, kimseden şikâyetçi olmadığını,

Mahkemede; 12 yıldır damadı olan sanıkla kızı ...’nin mutlu bir evliliklerinin olduğunu, herhangi bir olumsuzluk düşünmediğini, torunu Mustafa’nın eline pek çok kez silah verildiğini, silahla oynadığını, şikâyetçi olmadığını,

Tanık ... Kollukta; Konya Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü 4. sınıf öğrencisi olduğunu, Ramazan Bayramı tatili nedeniyle 26.10.2005 tarihinde Konya’dan Adana'ya ailesinin yanına geldiğini, babasının vefat ettiğini, olayın meydana geldiği yerde annesi... ve kardeşiyle birlikte kaldıklarını, 28.10.2005 tarihinde polis memuru olarak görev yapan ağabeyi ...’nün, eşi ..., 8 yaşındaki kızı ...ve 3 yaşındaki oğlu ... ile birlikte evlerine geldiklerini, yengesi ve yeğenlerinin gece evde kaldıklarını, ağabeyinin ise göreve gittiğini, ertesi sabah ağabeyi...’in eve geldiğini, ağabeyine kapıyı açtıktan sonra geri yattığını, saat 11.00 sıralarında kalktığını, ağabeyinin gazete okumakta olduğunu, beraber İddaa kuponu hazırlamak maksatıyla saat 15.10’a kadar beraber gazete okuduklarını, yengesi ...’nin ise yeğeni ...'a yemek yedirmeye çalıştığını fakat yeğeninin yemek yememek için ısrar ettiğinden yengesinin kendisinden ağabeyinin silahını istediğini, çünkü yeğeninin silahla oynarken yemek yediğini, bunun üzerine yatak odasında bulunan gardıroptan ağabeyine ait tabancayı alarak doldur boşalt yapmadan silahın şarjör düğmesine basarak şarjörünü çıkarttığını, bu sırada ağabeyinin oturma odasındaki yatağa uzanmış olduğunu, ağabeyinin kendisine hitaben “Silahın kızağını çek ağzında mermi var mı bir bak” dediğini, sürgüyü çekip bıraktığını, bu sırada kendisini izlemekte olan ağabeyine “Tamam mı?” diye sorduğunu, onun da “Tamam” demesi üzerine boş olan silahı yengesine verdiğini, sonra hazırlamış oldukları İddaa kuponunu yatırmak için saat 15.15 sıralarında evden ayrıldığını, evden çıkarken ağabeyinin hâlâ salondaki kanepede uzanmakta olduğunu, kuponları yatırıp saat 15.40 gibi tekrar eve döndüğünü, evlerinin önünde kalabalık bir grup ve polis arabaları gördüğünü, ne olduğunu sorduğunda ...’ın kazayla tabancayı patlatarak annesi ...’yi vurduğunu öğrendiğini, kısa bir süre annesi...’in yanında bekledikten sonra Başkent Hastanesine gittiğini, yengesinin ölmüş olduğunu öğrendiğini, yengesinin nasıl ve ne şekilde, kim tarafından vurulduğunu görmediğini fakat annesi...’in, ...’ın yanlışlıkla annesi ...’yi vurduğunu söylediğini,

Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşif esnasında önceki ifadesinden farklı ve ek olarak; yengesi ...’nin isteğiyle silahı bulunduğu yerden aldığını, şarjörü çıkardığını, namluda mermi olup olmadığını kontrol etmesi için tabancayı ağabeyine verdiğini, ağabeyi kontrol ettikten sonra tabancayı bırakıp gittiğini, ağabeyiyle yengesi arasında hiçbir tartışmaya şahit olmadığını, aralarında sorun bulunmadığını, olay anında ya da öncesinde herhangi bir tartışma yaşanmadığını, hazırlık ifadesi okunarak tekrar sorulduğunda biraz duraksadıktan sonra; silahı kendisinin verdiğini, kontrolü ise ağabeğiyle beraber yaptıklarını, yanlış hatırlamıyorsa şarjörü yengesinin eline vermiş olabileceğini, sonra tabancayı kontrol için ağabeyinin yanına gittiğini, daha önce de yemek yedirmek için çocuğa silah verildiğini gördüğünü ancak çocuğun silahı kurduğunu görmediğini fakat kurulmuş tabancanın tetiğini düşürdüğünü gördüğünü,

İstinabe olunan Mahkemede önceki ifadelerinden farklı olarak; yengesi ...’nin oğlu... Furkan’a yemek yedirmek için ağabeyi...’ten silahını istediğini, ağabeyinin “Olmaz” dediğini, yengesinin ısrarı üzerine gidip tabancayı bulunduğu odadan getirdiğini ve yengesine verdiğini, kendisinin gezmek için evden ayrıldığını, vurulma olayını görmediğini,

Tanık ... Kollukta; sanık ...’nün öz annesi Havva ...’nün... 8 yaşındayken vefat ettiğini, ...’in babası Mustafa’yla yaklaşık 21 yıl önce resmî nikâhlı olarak evlendiğini, eşi Mustafa’nın yaklaşık 12 yıl önce vefat ettiğini, yetim ve öksüz kalan ... ile kardeşlerine annelik yaptığını, ...’in yaklaşık 8 yıllık polis olduğunu ve Adana Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Biriminde görev yaptığını, ...’in kendisini öz annesi kadar sevdiğini, her hafta ziyaretine geldiğini, erzak ve para yardımında bulunduğunu, ... ile eşi ...’nin 1998 yılından beri evli olduklarını, bu evlilikten 8 yaşlarında ...ve 3 yaşlarında ... isminde çocuklarının olduğunu, 28.10.2005 tarihinde akşam saatlerinde ...'nün gece nöbeti olması sebebiyle eşi ..., oğlu Mustafa ve kızı Havva ile birlikte evine geldiklerini, geceyi birlikte geçirdiklerini, ertesi gün saat 11.00 sıralarında nöbetten çıkan...’in de eve geldiğini ve televizyon odasında uyuduğunu, bu sırada oğlu ...’nün evde olduğunu ve onun da yattığını, 1-2 saat sonra...’in uyandığını, biraz sohbet ettiklerini, daha sonra ...’yle namaz kıldıklarını, yorgun olduğu için yatak odasına geçerek uyuduğunu, yaklaşık yarım veya bir saat sonra televizyon odasından silah sesi duyduğunu, hemen odaya gittiğinde ...’nin eliyle göğsünü tutar vaziyette yere doğru eğildiğini, bu esnada...’in şaşkın vaziyette “Teyze yetiş” diye bağırıp ...’yi kucaklayarak dışarıya doğru çıktığını ve özel arabasına bindirdiğini, komşusu ...’in de yardımıyla hastaneye gittiklerini, bu olaylar yaşanırken ... ...’nün de “Anne, anne” diye bağırdığını, komşuların başına toplandıklarını ve bir curcuna olduğunu, ne yaptıklarını bilmez vaziyette olduklarını, ... ...’yü akrabalarından birisinin evine gönderdiklerini, bir süre sonra olay yerine polislerin geldiğini, ...’nin hastanede öldüğünü daha sonra öğrendiğini, ... ile ...’nin severek ve isteyerek evlendiklerini, geçimsizliklerinin olmadığını, mutlu bir çift olduklarını, ikisinin de uyumlu ve sakin insanlar olduğunu, olayın olduğu günde aralarında herhangi bir tartışma veya kavga yaşanmadığını, ...’in kızı Havva Nur’un olaylar esnasında evin dışında oyun oynadığını, oğlu ...’in ise kendisi uyumaya gitmeden gazete almak için dışarı çıktığını,

Savcılıkta önceki ifadesinden farklı ve ek olarak; ... ve ...’nin oğulları olan ... ...’ye yemek yedirirken eline silah verdiklerini bilmediğini zira kendisinden ayrı yaşadıklarını, silah sesini duyup televizyon odasına gittiğinde ...’nin yerde olduğunu ve önünde de yemek tepsisi bulunduğunu, bir elinde de kaşık olduğunu, ...’ın bağırdığını, bu sırada da yerde tabanca gördüğünü, olaydan sonra yerdeki silahı kimin aldığını bilmediğini,
Mahkemede önceki ifadelerinden farklı ve ek olarak; olay günü üvey oğlu olan sanığın evinde olduğunu, gelini olan ...’nin, oğlu Mustafa’yı dışarıdan çağırdığını, bu sırada kendisinin yatak odasında uzanmakta olduğunu, kısa bir süre sonra patlama sesi duyduğunu, hemen arkasından küçük Mustafa’nın çığlığını işittiğini, kalkıp hemen salona geçtiğinde...’in o sırada kanepede uzanmış olduğunu ve ...’nin göğsünden vurulduğunu gördüğünü, ...’nin o esnada yaşadığını, küçük Mustafa’nın zaman zaman tabanca ile oynadığını ve tetiğini çekebildiğini gördüğünü, evin içinde herhangi bir tartışma, kavga olmadığını, ...’nin oğlunu çağırmasından hemen sonra patlama sesinin geldiğini, sanık ile gelini arasında anlaşmazlık ve kavga olmadığını, gayet güzel geçindiklerini, Ayten isimli komşusunun o gün kendilerine gelmediğini, ...’nin anne ve babasıyla görüşmeye devam ettiklerini, kendilerine gelip gittiklerini,

Tanık ... Kollukta; 29.10.2005 tarihinde saat 15.50 sıralarında evinde bulunduğu sırada, komşuları tarafından annesinin evinin yanında kalabalık olduğunun söylendiğini, hemen bir sokak ileride oturmakta olan annesinin evine koşarak gittiğinde, kapının önünde annesi Döne ve teyzesi...’in ağlamakta olduklarını gördüğünü, ne olduğunu sorduğunda “... vuruldu” dediklerini, yaklaşık 10 dakika kadar annesi ve teyzesinin yanında oturduğunu, ... ve ...’nin çocuklarının nerede oldukları sorulduğunda 10 yaşındaki kızı Dilan ile kendi evine gittiklerini öğrendiğini, hemen evine gittiğini, ... ile Havva Nur’un kendi çocuklarıyla televizyon izlemekte olduklarını, çoçukların yanına geldikten yaklaşık 10 dakika kadar sonra polislerin geldiğini, çocukların elini yüzünü yıkamadığını, görevlilerin kızına çocukların elini yüzünü yıkayıp yıkamadığını sorduklarında kızının sadece ...'a bir bardak su içirdiğini söylediğini,

Savcılıkta ve Mahkemede benzer şekilde ve önceki ifadesine ek olarak; ... ile ... arasında herhangi bir geçimsizlik söz konusu olmadığını, polislerin kendisine ait evde ...’ın el svabını aldıklarını, olaydan yaklaşık 10 dakika önce olayın olduğu evde bulunduğunu, teyzesi..., ... ve...’in de evde olduklarını, ...’in çekyatın üzerine uzanmış gazete okumakta olduğunu, bu sırada... Furkan’ı evin içinde görmediğini, Havva Nur’un da kendi kızıyla dışarıda oynadığını, ...'yü de evin içinde görmediğini, ...’nin kendisine oğlu ...’a yemek yedireceğini söylediğini, evden ayrılıp kendi evine gittikten 10 dakika sonra olayın meydana geldiğini, olay yerine gittiğinde annesi Döne ve teyzesi...’in “... annesini vurmuş” diye ağladıklarını, ...’nin oğlu ...’a yemek yedirirken babasına ait silahını oynaması için verdiğini kendisinden duyduğunu,

Tanık ... aşamalarda; ...’ın kız kardeşi, ...’nün kız kardeşinin üvey oğlu olduğunu, Meryem’le aynı sokakta bitişik evlerde oturduklarını, 29.10.2005 tarihinde saat 15.30 sıralarında ikindi namazını kılmaya hazırlanırken bitişik evden ...’nün “Teyze teyze koş” diye bağırdığını, kötü bir şeyler mi oldu diye hemen evinden dışarı fırladığını, Meryem’in evinin önüne geldiğinde...’in, eşi ...'yi kucaklamış vaziyette evden dışarı çıkardığını ve ...'nin göğsünde kan olduğunu, bunu görünce kendinden geçip bayıldığını, kendine geldiğinde olay yerinde polisleri gördüğünü, ...’nin silahla yaralandığını öğrendiğini ancak olayın nasıl olduğunu görmediğini ve kimseden de konu hakkında bir şey duymadığını, ... ile ...’nin severek ve isteyerek evlendiklerini, geçimsizliklerinin olmadığını, mutlu bir çift olup ikisinin de uyumlu ve sakin insanlar olduklarını, ... ile ...’nin, oğulları ...’a yemek yedirirken eline silah verip vermediklerini bilmediğini, çünkü kendisine komşu olmadıklarını, kendisinin sadece kız kardeşi...’le bitişik evlerde oturduklarını,

Tanık ... Kollukta; 29.10.2005 tarihinde saat 15.30 sıralarında evinde otururken karşı komşusu ...’ın evinden 1 el silah sesi geldiğini, hemen ikinci kattaki evinden aşağıya indiğini, bu sırada komşusu...’in üvey oğlu ...’nün kucağında bir bayan olduğunu ve bu bayanın göğüs kısmında kan olduğunu gördüğünü, hemen...'ten arabasının anahtarını aldığını ve... ile yaralı bayanı Seyhan Başkent Hastanesine götürdüklerini, ... burada bayanın tedavisini yaptırmaya başladığında yaralı kişinin...'in eşi olduğu öğrendiğini, hastaneye giderken ...'nün sürekli ağladığından kendisiyle konuşamadığını, olayın öncesini bilmediğini, olay anını görmediğini, olaydan önce kavga sesi duymadığını,

Tanık ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşif esnasında; ...’ın oturduğu evin hemen yakınında bitişik evde oturduğunu, Meryem’in çok yakın arkadaşı olduğunu, olay günü de yeğeni Filiz, gelinleri Döne ve Zehra isimli kadınla birlikte...’in evine misafirliğe gittiklerini, sanık ...’in evde olduğunu ve kanepede yattığını, üzerine de battaniye örttüklerini, bir süre sohbet ettikten sonra ikindi ezanı okununca namaz kılmak için diğer kadınlarla birlikte evden ayrıldıklarını, abdest alırken yeğeni Filiz’in “Teyze teyze” dediğini, Filiz’le birlikte hemen...’in evine gittiklerini, ...’nin yerde olduğunu, ortada yemek tepsisi bulunduğunu, tepsiyi kendisinin kaldırdığını,

Tanık ... duruşmada önceki ifadesinden farklı ve ek olarak; namaz kılmak için kendi evine gittikten hemen sonra...’in, teyzesini çağırma sesini duyduğunu, sesinin heyecanlı ve korkulu olduğunu, bunun üzerine onlara koştuğunu, gittiğinde yerde sofranın olduğunu, ...’nin yerde yattığını, üzerinde kan görmediğini, bayıldığını düşündüğünü ancak odada mermi kokusu olduğunu, o koku üzerine vurulduğunu anladığını, ...’ın da salonda olduğunu ve ağladığını, ambulans çağrıldığını,

Tanık ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşif esnasında ve duruşmada benzer şekilde; olayın geçtiği eve yakın yerde oturduğunu, olay saatinde sokakta çöp döktüğünü, ...’nün “Teyze” diye acı bir sesle bağırdığını, bir olay olduğunu düşünerek dikkatini o yöne verdiğini, ...’in “Ambulans çağırın” dediğini, o zaman birine bir şey olduğunu anladığını, olaydan sonra sanığın oğlu Mustafa ve Havva Nur’u sakinleştirmek istediğini, ağlamakta olan ...’ın elini ve yüzünü yıkadığını, su içirdiğini, ... ile eşi ...’yle 4-5 yıldır komşu olduğunu, bu süre içinde huzursuzluklarını, kavgalarını görmediğini, gayet sakin karıncayı bile incitmeyen insanlar olduklarını,

2002 doğumlu ... ... 29.12.2005 tarihinde müdafi ve uzman psikolog eşliğinde önce televizyonda en çok hangi çizgi filmleri izlediği, hangi yemekleri sevdiği gibi genel konuşmalardan sonra neden ifade verdiği yerde olduğu sorulduğunda; bilmediğini, annesi ile ilgili olay sorulduğunda; annesinin kendisine silah verdiğini, silahın “Bum” ettiğini, silahla oynadığını, odada kimler var diye sorulduğunda; babasının olduğunu, nasıl yemek yedirildiği ve daha sonra kimin yemek yedirdiği sorulduğunda; annesinin yerde oturarak yedirdiğini, silahı kime doğrulttuğu sorulduğunda; babasına doğrulttuğunu, nasıl doğrulttuğu sorulduğunda; bilmediğini, babasının o anda ne yaptığı sordulduğunda; işte olduğunu, babasının o anda evde olduğu ve işte olmadığı söylenip tekrar babasının yanında olup olmadığı sorulduğunda; orada olduğunu, babasının o esnada ne yaptığı sorulduğunda; silahla oynadığını, hangi silahla oynadığı sorulduğunda ellerini birbirine kavuşturup göstermek suretiyle; kendilerinin silahıyla oynadığını, babasının silahla oynarken kendisinin yemek yediğini, yemeği de annesinin yedirdiğini, yemek yerken babasının da yanlarında olup silahla oynadığını, kendisine ilk başta silahla kendisinin oynadığı söylendiğinde; silahın kendisinde olduğunu, silahla babasının mı yoksa kendisinin mi oynadığı sorulduğunda; babasının oynadığını, silahı kimin annesine doğrulttuğu sorulduğunda; kimsenin değdirmediğini,

İfade etmişlerdir.

Sanık ... ölü muayene ve otopsi esnasında kimlik tanığı olarak; ölen ...’nin eşi olduğunu, gece nöbetten çıkıp sabahleyin annesi ...’ın evine gittiğini, daha doğrusu akşam eşi ve çocuklarının orada kaldıklarını, kendisinin de iş çıkışı oraya gittiğini, silahını şarjöründen ayırarak ikisini de ayrı bir şekilde yan yana gardırobun üzerine koyup bir süre uyuduktan sonra saat 11.00'de kalktığını, kardeşi ... ile gazete okuduğunu, 4 yaşındaki oğlu ... ...’nün yemek yerken problem çıkardığını, bu nedenle bazen oynaması için silahını boş olarak verdiğini, o gün de ...’ın yemek yemesi için eşi ...’nin silahı bulunduğu yerden aldığını, şarjörünü takıp çocuğa verdiğini, kendileriyle aynı odada olduğunu ancak sırtı dönük olduğu için silahı verirken görmediğini, silahın bir el patlaması üzerine irkildiğini, eşi ...’nin yere düştüğünü, silahın yerde olduğunu, panik ile eşini hastaneye kaldırdıklarını, kendi arabasıyla götürdüğünü, olay esnasında evde kendisi, annesi, eşi ve oğlunun olduğunu, kardeşinin daha önce dışarı çıktığını, olayda kullanılan tabancanın kendisine ait beylik silahı olduğunu,

Savcılıkta; 28.10.2005 tarihinde eşi ..., çocukları ... ve Havva Nur ile birlikte üvey annesi ...'ın evine misafirliğe gittiklerini, iftar yemeği yedikten sonra nöbetçi olduğu için evden ayrıldığını, ertesi gün yani 29.10.2005 tarihinde saat 08.00'den önce eve geldiğini, kapıyı kardeşi ...’nün açtığını, yatak odasına gittiğinde eşi ...’nin uyumakta olduğunu, kendisinin ...’nin yanında uyuduğunu, ...’ın da ablası ...ile salonda yattıklarını, yatmadan önce silahını üvey annesi...'in gardırobunun yukarı kısmına bıraktığını, saat 09.30-10.00 sıralarında uyandığını, kızı Havva Nur'u bayram kutlamalarına götürmek için erken uyandırdığını ancak üvey annesi...’in o gün de iftar yapmalarını istemesi üzerine bir gün daha kalmaya karar verdiklerini, bu sırada kardeşi ...’in gazete getirdiğini, gazetenin İddaa sayfasını okuduğunu, ...'le beraber kupon yaptıklarını, daha sonra annesi... ile eşi ...’nin öğle namazlarını kıldıklarını ve yan taraftaki komşuya geçtiklerini, kızı Havva Nur’un sokakta oyun oynadığını, ...’ın da annesinin yanında olduğunu, saat 15.00 sıralarında annesi..., eşi ... ve oğlu ...’ın eve geldiklerini, bu sırada kardeşi ...'le İddaa kuponunu götürüp yatırması için konuştuklarını, daha sonra eşi ...'ye uykusunun geldiğini söyleyerek battaniye getirmesini istediğini, ...’nin üzerine battaniye örttüğünü, bu sırada eşi ...’nin ...'a yemek yedireceğini söylediğini ancak yemek yemediğini belirterek silahla oynaması için kendisinden tabancasını istediğini, daha önce birkaç defa tabancasını oynaması için oğluna vermesine rağmen bu defa vermek istemediğini, bunun üzerine eşi ...’nin kendisine kızdığını ve bu sefer tabancayı kardeşi ...'den istediğini, ...’in de daha önce bıraktığı yeri gördüğü için tabancayı yerinden alarak salona yanına getirdiğini, silahın şarjörünü çıkardığını ve şarjörle beraber tabancayı ...'ın önüne bıraktığını, daha sonra kanepede uzandığını, sırtının eşi ve oğluna dönük olduğunu, kardeşi ...’in ise İddaa kuponunu yatırmak için evden dışarı çıktığını, sırtı dönük kanepede uzanmış hâldeyken birden silahın kurma kolunun çekildiğini duyduğunu, bir şey olacağını sezinleyerek geri dönüp bakacağı sırada silah sesi duyduğunu, baktığında oğlu ...'ın ayakta silahın da yerde olduğunu, eşi ...’nin de yerde oturur şekildeyken geriye doğru düşmeye başladığını gördüğünü, eşinin vurulduğunu anladığını, daha doğrusu vurulduğunu anlamadığını, göğsünden kan geldiğini gördüğünü, yerde bulunan tabancayı hemen alıp beline taktığını, bu sırada tabancanın şarjörünün takılı olduğunu, tabancanın şarjörünün takılı olduğu ve silah dolu konumda bulunduğu için tekrar başka biri tarafından kullanılma ihtimali nedeniyle silahı yerden alıp beline taktığını, sonra da eşini hastaneye götürdüğünü, eşinin hastanede öldüğünü, olay anında üvey annesi...’in kendi yatak odasında uyumakta olduğunu, odada kendisiyle birlikte eşi ... ve oğlu ...’ın olduğunu, başka kimsenin bulunmadığını, polislerin el svabını hastanede aldıklarını, silahı yerden aldıktan sonra ellerini yıkamadığını, eşi ...’nin aynı zamanda amcasının kızı olduğunu, geçimsizliklerinin bulunmadığını, eşini ne kasten ne de kazaen öldürdüğünü, olayın tamamen oğlu ...’ın silahla oynamasından ve muhtemelen eşi ...'nin oğlu ...'ın şarjörü silaha taktığını görmeden silahın kurma kolunu çekerek oynaması için ...’ın eline vermesinden kaynaklandığını, eşi ...’nin daha önce de oğlu ...'a yemek yedirirken tabancanın boş olarak kurma kolunu çekip verdiğini, eşi ...’nin tabancanın kurma kolunu çekmesini bildiğini ancak kendisine tabancayla hiç atış yaptırmadığını,

Tutuklanması amacıyla sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; olayın bir kazadan ibaret olduğunu, amcasının kızı olan eşi ...’yle severek evlendiklerini, anne ve babası olmadığı için eşi ...’nin kendisinin her şeyi olduğunu, olaydan sonra kaza olmasın diye tabancayı alıp beline koyduğunu bu esnada eline atış artığı bulaşmış olabileceğini, oğlunun ise eli yüzü yıkanmış olabileceği için elinde atış artığı çıkmadığını, kusurunun bulunmadığını, oğlunun kalbi delik olduğu için silahla oynama bahanesi ile yemek yedirdiklerini,

Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşif esnasında; tabancayı kardeşi ...’in getirdiğini, şarjörünü de ...’in çıkardığını namluda mermi olup olmadığını kontrol etmesi için tabancayı kendisine verdiğini, kontrol ettiğinde mermi olmadığını gördüğünü, tetiği de düşürdüğünü, yerde halının üzerinde yemek yiyen oğlunun yanına tabanca ve şarjörünü bıraktığını, pencerenin dibindeki kanepeye sırtı dönük olarak uzandığını, uyumak ile uyumamak arasında olduğu sırada tabancanın dolduruş sesini duyduğunu, dolduruş sesi ile birlikte silahın patlamasının bir olduğunu, o sırada eşi ...’nin oturduğu yerden hafif kalkmak üzere gibi olduğunu, eşi ...’nin sırtüstü arkaya doğru kaykıldığını, eşinin sırtının güney taraftaki duvara dönük olduğunu, karşısında bulunan oğlu ...’ın yerde oturmakta olduğunu, eşine “Çocuğa yemek yedirirken oyalayacak silah dışında başka bir şey bul” diye söylendiğini, eşinin şarjörü takıp silahı kurabileceğini düşünmediğini, ayrıca eşine silahın nasıl kullanılacağı konusunda hiçbir bilgi vermediğini, şarjöre baktığında içinde mermi olduğunu, namluyu kontrol ettikten sonra tabancanın tetiğinin kalkık olmadığını, tetiği düşürerek bıraktığını,

Duruşmada; 2002 doğumlu oğlu ...’ın yemek yerken kendisinin tabancası ile oynadığını, daha doğrusu zaman zaman tabancasını boşaltıp ona verdiğini, oğlunun kalbinden rahatsız olması nedeni ile kırmak istemeyip silahı verdiğini, olay günü de evde kardeşi ..., üvey annesi..., kendisi, eşi ve oğlunun olduğunu, yemek yeme zamanı oğlunun, tabancasını istediğini, ısrarcı davrandığını anlayınca kardeşi ...’e tabancasının şarjörünü çıkartırıp kontrol ettikten sonra tabancayı verdiğini, onu da tabancayı yemek yenen yer sofrasına bıraktığını, arkası dönük vaziyette divanda uzandığını, oğlunun boş tetik düşürmesini bildiğini, arkası dönük vaziyette silah kurma sesini duyduğunu, sonra bir el silah sesi duyup dönüp baktığında oğlu Mustafa’nın ayakta olduğunu, silahın yerde olduğunu gördüğünü, bir şey olmadığını sandığını, ancak eşine baktığında yerde yatar vaziyette ve fark ettiğini, eşinin vurulduğunu anladığını,

Savunmuştur.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kasıtla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.

TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;

1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,

2- Hareketin iradi olması,

3- Sonucun istenmemesi,

4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,

5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,

Şeklinde kabul edilmektedir.

Taksirli suçlarda, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır. Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. TCK'da taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.

Taksir, TCK'da basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, aynı Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar artırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir hâlinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır." açıklamasına yer verilmiştir.

Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.

Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hâli, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Adana Polis Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli olan ve yaklaşık 8 yıllık polis memuru olan sanık ...’nün, 28.10.2005 tarihinde eşi ..., 7 yaşındaki kızı ...ve 3 yaşındaki oğlu ...’la birlikte üvey annesi ...’ın evine gittikleri, sanığın gece nöbetçi olması nedeniyle evden ayrıldığı, eşi ve çocuklarının üvey annesinin evinde kaldıkları, sanığın ertesi gün 29.10.2005 tarihinde sabah saatlerinde nöbetten çıkıp üvey annesinin evine gittiği, evde bulunan kardeşi ...’nün kapıyı açtığı, sanığın tabancasını üvey annesi...’in yattığı odadaki gardırobun üzerine koyduktan sonra bir süre uyuyup dinlendiği, saat 11.00 sıralarında uyanan sanık ...’in kardeşi ...’le gazetelere bakıp İddaa kuponu hazırladıkları, saat 15.30 sıralarında ...’nün, oğlu ...’a yemek yedirmek için salonda yer sofrası hazırladığı, 08.10.2002 doğumlu ...’da kalp rahatsızlığı bulunduğu, yemek yerken sorun çıkardığı, bu nedenle sanık ile eşi ...’nin bazen ...’a yemek yedirebilmek için sanığın tabancasını boş bir şekilde verip oynamasına izin verdikleri, olay günü de ...’ın yemek yememesi üzerine annesi ...’nin, eşi sanık ...’ten tabancasını istediği, ...’in tabancayı vermek istememesi üzerine ...’nin bu sefer de kayınbiraderi ...’den tabancayı getirmesini istediği, ...’in, gardırobun üzerindeki tabancayı alıp şarjörünü çıkardıktan sonra kontrol etmesi için sanığa verdiği, sanığın da tabancanın fişek yatağını kontrol edip boş olduğunu gördükten sonra tabancayla dolu şarjörü ayrı ayrı oğlu ...’ın önüne oynaması için koyduğu, bu sırada ...’in İddaa kupanlarını yatırmak üzere evden ayrıldığı, sanığın üvey annesi...’in de uyumak üzere odasına geçtiği, ...’nin salonda kurduğu yer sofrasında oğlu ...’a yemek yedirdiği, sanık ...’in ise tabancayı oğluna verdikten sonra salondaki kanepeye sırtı eşi ve çocuğuna dönük olacak şekilde uyumak için uzandığı, bu sırada tabancanın patlaması üzerine çıkan mermi çekirdeğinin ...’nin sol göğüs üst bölgesine isabet edip sırtından çıktığı, silah sesini duyan sanık ...’in hemen yerinden kalkarak önce yerde duran tabancayı eline alıp beline soktuğu, sonra da eşi ...’yi kucaklayarak kendi aracıyla hastaneye götürdüğü, ...’nin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı olarak iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu öldüğü olayda;

08.10.2002 doğumlu olup suç tarihi itibarıyla 3 yaşında olan ...’ın daha önce de yemek yemediği zamanlarda sanığa ait boş hâldeki tabancayla oynaması, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 30.11.2005 tarihinde yapılan uygulamalı keşif tutanağına göre ...’ın sehpa üzerine bırakılan sanığa ait tabancayı iki eliyle rahatlıkla kaldırıp göğüs hizasında doğrultabildiği ve mekanizması çekilmiş tabancanın tetiğine basabildiğinin anlaşılması, yine Adli Tıp Kurumu Başkanlığının ilgili İhtisas Kurullarınca düzenlenen raporlara göre, ...’ın fiziki gelişimi göz önüne alındığında kurulmuş ve horozu kaldırılmış hâldeyken tetiğin düşürülebilmesi için uygulanması gereken 2 kg’lık basınçla tetiğe basabilecek durumda olması, daha önce de 3 yaşındaki oğluna yemek yedirebilmek için boş hâldeki tabancasını oynaması için veren ve oğlunun tetik düşürebildiğini de bilen, 8 yıllık polis memuru olan ve suç tarihi itibarıyla da Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli bulunan sanık ...’nün, tabancalarla ilgili önemli derecede bilgi ve tecrübeye sahip olduğu da göz önüne alındığında, tabancanın boş olmasına rağmen eşi veya oğlu tarafından şarjörün takılabileceğini öngörebilecek durumda olduğu hâlde içinde mermi bulunan dolu şarjörü de tabancanın yanında oğluna vermesi karşısında; istemediği neticenin meydana gelmesini öngörebilecek durumda olduğu anlaşılan sanığın, bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,

2- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve kanuna uygun bulunan 20.10.2014 tarihli ve 422-541 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 03.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.