Yargılama dolandırıcılığı, bir hukuk davasına ilişkin olarak yapılan yargılama sırasında davanın taraflarından birinin, kasten gerçeğe aykırı iddia, bilgi veya delillerle yargı süjelerini aldatarak davanın diğer tarafı veya üçüncü bir kişinin malvarlığında zarar yaratacak bir karar verilmesine sebep olması olarak tanımlanmaktadır.[1] Bu minvalde incelendiği vakit sıradan orta zekâlı insanların yanı sıra yargılamayı yürüten yargıçların dahi aldatılabildiği durumlar söz konusu olabildiğini görmekteyiz. Bu gibi olayların vuku bulduğu hukuk sistemlerinde failin nitelikli davranışlarıyla yargı makamlarını ne denli aldatarak yanılgıya sürükledikleri açıkça ortadadır. Tarafların yargılama sürecinde, mahkeme veya hâkimi etkileyerek, karşı tarafın malvarlığında zarar doğuracak bir kararın alınmasına sebep olmaları sahte belge kullanmak, yalan tanıklık yapmak, yalan yere yemin etmek şeklindeki davranışlarla gerçekleşmişse fail bu suçlardan da sorumlu olmalıdır. Bu durumda bir davranış ile birden fazla farklı suçun oluştuğu kabul edilerek olaya fikri içtima hükümleri (TCK m. 44) uygulanmalı ve fail en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmalıdır.[2]

Bir hukuki ihtilafla ilgili yapılan yargılama sırasında, davanın taraflarından olan kişilerden birinin, bilerek ve isteyerek, gerçeğe aykırı iddia, bilgi veya delillerle yargı süjelerinin, davanın diğer tarafı veya üçüncü bir kişinin malvarlığında zarar yaratacak bir karar vermesine sebep olması olarak tanımlanabilir. Yargılama dolandırıcılığı geniş ve dar anlamda olmak üzere ikiye ayrılabilir. Geniş anlamda usul hilesi; taraflardan birinin hileli davranışlarla, karşı tarafı, kendi aleyhine işlemler yapmaya yönlendirmesidir. Geniş anlamda usul hilesine örnek olarak; karşı tarafın kabule zorlanması, davadan vazgeçmeye veya sulha yönlendirilmesi verilebilir. Dar anlamda usul hilesi ise; karşı tarafın malvarlığını zarara uğratmak maksadıyla, hileli davranışlarda bulunarak, mahkemenin veya hâkimin yanılmasını sağlamaktır. Geniş anlamda usul hilesi dolandırıcılık suçunu oluşturur. Zira burada karşı taraf, yapılan hilelerin etkisiyle, kendi zararına olarak sulh, vazgeçme, kabul gibi işlemlerle bizzat kendi malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunmaktadır. Dar anlamda usul hilesinde ise karar verici konumdaki yargı mensuplarının, diğer tarafın malvarlığı üzerinde vereceği bir karar ile tasarrufta bulunması söz konusudur. Ayrıca burada söylenen yalan veya başvurulan hile; yargılamanın sağlıklı yürümesini etkileyecektir. Bununla birlikte TCK da bu konuları düzenleyen suç tipleri de mevcuttur. Dar anlamda usul hilesinin 5237 sayılı TCK’ da başka bir tipik suç oluşturduğu durumlarda dolandırıcılık suçunun oluştuğunun kabulü mümkün değildir. Doktrine göre, hileli davranışların ayrı bir suça sebep olmadığı durumlar, genellikle tarafların soyut yalanlarının söz konusu olduğu hallerdir. Bu gibi hallerde, bir davayı kötü niyetle yürütmenin basit bir yalan olduğu, bunun da dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı ifade edilmektedir. Fakat bu çerçevede dürüstlük ilkesinin de göz ardı edilmemesi gerektiği belirtilmektedir. [3]

Türk ceza hukukunda, bir davayı kötü niyetli olarak yürütmek ve hakimi aldatarak karşı tarafı zarara uğratmanın dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı genel olarak kabul görmektedir. Türk hukukunda muhakeme sırasında hakimi yanıltmak amacıyla mahkemeye sahte belge sunulmasının, dolandırıcılık değil, belgede sahtecilik suçlarını oluşturacağı görüşü hakimdir. Hakimi hataya düşürüp, kendi lehine hüküm kurmasını temin etmek amacıyla yalancı tanık dinletme eylemi ise, TCK m.272’de düzenlenmiş olan ‘’ yalan tanıklık ‘’ suçuna azmettirme kapsamında değerlendirilebilir. Ancak, taraf beyanlarının yargılama veya usul hilesi olarak kabul edilmesi Türk hukukunda isabetli bulunmamaktadır.[4]

Alman ceza hukukunda ise hem öğretide hem de uygulama da yargı dolandırıcılığı kabul edilmekte ve cezalandırmaktadır. Taraflardan birinin mahkemeye delil olarak sahte bir belge sunması veya yalan beyanda bulunması dolandırıcılık suçu açısından hile kabul edilmektedir.  Buna göre sahte bir belge veya beyanla hakimi yanıltıp, davanın karşı tarafı aleyhine, onu zarara uğratan ve ifa kabiliyeti olan bir karar vermesini sağlayan kişi, aslında bir tür üçgen dolandırıcılık olan yargı dolandırıcılığı suçunu işler.[5] Bu bağlamda Türk hukukunda yargılama dolandırıcılığı suçunun yalnızca bir doktrinsel bir tartışma da kaldığını henüz kanun metni olma aşamasına gelemediğini görmekteyiz.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

Aktaran AYDIN Devrim, Dolandırıcılık Suçu, Hakemli Makale, Hacettepe HFD, 11(2), 2021.

AYDIN Devrim, Dolandırıcılık Suçu, Hakemli Makale, Hacettepe HFD, 11(2), 2021.

Behiye EKER-KAZANC/ İlker ZEYREK, TCK’DA DOLANDIRICILIK SUÇU, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş TEZCAN’a Armağan, C.21, Özel S., 2019.

EKİCİ ŞAHİN, Dolandırıcılık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, Ekim 2019.

GIOVAGNOLI, 2008, s. 434; CADOPPI / CANESTRARI / MANNA vd., 2011.

------------

[1] GIOVAGNOLI, 2008, s. 434; CADOPPI / CANESTRARI / MANNA vd., 2011, s. 516; EKERKAZANCI / ZEYREK, 2019, s. 532-533. Aktaran AYDIN Devrim, Dolandırıcılık Suçu, Hakemli Makale, Hacettepe HFD, 11(2), 2021, 649-705, s.664

[2] AYDIN Devrim, Dolandırıcılık Suçu, Hakemli Makale, Hacettepe HFD, 11(2), 2021, 649-705, s.664-665

[3] Behiye EKER-KAZANC/ İlker ZEYREK, TCK’DA DOLANDIRICILIK SUÇU, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş TEZCAN’a Armağan, C.21, Özel S., 2019, s. 532-533

[4] EKİCİ ŞAHİN, Dolandırıcılık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, Ekim 2019, s.505-506

[5] EKİCİ ŞAHİN, Dolandırıcılık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, Ekim 2019, s.506